Güncelleme Tarihi:
Yaklaşık iki hafta önce 20 sentlik otobüs zammını protesto etmek için toplandılar. Küçük bir gruptu. Polisle karşı karşıya geldiler. 1 milyona ulaşıp, biber gazı ve coplara karşı isyan ettiler. Durmuyorlar. Ayaklanmanın ortasındayız. Brezilya gezisine Sao Paulo’dan başlıyoruz.
ÇINAR OSKAY VE SEBATİ KARAKURT BAKIN NELER ÇEKTİ / HÜRRİYET TV
SEBATİ KARAKURT'UN OBJEKTİFİNDEN BREZİLYA 'GEZİ'Sİ
Otel, göstericilerin kontrolündeki Paulista Caddesi’nde. Sao Paulo’nun kalbi. 20 saatlik yola rağmen büyüleyici kalabalığın ortasında içimiz kıpır kıpır. Bam! Ses bombası olmalı ya da biber gazı. Sebati sırayı bırakıp fotoğraf makinesine sarılıyor. Resepsiyonist “Bu kutlama, havai fişek atıyorlar” diyor. Akşam 20.00. Sokakta müthiş bir enerji var. Bir oraya bir buraya zıplıyor, dans ediyorlar. Karnaval havası, samba grupları... Ama bu capoeira’cı, favelalardan gelen gençler her an her şey ola bilir hissi veriyor.
HÜRRİYET BREZİLYA SOKAKLARINDA / HÜRRİYET TV
“Aşk bitti. Türkiye burada” sloganıyla başlamıştı gösteriler. Acaba gerçekten Gezi Parkı etkisi var mı? İşte Türk bayrağına sarılmış hoş bir kız: Türk çıkıyor! Cansel Kemiksiz. İstanbullu ama bir süredir burada yaşıyor. Sonunda Türkçe konuşan birileri diye seviniyor: “Aklım Türkiye’de. Burada Türk bayrağıyla dolaşıyorum her gün.”
En çok söylenen şarkı: “Brezilyalıyım. Büyük gurur, büyük bir aşkla!” ‘Sem violencia, sem violencia!’ sloganları... Yani ‘Şiddet kullanmadan…’ Burası özellikle Rio’daki müthiş sert olayların aksine kutlama havasında.
Parti bayrakları, siyasi gruplar hoş karşılanmıyor. Hatta araya girmek isteyenleri dövmüşler. Bir ankette göstericilerin yüzde 84’ü hiçbir partiyi desteklemediğini söylemiş.
ANARŞİSTLERE SU ATMAK!
Birdenbire yanımdan deli gibi bağırarak koşan yüzü maskeli adamlar geçiyor. “Tamam, gittik!” derken uzaklaşıyorlar. Anarşistler. Bayrak ve maskeleriyle yürürken biri onlara tepki göstermiş, su atmış. Politik şuursuzluk bu olmalı. Umarım iyi bir sprinter’dır. “Kavgamız faşistlere, Nazilere karşı! Garandiru’yu unutmayacağız!” pankartı taşıyorlar. Garandiru, meşhur filmi çekilen, askerin 102 mahkûmu öldürdüğü hapishane. Bizdeki Hayata Dönüş Operasyonu gibi bir trajedi. İki ülkenin belleğinde ortak o kadar çok şey var ki.
SEVGİ DOLULAR AMA YANINDA KEFENLİK PARA TAŞI!
Brezilya’nın büyük ikilemi şu: Dünyanın en cana yakın, barışçıl insanları ama ülkede adi suç oranı çok yüksek. Kahve içmek için buluştuğumuz THY Brezilya Genel Müdürü Atagün Kutluyüksel “4.5 yıldır buradayım daha bir kavga görmedim. Kavgayı bırak birinin birine ters bir söz ettiğini, bağırdığını hatırlamıyorum” diyor. Ama başına silahı dayayıvermişler: “Rio’ya bir saat mesafedeydik. Heyelan yüzünden trafik durmuş. Meğer favela çeteleri bunu fırsat bilirmiş.”
İki kişi pencereye yanaşıp silah çekmiş: “Portekizce bildiğim ne varsa söyledim. Merhaba, n’aber, kaç para, gibi. İnsan neye uğradığını şaşırıyor. Önce şaşkınlıktan cebimdeki iki reali verdim. Küfretti ve “un, dos, tres” diye saymaya başladı. Kendime gelip zuladaki parayı çıkarınca bırakıp gittiler. Burada yanında kefenlik 50-100 dolar olmadan kimse sokağa çıkmaz.”
