Güncelleme Tarihi:
İnsülin direnci pek çok hastalığın habercisi veya başlangıç noktası gibidir. Mesela insülin direnci “kilo sorunu” demek, kolay kilo alıp zor kilo vermektir. İnsülin direnci “karaciğerin yağlanması”, hatta bazen iltihaplanması, safra kesesinin daha kolay “taş yapması” demektir.
İnsülin direnci “ürik asidin yükselmesi”, gut riskinin ortaya çıkması, damarların, eklemlerin, hatta böbreklerin ürik asit fazlalığı ile boğuşur hale gelmesidir. İnsülin direnci hipoglisemi atakları ve sonra da gizli diyabet, hatta orta yaş şeker hastalığı demektir.
İnsülin direnci “hipertansiyon” riskinin yükselmesi anlamına da gelmektedir. İnsülin direnci “kan yağ dengenizin” altüst olması, iyi kolesterolünüzün düşmesi, trigliserid ve kötü kolesterol seviyelerinizin yükselmesi, neticede “kalp damar hastalığı” riskinizin, hatta “felç” ihtimalinizin yükselmesi demektir.
İnsülin direnci meme, kalın bağırsak, prostat, hatta yumurtalık kanserine yakalanma ihtimalinizin de artması anlamına gelebilmektedir.
İnsülin direnci olanların yaşlılıklarında “bellek” sorunlarıyla karşılaşma ihtimallerinin arttığını, “romatizmal” sorunlarla daha sık karşılaştıklarını gösteren bulgular da var.
Gençlik çağlarında ortaya çıkan insülin direnci ise “yumurtlama bozuklukları”ndan kısırlığa, “tüylenme” probleminden “saç dökülmesi”ne, hatta baş edilemeyen “sivilce/akne” problemlerine de yol açabilmektedir.
Kısacası insülin direnci demek ister genç, ister orta yaşlı, isterseniz yaşlanma yolculuğuna çıkmış birisi olunuz daha çok sağlık riski, daha sık doktor ziyaretleri, daha çok ilaç yutmak daha düşük kaliteli bir hayat sürmek demektir.
İHMAL ETMEYİN
İşte bu nedenle bu sayfada insülin direnci sorununa çok sık yer veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Lütfen siz de yıllık sağlık kontrollerinizde hiç olmazsa iki yılda bir açlık ve tokluk insülin değerlerinizi de kontrol ettirmeyi ihmal etmeyiniz.
Özellikle ailenizde diyabet, hipertansiyon, damar sertliği/kalp damar hastalığı/felç riski varsa, kolay kilo alıyor, zor kilo veriyorsanız, kan yağlarınız dengesizse, hipoglisemiyi anımsatan şikâyetleriniz varsa, göbekli bir hipertansiyonlu veya diyabetliyseniz, karaciğer yağlanması teşhisi konulmuşsa, polikistik over sendromu gibi bir probleminiz varsa, ürik asidiniz yüksekse, bel çevreniz giderek genişliyorsa bu konuya biraz daha fazla hassasiyet gösteriniz.
Unutmayın ki insülin fazlalığı, tıbbi adıyla “hiperinsülinemi” orta ve ileri yaşlarda sağlığımızı en çok tehdit eden problemlerden biri haline gelmiştir. Bu yaşlarda karşılaşılan önemli sağlık problemlerinin birçoğu insülin direnciyle birebir ilişkilidir.
Sadece bu bilgi bile en az tansiyonunuzun yüksek olup olmadığı, kolesterolünüzün tehdit haline gelip gelmediği, şekerinizin normal değerleri aşıp aşmadığı kadar önemli bir göstergedir.
DOĞRUSU NE?
Sağlıklı bir kişide açlık insülin seviyeleri 5 üniteyi geçmiyor. Uzun ömürlü kişilerde ise genellikle 2-3 ünitenin bile altında bulunuyor. İnsülin seviyesi arttıkça da yaşam kalitesi düşüyor, ömürler kısalıyor. Hele hele 8’i geçtiğinde sorunu “mutlaka çözümlenmesi gereken bir tıbbi problem” olarak görmek gerekiyor.
Tokluk insülin değerleri de en az açlık insülin değerleri kadar önemli ve genelde tokluk insülini değerlerinin de 40’ı geçmemesi bekleniyor. İnsülin seviyesi yüksek olanların kendilerine yeni bir hayat tarzı çizmeleri, o tarzı içselleştirmeleri ve yaşam boyu sürdürmeleri gerekiyor.
İNSÜLİN DİRENCİNİZ VARSA
İnsülin direnci problemi olanlar, hatta insülin direnci henüz gelişmemiş bile olsa açlık insülini 8’in üstünde bulunanların şu önlemleri almaları gerekiyor.
1. Beslenme modelinizi değiştiriniz: Karbonhidrat tüketiminizi sınırlayınız. Bu unu, şekeri, şeker içeren her türlü yiyeceği, un ve nişasta zengini her türlü besini, pirinci, makarnayı, patatesi, ekmeği, fırın ve pastane yapımı gıdaları besin listenizden uzaklaştırmanız anlamına geliyor.
Karbonhidrat tüketiminizi sebzelerle karşılamanız, çok arzuladığınızda tam tahıllı yiyecekler ve bakliyat kullanmanız lazım. Özellikle rafine karbonhidratlardan –paketlenmiş unlu, şekerli yiyeceklerden- uzak durmanız, taze sıkılmış meyve suları dâhil her türlü şekerli içecekten ve tabiî ki öncelikle de gazlı, kolalı meşrubatlardan elinizi çekmeniz gerekiyor. Protein tüketiminizi doktorunuz ve diyetisyeninizin yönlendireceği oranda artırmanızda, yumurta, yoğurt, balık, yağsız kırmızı et şeklinde bir plan yapmanızda fayda var. Yağ tercihiniz öncelikle zeytinyağından ve az miktarda da tereyağından yana olmalı.
2. Aktivite planınızı değiştiriniz: Mutlaka ama mutlaka yürümeniz gerekiyor. Günde en az 5000, ortalama 7500, ideali 10000 adım atma prensibine bir şekilde uymak zorundasınız. Yüzmek, gezinti yapmak, bisiklete binmek, voleybol, futbol ve benzeri aktivitelerden yararlanmakta da fayda var.
Zaman zaman direnç egzersizlerinden ve tabiî ki esneme aktivitelerinden de istifade edin. Pilates, yoga tabiî ki iyi ama benim tavsiyem kesinlikle yürümeniz yönünde olacaktır.
3. Metforminden istifade etmeyi araştırın: Metformin insülin direncinde ciddi faydalar sağlayabilen bir ilaç. Bu ilaca ihtiyacınız olup olmadığına ise ne siz ne diyetisyeniniz, sadece ve sadece doktorunuz karar verebilir. Diyetisyeniniz ya da arkadaşlarınızın tavsiyesi ile metformin kullanmaya başlarsanız başınıza tatsız şeyler gelebilir.
Unutmayın ki metformin bir ilaçtır ve her ilaç gibi onun da bazı yan etkileri vardır, o da her ilaç gibi iki ucu keskin bir bıçaktır, fayda yerine zarar da verebilmektedir. Önemli bir nokta da şudur: Beslenme modelinizi nitelik ve nicelik açısından değiştirmeden, kaslarınızı her gün düzenli çalıştıracak bir yürüyüş programını ısrarla uygulamadan, sadece metformin hapları yutarak insülin direnci probleminizi çözmeye kalkarsanız boşa giden bir çaba göstermiş olursunuz.