Güncelleme Tarihi:
Türkiye’ye birçok kez geldiniz. Başka ülkelerde de bu kadar sık konser veriyor musunuz?
- Mesleğim sayesinde pek çok ülkede bulunuyorum ve o ülkelere tekrar tekrar gidebiliyorum. Türkiye’deki seyirci ise hayatımın ve kalbimin bir parçası. Burada çok sevgi var. Türkiye’nin her yerinde öyle. Hatta dünyanın neresine gidersem gideyim, hep Türklerle karşılaşıyorum. Dünya üzerinde çok fazla Türk var ve ben onları nerede olursa olsun seyirciler arasından seçebiliyorum. Onlarla birlikte kendimi evde hissediyorum. Onlar da benim müziğimle aynı şeyi hissediyorlar.
Bir önceki röportajımızda, Ankara konserinizden hemen sonra buluşmuştuk ve orada kendinizi Michael Jackson gibi hissettiğinizi söylemiştiniz. Bu gelişinizde yine Ankara’da konser verdiniz, bu kez nasıl hissettiniz?
- Bu kez daha farklıydı, çünkü bu konserim bir salondaydı. Geçen sefer ise club’da sahneye çıkmıştım. Sanırım mekânlar seyirciyi çok etkiliyor. Mekâna saygı duymak zorunda hissediyorlar.
DÜŞÜŞLERİM DAHA DERİNDİ
Yeni albümünüzün adı “Libertad” (Özgürlük). Bu ismi seçmenizin nedeni, kendinizi daha özgür hissediyor olmanız mı?
- Evet, artık kendimi daha özgür hissediyorum. Hayatımda çok fazla korku vardı...
Nasıl korkular?
- Çok derin... Herkesin korkuları vardır ama bir sanatçı daha kırılgan olabiliyor. Bazen hayatla mücadele edecek kadar güçlü olamayabiliyoruz. Ben de güçlü değildim ve çok derin düşüşlerim oldu. Yükselişlerim de vardı tabii ama düşüşlerim daha derindi.
O korkuları yenmenizde, oğlunuzun da etkisi oldu mu?
- Evet, oğlum Mihael doğduğunda onun güçlü bir anneyi hak ettiğini düşündüm ve kendimle ilgili farklı bir sürece girdim. Hayatımda daha pek çok düşüşlerin olacağını biliyorum, bu benim karakterim ama daha önce hiç şimdiki kadar güçlü olmamıştım.
NEŞELİ ŞARKILARI HÂLÂ BEKLİYORUM
Peki annelik, özgürlüğü kısıtlayan bir şey mi?
- Hayır, bu insanın kendisine bağlı. Anne olunca hayatının biteceğini düşünürsen, biter. Ama bu yanlış. Eğer ben şarkı söylemeyi bırakırsam, çok üzülürüm, depresyona girerim ve bu oğlum için de iyi olmaz. Şarkı söylemeye devam ediyorum, çünkü ben mutlu olunca oğlum da mutlu oluyor. Herkes bana anne olduğumda daha neşeli şarkılarım olacağını söylemişti.
Albümde pek rastlamadık neşeli şarkılara ama...
- Ben de hâlâ olmasını bekliyorum! (Gülüyor)
BAZEN AKINTININ TERSİNE DOĞRU YÜZMEK GEREKİR
Yeni albümünüzde ilham kaynağınız oğlunuz muydu?
- “Libertad” şarkım, Mihael için doğdu. Aslında sözlerini de onun için yazmak istedim ama sonra klişe olur diye düşündüm. O yüzden şarkının melodisi oğlum için... Az önce şarkının adının neden “Libertad” olduğunu sordun ya, iki nedeni var. Birincisi, kendimi artık özgür hissetmem. 36 yaşındayım ve sonunda özgürüm, kariyerime de şimdi başlıyorum. Daha önceki beş albümümü unutun. Artık benim için sınır sadece gökyüzü.
İkinci neden neydi?