Favelalar polisin giremediği gecekondu mahalleleri, bazıları ayrı şehirler gibi. Çetelerin silahları, hatta bombaları var. Rio tepeleri baştan aşağı favela. En güzel manzara onlarda. Hükümet gıkını çıkaramıyor. Sao Paulo’da ise kentin dışında otonom bölgeler gibiler. Buralara da gideceğiz.
PALYAÇO DEĞİLİZ!
Gösteriye dönelim… Tanıştığımız Türk gösterici Cansel ve arkadaşlarıyla Türk bayrağıyla fotoğraf çekerken birden arbede çıkıyor. Bayrağı görenler etrafımızı çeviriyor. “Turquia” diye tezahürat yapıyor. Cleber Monteiro bir model. Bayrağı alıyor ve öpüyor. Bu ölümsüz fotoğrafı ertesi gün uluslararası bir ajans dünyaya geçmiş. Biraz önce arkadaşlarımdan gelen tweet’lerden öğreniyorum. Yeni medyanın süratine şapka çıkarmaktan başka yapacak şey yok. Cleber’in kız arkadaşı palyaço makyajıyla “Buradayız çünkü palyaço değiliz!” diyor.
Kalabalık bağırıyor: “Eğitim Neymar’dan önemli!” Neymar bu sezon Barcelona’ya 57 milyon Euro karşılığında transfer olan yıldızları. Brezilya dünyanın 1 numaralı futbol ülkesi ama gelecek yıl burada düzenleyecekleri 2014 Dünya Kupası’na öfkeliler. Çünkü milyarlarca dolar harcanırken fikirleri alınmıyor. 2016’da da Rio Olimpiyatları var. Şu sıralar Konfederasyon Kupası oynanıyor. Açılan pankart: “Bir öğretmen Neymar’dan değerlidir.” Neymar Meksika’yı 2-0 yendikleri bu maçtan sonra: “Oyuna, gösterilerin bana verdiği heyecanla girdim ve golü öyle attım” dedi. Pele ise insanlara “Sokağa çıkmayın, evinize dönün. Futbola konsantre olun” der demez sosyal medyada gülünç duruma düştü. Maradona’nın Pele’yi hep sistem adamı olmakla suçladığı kavgaları hatırladım.
ZIPLA ZIPLA ZIPLAMAYAN DİLMA!
Santos, Fluminense, Juventus de Maccao formaları var. Ama Çarşı gibi öne çıkan bir taraftar grubu yok. “Zıpla zıpla, zıplamazsan Dilma’yı seviyorsun ” şovunu da gördüm! Aynı.
Ve polis... Acaba onlar da aynı mı? İki polis görüp atılıyorum. Basın kartımı görüp konuşmayı kabul ediyorlar. Yaka kartlarından okuyorum, Binbaşı Calixto ile Çavuş Guidetta. “Artık şiddet istemiyoruz. Bu insanların demokratik hakkı. Türkiye’yi biliyorum. Bence fikir özgürlüğü konusunda problem var sizde” diyor binbaşı. Haydaa… Ve en inanılmazı: Fotoğraf çektirmek istediğimizde göstericiler geliyor. Herkes kol kola girip sarılıyor. Kalabalıktan coşkulu bir alkış...
BİBER GAZINA KARŞI KOMİLİ
İşte bir Türkiye tişörtü daha. Uluslararası ilişkiler üçüncü sınıf öğrencisi Lucas Rojo. Bir arkadaşından almış tişörtü. “Biz dostuz. Olanlar çok benziyor. İlk günlerde çok şiddet vardı. Şimdi sakinleşti. Böylesi çok daha güzel” diyor.
Bir gazeteciyle tanışıyoruz: Josmar Tadeu. Eylemlerde polisin attığı biber gazlarını aynen geri fırlatıyormuş. Kollarına gazı yedikten sonra bir şey sürüyormuş. Bakıyoruz: Komili zeytin yağı! Bir kız yanımıza gelip “Resim çekemezsiniz” uyarısı yapıyor. Türkiye’den geldik diye anlatınca yumuşuyor. Yanındaki arkadaşları konuşmaya istekli: “Paramız, cüzdanımız politikacıların cebinde! Yeter! İyi eğitim, iyi sağlık hizmeti istiyoruz. Politikadan anlamazdık. Artık uyandık!”
