Güncelleme Tarihi:
Biz sizi oyuncu kimliğinizle tanıdık, albüm yapmak nereden çıktı? Müzik, ne zamandır aklınızdaydı?
- Albüm yapmak gibi bir planım yoktu aslında. Geçmişten beri Türk sanat müziği dinlemeyi, söylemeyi çok severdim ama aklımdan hiç “hadi şimdi albüm yapayım” gibi bir şey geçmemişti.
Peki, nasıl oldu da bu sene çıkarmaya karar verdiniz?
- Bu, benim meslek hayatımın 20. senesi. 20. senede kendime bir hediye olsun istedim. Bunca yıl beni destekleyen, seven, oyunlarımı ve dizilerimi seyreden güzel bir seyircim var. Onlara da bir sürpriz olsun dedim.
Müzik sektörü size uzak, çok yabancı gelmedi mi?
- Müzik camiasına çok uzak değildim ki... Öyle olsaydı belki bu albüm hayal olarak kalırdı.
Camiaya yakınlık nereden geliyor?
- Albümün prodüktörlüğünü yapan Seda Akay, benim teyzem. Aranjör Tamer Özkan, çok yakın dostum. Onlara güvendiğim için bu kararı daha cesurca aldım zaten. Yanlış mı yapıyorum gibi tereddütlerim olmadı. Gönlümü verdim bu işe, hiçbir ticari kaygı da gözetmiyorum.
GÜNAHIYLA SEVABIYLA OMUZLADIM BU ALBÜMÜ
Peki, ne zamandır şarkı söylüyorsunuz?
- Ben kendimi bildim bileli şarkı söylerim. “Leylakları Sümbülleri” şarkısını 13 yaşımda da söylüyordum mesela... Az önce dediğim gibi, Türk sanat müziğine her zaman ilgim vardı. Ama hiçbir zaman kalkıp da “Verin bana mikrofonu, baştan sona söyleyeceğim bu şarkıyı” demedim. Şarkılara eşlik etmeyi severdim daha çok, zor yerlerinde de kaytarırdım itiraf etmek gerekirse...
Albüm hazırlarken kaytarma gibi bir şansınız yoktu ama...
- Yok, o yüzden tüm günahıyla ve sevabıyla omuzladım. Berna Anter’le çalışarak ilerledim.
Hâlâ kendisiyle çalışmaya devam ediyor musunuz?
- Evet, devam ediyoruz. Bu çalışmak gibi de değil benim için aslında, daha çok keyif ya da hobi diyebilirim. O nedenle ders gözüyle bakmıyorum.
Bugüne kadar sizin şarkı söylediğinizi neden bilmiyorduk?
- Sadece arkadaşlarım ve dostlarım arasında söylüyordum çünkü... Benim çok sevdiğim bir laf var: “En büyük zevkim, çok iyi yaptığım bir şeyin başkaları tarafından tesadüfen öğrenilmesidir.” Oldum olası “ben şu işi yapıyorum” diye kendimi ortaya atmadım. Bazı insanlar her şeyini paylaşır, gösterir, kendini lanse eder. Benim öyle bir tavrım yoktur, çok iyi yaptığım şeyleri bile gizleyebilirim.
BOYUNA GÖRE BİR İŞ YAPTIM
Türk sanat müziği okumak, diğer türlere göre daha zordur gibi bir algı var... Sizce de öyle mi?
- Evet, hep “Türk sanat müziği daha risklidir” diyorlar. Ama benim bu albüm için seçtiklerim, söyleyebileceğim kıvamda şarkılardı. Boyuma göre bir iş yaptım diyebilirim.
Bundan sonra bir de pop albüm gelir mi ki?
- Öyle bir niyetim yok. Ama büyük konuşmamak da lazım, belki ileride sevdiğim pop şarkıları bir araya getiririm.
Peki “Sevdiğim Şarkılar 2” albümü olur mu?
- İsterim açıkçası. Çünkü bunu yapabilmek bile beni çok mutlu etti. Bir de şunu fark ettim, şarkıyla insanlara ulaşmak çok daha hızlı... Oyunculukta seyircine ulaşabilmek için bir sürü aracı var. Bunda öyle değil. Bir şarkı beğenilecekse beğeniliyor, seyirci onu seviyor, bunun için arada kimse olmuyor.
