Bu bir kadın filmi

FİLMDEN KARELER FOTO-GALERİ

DEVİN ÖZGÜR ÇINAR FOTO-GALERİ

“Geriye Kalan”, nihayet seyirciyle buluşuyor. Sizi filmde ‘öteki kadın’ Zuhal rolünde izleyeceğiz. Bu karakterde sizi cezbeden neydi?

- Zuhal’i kafası çok karışık bir karakter olarak gördüm, o yönüyle beni cezbetti. Çevremizde çok gördüğümüz, tanıdığımız, kendimize de yakın bulduğumuz bir karakter. Bir de açıkçası Türk sinemasında böyle roller pek olmuyor. Güzel yazılmış bir karakterdi, oynamak istedim.

Zuhal ilk bakışta güçsüz bir kadın gibi görünüyor ama bence sonrasında yaşadıkları onun aslında ne kadar da güçlü olduğunu gösteriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?  �

- Biraz gözü kara bir kadın Zuhal. Tabii o gözü karalık, bir kuvveti olduğunu gösterir... Bence biraz temkinsiz birisi, ben de onun bu tarafını sevdim açıkçası. Garantici olmayışı ve temkinsizliği hoşuma gitti. Evet, aslında yaşadıklarının altından kalkacak gücü var. Zaten kafası karışık insanlar biraz öyledirler.

Bu filme bir aldatma hikâyesi diyebilir miyiz, yoksa bu tanım sığ mı kalır?

- Tabii ki bakıldığında bir aldatma hikâyesi, fakat film insanları bu hale getiren koşulları ve sistemi de anlatıyor. Aldatmayla beraber insanların yalnızlığını, kayıtsızlığını ve ayakta durmak için neleri göze alabileceğini de gösteriyor.

ASLINDA HEPSİ KURBAN

Aldatılan kadın Sevda, evliliğe sığınmış bir karakter. Sizin oynadığınız Zuhal ise tam tersi...

- Zuhal de evliliği denemiş ama umduğunu bulamamış, yalnız kalmış ve bu yüzden de evliliğini sonlandırmış. Hikâyede bir de Sevda ve Zuhal arasında sürüklenen bir adam var. Biraz belki keyfine bakan bir adam ama aslında karakterlerin hiçbiri göründüğü gibi değil. Ben bu hikâyeye baktığımda hep can çekişen ve kurban olan üç insan görüyorum.

Aldatma hikâyeleri genelde erkek üzerinden anlatılır, bu filmdeyse erkek geri planda sanırım...

- “Geriye Kalan”, kadınlarla, kadınlık meseleleriyle ve bu meseleye nasıl bakıldığıyla ilgilenen bir film. Yönetmeni de kadın ve olaya çok içeriden bir yerden bakıyor. Erkekle pek ilgilenmeyen bir film bu, mevzusu erkekler değil.

Filmin senaryosunu okuduğunuzda, aldatmak ve aldatılmak kavramlarını sorguladınız mı?

- Tabii hayatta karşına çıkan, duyduğun, gördüğün her şeyle ilgileniyorsun. Bunları da zaman zaman hepimiz düşünüyoruz. Ben senaryoyu okurken bu son derece sevgisiz, yalnız insanların hepsinin sevmekten anladığı şeylerin başka başka olduğunu gördüm. Ve onaylanmakla sevgiyi karıştırdıklarını fark ettim. Aslında hiçbiri ‘sevmek’le ilgilenmiyor.

Dertleri ne peki?

- Beğenilmek, onaylanmak, evlilik kurumunun içine girerek statü kazanmak... Bütün bunlar, ne hayatla ne de hayatta oluşumuzla ilgili aslında. Ama bu sistemin içinde böyle şeyler yaşıyoruz.

“ERKEKTİR YAPAR!”

Statü kaygısıyla evlilikler yapıldığını söylüyorsunuz. Tüm evlilikler için geçerli olabilir mi böyle bir durum?

- Böyle bakanlar olduğu gibi bakmayanlar da var tabii. Ama çoğu kadına birinin karısı olmak, iyi bir evlilik yapmak, anne olmak, hanım hanımcık durmak, güzel olmak öğretiliyor. Bu çok saçma. Kadınlar hayatlarını sadece başkalarının gözünden nasıl göründüklerini düşünerek geçiriyor, çok yazık...

Annesinin Sevda’ya karşı tavrı da buna en iyi örnek sanırım...

- Evet, kadın Sevda’nın duygularıyla ilgilenmiyor, ona makyaj yapıp yeniden kocasının yanına yolluyor. Geleneksel dünyanın kurallarından biri “erkektir yapar” ne yazık ki...

Evliliğe bakışınızı merak ediyorum. Siz de mesafeli mi duruyorsunuz evliliğe?

- Ben evlenmem de demem, evlenirim de demem. Benim için öyle anlamları yok ama en nihayetinde evlilik bir ilişkidir, iki insanın yakın olmasıdır.

BU FİLM BENİ MUTLU ETTİ

Zuhal rolüyle geçtiğimiz yıl Altın Portakal’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandınız. Ödül almak neler hissettirdi size?

- Bu filmi çok severek yaptım, başından itibaren de iyi vakit geçirdim. Üstüne bir de ödül almak beni çok mutlu etti.