- Ben özgür ve modern bir kadın olarak dünyanın pek çok yerine gidebiliyorum. Gittiğim yerlerde de özgür olmayan, sadece çocuk doğurup yetiştirmesi istenen, araba ve oy kullanmasına izin verilmeyen, kiminle evleneceklerine karar veremeyen kadınlar görüyorum. Bazıları, bunlara karşı çıktıkları zaman aileleri tarafından öldürebiliyor bile. Biliyorum ki dünyayı değiştiremem ama bir sanatçı olarak şarkılarım aracılığıyla tüm o kadınlara mesaj verebilirim. Ve onlar da özgürlüğü hak ettiklerini, özgürlükleri için savaşmaları gerektiğinin farkına varabilirler. Bir nehir sadece yolunda akar ama bazen akıntının tersine doğru yüzmek gerekebilir.
ORHAN GENCEBAY DİNLEYEREK BÜYÜDÜM
“Artık özgürüm” dediniz, bu özgürlük yeni albümünüzde ne gibi değişiklikler yarattı?
- Albüm sürecine başladığımda prodüktörüm “Albüm sadece güzel şarkıların yer aldığı bir çalışma olmamalı, aynı zamanda senin kim olduğuna dair fikir vermeli” dedi. Ben de benim için özel anlamları olan şarkıları seçtim. Ben Orhan Gencebay dinleyerek büyüdüm. En büyük hayalim de müziğimi Türk ezgileriyle birleştirmekti. O hayal, bu albümde gerçek oldu. İspanyol sound’unu kaydetmek için İsaril’e gittim, Türk sound’u için de İstanbul’a geldim. Bu albüm daha Türk oldu. Bu albümle birlikte yeni bir yola girdim.
“Olvidate de Mi” şarkısında Buika’ya düet yapmışsınız. O şarkının hikayesi nedir?
- Bu şarkıyı teyzem için yazmıştım. Teyzem bir kez aşık oldu, ne yazık ki eşi 20 yıl önce öldü. Teyzem, ölmeden önce enişteme “Ben sensiz nasıl yaşarım? Belki de kendimi öldürürüm” demiş. Eniştem de “Ben senin benimle birlikte ölmeni istemiyorum, yeniden aşkı bulmanı istiyorum” diye karşılık vermiş. Teyzem geçen yıl kanserden öldü ve 20 yıl boyunca aşkı bulamadı... Buika’yla uzun yıllardır tanışıyoruz ama birlikte çalışmamıştık. Geçen yıl Polonya’da karşılaştık, “Bir şeyler yapalım” dedik. Albümümü bitirmek üzereyken bu şarkıyı yaptım ve Buika’ya önerdim. Şimdi eminim teyzem bizi dinliyor ve aşkı bulduğunu biliyor, çünkü biz onu seviyoruz. Bu, benim için albümdeki en önemli şarkı.
ORADA BİR MELEK VARDI...
Geçen sene yaptığımız röportajda oğlunuzun ismini ne koyacağınızı sormuştum, siz de ismine onun yüzüne bakarak karar vereceğinizi söylemiştiniz. Öyle mi oldu gerçekten?
- Doğuma birkaç gün kala eşimle isim düşünüyorduk. “Mihael nasıl?” diye sordu. Biliyorsunuz, bu meleklerden birinin adı. O “Mihael” dediğinde, ben havada kutsal bir şeyler hissettim. Bunu daha önce de bir kez hissetmiştim.
Daha önce ne zaman hissetmiştiniz?
- Kız kardeşim, oğlunun ismini söylediğinde. O anda da orada bir melek olduğunu hissetmiştim...
FİRUZE, ÇOK BÜYÜK BİR ŞARKI
Albümde “Firuze” ve “Aman Doktor” şarkılarına da yer verdiniz. Nasıl karar verdiniz bu şarkıları söylemeye?
- Ben Türk’üm. Büyükannem, üzgün olduğu zamanlarda “Aman Doktor”u Türkçe söylermiş. Sanırım tarihteki en güzel şarkılardan biri bu... “Firuze” şarkısını da bir gazeteci önerdi. Röportaj yapıyorduk, “Firuze şarkısını biliyor musun? Lütfen onu dinle ve hayranlarına söyle” dedi. Dinleyince çok sevdim. Gerçekten çok büyük bir şarkı. Söylemesi kolay değil ama benim için hikâyesi oldukça derindi.
Sezen Aksu’nun söylediği “Firuze”yi sevdiniz mi?
- Evet, tabii ki. İnanılmazdı! Bir de genç bir kızdan dinledim, o da çok güzeldi.