DMC’den çıkan Aman Doktor/Göçmen Şarkılar albümünde Hem Türkçe hem Yunanca söyleyen Erçetin, "Bu türküleri tekrar yorumlarken çok yeni bir öneri getirmekten ziyade, hatıraların tozunu almayı, ortak melodiye sahip bu şarkıları tespit etmeyi, kaynaklar için geride bir belge bırakmayı hedefledim" diyor.
Bu türküler, çok iyi bildiğimiz türküler. Ve birçok dinleyiciden duyduğum ilk şey "A bütün bu şarkıların Yunancası da varmış" oldu. Siz çalışmaya başlarken bu kadar çok ortak şarkımız olduğunun farkında mıydınız?- Epeyce ortak şarkımız olduğunu biliyordum ama araştırmaya başladıktan sonra karşımıza çıkan kaynak beni de şaşırttı. Biz sadece 12 tanesini kullandık, geride kalanların sayısı ise 50’nin üzerinde.
Şarkıları iki dilde birden söylemeye nasıl karar verdiniz? Proje en başından iki dil üzerine mi kuruldu?- Bu iş başka türlü olmazdı. İlk başından beri her iki dilde söylemem gerektiğinin farkındaydım. Yunanca öğrenmeye de sadece bu proje için karar verdim. Hemen kimden ders alabilirim diye eşe dosta
haber saldım. Yeğenim, onların üniversitesinde birinden bahsetti. On gün sonra Sophia’yla aynı masanın başında o öğretmen, ben öğrenci olarak oturuyorduk.
Yunanca hocanız Sophia Kompotiati aynı zamanda albümün de en kilit isimlerinden biri? - Sophia daha önce de birçok kez Türkiye’ye gelmiş ama esas 2004 yılı eylül ayından bu yana doktora çalışmasının araştırmalarını derinleştirmek için İstanbul’da yaşıyor. Müzikoloji doktorasını Atina Üniversitesi’nde sürdürüyor. Henüz 27 yaşında. O, albümün Yunanistan bölümünü üstlendi. Şarkıların Yunanistan’daki kaynaklarının araştırılmasında büyük katkıları var. Bu çalışmayı baştan sona omuz omuza yürüttük. Sophia, yazın bizimle beraber turneye bile geldi. En kısa zamanda da beraber Atina’ya gitmek istiyoruz.
Albümle ilgili Yunanistan için yapılan özel bir hazırlık var mı? Albüm orada yayınlanacak mı?
- Ben genelde albüm sözleşmelerimde yurtdışı haklarını bir yere kadar veriyorum. Bu albümün sözleşmesine Yunanistan’ı ekledik. Eğer şirketim derse ki, biz bu albümü Yunanistan’da çıkarıyoruz, o zaman tek şartım var. Türkiye’de çıkan albüm, Türkçe açılıp Rumca devam ediyor. Eğer Yunanistan’da çıkacaksa bu albüm, o zaman tam tersini yapmak istiyorum.
Nelere dikkat ettiniz bu türküleri yeniden yorumlarken? - Altyapıları şarkılar elverdiğince modernize etmeyi gözettik ama canlı enstrüman kayıtları ve vokalde otantik haline çok yakın durduk. Tüm parçalarda yapılan en önemli değişiklik istisnasız hepsinin çeşitli ölçülerde süratlenerek
dinamizm kazanmış olması bence.
ALBÜMÜ YAPAN EKİBİN YAŞ ORTALAMASI 26
Albümde altyapılarda çok genç bir ekip görüyoruz. Böylesine köklü bir repertuvarı gençlere emanet etmekten korkmadınız mı? Yeterince altından kalkabileceklerine nasıl inandınız?- Vallahi ona bakarsanız bu şarkılar için ben de genç kalıyorum. Ekibimin genç olmasından da korkmadım. Çünkü aksini yapmak eski hallerini aynen kullanmayı gerektirirdi. Yeni yorum ve fikirlere kulak vermekte her zaman yarar olduğuna inanıyorum. Ortaya çıkan sonuçtan da çok memnunum. Tüm albümü yaş ortalaması 26 olan bir ekiple ortaya çıkardık, katkı bir tarafa, bu çalışma onlara ait, ben sadece gerekli hallerde biraz tecrübe kattım işe, hepsi bu...