Devletin okulları, hastaneleri adım atılacak gibi değil. Özel okullar, hastaneler korkunç pahalı. Tanıştığım biri ilkokul 2’ye giden kızı için ayda 5000 TL ödüyormuş. Dükkânlarda her şey ateş pahası! 2 odalı bir apartman dairesi aylık 3500 TL.
Onca fakirlik içinde Sao Paulo’nun sayısız gökdeleninin tepesi helikopter pisti dolu. Patronlar şehir dışındaki malikânelerinden kalabalığa temas etmeden işe gelip gidiyor. Gösterilere katılanların yüzde 77’si üniversite mezunu ya da öğrencisi. Yüzde 71’i ilk kez bir protestoya katılıyor. Yüzde 53’ü 25 yaş altı. Sadece yüzde 27’si ulaşım sistemine tepkiden sokakta. Rakamlar Gezi eylemcilerini andırıyor.
DİLMA UTAN! OTOBÜS MARİJUANADAN PAHALI
Böyle bağıran hippie bir kitle var. Ama bira Taksim’dekiyle aynı fiyat: 5 real. Real ile TL hemen hemen aynı değerde. (1 real 0.86 lira)
Bir bağlantı daha var. Brezilya son 10 yılda Türkiye gibi ekonomik şahlanma yaşadı. Dünyanın 6 numaralı ekonomisi oldu. Bazıları temelin tıpkı Türkiye’deki gibi eskiden yani Lula değil Cardoso döneminde atıldığını düşünüyor. O dönemin Kemal Derviş’i kim dersiniz? Dünya Bankası kökenli iktisatçı İbrahim Erciş! Türk iktisatçı 1 yıl üç ay Brezilya Merkez Bankası başkanlığı yapmış. Para biriminin dengelenmesi, sıfırların atılmasının mimarı olmuş. Şimdi elini ayağını çekmiş, Sao Paulo dışında yaşıyor. Görüşme talebimizi rahatsızlığından ötürü kabul etmedi.
KÜÇÜK ZAFERLER
Özel arabaların, lüks otomobillerin caddeye çıkmasına asla izin vermiyorlar. Yolda önüne çöküp engelliyorlar. Ama çöp arabalarını alkışlarla alıyorlar içeri. Bir taksiyi bir süre engellediler. Adam çıkıp onlarla dans etmeyle başlayınca “Tamam” deyip alkışlarla ve sarılarak yolu açtılar. “El pueblo unido jamas sera vencido”nun Portekizcesini haykırıyorlardı. Yani “Birleşmiş bir halk asla yenilmez!” Küçük zaferlerin tadını alarak… İşte şimdi karşıma çıkan grupla gerçekten konuşmak istemiyorum! Konsantrasyonumu kaybetmemeliyim. Sebati beni toparlıyor. Birbirinden güzel dört kız. “Charlie’nin Melekleri’nin Brezilya şubesiyiz” diyorlar. Grubun lideri Brezilya’da ‘mulata’ diye tabir edilen bir melez.
Sao Paulo Başkonsolosu Mehmet Özgün Arman’ın sözlerini hatırlıyorum: “Brezilya’da ırkçılık yoktur. ‘Mulata’ ifadesi bile bir güzellik sembolü olarak kullanılır. Burası dünyanın çokkültürlülüğü en iyi yaşatan, en hoşgörülü toplumu olabilir.”
Melez güzeli Dani Lionel 28 yaşında bir modacı. “Televizyonda Türkiye’de olan her şeyi gördüm. Araplar, Türkler uyandı. Biz neden uyanmayalım? Şimdi bu canavar yani Brezilya da uyandı” diye söylüyor gururla.
Modellik yapan Tailin Hoerlle ve üçüncü ‘melek’ kızıl saçlı Windy Wolf ‘Salve Jorge’ (Aziz George) adlı diziden bahsediyor. İstanbul ve Kapadokya’da çekilen dizi fenomen olmuş. Haftada 6 gün yayımlanmış, reytingde hep 1 numaraymış ve geçen ay bitmiş. Sohbete sonsuza kadar devam edip neden Brezilya’da olduğumu unutabilirim ama ah o görev bilinci!
TÜRKİYE Mİ 1 NUMARA BREZİLYA MI?
