Güncelleme Tarihi:
Ben Bertolt Brecht adlı müzikli kabare, geçen hafta prömiyerini yaptı. Brecht’e olan yakınlığını “Öyle yazarlarım var ki yıllar boyu peşimi bırakmıyor, peşlerini bırakmıyorum” sözleriyle dile getiren Erkal, “Onun o sivri dilini, düşünmeyi eğlenceye dönüştüren zekasını özledik” diyor.
Genco Erkal’ın yönetimindeki Dostlar Tiyatrosu’nun yeni oyunu Ben Bertolt Brecht, 20. yüzyılın en etkili tiyatro yazarlarından Bertolt Brecht’in şiirlerinden ve öykülerinden uyarlandı. Tülay Günal ve Genco Erkal’ın rol aldıkları müzikli kabare, piyanist Yiğit Özatalay’ın canlı performansı eşliğinde sahneleniyor. Dünyanın adil olmayan düzeni, parayla ölçülen değerler, kadına sosyal yaşamda düşen rol, savaşların yol açtığı yıkım gibi konulara değinerek seyirciyi düşündüren oyun; bir yandan da renkli, hareketli danslara ve müziklere yer veriyor. Brecht’in şiir ve öykülerini A. Kadir, Asım Bezirci, Ali Sait, Arif Gelen, Can Yücel, Gülen Fındıklı, Hasan Kuruyazıcı, Sevgi Soysal ve Zehra İpşiroğlu, şarkı sözlerini ise Genco Erkal ve Tuncay Çavdar Türkçe’ye çevirdi. Yönetmenliğini Genco Erkal’ın üstlendiği oyunun müzik yönetmeni, aynı zamanda müzikleri düzenleyen Emin Fındıkoğlu.
BRECHT’İN SİVRİ DİLİNİ ÖZLEDİM
Daha önce pek çok kez Brecht oyunu sahneleyen Genco Erkal, 15 yıl sonra yeniden ünlü yazarın oyunuyla sahneye çıkmasıyla ilgili şunları söylüyor: “Öyle yazarlarım var ki yıllar boyu peşimi bırakmıyor, peşlerini bırakmıyorum. İlk Brecht oyunum Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asaf Çiğiltepe’nin yönettiği Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, yıl 1966. 1997’de Zeliha Berksoy için uyarladığım Yosma’dan bu yana, Yaşasın Savaş’taki alıntıları saymazsak 15 yıl Brecht’siz bir tiyatro yaşamım oldu. Onun için şimdi Brecht zamanı diyorum. Marx’ın Dönüşü’nden sonra bu da Brecht’in Dönüşü olsun. Onun o sivri dilini özledik. Düşünmeyi keyfe, eğlenceye dönüştüren zekâsını, gülmece dehasını özledik. İnsanın gözünü açan, ufkunu genişleten, sorduğu sorularla kışkırtan, uyaran, baştan çıkaran yazarımızı yeniden sahneye davet ediyoruz. Günümüz üstüne söyleyeceklerini dinleyelim. Bir de onun gözüyle bakalım nereye gidiyoruz? Hınzır yazarımız sanki bugünleri, bizleri düşünerek yazmış kimi şiirlerini. ‘Baskının arttığı günlerde karar verdi bizimki/ ekmeğinden olmamak için/ ağzını sıkı tutacaktı’ diyor. ‘İnsanların nasıl alınıp satıldığını gördüm/ insan pazarlarında’ diyor. İsyan ediyor: Bozuk adalet yeter artık. Acemi ellerde yoğrulan, iyi pişmemiş adalet yeter. Yeter dura dura bayatlayan adalet.”
SANKİ EDITH PIAF SÖYLÜYOR
Ben Bertolt Brecht, izlerken ezgileri kulaklarınızın pasını temizleyecek bir politik tiyatro oyunu. Deneyimli tiyatro adamı Genco Erkal ve genç sanatçı Tülay Günal canlandırdıkları farklı karakterlerle, söyledikleri şarkılarla, seyirciyi etkileme güçleriyle sahnede adeta parlıyor. Oyun Edith Piaf’ı andıran güzel sesiyle dikkat çeken Tülay Günal’in seslendirdiği şarkıyla başlıyor. Günal, Genco Erkal’la son derece uyumlu bir oyun çıkarıyor. Genco Erkal’ın sahne karizması kadar Tülay Günal’ın yeteneği ve ışığı övgüye değer. Oyun sırasında Tülay Günal kimi zaman dünyayı anlamaya çalışan bir çocuk oluyor, kimi zaman yoksulluk çeken yaşlı bir kadın, kimi zaman da bir hayat kadını. Genco Erkal ise kimi zaman cepheye gidiyor, kimi zaman şehrin arka sokaklarına... Eser insanın farklı hallerini, hayatın farklı yüzlerini yansıtıyor, iyiliği ve kötülüğü sorguluyor. Bu arada oyunculara canlı performansıyla eşlik eden piyanist Yiğit Özatalay’ın yeteneği de takdire değer.
PARANIN EGEMENLİĞİNE KARŞI ÇIKIŞ
Brecht 1898 yılında Almanya’nın Augsburg kentinde doğdu. Politik görüşleri yüzünden Almanya’dan ayrılmak zorunda kalan yazar, birçok ülke gezdi ama bu sırada üretmeyi, yeni oyunlar yazmayı hiçbir zaman bırakmadı. Ezilenlerin, yoksulların sesini duyurmayı, haksızlıklara dikkat çekmeyi amaçlayan Brecht, 1956’da Berlin’de öldü. Geride çok sayıda eser bırakan sanatçı, tiyatroya damga vurmuş isimlerden biri. Söylediklerine her dönemde kulak verilecek evrensel bir sanatçı. Genco Erkal’ın oyunu da Bertolt Brecht’in söylediklerini bize tekrar hatırlatıyor. Oyun, daha güzel bir dünya umudundan söz ediyor. Paranın egemenliğine karşı çıkıyor. Aşkı bile paranın emrine sokan çağımızı eleştiriyor. Savaşın anlamsızlığını vurguluyor. Ve bütün bunları şiirin, şarkının, tiyatronun, sanatın zarafeti ve gücüyle yapıyor.