Güncelleme Tarihi:
Zor Ölüm (Die Hard) serisiyle 1980’lerden itibaren sinemalarda fenomen olan Bruce Willis bu işten kolay vazgeçecek gibi görünmüyor.
İlki 1988 yılında seyirciyle buluşan ve kendine has hayran kitlesi yaratan Zor Ölüm’ün yıldızı John McClane 2007’de ‘Live Free Die Hard’ ile geri dönmüştü.
O filmde kızı rolünde Mary Elizabeth Winstead’i izlemiştik.
Serinin beşinci filmi olan ‘Zor Ölüm: Ölmek İçin Güzel Bir Gün’de de kendisini aynı rolde görüyoruz.
Ancak burada hikâyenin yükü baba ve oğul McClane arasında paylaştırılmış.
RUSYA’DA OĞLUYLA KARŞILAŞIYOR
Aksiyonun demirbaşı konumuna gelen Bruce Willis’i bu filmde, Rusya’daki tehlikeli bir yeraltı mafyasını, oğluyla kovalarken seyrediyoruz.
John McClane 20 seneden fazladır New York emniyet güçlerine bağlı olarak hizmet veren ve terörist grupları yok etmesiyle ünlü bir polis. Bu yüzden de dünyanın dört bir köşesindeki teröristlerin can düşmanı.
Rus mafya lideri hapisten kaçınca McClane, rotasını Rusya’ya çeviriyor; Rus yeraltı dünyası ile olan tek bağlantısı ise Komorov adında bir Rus.
Bu denizaşırı görevde karşısına oğlu Jack de çıkıyor.
Jack McClane rolünde Avustralyalı aktör Jai Courtney var. İsmini Spartacus: Blood and Sand ile duyurmuştu.
Kendisini kısa bir süre önce de Jack Reacher’ın kötü adamı olarak izlemiştik.
Jai Courtney’in seriye yeni bir kan, dinamizm ve de gençlik aşısı getirdiği bir gerçek.
Diğer yanda yaşlı kurt Bruce Willis’in de formu yerinde.
İlk gördüğünüz sahnede “Aman Tanrım ne kadar da yaşlanmış” diyeceksiniz ama sonra gözünüz alışacak. Zor Ölüm serisinin bu son filmi tabii ki senaryo açısından pek bir şey vaat etmiyor.
Akisyona izin veren bir dizi gelişme ve aralara serpiştirilmiş birkaç espri haricinde pek bir incelik beklemeyin.
Daha çok araba kovalama sahneleri, patlamalar, silahlı oyunlarla geçen bir 1.5 saatten söz etmek gerek.
Ve ne olursa olsun hayatta kalmayı başaran bir baba oğuldan.
Filmde Mercedes’in sponsor olduğu o kadar göze sokuluyor ki, bir süre sonra perdede Mercedes görmekten fenalık geçiriyorsunuz.
Bruce Willis’in devasa Mercedes jipiyle diğer tüm arabaları ezdiği, üzerlerinde arazi sürüşü yaptığı sahne ise hayli manidar.
Serinin 25. yılına denk gelen Zor Ölüm: Ölmek İçin Güzel Bir Gün düşünmeden izleyeceğiniz, aralara serpiştirilmiş sıradan Amerikan esprilerine isterseniz gülüp geçebileceğiniz ama kesinlikle aksiyona kendinizi kaptıracağınız bir film.
Bruce Willis’i özlemiş olanlar için de gayet iyi bir seçim.
Jai Courtney enerjisi de cabası.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
İlle de evlilik!
