Temel fıkraları olur da Temel filmi olmaz mı?
Biraz geç de olsa artık bir Temel filmimiz oldu.
Üstelik, Temel Rusya’da, Temel Amerika’da vs. diye devam filmleri de gelecek olan bir proje ile.
Temel rolünde, role gayet uygun bir Karadenizli ve de iyi bir oyuncu var; Alper Kul.
Kendisi son dönemlerin hızla yükselen oyuncularından. Canlandırdığı rollerde komediyi gerçeğe dönüştürmeyi başaran, tiyatro kökenli biri.
Onlarca tiyatro oyunu ve televizyon projesinden sonra gelen Mağara Adamı ve Babamın Oğlu oyunlarıyla kapalı gişe yaptı.
Alper, Mağara Adamı (Caveman) adlı tek kişilik oyunda kadın erkek ilişkilerini en detayına ve mağara dönemine varana kadar masaya yatırdıktan sonra Babamın Oğlu adlı oyunla çıkmıştı izleyici karşısına.
Babasının ve kendisinin hikayesini anlatan bu oyunda Karadeniz’e ve Karadenizli olmaya ait pek çok detay da vardı.
Sümela’nın Şifresi’nin doğuşuna da işte bu oyun vesile olmuş.
Filmin yönetmeni ve yapımcılarından Adem Kılıç, Babamın Oğlu’nu izledikten sonra, “Tamam bizim Temel Alper olsun” demiş.
KIZI ELDE ETMENİN YOLU ZENGİN OLMAK!
Sümela’nın Şifresi Temel, Karadeniz insanının panoramasını çizerken, paranın her şeyden üstün olmadığını da vurguluyor.
Film, artık evlenme çağına gelmesine rağmen bir baltaya sap olamamış, imam babasının eline bakan Temel’in platonik aşkına odaklanıyor.
İlkokuldayken sınıf arkadaşı Zuhal’e aşık olan Temel, aradan yıllar geçmesine rağmen bu aşkı unutamıyor, hatta kendi kendine boş hayaller de kuruyor.
Zuhal, Trabzon’un en köklü ve zengin ailelerinden Yücesoylar’ın biricik kızı. Yurtdışında eğitim görmüş, oldukça kültürlü ve dillere destan bir güzelliğe sahip. Kalbi boş ancak Temel’in kendisine olan sevdasından da bihaber.
Aslında paraya pula tamah etmeyen Temel, aşkına ulaşmanın tek yolunun zengin olmaktan geçtiğini sanıyor. Arkadaşı Turgay’la birlikte Sümela Manastırı’nın şifresini çözüp, hazineye ulaşarak sevdiği kızı babasından istemeyi kafaya koyuyor.
Bundan sonrası da malum, yanlış anlaşılmalar, türlü aksilikler ve komediyle dolu heyecanlı bir koşuşturmaca.
USTA OYUNCULAR
Filmin başrolü Alper Kul, Temel rolü için biçilmiş kaftan. Hem Trabzonlu olması hem Babamın Oğlu’nda Karadenizli olma işini yalamış yutmuş olması hem de başarılı oyunculuğuyla filme katkısı büyük.
Ama onun yanı sıra televizyon ve sinema dünyasının önemli isimlerini de anmak gerek. Temel’in en yakın arkadaşı Turgay’ı canlandıran Ruhi Sarı, yörenin önde gelen isimlerinden birini oynayan Altan Erkekli, Zuhal’ın babasını canlandıran Tarık Ünlüoğlu ve tabii ki, yarattığı Karadenizli ağzı bozuk ve asabi imam tiplemesiyle Salih Kalyon.
Ata Demirer’in Eyvah Eyvah serisinde Trakyalı bir yaşlıyı canlandıran Kalyon, bu filmde özellikle camide verdiği (kadınların botoks yaptırması gibi) ilginç içerikli vaazlarla çok konuşulacak.
SÜMELA MANASTIRI DAHA ÇOK TURİST ÇEKER
Karadeniz insanının pratik zekasını, yardımseverliğini, zaman zaman asabi hallerini en yalın dille aktaran Sümela’nın Şifresi: Temel, doyasıya güleceğiniz, iyi vakit geçireceğiniz filmlerden.
Karadeniz’in eşsiz güzelliklerini de perdeye getirmiyor değil.
Filmin en büyük artılarından biri, ortalama 1600 yıllık bir geçmişe sahip Sümela Manastırı.
Karadeniz turizmi denince akla ilk gelen tarihi yapılardan olan Sümela Manastırı, film için de doğal bir çekim mekânı haline gelmiş. Temel ve Turgay’ın manastırda var saydıkları hazineye ulaşabilmek için harcadıkları komik çabalar görülmeye değer. Şurası da kesin ki, bu filmden sonra Sümela Manastırı, özellikle yerli turist sayısını arttıracak.
