Güncelleme Tarihi:
“Ali, Ayşe’yi Seviyor” deyince, sizin de aklınıza ilkokul günleriniz gelmiyor mu?
Hakan Yılmaz: İlk başta projenin ismi farklıydı, tekerleme gibiydi. Sonra bu isim aklımıza geldi. Biz de önce “İlkokul dizisi gibi mi zannedilir acaba?” dedik ama etrafımızdakiler bu ismi çok beğendi. Daha sonra da dizinin fragmanını okul fişlerine gönderme yaparak hazırladık.
Nur Erkul: Evet, dizinin ismini ilk duyduğumda benim de aklıma okul fişleri geldi, çocukluk günlerime gittim...
Hakan Bey, siz başından beri projenin içindesiniz. Hikâye, yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak mı yazıldı?
Hakan: Evet, benim asker arkadaşımın yaşadığı bir olaydan yola çıkarak yazıldı hikâye. Bir baba-oğul, anne-kıza aşık oluyor. Bu çok rastlanan bir şey değil.
Ali, Ayşe’yi seviyor, peki ya Ayşe’de durumlar nasıl?
Hakan: Kız da boş değil ama Ali gibi hemen aşkını göstermiyor.
“ONUNCU GÖRÜŞTE AŞIK OLDUM” DEMEK SAÇMA
Aşk deyince ilk ne geliyor aklınıza?
Nur: Çok farklı bir şey gelmiyor. Aşk konusunda ince eleyip sık dokuyan biri de değilim. Neyse onu yaşamaya çalışıyorum. Ne fazlasını ne eksiğini, yaşanması gereken neyse, çok fazla didiklemeden yaşıyorum.
Hakan: Aşk, çok abartınca da rahatsız eder. Partnerler arasında o dengeyi kurmak çok önemli. “Senin sevgin az, benimki çok” dememek lazım. Aşk zamanla oturduğu, saygının içine girdiği zaman, çemberin içinde yuvarlanıp gidiyorsun. Ta ki biri o çemberi kırmaya kalkana kadar.
Ali, Ayşe’ye ilk görüşte aşık oluyor. Sizler ilk görüşte aşka inanır mısınız?
Nur: Evet, oluyormuş. Ben de yaşadım.
Hakan: Zaten “Onuncu görüşte aşık oldum” demek saçma. İlk göz temasında o elektriği alıp hoşlandıysanız, hisleriniz aşka dönüşebiliyor.
Sanki gün geçtikçe gerçek aşklar azalıyor gibi. Sizce Ali’nin Ayşe’ye olan saf aşkı, insanlara yol gösterir mi?
Hakan: Bizim yol göstermemize gerek yok, çünkü dışarıda bu tarz aşklar var. Çok hızlı tüketilenler de var ama onların azınlıkta kaldığını düşünüyorum. Şu mahallede kaç kişi aşkını hızlı tüketiyordur ki? Göz önünde olan insanların yaşadığı aşklardan yola çıkarsak bunu söyleyebiliriz ama benim annemle babam 42 yıldır evli, birbirlerine aşıklar ki hâlâ birlikteler. Bizim dizi örnek olur mu bilmiyorum ama bizim dizide herkes çok aşık...
Nur: Bütün oyuncularımız da pozitif, hepsinin aşkları var. Bu da ekranda hissedilecektir.
BU AŞIKLAR KAVUŞABİLECEK Mİ?
Ali ve Ayşe’den bahsedelim biraz, nasıl insanlar?
Hakan: Ali, annesini kaybetmiş, babasıyla aynı evde bekar hayatı yaşıyor. Bir kız kardeşi ve içgüveysi bir damatları var. Baba ‘azgın teke’ gibi algılanabilir ama öyle değil. Adam yalnız, eski karısını hâlâ seviyor ama artık sohbet istiyor, aşk arıyor. Yalnızlık çok kötü bir şey. Genç de olsan yaşlı da olsan, yalnız kalmak istemezsin. Bırakın aşkı, sevgiyi, seksi; insan sohbet edecek birini istiyor. Ali de babasından kendisine sıra gelsin diye bekliyor. Evdeki hayattan sıkılan bir adam.