Albüm kayıtları nasıl geçti peki?
-Alerjik bronşitim var. Belirli dönemlerde, bulunduğum havanın çok iyi olması gerekiyor. Dönemsel burun tıkanıklığı yaşayabiliyorum. Bu yüzden stüdyoya girip tek bir şarkı okuyabilmek için iki hafta sesimin açılmasını beklediğim oldu.
BU OPERASYONU ÇOK DERİNDEN GÖTÜRDÜM
Sizi dizi ve oyunlarınızdan tanıyanlar ne tür tepkiler verdi bu albüme?
- Onlar da benim kadar heyecanlı... Gelen tepkilerden bunu anlıyorum.
Bir yandan da diziye devam ediyorsunuz. Setteki arkadaşlarınız ne dedi albüm için?
- Onlar da çok beklediler, sürekli “Ne zaman dinleyeceğiz seni” diye sorup durdular. Ama ben bu operasyonu son derece gizli ve derinden götürdüm. Albüm çıkınca şaşırdılar tabii... Hepsi de beğendiklerini söylüyor. Hatta “Bu kadarını beklemiyorduk” diyorlar. Demek ki çıtayı düşündüğümden biraz daha yükseğe çıkarmışım.
Albümde sevdiğiniz 12 şarkı yer alıyor. Onca şarkı arasından bu 12’yi seçmek zor olmadı mı?
- Hayır, tam tersine o kadar kolay oldu ki... Ne istediğimi biliyordum.
Geçtiğimiz hafta “Şeffaf Oda”ya konuk oldunuz ve pek çok şarkıcının korktuğu şeyi yaptınız, şarkıları canlı canlı söylediniz.
- Bunu bir şekilde yapmam gerekiyordu. Kaç kaç nereye kadar! Sonunda söyledim. Hakikaten korktuğum kadar da olmadı.
Neden korkuyordunuz?
- Normalde bana mikrofon uzat, her yerde söylerim. Ama şimdi bir albüm çıktı ve insanların beklentisi haliyle daha yüksek. Bu beni biraz korkuttu işte.
KLİPTE DE ROL KESMEK İSTEMEDİM
Albüm için bir tanıtım konseri düzenleyecek misiniz?
- 12 şarkıyla bir şey olmaz. Birkaç şarkı daha çalışıp belki ondan sonra daha kalabalık bir grup önüne çıkabilirim.
Tiyatro turnelerine alışıksınız. Şimdi bir de konser turneleri başlar mı dersiniz?
- Olabilir. Benim keskin sınırlarım yoktur. Mesleğime uzak düşen bir şey de değil zaten. Yapabilirim. Eğer talep olursa, destek gelirse, onu da denerim.
Şarkı söyleyenler kliplerde az da olsa oyunculuk yeteneklerini sergiler. Ama sizin “Tek Kelime Bir Söz” klibinde böyle bir durum yok. Bilerek mi oyunculuk kısmına girmediniz?
- Evet, aynen öyle. Bana “Klibin bir hikâyesi olsun” dediler, ben de “Bunca sene oynadım, bu sefer oynamak istemiyorum” diye karşı çıktım. Açıkçası klipte rol kesmek istemedim. Gerçek Ebru, çıkıp şarkısını söylesin dedim.
DURUŞUMDAN VE FİKİRLERİMDEN TAVİZ VERMEM
20 yıllık bir kariyeri iki cümleye sığdırmak elbette mümkün değildir ama şöyle bir geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?
- Hayat her zaman toz pembe gitmiyor. Deniz kenarında kumdan kale yapmaksa eğer hayat, dalga hesabı yapmamak gerek. Bu şiir biraz da mottom gibi. İdeallerim vardı, onlara ulaşmak için duruşumdan, fikirlerimden ve bakış açımdan hiç ödün vermeden, kendi gönlümün dilediği yoldan ilerlemeye çalıştım. Biraz zor oldu, ama değdi de...