Güncelleme Tarihi:
Cuma akşamları Timur Savcı yapımcılığında Star TV ekranında yayınlanan "Derdest" kadrosu ve konusuyla iddialı bir dizi. Adaleti sorgulayan diziyi başrol oyuncuları Sezin Akbaşoğlulları, Burak Sergen ve Orhan Kılıç ile set sonrası yaptığımız sohbette değerlendirdik.
Derdest dizisi ilk olarak adı ile dikkat çekiyor, anlamı nedir?- Sezin Akbaşoğulları: Hukuki bir terim olarak kullanıyoruz derdesti; "sonuçlanamayan, çözülemeyen dava" anlamına geliyor ama derdestin bir başka anlamı daha var.
- Orhan Kılıç: "Eli kolu bağlı" anlamına da geliyor ama hukukçular kendi aralarında "Derdest oldu bu iş" diyorlar yani "Hiçbir zaman kapanmayacak" demek istiyorlar.
- O.K.: Bir seneden beri bu projenin içerisindeyim ben. "Sağır Oda" bittikten sonra ben yapımcıyla anlaşmıştım. Bu süre zarfında bir dönem ortak bir çalışma içerisinde bulunamadık ama daha sonra yapımcım bana bir şeylerin yazıldığını ve "Derdest" kelimesini söyledi. İlk başta ben de anlamını sordum ve insanların bu kelimeyi kolayca anlamayacağından bahsettim. Yapımcım da bana kelimenin anlamını söyleyip, rahat olmamı bu kelimenin zaten kullanıldığını söyledi.
- S.A.: Projeye oyuncu kadrosu seçilirken, çekimlere başlamadan iki ay önce dahil oldum. Senaristleri daha önceden tanıyordum ve bir senedir üzerinde çalıştıkları bir iş olduğunu biliyordum ama kimlerin oynayacağını bilmiyordum.
- Burak Sergen: Ben öncelikle ismini çok sevdim. Çünkü "Derdest" hem vurucu hem de tek kelimeyle çok şey anlatan bir kelime. Oyuncu kadrosu düzgün, senaryosu düzgün, şirketi de düzgün olunca tamam dedim.
Rollerinizden bahseder misiniz?
- O.K.: Ben Mehmet karakterini canlandırıyorum. Mehmet; karısını, oğlunu seven bir baba. Bir kazada ailesini yitiriyor, yalnız kalıyor. Bu kaza sonrası tüm suç, entrikalarla, sahte belgelerle üstüne yıkılıyor. Suçsuzluğunu kanıtlamak için de bir davaya girişiyor.
- B.S.: Bu dizide ben yürütülen davanın karşı tarafındaki kişiyim.
Kötü karakter siz misiniz?
- B.S.: Aslında tam kötü değil. Genelde Burak Sergen bir rolde oynadığı zaman hemen "kötü adam" diyorlar ama aslında burada öyle bir durum yok. Sonuçta oğlunu savunmak durumda kalan bir babayı oynuyorum. Oğlunu savunmak adına da yanlış yollar izliyor.
Siz bir avukatı oynuyorsunuz bunun için özel olarak bir avukatın yanında staj yaptınız mı?
- S.A.: Benim avukat olan arkadaşlarım var onlarla görüştüm. Duruşmalarda avukatların bir duruşları oluyor. Birbirlerine hitap etme şekillerine dikkat etmeye çalışıyorum. Dizi olduğu için de her geçen gün yeni bir şey katıyorum içine ve dikkat etmeye çalışıyorum.
Birçok dizide buna dikkat edilmiyor...
- O.K.: Sonuçta bizler oyuncuyuz elbette bu tür ayrıntılara dikkat ediyoruz. Ama oyuncu olmayanlar rollerini özümsemek yerine "mış" gibi yaptıklarından yadırganabiliyor. Â
- B.S.: Tiyatro okullarında tabii ki kostüm, dekor önemlidir ama ilk öğretilen şey karakterin içinin nasıl dolu olacağıdır. İnandırıcılığıdır. Bu yüzden ehliyeti olan oyuncular zaten bununla yaşar. Bunun alt yapısını doldurmaya çalışır. Zaten bize okullarda bunun yollarını öğretirler.
