Simla YERLİKAYA
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2008 00:00
Parvez Sharma, Hindistan’da doğmuş büyümüş bir yönetmen. 2000 yılında New York’a yerleşiyor. Kendini, yanyana gelmesine pek alışık olmadığımız iki kelime ile tanımlıyor: "Müslümanım ve eşcinselim." Bugün birçok din adamına sorduğunuzda, İslam’da eşcinselliğe yer olmadığını söyleyecektir.
Ama Parvez’e göre ortada bir yanlış yorumlama var: "Kuran Allah’ın sözüdür ve bir Müslüman olarak ben de Kuran’a varlığımın son damlasına kadar inanıyorum. Ama Kuran, eşcinsellik hakkında hiçbir söz söylemiyor. Kuran’da bahsi geçen Hz. Lut Peygamber’in kavminin hikayesi. Ve orada eşcinsel ilişkiler yok, erkeklerin erkeğin ırzına geçmesi ve düşmanlık var. Kuran eşcinselliği kınamıyor. Peygamberimizin hadisleri ise senelerce insanlar tarafından yanlış anlatıldı. Allah tüm kullarını nasıl bir sevgiyle yarattıysa, gay ve lezbiyen Müslümanları da aynı sevgiyle yaratmıştır. Bunu herkesin anlaması lazım."
Parvez Sharma, altı yıl boyunca Müslüman ülkeleri gezdi. Müslüman toplumlarda yaşayan, inançlı ve eşcinsel olan kişilerin hikayesini dinledi. Güney Afrikalı eşcinsel bir imam, Mısır’da hapsedilmiş bir gay, sevgilisi Mısır’da olan Faslı bir lezbiyen, İran’dan Türkiye’ye kaçmış dört gay, Türkiye’den bir lezbiyen çift ve başka çarpıcı örneklerin hikayelerini topladı. Ortaya "Aşk İçin Cihat" belgeseli çıktı. Parvez belgeselin İslam’a karşı değil, İslam için yapıldığını özellikle söylüyor.
Film Toronto, Brezilya, İngiltere, Güney Afrika ve Almanya’da sonra İstanbul Film Festivali aracılığıyla Türkiye’de izleyiciler ile buluşacak. Parvez ise ilk kez halkının çoğunluğu Müslüman bir ülkede gösterime girmenin heyecanını yaşıyor.
İSLAM’I EŞCİNSELLERE ANLATTIRDIM
11 Eylül sonrası İslam hakkında yapılan tartışmaları duyduğumda, bir Müslüman olarak kendimi yalnız ve hedef gösterilmiş hissettim. Ama aynı zamanda, derinlerde bir yerde biliyordum ki, benim tanıdığım İslam dışarıdan anlatılanlarla aynı değildi. Bu filmi çekmeye başladığımda, İslam’ın etrafında dönen şiddet ve hoşgörüsüzlük söylemini kırmaya ihtiyaç vardı. Bizim için Müslümanlığı kim tanımlayabilir? Bilgisiz Batı medyası mı? İçimizdeki köktenciler mi? Bu film ile ben İslam’ı en aykırı olan kişilere, gay ve lezbiyen Müslümanlara anlattırdım ve hep sessiz bırakılmış bir grubun, sesini çıkarmasını, diğer Müslümanlar kadar Müslüman olduklarını anlatmasını sağladım. Filmde gördüğünüz her kişi, ben de dahil olmak üzere, önce Müslüman, sonra eşcinsel.
ONLARI İKNA ETMEK DE BİR CİHAT’TI
İnsanların özel hayatlarının belgeselini çekmek büyük bir duygusal baskı yaratıyor. Ben de onların acılarını ve mücadelelerini yaşadım. Birçoğunu belgeselde yer almaya ikna etmem yıllar sürdü. Bu çabalarım tek başına cihat gibiydi. Altı yıl boyunca defalarca kapılarını çaldım, farklı ülkelere gittim. Sonuçta bana güven duydular, çünkü ben de onlar gibiydim. Razı olduklarında, kameraya yansıyan her şey tamamen samimiydi. Bana hem İslam’ı daha iyi öğrettiler, hem de bir gruba ait olma mücadelesini... Fakat belgesel boyunca verdiğim bir başka mücadele de, onların çektiği acıları duydukça, kendi dinime olan saygı ve inancımı kaybetmemekti. O hikayeleri duyan biri kolayca İslam’ı eleştirebilirdi. Ama ben hem İslam’ı savunan, hem de köktenci anlayışın eşcinselliğe yaklaşımını eleştiren bir pozisyonda olmak istediğimi biliyordum. Şimdi gururla söyleyebilirim ki, ortaya çıkan film İslam’ı savunan, destekleyen bir filmdir.
