Güncelleme Tarihi:
Yeni projeniz hayırlı olsun. Önce bize “Bizim Yenge”den, orada canlandıracağınız Bahri karakterinden biraz söz eder misiniz?
- Bahri mahallenin bıçkın delikanlısı... Taksicilik yapan, üniversite mezunu, deli dolu, iyi kalpli ama dünyadan pek de haberi olmayan biri. Anneler “Aklı beş karış havada” derler ya, aynen öyle. Lakabı da “Jet”... Ama dizinin ilerleyen bölümlerinde şebnem Bozoklu’nun canlandırdığı Filiz, onu olgunlaştıracak.
Hâlâ herkesin aklında “Canım Ailem”in Halim’i var. Onu unutturmak, yeni karakteri oturtmak biraz zor olacak sanki...
- Evet aslında, zor. Halim karakteri çok tuttu. Aradan iki yıl geçse de o imajı yıkmak biraz zor. Gerçi her oyuncunun kaderi bu. Reytingi yüksek işlerde seyircinin kafasına belli bir karakter olarak yerleşiyorsunuz. Burada aslolan dizinin tutması. Tuttuktan sonra o imaj yıkılır nasılsa.
Şimdiye kadarki rollerinizde genelde şiveli konuşuyordunuz. Bu sefer o yok sanırım...
- Evet. Sadece biraz sokak ağzı var, o kadar.
Şive konusunda gerçekten çok başarılısınız. Sizi izlerken insan karşısında gerçek bir Antepli ya da Adanalı olduğunu düşünüyor. Nasıl başarıyorsunuz bunu?
- Tamamen teknik bir mesele. Hangi harflerin yuvarladığını, nerelere vurgu yapıldığını duyabiliyorum. Tabii çok çalışmak da önemli. Karakter Adanalı ise oraya gidip insanlarla muhabbet ediyorum mesela. Ayrıca bir oyuncunun “Rol için kilo verdim, ajanlık için yedi yıl çalıştım” falan demesi saçma. Bunlar zaten olması gereken şeyler.
Halim de, Ruşen de duygusal ve aşık adamlardı. Bu dizide yine aşık bir adamı oynuyorsunuz. Tesadüf mu bu?
- Seyirci aşkı seviyor. Bu aşk gelenek ve göreneklere de biraz dokunuyorsa, hemen seyircinin yüreğine işliyor. Ama şimdiye kadar mazlum aşık karakterlerini canlandırdım. Bu dizide daha ilk bölümde, görür görmez aşık olma durumu var. ınsanları buna inandırmak önemli. “Canım Ailem”de benim iki kardeşe olan aşkıma da seyirci inanmıştı.
Evet... Hem de Türk toplumu için pek de kabul edilemez bir durum olmasına rağmen...
- Aslında bu çok sık rastlanan ama gösterilmeyen ya da dillendirilmeyen bir durum. Atalarımız ne demiş, “Baldız baldan tatlıdır”... Daha ötesi mi var! (gülüyor)
ŞEBNEM BOZOKLU’DAN KORKUNÇ TOKAT YEDİK
Şebnem Bozoklu ile yine aynı dizidesiniz... Artık birbirinizi çok iyi tanıyorsunuz, bu bir avantaj olsa gerek...
- Kesinlikle avantaj. şebnem özel bir yetenek. Onu keşfettiği için TMC ve Uğur Yücel’in ellerine sağlık. şebnem daha önce de çeşitli işlerde vardı ama fark edemedik. şu anda o kulvarda ve o yaşta en iyi üç oyuncudan biri.
Ya diğerleri?
- Öteki de Binnur Kaya... Üçüncüye birçok isim konulabilir.
Proje elinize ilk geldiğinde evet ben bu işin içinde olmalıyım dedirten neydi?