ASIL ÖNEMLİ OLAN DUYGULAR
Dizilerde son trend klasikleşmiş roman uyarlamalı senaryolar. Özgün bir senaryoya sahip dizide oynarken bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- B.S.: Senaryo kıtlığından böyle bir yola başvurulabiliyor ama bir de şöyle bir şey var artık çağ değişti. Yeni jenerasyon geldi. Bu yeni nesil eski Türk edebiyatı uyarlamalarını bilmediği için sektör bu tarafa yöneldi. Bu anlamda iyi oldu ama belirli bir romanı alıp, onu sakız gibi uzatmak yerine roman nerede bitiyorsa diziyi de orada bitirmek gerektiğini düşünüyorum.
"Derdest" için "yine hüzünlü bir dizi başladı, izlemeyin" yorumlarını yapanlar var, böyle ajitasyon yüklü bir dizi mi?
- O.K.: Evet, bu dizide acı var. Çünkü biz Anadolu insanıyız, Akdeniz insanıyız. Biz duygularla yoğruluruz. Duygular beyinden daha önemlidir bizim için. "Derdest"te bir kaza oluyor ve bunun sonucunda ortaya çıkan dramatik olaylar var. Bu olaylarla aslında biz adalet sistemini anlatacağız. Dizide güçlü ve statü sahibi bir adam var, çocuğunu korumak istiyor. Bir tarafta mağdur olan bir adam var ve avukat hanım da olayları çözmeye çalışıyor. Sonuçta hayat böyledir. İnsanlar her zaman gülmez, kötü adam hep kötülük düşünmez. Bu dizi bunu harmanlıyor.
- S.A.: Adaletten kimse kaçamaz mı? Bunu sorguluyor dizi. Ayrıca sadece Türkiye’de değil dünyada bu böyle. İnsan hakları konusunda çok önde olan ülkelerde bile hálá orman kanunları geçerli. Büyük balık küçük balığı her yerde yutuyor. Yine de bunu kabullenmiyoruz.
- S.A.: Biz başrol bile oynasak dinlenecek zaman buluyoruz ama set ekibi sürekli çalışıyor. Özel hayat diye bir şeyleri kalmıyor. Bir de sadece diziler değil, Türkiye’de programlar da çok uzun saatler sürüyor. David Letterman’ın programı yarım saat sürüyor. Bizde Beyaz Show’dan Okan Bayülgen’e kadar tüm programlar 3 saatten aşağı bitmiyor.
- B.S.: Evet ben dün bir yarışma programı izledim, 3,5 saat sürdü. Böyle bir şey yok...
- O.K.: Bunu ilk söyleyen ben olmayacağım belki ama gerçekten artık "reklam arası" dizi çekiliyor.
Sabun köpüğü gibi geçici iş yapmıyoruz
"Derdest" çalışma şartları açısından zorlayıcı oluyor mu sizin için?
- S.A.: Zor şartlar altında çalışıyoruz ama iyi bir hikaye, iyi bir kadro, iyi bir yapımcı ve arkamızda duran iyi bir
- O.K.: Özellikle ilk bölümü gördükten sonra mutluluğumuz oldukça arttı.
- B.S.: Bir de biz sesli çekim yapıyoruz. Dublaj yapmıyoruz. Birçok dizi için "tutarsa" mantığıyla yola çıkılıyor ve "tutmadı" deyip yayından kaldırılıyor. "Derdest"te ise yapımcıdan Star TV’ye kadar herkes iyi iş çıkması için uğraşıyor. "Derdest" in bir diğer ayrıcalığı ise seyirciye bir şey söylüyor olması. Sabun köpüğü dizilerden bıktı insanlar. Bu bağlamda "Derdest"in güzel bir konusu var.