Keyifli bir 90 dakika vaat eden Sümela’nın Şifresi: Temel, ucu açık bir şekilde bitiriliyor.
Bu da, sevdiğine kavuşmak için Rus mafyasına bile kafa tutan Temel’in yeni maceralarını izleme ihtimalini doğuruyor.
Alper Kul
ADRES TARİFİNDEKİ OLAY GERÇEKTEN YAŞANMIŞ
Babamın Oğlu adlı tek kişilik oyundan Sümela’nın Şifresi’ne nasıl bir geçiş oldu?
- Babamın Oğlu gerçek hayattan, babamın 18 yaşında Trabzon’dan genç kızları daha iyi tanımak üzere İstanbul’a yaptığı ziyaretle İstanbul’da temelli kalmasını anlatan bir oyun aslında. Temel biraz daha farklı. Temel’i hepimiz biliyoruz. Temel Karadenizli bir delikanlı, en yakın arakadaşı İdris ve Dursun, sevdiği bir kız var Fadime. Şimdiye kadar hep çizilmişti bir takım karikatüristler tarafından.
Hiç tarihine baktın mı nereye kadar gidiyor Temel?
- Biz Trabzon’da çekim yaparken oradaki dolmuş, manav, bakkalı herkes kendi fıkrasının kendi bölümünü oynuyordu aslında. Biz daha komik değildik onlardan. Ne zaman ki 1950-60’larda ekonomik göç nedeniyle Karadeniz’den İstanbul, Ankara, İzmir’e göç ediliyor İstanbul’dakiler onlara “sen çok garip bir insansın, düşünce yapın çok farklı” demeye başlıyorlar herhalde. Temel ilk 1950’lerde anlamıştır fıkra kahramanı olduğunu. Yoksa kendi aralarında hala fıkra kahramanı olduğunu bilmeyen bir sürü insan yaşıyor Karadeniz’de.
Sen Karadenizlisin ve o yöreyi anlatan bir oyun da sergiliyorsun. Bu filmin senaryosunda seni bile şaşırtan bir şey oldu mu?
- Hepsi. O adres tarifinde adam vurma sahnesi gerçekten yaşanmış. Çok garip şeyler oluyor zaten Karadeniz’de. Trabzon merkezde bir gün oturuyorum, bir tane asabi geldi, oranın sahibiymiş. “Hoş geldin, biz de geçen burada oturuyorduk, çok enteller geliyor buraya” dedi ve devam etti “Karadeniz Teknik Üniveristesi var burada. Gece 1 oldu, aldık da alkol biraz, böyle ha uşak gitti küfretti onun anasına. Ben bir gerildim, biraz da asabiyim galib. Böyle bekledim biraz. Baktım bu uşak hiç ses etmiyor. Dedim niye küfrettin ona, dedi ne olacak ki ederim sana da küfür. Çektim silahı verdim ağzına mermiyi tam vuracam, geldi benim uşağın resmin gözümün önüne, ama büyüğü değil ufağı. Tam vuracağım onu, dedim niye vurayım onu, onu vuracağıma vururum kendimi, vurdum kendimi, bak Alper abi 9 dikiş attılar” dedi. Elinde 9 dikiş var hakikaten. Niye vurdun kendini dedim. ”Manyakmıyım ben” dedi, ”Vurayım onu da gireyim hapse mi... Vurdum kendimi ne derdim var ne tasam...”
Neden böyle havasından mı suyundan mı nedir?
- Çok düşündüm bunu, niye Karadeniz insanı farklı bir düşünce yapısına sahip diye. Geldiğim nokta şu; her yer dağ ve iklim çok sert, bir dakika içerisinde sular yükseliyor, sel basıyor. Sis iniyor kayboluyorsun, uçurumdan düşüyorsun, fırtına patlıyor... Normal zekâ yapısındaki insanın hayatta kalması çok zor. Çünkü birden sel yükseldi, o oldu bu oldu derken sen normal yollarla hayatta kalmaya çalışırken ölürsün. Pratik zekalı olanlar oradan oraya halat geriyor, ağacın tepesine ev yapıyor, farklı bir şey yapıyor ve hayatta kalıyor. Ben de diyorum ki normal zekâdaki insanlar ölüp pratik zekâlılar hayatta kalınca, pratik zeklılar birbirleriyle evlene evlene çocukları genetik olarak heralde farklı bir düşünce yapısına sahip oluyor.
Peki Sümela’nın Şifresi’ne bozulacak, kızacak Karadenizliler olacak mı acaba?
- Hayır, kızılacak bir tarafı yok. Çünkü çok komik bir film ve gayet de sempatik bir film. Özellikle Karadenizlilerin hayatta kızmaz. Karadeniz fıkralarını en çok Karadenizliler anlatır zaten.