Güncelleme Tarihi:
Morgül, "Böyle durduğuma bakmayın, adamı estetik gerektirecek kadar döverim, dövdüm de" dedi.
Çocuğu duvara fırlattım
Yılmaz Morgül, yıllar önce başından geçen olayı ilk kez Kelebek'e anlattı: "16 yaşındayken Adana'da Büyük Sürmeli Oteli'nin solistliğini yapıyordum. Bir gece ses düzeninin hazır olmadığını gördüm. İlk yarım saat çıplak sesle şarkı söyledim. Kulise döndüğümde tesisatçı çocuk bana terbiyesizlik yaptı. Üzerine gidince anneme küfür ettiğini duydum. Ne olduysa ondan sonra oldu. Çocuğu kaldırıp duvara fırlattım. Kafasını iki bacağımın arasına sıkıştırıp, sağlı, sollu vurmaya başladım."
Ersoy'un mezarlıkta işi ne
Sanatçı, sanat dünyasındaki bazı isimleri kızdıracak iddialarda da bulundu. İşte bunlardan bazıları...
* Bülent Ersoy'ın adını lügatımdan sildim. O gitsin, sabah namazlarında mezarlıklarda gezmeye devam etsin!
* Vakıf için konsere davet edildiklerinde bile orkestra parası diye 22 milyar isteyenler var. Herhalde 50 kişilik senfoni orkestrasıyla sahneye çıkacaklar!
* Alaturka yarışmalarında jürinin tek amacı para kazanmaktır. Mesela, oradan aldıkları 40-50 bin YTL ile onlarca çocuğu yetiştirebilirler. Ama nerede! Bu müzik daha büyük kitlelere ulaşsın diye hangisi mücadele vermiş?
Bob Geldof’u örnek aldım
Yedinci albümü "Türk Sanat Müziği Klasikleri-1"i geçtiğimiz günlerde çıkaran Yılmaz Morgül, sessizliğini bozdu. Açlığa karşı mücadele eden ünlü rock yıldızı Bob Geldof’u kendine örnek aldığını belirten Morgül, "Tek hayalim Yılmaz Morgül Vakfı adında bir vakıf açmak. Bakımevi, hastane yapmak istiyorum. Kendimi bunlara adadım" diyor.
Gerçekten güzel bir albüm yapmışsınız...
- Teşekkürler. Bu albümde tam anlamıyla istediğim her şeyi yapabildim. Başta hocalarım olmak üzere, bütün musikiseverlerin yıllardır beklediği tarzda bir albüm oldu. Ayrıca bu albüm, son 40 yılda yapılan en ciddi çalışmadır. İkincisi yoktur.
Hangi anlamda?
- Sanat müziÄŸi adı altında yapılan bütün albümlerde hep Batı müziÄŸi enstrümanları kullanılmıştır. Benim albümümde sadece Türk sanat müziÄŸi enstrümanları kullanıldı. Yine bu albümde bütün ÅŸarkılar orijinal nota ölçüsünde okundu ve ona göre çalındı.Â
Bir de çok bağırmadan, sakin seslendirmişsiniz parçaları...
- Evet, buna da çok dikkat ettik...
Siz neden alaturka yarışmalarında jüri üyesi olmuyorsunuz? Tabii teklif aldınız mı, önce onu sorayım...
- Teklif aldım ama kabul etmedim. O programlarda seslendirilen şarkılar, gerçek Türk müziği formlarında hem yorum olarak hem de altyapı olarak doğru icra edilmemektedir. Sanat müziğinden söz edilmektedir ama ortaya çıkan iş, sanat müziği değildir. Dolayısıyla ben o koltuğa oturup, o yola çıkan arkadaşlarıma, "Hayır efendim, senin elbisen olmamış, çorabının rengi niye böyle, makyajın çirkin" gibi müzikle uzaktan yakından ilgisi olmayan konuşmalar yapıp, reyting savaşlarına dáhil olmak istemiyorum. Bu bir jüri şovudur, oradan çok yüksek paralar alınmaktadır, o çocuklar, o programlardan sonra sokaklara bırakılmaktadır. Jürinin buradaki amacı para kazanmaktır, gençleri yetiştirmek değildir. Hepsi sanat müziğine gönül vermiş havasında dolaşıyor. Soruyorum size, Türk sanat müziği daha popüler hale gelsin, daha büyük kitlelere ulaşsın diye hangisi mücadele vermiş? Şu jüri üyeliğinden aldıkları 40-50 bin YTL ile onlarca çocuğu yetiştirebilirler. Ama nerede! Hep bana, hep bana! Ben nelerini gördüm... Bilmem ne vakfı için konsere davet edildiklerinde bile orkestra parası için 15 bin dolar isteyenler var. Bu isimleri açıklasam, kıyamet kopar.