- Öncelikle yapım şirketi. O iyi olmazsa işten vazgeçilebiliyor. Ama güçlü bir yapım şirketiyse kolay kolay sorun çıkmıyor. ıkincisi ise senaryo. Cast aslında önemlidir ama hiç ummadığınız kişiler ummadığınız performanslar gösterebilir. Mesela “Canım Ailem” dizisinin ilk okuma provasında, şebnem Bozoklu için “olmaz mümkün değil” demiştim. Ama korkunç bir tokat yedik. Bu da cast işinden pek anlamadığımı gösteriyor! Cast işinde gerçekten başka gözler, başka kulaklar, başka hisler var. Ben daha o yetide değilim.
İLK GÖRÜŞTE AŞKA İNANIYORUM
Dizide ilk görüşte aşık olma durumu var. Sizce mümkün mü ilk görüşte aşk?
- Mümkün mümkün. Birini ilk kez gördüğünüzde “aaa” diyebilirsiniz. Konuştuğunuzda ilginiz daha da artabilir, aşık da olabilirsiniz. Ama aklı başında olan biri ertesi gün evlenme teklifinde bulunmaz! Tanışıp bir hafta içinde evlenenler var ama hiçbiri başarılı olamadı. Özellikle bizim camiada bu olaylar çok olur.
Siz eşinizle nasıl bir süreçten sonra evlenmeye karar verdiniz?
- Ben de eşimi ilk görüşte beğendim, evet. Ama o ilk görüşte aşk durumu 25 yaş sonrası pek görülmüyor. Hayat içinde yoruluyor, savunma mekanizmaları kuruyorsun. Belki 55’ten sonra ilk görüşte aşk tekrar başlayabilir (gülüyor). Yalnızlıktan dolayı olabilir yani... Ben eşimle iki yıllık bir birliktelikten sonra evlendim. Bir de şu var; aileler anlaşamıyorsa da o iş yürümüyor. O benim ailemle, ben onun ailesiyle anlaşamazsam iş bozuluyor. Biz birbirimizin ailesiyle gayet iyi anlaşıyoruz.
KÖTÜ KARAKTERLERİ İYİ OYNUYORUM
İzlediğinizde ah keşke bu rolü ben oynasaydım dediğiniz roller olmuştur muhakkak...
- Tabii çok var. şener şener’in bütün rollerini oynamak istemişimdir. Uğur Yücel’in de öyle. Dünya sinemasından örnek verecek olursak da Dustin Hoffman’ın oynadığı tüm karakterleri oynamak isterdim. Teknik olarak ona kendimi yakın görüyorum. ıdolüm Dustin Hoffman’dır. Al Pacino’dan da başarılı bence.
Al Pacino deyince “Zor Baba”daki mafya babası tiplemesi geldi aklıma. Sizden mafya babası olur mu dersiniz?
- Olur. Dizideki işlerimi değil de sinemada yaptığım işleri izleyenler, kötü karakterleri iyi oynadığımı bilirler. Zaten büyük ihtimalle bu projeden sonra komedi yapmayacağım. Artık drama tarzı işlere bakmak istiyorum. ınsanların kafasında mahallenin tatlı aşığı olarak kalmayayım. “Bizim Yenge” tahminen iki yıl gider. Bir sonraki projem de dram olur.
NE YAZIK Kİ HİPERAKTİFİM
Röportajın başından beri dikkatimi çekti, inanılmaz hareketlisiniz. Sizde hiperaktiflik var sanki, yanılıyor muyum?
- Evet, ne yazık ki hiperaktifim. Bir ara tedavi olmak istedim, “ılaç tedavisi var” dediler. Bana çok saçma geldi.
Bu hiperaktiflik uzun saatler sette beklemek durumunda kaldığınızda sizi zorlamıyor mu?
- Ah sen ne diyorsun. Nasıl zorlanıyorum bir bilsen! “Allah, tutmayın beni” diye bağırdığım oluyor. Benim bir yerde yedi sekiz saat durmam zor. Ama iş olunca insan bir şekilde katlanıyor tabii. Bir işin içinde ismim cismim varsa, o işin iyi olması uğruna hasta olmaya, yatak döşek yatmaya bile razıyım. Seyirci bunu bilsin yeter. En çok korktuğum şey “ılker ne kadar rezil bir işin içinde” denmesi.