Bir Türkiye tişörtü daha! Avukat Felipe Mascarelli ve arkadaşı Neli Feria. İki kez Türkiye’ye gitmişler. Tutturuyorlar: “Türkiye dünyanın 1 numaralı ülkesi! İnsanlar muhteşem, nazik, pozitif. Hiç burası gibi değil” diye. “Yahu arkadaşlar kendinize gelin. Çok mu güneşte kaldınız? Aynı yerden mi bahsediyoruz?” tonunda itirazlarım üzerine baya kavga ediyorlar benimle. Hayat ne tuhaf! Felipe’ye polislerin sakinliğini soruyorum. Esas bela Şok Birlikleri’ymiş. Cunta ve Çete savaşlarında kullanılanlar. Geçen hafta çıkmış, hükümetin geri adımıyla çekilmişler.
Ve eylemlerin en asortik tipi… Başında kesekâğıdı, üzerinde takım elbise, tek başına yürüyor, telefonla konuşur gibi yapıyor. Telekomünikasyon vergilerini protesto ediyormuş.
Gerçekten de burada telefon görüşmesi yapmak için akla karayı seçiyorsunuz! Devlet bürokrasisi rekabeti azaltmış. Hizmet kalitesi kötü, vergiler, fiyatlar yüksek. Ama ülkede Latin Amerika’daki yeni sol rüzgârın getirdiği avantajlar da var.
AĞAÇLARIN GÜCÜ
Mesela çevreci damar çok güçlü. Amazon Ormanları’nın yok edilmesi hassasiyeti arttırmış. Ağaç kesmek için belediyeden izin almak gerekiyor ve bu imkânsız. Rio de Janeiro’ya gidenlerin dikkatini çekmiştir. Kentin etrafındaki küçük adaların imar izni yok. Örneğin en önemli turistik yerlerden Pao de Açucar’a göçmen kuşlar yumurtladığı için kulübe bile dikilemiyor. Ülkenin en çok satan gazetesi Folha de Sao Paulo’dan Gabriela Manzini “Bu yüzden Gezi Parkı’ndaki park ve ağaçlar hikâyesi, direnişçilerin parkı her sabah temizlemesi sempatiyi arttırdı. Biz hep bu haberleri verdik” diyor. Gabriela “Biraz evvel Londra’da eylem yapan bir arkadaşımla konuştum: ‘İnanamazsın, Türkler geldi bize destek vermeye. Her yer Türk dolu!’ dedi” diye anlatıyor. Gabriela Türk hükümetinin tavrının tepki çektiğini ekliyor.
Bu hafta Davutoğlu’yla yakın ilişkileri bulunan dışişleri bakanı Antonio Patriota: “Brezilya’daki protestolar Türkiye’deki sahnelere benzemiyor. Brezilya Türkiye değil” dedi. Brezilya hükümeti nispeten iyi bir kriz yönetimi sergiledi. Durmadan vandalizm ile barışçı gösteriler arasındaki ayrımı vurguluyor. Devlet Başkanı Dilma Rousseff ve selefi Lula, sokak hareketlerinden gelen insanlar. Lula sendikal hareketlerle hükümete başkaldıran, sonra partileşip kitle desteğiyle iktidara gelen bir lider. Vârisi Rousseff üç yıl hapis yatmış eski bir gerilla. Sokaktaki halkı karşılarına alırlarsa önce kendilerini reddetmiş olurlar. Rousseff’in hareketin ‘büyüklüğüne’ duyduğu saygıyı ve ‘Brezilya’nın artık daha güçlü bir ülke olduğunu’ belirttiği muhteşem konuşması bence dünya siyaset literatürüne geçecek bir dersti. Rousseff’in genel sekreteri Gilberto Carvalho “Hassas davranmazsak tarihin yanlış tarafında yakalanırız” dedi. Bir hükümet üyesi “Onları dinlememek için aptal olmak lazım” açıklaması yaptı.
Brezilya’da iktidarın halkı azarlar gibi konuşması, hakaret etmesi düşünülemez, hayal edilemez bir şey. Kültürlerine aykırı. 20 yıllık askeri cunta sonrası bu ilkellikleri hayatlarından atmayı başarmışlar. Zaten bu dönemde iktidarda başka türlü bir yönetim; Occupy Wall Street’te de Obama yerine Bush olsaydı işin rengi değişebilirdi. Sevdikleri insanları tam olarak silemediler.
Sebati Karakurt ile çıktığımız Brezilya macerası yeni başladı. İpek gazeteden taciz telefonları açıyor. Dışarda göstericiler hareketleniyor. Camdan içeriye sokağın sesi, yükselen bir uğultu giriyor. Yaratılmakta olan yeni bir dünyanın karşı konulmaz uğultusu...