Kimdir bu genç ekip? - İlk albüm hariç bütün albümlerimi Rıza Erekli stüdyolarında yaptım. Yine Rıza’ya bu albümle ilgili ne yapacağız, dediğim de bana Tolga Görsev’i gösterdi. Tolga, aslında benim yıllardır beraber çalıştığım, bizim albümlerimizin ses teknisyeni. Eğitimini Türk müziği üzerine yaptığı ve ilgi alanı da bu olduğu için de bu albümün prodüktörü o oldu. Ortaya çok heyecanlı ve doğru dürüst bir iş çıkardı. Bir de düzenlemeleri yapmak üzere genç müzisyenler arıyordum, yine yeğenime haber saldım. O da bana üniversite arkadaşlarından Oğuz Çetiner ve Ersen Kutluk’u getirdi. Çok da ilginç işler çıkardılar. Ada Sahillerinde’nin hip hop yorumu, Kadifeden Kesesi’nin jazzy hali çok hoş oldu. Göksun Çavdar da benim duygusunu çok iyi tanıdığım müzisyen arkadaşım. Ne için bir şey yapmak istiyorsan onu yap dedim ona.
Şarkıların Türkçe ve Yunanca kayıtlarında kullanılan bütün enstrümanları kullanmışsınız. Nasıl bir sentez içinde bir araya geldi bu enstrümanlar?
- Şarkıların hepsi Türkçe başlıyor ve Rumca devam ediyor. O yüzden önce altyapılarda Türk sazlarını görüyorsunuz. Rumca bölüme geçerken de yavaş yavaş Türk sazları yerini Yunan sazlarına bırakıyor ve o bölümlerde buzuki öne çıkıyor.
Albüme aldığınız parçalar arasında sizce daha özel olanı var mı?
- Küçük Yaşta Aldım Sazı Elime şarkısının özellikle albümde olmasını istedim. Çünkü bu şarkının Yunancada sözleri yok. Sözlerini Sophia, bizim sözlerden esinlenerek Yunanca’ya çevirdi ve orada enstrümantal olan bu şarkıya ilk kez söz yazılmış oldu. Duygusunu da çok sevdiğim bir şarkı bu.
Bu türküler, çok iyi bildiğimiz türküler. Ve birçok dinleyiciden duyduğum ilk şey "A bütün bu şarkıların Yunancası da varmış" oldu. Siz çalışmaya başlarken bu kadar çok ortak şarkımız olduğunun farkında mıydınız?- Epeyce ortak şarkımız olduğunu biliyordum ama araştırmaya başladıktan sonra karşımıza çıkan kaynak beni de şaşırttı. Biz sadece 12 tanesini kullandık, geride kalanların sayısı ise 50’nin üzerinde.
Şarkıları iki dilde birden söylemeye nasıl karar verdiniz? Proje en başından iki dil üzerine mi kuruldu? - Bu iş başka türlü olmazdı. İlk başından beri her iki dilde söylemem gerektiğinin farkındaydım. Yunanca öğrenmeye de sadece bu proje için karar verdim. Hemen kimden ders alabilirim diye eşe dosta haber saldım. Yeğenim, onların üniversitesinde birinden bahsetti. On gün sonra Sophia’yla aynı masanın başında o öğretmen, ben öğrenci olarak oturuyorduk.
Yunanca hocanız Sophia Kompotiati aynı zamanda albümün de en kilit isimlerinden biri? - Sophia daha önce de birçok kez Türkiye’ye gelmiş ama esas 2004 yılı eylül ayından bu yana doktora çalışmasının araştırmalarını derinleştirmek için İstanbul’da yaşıyor. Müzikoloji doktorasını Atina Üniversitesi’nde sürdürüyor. Henüz 27 yaşında. O, albümün Yunanistan bölümünü üstlendi. Şarkıların Yunanistan’daki kaynaklarının araştırılmasında büyük katkıları var. Bu çalışmayı baştan sona omuz omuza yürüttük. Sophia, yazın bizimle beraber turneye bile geldi. En kısa zamanda da beraber Atina’ya gitmek istiyoruz.
Albümle ilgili Yunanistan için yapılan özel bir hazırlık var mı? Albüm orada yayınlanacak mı?