Niye açıklamıyorsunuz?
- Niye açıklayayım? Hepsi kendilerini biliyorlar. Son dönemde çıkan popüler isimler kimse, onlar işte. Hepsi, "Benim 22 bin YTL orkestra bedelim var, bunu karşılıyorsanız geleyim" diyor. Herhalde 50 kişilik senfoni orkestrasıyla sahneye çıkacaklar. Bir orkestranın bedeli bu kadar tutmaz. Büyük bir yalan. Çok ayıp! Ben bu ülkede sanatçı olduğum için inanın utanıyorum.
Siz ne yapıyorsunuz?
- Ben orkestramın parasını bile sponsorlara ödetiyorum. Vakıfların kasasından benim orkestrama beş kuruş çıkmamıştır. Benim tek bir hayalim var o da; Yılmaz Morgül Vakfı adında bir vakıf açmak... Bakımevi, hastane
Bu arada inanılmaz zayıfsınız, spor mu yapıyorsunuz?
- Düzenli spor yaptığım için 10 yılda 20 kilo verdim. Biliyorsunuz benim ağabeyim milli boksör. Dedem de olimpiyat şampiyonu bir güreşçi... Sporcu bir ailenin çocuğuyum yani. Dolayısıyla spor yapmadan yaşayamam. Ama ben boks ve güreş yapmıyorum. Daha farklı spor dallarıyla ilgileniyorum.
Boksu, güreşi sevmiyor musunuz?
- Sevmiyorum değil de ilgi alanıma girmiyor. Ama böyle olduğuma da bakmayın. Tek başıma beş kişiyle mücadele edebilirim. Gücüm, kuvvetim yerindedir yani...
Hiç kavga ettiniz mi?
- Tabii ettim. 16 yaşında Adana’da Büyük Sürmeli Oteli’nin solistliğini yapıyordum. Bir gece ses düzeninin hazır olmadığını gördüm. Kulübe müşterilerin alınmasına az bir zaman vardı ama tesisat daha kurulmamıştı. Hiçbir şey hazır olmadığı için ilk yarım saat çıplak sesle şarkı söylemek zorunda kaldım. Sesim o kadar yoruldu ki! İlk yarı olunca kulise girdim, tesisatçı çocuğun karşımda sırıttığını görünce deliye döndüm. Sırıtmakla kalmayıp bir de bana, "Bir gecede onlarca yere gidip tesisat kuruyorum, makine miyim ben, çıplak sesle oku lan!" deyince bende ipler tamamen koptu. Çocuğun üzerine doğru gidince, anneme küfür edildiğini duydum. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Çocuğu kaldırıp duvara fırlattım.
Sonra?
- Ağabeyimden aldığım boksörlük eğitimi de var tabii. Sonra çocuğun kafasını iki bacağımın arasına sıkıştırıp, sağlı, sollu vurmaya başladım. Bu çok utanç verici bir durum ama konu annem olunca hiçbir güç beni durduramaz.
O kadar kibar ve nahifsiniz ki, kimse sizin böyle bir şey yapacağınızı aklına getiremez...
- İstanbul beyefendisiyim, doğru. Ama terbiyemin sınırlarını zorladılar. Hiç kimse yedi çocuğunu tek başına büyüten anneme hakaret edemez.
AÅžKIMI SADECE SÄ°BEL CAN BÄ°LÄ°YOR
Adamı hastanelik ettiniz yani?
- Adam ayaklarımın arasından kurtulup, mutfağa giderek döner bıçağı alıp geldi ve bıçakla bana saldırdı. Elinden bıçağı alıp, çok daha kötü dövdüm. Her yer kan içinde kaldı. Bütün otel başıma toplandı, yine de çocuğu elimden alamadılar. Dişleri, burnu kırıldı, ağzı parçalandı, kaşı yarıldı. Öyle fena dövmüşüm ki, estetik ameliyatı olmak zorunda kaldı. Hatta estetik parasını da benden istedi. Bunun için tazminat davası açtı. Ama kazanamadı.