Romantik Komedi’nin devam filmi ‘Romantik Komedi 2: Bekârlığa Veda’, hayli manidar bir günde, 14 Şubat’ta vizyona girdi. Hikâyenin tam ortasında “ille de evlilik” diye tutturan Didem var, etrafında ise biri evli, diğeri evlenmek üzere olan iki arkadaşı ve ilişkide oldukları erkekler. Erol Özlevi’nin yönettiği devam filminin en iyi yanlarından biri ana kadronun birebir korunmuş olması; Cemal Hünal, Sedef Avcı, Sinem Kobal, Burcu Kara, Gürgen Öz ve Engin Altan Düzyatan’dan oluşan çekirdek oyuncu kadrosu devam filminde de bizlerle. Romantik komedi karakterlerinin maceralarında onları birkaç sene sonrasında daha büyümüş, değişmiş olarak görüyoruz. Olgunlaşmak derseniz, orada duralım, kızlar hâlâ çocuk gibi ve kırılgan erkekler ise doğaları gereği mi desek, oldukça yaramazlar. Bu sefer konumuz ağırlıklı olarak evlilik. Bir yanda toplum ve aile baskısı ama daha çok da arkadaş ortamında ele güne rezil olmamak adına aynı Romantik Komedi’deki Didem içinde yüzük olan o kutuya kilitleniveriyor. Ama Didem, yakın arkadaşlarıyle birlikte planlar yapadursun evdeki hesap çarşıya uymuyor. Her şey yola girecekken Cem’e gelen yeni bir film teklifi her şeyi alt üst ediyor. Evlilik ertelenmekle kalmıyor, Cem’in rol arkadaşı Gözde de Didem tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanıyor. Gelsin önlenemeyen kıskançlıklar.
Şehit olan 63 öğrencinin hikâyesi
Taş Mektep, konusu itibariyle haftanın en fazla ciddiye alınması gereken filmi. Altan Dönmez’in yönettiği ve Orhan Kılıç, Ayça Varlıer, Bora Akkaş ile Elit İşcan’ın oynadığı film, Kurtuluş Savaşı sırasında Sakarya Meydan Muharebesi’nde 63 son sınıf öğrencisinin tamamının tüm engellere rağmen savaşa gidip, şehit olması nedeniyle o yıl mezun veremeyen Kayseri Lisesi öğrencilerinin öyküsü. Kayseri Lisesi’nin son sınıfındaki 63 öğrenci 1920-1921 yıllarındaki öğretim döneminde okullarını terk ederler. Tek amaçları Sakarya Meydan Savaşı’na katılıp orduya destek olmaktır. Bu 63 genç nefes, Kurtuluş Savaşı’nın en çetin çatışmalarının yaşandığı günlerde vatanları uğruna şehit olurlar ve Kayseri Lisesi o yıl mezun veremez. Tıpkı memleketin pek çok yerindeki lise gibi. Nutuk’ta da sözü edilen bir trajik olayın beyazperdeye aktarılmasıyla Türk sineması tarihimize karşı olan sorumluluklarından birini yerine getirmiş oldu. Taş Mektep dikkate alınması ve genç kuşaklara da izletilmesi gereken bir film.
Oscar’ın animasyon adaylarından
Rich Moore’un yönettiği ve John C. Reilly, Jack McBrayer, Jane Lynch ile Sarah Silverman’ın seslendirdiği animasyon film Oyunbozan Ralph, Altın Küre’yi Cesur’a (Brave) kaptırmış olsa da Oscar’daki iddiasını koruyor. Walt Disney’in bu 52. animasyonu 3 boyutlu olarak vizyonda. İçinde tam 188 orijinal karakter barındırmasıyla bir rekora da imza atmış durumda. Filmin asıl esin kaynağı Nintendo’nun 1981’de çıkan Donkey Kong oyunu. Mario dahil pek çok konuk karakteri de filmde görmek mümkün. Atari oyununun bina yıkan ‘kötü adamı’ rolündeki Ralph, hem yıllardır aynı işi yapmaktan sıkılmış hem de oyunun iyi adamı tamirci ‘Felix’ gölgesinde kalmaktan bıkıyor. Bu arada da tüm övgüleri Felix topluyor üstelik. Ralph artık iyi bir kahraman olmak isteyince diğer video oyunları arasında gidip gelmeye başlıyor. Fakat oyundan oyuna atlarken yol açtığı bir kaza ve can düşmanının ortaya çıkışıyla her şey değişiyor.