- Ben genelde albüm sözleşmelerimde yurtdışı haklarını bir yere kadar veriyorum. Bu albümün sözleşmesine Yunanistan’ı ekledik. Eğer şirketim derse ki, biz bu albümü Yunanistan’da çıkarıyoruz, o zaman tek şartım var. Türkiye’de çıkan albüm, Türkçe açılıp Rumca devam ediyor. Eğer Yunanistan’da çıkacaksa bu albüm, o zaman tam tersini yapmak istiyorum.
Nelere dikkat ettiniz bu türküleri yeniden yorumlarken? - Altyapıları şarkılar elverdiğince modernize etmeyi gözettik ama canlı enstrüman kayıtları ve vokalde otantik haline çok yakın durduk. Tüm parçalarda yapılan en önemli değişiklik istisnasız hepsinin çeşitli ölçülerde süratlenerek dinamizm kazanmış olması bence.
Siz "göçmen olma" duygusuna hep çok yakın durdunuz. Böylesi göçmen lezzetler hep albümlerinizde yer aldı. Nasıl bir parçanız sizin bu göçmen şarkılar? Göçmen olmak ne hissettiriyor size?
- Göçmenlik illa atlı arabaya binip oradan oraya gitmek değil. Hepimizin yaşadığı içgöçler de var. Hele Türkiye’nin genel yapısına bakıldığında coğrafyamız gereği bir sürü farklı kültüre bulaşıyoruz. Geldiğimiz aile, eğitimini aldığımız okullar, yaşadığımız şehirler... Bana bakarsanız ben Trakyalıyım biliyorsunuz. Orada yan komşumuzun Yunanistan göçmeni, karşı komşumuzun Bulgaristan, bizim de Yugoslav göçmeni olduğumuz bir tablo vardı. İstanbul’da Fransız kültürü üzerine eğitim aldım. Önce göçmen türküleri, sonra Fransız chanson’ları ve konservatuvarda da opera aryaları. Bütün bunlar benim içimde şiddetli bir göç duygusu yarattı. Bu da yaptığım müziğe yansıyan çok da keyifli bir şey hálá.
MÜZİKTE 10. YILSizin bu yıl müzikte 10. yılınız. Ama Murathan Mungan’ın dediği gibi sanki çok daha fazla olması gerekiyormuş gibi. Sanki siz yıllardır şarkı söylüyorsunuz...
- Ben de sanki on yıldan daha fazla çalışmış gibi yorgunum. Ama bunu "yorgunum, öldüm bittim" gibi algılamayın. Her şeyle bu kadar detay detay, ilmek ilmek çalışmak böyle bir şey hissettiriyor demek ki, diyorum.
Evet, sizi farklı yapan şeylerin başında bu detaycılığınız ve çalışkanlığınız öne çıkıyor...- O yüzden de şimdi bedenim sağlıkla ilgili ufak ufak sinyaller vermeye başladı. Çevremdekiler bana "Biraz dur, dinlen" diyorlar. Ama nasıl durayım! Kafamda bir sürü şey var. Çabuk çabuk, hızlı hızlı yapmaya devam edeyim, diyorum. Bir gün çok yorulunca bir köşeye çekiliriz herhalde.
Müzikte 10 yıl... Geriye dönüp baktığınızda ne dersiniz?
- Ben Trakyalı demokratik bir ailenin müzik okuyan kızıyım. Ailem kararlarımda beni bu kadar özgür bırakmasına rağmen yine de müzik okurken "Bir daha düşün" dediler. Engellemediler ama "Kızım, başka işler de yapabilirsin" demeyi ihmal etmediler. Bugün ben eğer şarkı söylemek isteyen bir kız için örnek olabilmişsem ve benim varlığım onun annesi ve babasının görüşüne yeni bir bilgi kattıysa, başka bir şey istemem.
Neden Aman DoktorBu şarkının Yunancasının nakaratında da doktor geçiyor. ’Aman’ sözcüğü de çok doğuya ait bir nidadır. Ama Avrupa’da kime söyleseniz bunu algılar. Doktorsa her yerde doktordur. Bu albümün eğer bir yurt dışı açılımı olacaksa adı kolay anlaşılır olsun istedik. Yoksa bu albüm çalışmaları arasında böbrek taşı düşürdüğüm için ya da başka özel bir hikayesi olduğu için ’Aman Doktor’ olmadı.