Yargılandınız mı peki?
- Hayır, şikáyetçi olmadı. Karakolluk olduk, hákim karşısına çıktım... Hákim her iki tarafı dinleyince ve adam da şikáyetçi olmayınca, olay kapandı. Bu kavga hayatımın tarihi olayıdır. Ondan sonra da bir daha hiç kavga etmedim.
Bugün aynı şey olsa yine aynı tepkiyi gösterir misiniz?
Ne gibi acılar?
- Yıllardır beni sahnelerden uzaklaştırdılar, gazinolara çıkarmadılar. Benim için bir sürü dolaplar çevirdiler.
Bunu hep söylersiniz. Peki, neden başkası değil de sizinle uğraşıyorlar?
- Benimle sanat dünyası değil, sanat müziği camiası uğraşıyor. Çünkü Türk sanat müziğinde hiç kimse birbirini sevmez. Herkes en iyi olduğunu iddia eder. Bu camia ölüyü bile rahat bırakmıyor.
Son olarak biraz aşk hayatınızdan konuşsak...
- 13 yıldır birisine aşığım, onu çok seviyorum. Bu kişi de ünlü... Ama platonik bir aşk bu. Mezara kadar devam edecek. Çünkü ondan başka hiç kimseye aşık olamıyorum. Onun kim olduğunu bugüne kadar bir tek Sibel Can’la paylaştım. O da kimseye söylemeyeceğine dair yemin etti. Aşkımı sadece şarkılarda yaşıyorum. Bu albümde de onun için okuduğum çok şarkı var. Duygusal anlamda 13 yıldır ondan başka kimse hayatıma girmedi, girmeyecek de. Ona aşık olarak bu dünyadan göçüp gideceğim...
Bülent Ersoy neden sabah namazlarında mezarlığa gidiyor
"Benimle uğraşıyorlar" diyorsunuz. Sizi kim istemiyor mesela?
- Ä°sim vermem...
 Bülent Ersoy?
- O ismi lügatımdan sildim. Bana ondan söz etmeyin. 13 yıldır her yerde saygımı gösterdim. Ama o hep bana saygısızlık yaptı. O benim en büyük düşmanımdır. O gitsin, sabah namazlarında mezarlıklarda gezmeye devam etsin. Tıpkı bana yaptıkları gibi.
Bülent Hanım mezarlıklarda niye geziyor, büyü mü yapıyor?
- İşte bilemeyeceğim efendim. Suçlamak istemiyorum ama o ne yaptığını iyi bilir. Ona sadece neden sabah namazında mezarlıklarda dolaştığını sorun. Herhalde dua etmek için dolaşmıyor! Dua etse, rahmetli Zeki Müren’e dua ederdi. Ama onu bile rahmetle anmıyor.
Masraflarımı manevi ailem karşılıyor
Menajerinizle yaptığınız bir anlaşma yüzünden 10 yıldır sahnelere çıkamıyordunuz. Ama her zaman sizi marka kıyafetler içinde gördük... Nasıl para kazandınız?
- 13 yıl içerisinde tam 1825 vakıf konseri yaptım... Hiçbirinden de bir kuruş para almadım. Benim vakıflarla her zaman aramda manevi bir bağ olmuştur. Ailemin durumu belli. Bayramlarda ya da normal zamanlarda bizim kıyafetlerimizi, yiyecek ihtiyaçlarımızı hep vakıflar karşılardı. Şöhret olduktan sonra bu vakıflarla çalışmamak ihanet olurdu.
Yani sahneye çıkamadığınız 10 yıl boyunca yine size vakıflar mı yardımcı oldu?
- Ailem... Üç ağabeyim ve üç de albümüm var. Onlar destek oldu...
Peki eviniz var mı?
Kim bu aile?
- İsim veremem. Bakın ben hiçbir zaman terbiyemi ve beyefendiliğimi bozmadım. Böyle biri olmasam bu kadar cemiyet beni ortamlarına alır mı? Onlar gerçek Yılmaz Morgül’ü gördüler, sevdiler. Bu anlamda çok geniş bir aileye ve çevreye sahibim.