BU DİZİYİ HERKES SEVECEK

Güncelleme Tarihi:

BU DİZİYİ HERKES SEVECEK
Oluşturulma Tarihi: Eylül 20, 2013 16:56

Tek başına hastalığıyla mücadele etmeye çalışan, insanlara güvenini yitirmiş, küçük bir çevreye sıkışıp kalmış bir kadın, kaderini yenebilir mi? Bunun için Kanal D’nin yeni dizisi “A.Ş.K.”a bakmak gerek. Yakında başlayacak dizinin Büyükada’daki setini ziyaret ettik, başrol oyuncularından Aslı Tandoğan’la görüşüp aklımızdaki sorulara yanıt aradık.

Haberin Devamı

* “A.Ş.K.” setinde durumlar nasıl?
- Set çok iyi gidiyor ama biraz yoğun. Çok özenerek çekiyoruz, güzel olması için çok uğraşıyoruz. Bu yüzden de biraz uzun sürüyor çalışmalar...
* Yorgunlukla nasıl baş ediyor, nasıl motive oluyorsunuz peki işe?
- Gözlerimi kapatıp derin derin nefes alıyorum. Bir de adadaki setlerimiz ayrı keyif... Genel olarak çekim yaptığımız ortamlar çok huzurlu olduğu için o kadar yorgunluk hissetmiyoruz.
* Gelelim Şebnem’e... Fragmandan gördüğümüz kadarıyla biraz çaresiz bir kız...
- Daha önce kanseri atlatmış. Bu sorun tekrarladığında kimseye söylemeden tek başına başetmeye çalışacak kadar güçlü bir kız aslında.
* Ketumluk da var mı peki?
- Birazcık... Kız çocukları biraz öyle olur ya, onda da var.
* Şebnem’in hoşunuza giden yönleri neler?
- Şebnem’in bir şeyleri tek başına halletmeye çalışması hoşuma gitti. İkinci kez hastalığı nüksettiğinde ailesini üzmemek için onlara söylemiyor.

BU DİZİ SAYESİNDE TENİSE BAŞLADIM

* Azra, hem düşman hem de dost mu Şebnem için?
- O kadarını daha bilmiyoruz. Şebnem’in etrafında fazla arkadaşı yok, Azra’yı bu yüzden arkadaşı gibi görüyor. Başta tenis hocası, sonra onun sırdaşı oluyor ve dostu olarak görmeye başlıyor.
* Hiç arkadaşının olmaması Şebnem’i nasıl etkiliyor?
- Şebnem, zengin bir kız. Daha önce hastalandığında nişanlısı onu terk ediyor. Bunun üzerine insanlara karşı ciddi bir güvensizlik oluşuyor. Bu yüzden ailesi, kardeşi ve annesiyle daha içe kapanık bir hayat yaşamaya başlıyor. O tekdüzelikten kurtulmak için de tenise başlıyor.
* Siz daha önceden de tenis oynuyor muydunuz?
- Hayır, oynamıyordum. Bu dizi sayesinde başladım. Normalde spor yapmayı ve doğada olmayı severim ama...
* Yeni bir iş, yeni bir umut demektir. Sizin nasıl beklentileriniz var?
- Çok özenli çekilen bir iş. İzleyicinin seveceğini düşünüyorum. Zaten fragman yayınlandıktan sonra herkesin büyük bir sabırsızlıkla beklediğini gördüm. Sokakta insanlar “Ne zaman başlıyor?” diye soruyor. Ben çok umutluyum.

İŞ BİTİNCE KENDİMİ BOŞLUKTA HİSSEDİYORUM

* Oyunculuk daha çok ruhen mi yoruyor, yoksa fiziksel olarak mı?
- Dizi çalışmalarında kesinlikle fiziksel olarak daha çok yoruluyorsunuz.
* Mesleğinizin sizi daha önce yer aldığınız projelerde psikolojik açıdan zorladığı oldu mu peki?
- Oldu tabii. Mesela “Dudaktan Kalbe”de o kadar çok ağlıyordum ki... Sabahtan akşama kadar. Eve gelince de direkt uykuya dalıyordum. Ama tüm gün ağlamanın psikolojisinden midir bilmem, abuk sabuk rüyalar görüyordum sabaha kadar. Enerjim haliyle çok düşüktü...
* Hep kötü yanlarını konuştuk sanki, iyi yanları da yok mu işinizin?
- Tabii ki var. Dizi bittiği zaman da bir boşlukta hissediyor insan. Ben sette olmayı, ekip ruhunu seviyorum. Ekiple bir şey yaptığınızda, o ekip senin için kocaman bir aile oluyor.

YENİ SEZONDA TİYATRODAYIM

Haberin Devamı

* Yeni sezonda diziden başka projelerde de görecek miyiz sizi?
- Moda Sahnesi’nde tiyatro projemiz var. Oyunumuzun ismi “Bütün Çılgınlar Sever Beni”... Ekimin ortalarında başlayacak. Üç kişilik bir oyun.
* Oyundaki rolünüz nedir?
- Müzisyen bir kadını oynuyorum. Kadın-erkek ilişkileri, şehrin insanı sanat ve doğadan koparışını işleyen bir oyun...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!