Nur: Ayşe de babasını kaybetmiş, abi korkusundan hiç erkek arkadaşı olmamış bir ilkokul öğretmeni. Romantik bir karakter değil. Hafif serseri ve muzip. Ali’ye karşı ne hissettiğini kendisi de algılayamıyor şimdilik.
Bu ikilinin önüne Ayşe’nin abisinden başka engeller çıkacak mı?
Hakan: Ali’nin kız kardeşi ve kocası da “eve bir kadın gelecek ve bizi dışlayacaklar” diye engelleyebilir. Seyirci hep “Acaba kavuşacaklar mı, kavuşamayacaklar mı?” diye bekleyecek.
PLATONİK AŞK SAÇMALIĞINI ÇOK KÜÇÜKKEN YAŞAMIŞTIM
Hakan Bey, sizi hep komik ve aşık adam rollerinde izliyoruz, neden?
Hakan: Öyle bir tipim var herhalde; aşık ama kavuşamayan adam... Bugüne kadar oynadığım karakterlerin çoğu birbirine benziyordu zaten. Hep karısıyla ya da sevgilisiyle birlikte olamayan bahtsız adamları canlandırdım.
Dizilerde aşık olan taraf sizsiniz, gerçek hayatta da öyle misiniz?
Hakan: Aşık olurum tabii canım ama bana aşık olana olurum. Hiçbir zaman uzaktan, platonik aşk yaşamadım. Karşılığınızı almazsanız, o aşk gider zaten.
“Ali, Ayşe’yi Seviyor”, bir sitcom değil. Bu dizinin diğer işlerinizden farkı bu sanırım...
Hakan: Evet, 12 yıl sonra ilk defa dışarıda iş çekiyorum.
Nur Hanım, sizin hiç oldu mu platonik aşklarınız?
Nur: Çok küçükken öyle bir saçmalık yaşamıştım.
ÜZÜLDÜKLERİMİZ ORTAK GÜLDÜKLERİMİZ FARKLI
Siz Bursalısınız. Sizi Bursa’dan buralara getiren oyunculuk aşkı mıydı?
Nur: Evet, çok istiyordum oyuncu olmayı. Ailem ise hiç istemiyordu ama ben duramadım. Arkadaş grubumla bir oyun hazırladık. Sahneden indiğimde babam elimi sıktı, “Hangi okula gitmek istiyorsun?” diye sordu. İstanbul’a dedim, kabul etti.
Özlüyor musunuz Bursa’yı?
Nur: Hiçbir şeyi özlemiyorum. Pek aidiyet duygum yoktur. Nereye gidersem kendi dünyamı kuruyorum. Ortaokulda da “Ben yatılı okuyacağım” dedim, öyle yaptım. Sadece ailemi özlüyorum, onlar da gidip geliyor zaten.
Bu dizi sizin ilk komedi işiniz, değil mi?
Nur: Evet, daha önce ağır dramlarda oynadım. Komedi benim için apayrı bir şey. Şu an alışma sürecindeyim, hâlâ “Yapabiliyor muyum acaba?” diyorum. İlk sete girdiğimde “Dram oynamak, iki gözünü yaşlandırıp oradan oraya yürümek daha kolaymış” dedim.
Hakan: Böyle söylüyor ama sanki beşinci komedi işiymiş gibi çok rahat. Kıvraklığı o kadar güzel ki, bunu izleyici de görecek.
Her oyuncu komedi oynayabilir mi sizce?
Hakan: “O yapar, bu yapamaz” gibi sert ifadeler kullanmam ama komedi yapması zor bir iş. Hep söylerim; insanlar ortak şeylere üzülür, farklı şeylere gülerler. Çok farklı şeylere gülen insanları ekran başında toplayabiliyorsan, doğru bir iş yapıyorsun demektir.
KESKİN VİRAJLAR İSTEMİYORUM
Hakan Bey, “Bugüne kadar hep benzer roller oynadım” dediniz, komedi dışına çıkmamak sizin tercihiniz miydi?
Hakan: Bu biraz yapımcılarla alakalı. Gelen senaryoların çoğu komediydi. Arada dram da geldi tabii ama onları kendime yakıştıramadım. Çok keskin virajlar da almak istemiyorum. “Ali, Ayşe’yi Seviyor”, dramı da komedisi de bol olan bir iş.