EN SORUNSUZ ÜLKELER TÜRKİYE VE HİNDİSTAN
Belgeselde öncelikle şunu anlatmak istedim: "Dünyada tek bir İslam yok." İnsanların eşcinselliğe karşı tavırlarını sadece din değil, kültür, yaşadıkları coğrafya ve değerleri de belirliyor. Gittiğim ülkelerin çoğunda eşcinsellere işkence edilmiyor veya zindana atılmıyorlar. Sadece İran ve Suudi Arabistan’da, şeriatın yanlış yorumlanmasından kaynaklanan ve eşcinselleri idam etmeye kadar varan bir tehlike var.
Çalıştığım ülkelerin hiçbirinde hükümetlerden izin almaya çalışmadım, çünkü alamayacağımı biliyordum. Benim için öncelikli olan, bana yardım eden insanların güvenliğiydi. Bu yüzden çekimler esnasında dikkatli davrandım, her şeyi çok ortada yapmadım. Ama öyle "Hayati tehlikeler altında çalıştım" denecek bir durum da yok. En sorunsuz çekim yaptığım ülkeler Türkiye ve anavatanım Hindistan’dı. İki ülkede de eşcinsellere karşı bakış açısı gayet açık ve farklı cinsel tercihlerin olabileceği kabul ediliyor. Ama tabii, burada hoş görülen Batılı anlamda bir gay-lezbiyen kimliği değil. Daha gizli olman lazım. Eğer eşcinselliğini siyasi bir kimlik olarak kurmaya kalkarsan, sorunlar çıkabiliyor.
TÜRKİYE HARİKA BİR ÖRNEK
Çekimlerin önemli bir kısmı Türkiye’de gerçekleşti ve bence Türkiye İslam’ın 21. yüzyıldaki gelişimi için harika bir örnek. Şimdi filmimin bitmiş hali ile burada olmak ve filmimin konusu olan lezbiyen çift ile sahneye çıkacak olmak, gelecek ve umut vaat eden harika bir an olacak. Umarım izleyicilerle güzel bir tartışma yapabiliriz. Çünkü burada izleyicilerin şunu anlayacağını düşünüyorum: Ben kolay yolu seçip, İslam’a saldırmadım. Tam tersi, tüm zorluklara rağmen bu dinde kalmayı tercih edenlerin hikayesini anlatarak, İslam’ı destekledim. İnşallah bu filmi çektiğim tüm ülkelere, filmimle geri dönebilirim. Çünkü insanlar bu filmi görmeli ve bundan bir şeyler öğrenmeli. Anlattığım cesaret ve değişim hikayeleri, İslam’ın gerçekten çoğulcu yüzünü gösteriyor. Bu yüzden filmin Kahire, Dubai ve Tahran film festivallerinde gösterilmesini çok istiyorum. Onlara bu konuda yazacağım. Bence İslam artık böyle bir filme hazır. İyi Müslümanlar olduğumuz sürece, hepimiz eşitiz. Kimsenin İslam’ı daha çok sahiplenmeye hakkı yok.
GÜNEY AFRİKA MÜSLÜMAN ADALET DİVANI DİNDEN ÇIKTIĞIMIZI İLAN ETTİFilmin ardından, El-Arabiya (Lübnan’dan yayın yapan bir
haber kanalı) internet sitesinde, film hakkında bir haber yayınladı. Tabii negatif bir tutumları vardı. Beni Müslüman cemaatte hep gördüğümüz şu mantık şaşırtıyor: Hiç izlemediği halde böyle bir belgeseli tamamen karalamak! Gerçek bir Müslümansan, önce bu filmi izlemen, sonra eleştirmen lazım. Güney Afrika’da ise Müslüman Adalet Divanı, filmin boykot edilmesini isteyen bir hüküm çıkardı ve bizim dinden çıktığımızı söyledi. Ama inanın bunu duyduktan sonra kendimi daha çok çalışmak için güçlenmiş hissettim.
Beni eleştirmek isteyen tüm Müslümanları filmime davet ediyorum. Herkesi bu büyük cihada davet ediyorum ki, kendi aramızda sosyal statü ve cinsel tercih gözetmeksizin tüm Müslümanların eşit olmasını sağlayabilelim. Şimdiye kadar Batı’da yaşayan bazı inançlı Müslüman ve heteroseksüeller, filmi çok beğendiklerini, İslam karşıtı bir film beklerken, İslam’ı destekleyen bir film bulduklarını söylüyorlar.