Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2005 00:00
Şampiyonlar Ligi finali öncesi, sponsor firmalar tarafından hazırlanan Şampiyonlar Kasabası adlı çadırda vakit geçirenler, şüphesiz İstanbul’u ve bu unutulmaz maçı başka türlü hatırlayacak.Mesleğimiz gereği dev organizasyonları, dünyanın en önemli fuarlarını, büyük açılışları izleme şansını sık sık buluyoruz. Bunlardan bir tanesi de 2002’de Japonya’da oynanan Brezilya-Almanya
Dünya Kupası finaliydi. Ancak açık yüreklilikle söyleyebilirim ki ben böyle coşkulu bir karnavala, böyle etkileyici bir ikrama, bu kadar ince düşünülmüş kültürel tanıtıma daha önce tanık olmadım.Bahsettiğim, önceki gece
Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan Åžampiyonlar Ligi finali. Nefes kesen maçı, Milan’lı taraftarların muhteÅŸem bayrak gösterisini, Liverpool’lu taraftarların çılgınlık derecesindeki coÅŸkusunu her yerde okuyacaksınız. Bu yüzden ben, stadın hemen yanına kurulan Åžampiyonlar Kasabası (Champions Village) adlı 16 bin metrekarelik çadırın içinde neler olup bittiÄŸini anlatacağım.Åžampiyonlar Ligi’nin 4 ana sponsorunun (Ford, Amstel, Playstation, Mastercard) davetli misafirlerini maç öncesi ağırlamak için 1 milyon dolar (yaklaşık 1.4 milyon YTL) harcayarak kurduÄŸu çadırda maç öncesi ve maç sonrası yaÅŸananları, gelin size özetlemeye çalışayım...KUPAYLA FOTOÄžRAFÇadıra adımımı atar atmaz, beni Åžampiyonlar Ligi kupası karşıladı. Kupayla hatıra fotoÄŸrafı çektirmek isteyenler uzun bir kuyruk oluÅŸturmuÅŸtu. Yabancı davetlilerin en ilgi gösterdiÄŸi bölümlerden biri de Osmanlı motifli kıyafetler giyen kızların arasına girip fotoÄŸraf çektirdikleri Åžark Köşesi’ydi.Çadır meydanında, geleneksel kıyafetlerle erik ve dut kurusu servisi yapan kızların, sopaya rengarenk macun saran macuncuların arasından geçtim ve sponsorların bölümlerini dolaÅŸtım. AVUSTURYALI ÅžEFTENMutfağında 300’ü Türk, 300’ü Avusturyalı olmak üzere toplam 600 kiÅŸinin çalıştığı çadırda hem ana sponsorlar, hem de yan sponsorlar için ayrı bölümler hazırlanmıştı. Her bölümde 5 yıldızlı otelleri aratmayacak bir açık büfe, ve her köşede bir bar vardı. Ancak o kadar çok garson dolaşıyordu ki, her yudumunuzdan sonra bardağınızı tamamlıyorlardı. Ayrıca UEFA’nın özel konukları için de çok şık bir bölüm hazırlanmıştı.Ä°ÅŸte mönüden seçmeler; Balıklardan levrek, kılıç balığı, karides ÅŸiÅŸ, yoÄŸurtlu kebap ve döner kebap, ev yapımı mantı, tatlı büfesinden revani, creme brulee, bademli tart, tiramisu... Çadırın dekorasyonu da dört dörtlüktü. Åžampiyonlar Ligi’nin futbol topu ÅŸeklindeki logosu ve Türk motiflerinin içiçe geçtiÄŸi kırmızı kumaÅŸlarla kaplı duvarlar, çadırı bir saraya çevirmiÅŸti.Birkaç deÄŸiÅŸik sahnede canlı müzik yapan grup ya da ÅŸarkıcılar da vardı. Bir tanesi gitarıyla Liverpool taraftarlarını coÅŸturuyordu. DiÄŸer bir sahnede ise dans müzikleri yapılıyordu.Åžampiyonlar Kasabası’da G.Saray’ın Kamerunlu futbolcusu Song dışında tanıdık simaya rastlamadım. Onlar genelde, Federasyon’un davetlisi olarak ‘Kız Kulesi’ çadırında ağırlandılar. Ford standındaki sıra ise futbolun ünlü isimleriyle muzip fotoÄŸraflar çektirmek isteyenlerin oluÅŸturduÄŸu sıraydı. Burada Pele’ye kulak yapma imkanım vardı, tabii bilgisayar yardımıyla! Ancak sıra bana geldiÄŸinde arızalandı...MAÇTAN SONRA DEVAMMaçtan önce gitar eÅŸliÄŸinde coÅŸan taraftarlar, maç bitince yine çadırda buluÅŸtu ve kalabalığın biraz dağılmasını bekledi. Ä°talyanlar yenilgi yüzünden, Ä°ngilizler alkolün etkisiyle bitkindi. Ama servis tam gaz devam ediyordu. Bu kez mönüde köfte, sosis, lahmacun, körili tavuk vardı.Â
button