Böyle bir gençlik filmi Türkiye’de hiç çekilmedi

Güncelleme Tarihi:

Böyle bir gençlik filmi Türkiye’de hiç çekilmedi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2009 00:00

Kırık Kanatlar ve Hatırla Sevgili dizilerinden tanıdığımız oyuncu Cansel Elçin, ilk uzun metrajlı filmini tamamladı. İsmi “Kampüste Çıplak Ayaklar”. 2 Ekim’de vizyona girecek olan film, İstanbul’da bir grup üniversite öğrencisinin hayat mücadelesini ve geçirdikleri değişimi anlatıyor. İçinde aşk, fedakârlık ve arkadaşlık var.

Başrolünde Avusturya’nın Oscar adayı Bir Anlık Özgürlük İçin (For A Moment Freedom) filminde rol alan Ezgi Asaroğlu’nun oynadığı Kampüste Çıplak Ayaklar’ın çekimleri İstanbul, Paris, Hindistan ve Alp Dağları hattında gerçekleşti. Buluştuğumuzda heyecandan gözleri parlayan Cansel Elçin, “Ortaya çıkan işten çok memnunum. Zaten tatmin olmasam filmi vizyona vermezdim” diyor.

Uzun metrajlı bir filmle yönetmenliğe geçmeye nasıl karar verdiniz?
- 2006’da Cannes Film Festivali’nden dönerken yazar Meltem İnan’la tanıştım. Bana kitaplarını verdi. Bunlardan biri de “Yeni Bir Şiva” isimli kitabıydı. Uçakta okudum ve çok etkilendim. Bu hikâyeden bir film olabilir diye düşünerek birlikte ana senaryoyu çıkardık. Sonra story board çalışması yaptık. İki ay boyunca 500 plan çizildi. Çizilen planlarla filmi adeta başından sonuna kadar izledim.

Bu kitapta sizi bu kadar cezbeden neydi?
- Naif bir hikâyesi olması. Aynı zamanda bulunduğumuz tüketim dünyasında unutulan arkadaşlık ve fedakarlık kavramlarını içermesi ilgimi çekti. İnsanları tanıdığımızı düşünüyoruz ama aslında tanımıyoruz. İnsanları dinlemiyoruz. Karşımızdakilerin duruşlarının nedenini öğrenmek için düşünmüyoruz.

Siz insanları dinler misiniz?
- Bunun için zaman ayırmaya çalışıyorum ve kendimi zorluyorum. Bence insanlarla iletişim kurmak için zaten önce bu gerekiyor.

Filmle birlikte sizin de Hinduizm ve Budizm’e ilginiz arttı mı?
- Hayır. Bunlar sadece bugünkü dünyayı anlatmak için kullandığım terimler. Dinsel bir durum yok.

Nâhiflik ve insan ilişkileri üzerine bu kadar düşünmeniz 36 yaşın getirdiği bir şey mi?
- Yaşla birlikte biraz daha bilgeliğe doğru gitmeye çalışıyorsunuz. Ne istediğinizi halen bilmiyor ama ne istemediğinizi biliyorsunuz. Sadece “Ben” diye bağırmıyor, bazı şeyleri konuşmadan hallediyorsunuz.

Filmde üç kızın birbiriyle kesişen hikâyesini anlatıyorsunuz...
- Evet. Kızlardan biri tek gecelik ilişkiler yaşayarak aşkı bulacağına inanıyor. Diğeri erken evlenmiş ve maddi manevi bazı dertleri var. Üçüncü kız, eski sevgilisinin peşinden her yere gitmeye hazır. Bu üç kız aynı sınıfta okuyor. Okulun ilk günü sınıflarına Hintli bir kız geliyor. Ve mitolojik hikâyeler anlatarak arkadaşlarını kendileriyle yüzleştiriyor. Film, aşk için nereye gidersiniz, sorusunu soruyor. Biri için ne kadar fedakarlık yapabilirsiniz?

Siz de sevgiliniz için dünyanın bir ucuna gider misiniz?
- Zaman önemli değil ama bu hepimizin başına gelmiştir.

Erkek gözüyle kadın hikâyesi anlatmak zor muydu?
- Burada üç erkek karakter de olabilirdi. Önemli olan ana hikayeydi benim için.

Hangi ülkelerde ve mekânlarda çekimler yaptınız?
- İstanbul’da, Bilgi Üniversitesi’nde çekimler yapıldı. Alp Dağları’nda 2500 metreye bütün oyuncular çıktı. Ardından Paris’e gidildi. Yılbaşında oradaki Noel ışıklarıyla güzel sahneler çekildi. Hint mitolojik hikâyelerini çekmek için Hindistan’a gittik. Birebir hikâyeleri yansıtmak için makyaj sahneleri üzerinde uzun süre uğraştık.

Peki filmin ismi neden “Kampüste Çıplak Ayaklar”?
- Öncelikle kampüste geçiyor. Aynı zamanda daha tecrübesiz, hayata yeni başlayan gençlerin hikâyesini anlattığı için bu ismi koydum.

Siz çıplak ayaklarınızdan ne zaman kurtuldunuz?
- Hindistan turu büyük bir tecrübeydi. Bu filmle birlikte ben de büyüdüm. Filmden önce çıplak ayaklıydım.

AMERİKAN PASTASI TADINDA DEĞİL

Sizin de filmde sahneleriniz var. Yönetmen Shyamalan gibi bundan sonradaki filmlerinizde de ufak ufak roller alacak mısınız?

- Hepsi birbiriyle bağlantılı dört farklı rol canlandırıyorum. Eğer bana uygun roller olursa ve hoşuma giderse sonraki yönetmenlik deneyimlerimde de oyunculuk yapabilirim.

Filmin türü için tam olarak ne diyebiliriz?
- Gençlik ve aşk filmi diyebiliriz. Sindire sindire ilerleyen, nahif ve gerçek bir film ortaya çıktı. Afişinden çekimlere kadar gençlerin çok fazla katkısı oldu. Amerikan Pastası tadında gençlik filmlerinden değil. Böyle bir gençlik filmi şimdiye kadar Türkiye’de çekilmedi diyebiliriz.

Cast seçimlerini nasıl yaptınız?
- Cast ile 6 ay uğraştım. Enerjisi pozitif ve dinamik bir Deniz karakteri arıyordum. Ezgi Asaroğlu bu yüzden role uygun bir isimdi. Damla Sönmez’in kısa metraj bir filmdeki rolünü beğendim. Ayrıca Laçin Ceylan, Berk Hakman, Binnur Kaya, Altan Erkekli gibi konuk oyuncularımız var.

Yönetmenlik mi oyunculuk mu daha zordu?
- Her ikisi de zor. Önemli olan istemek. Yönetmenlik tabii oyunculuğa katkı sağlıyor. Ben şimdi yönetmenin endişelerini tahmin edebiliyorum.

EZGİ OYUNCU BEN YÖNETMENİM

Ezgi Asaroğlu ile aranızda aşk olduğu konuşuldu. Doğru mu?

- O oyuncu, ben yönetmenim. Bir dergide çıkan fotoğraflarımız sadece konsept çekimlerdi.

Peki aşkın anlamı ne sizin için?
Aşk ve sevgi benim için çok önemli. Bu iki kelime insanlıkla alakalı. Aşka inanıyorum. Boş zamanlarımda sık sık seyahat ediyorum. Yeni yerleri keşfetmek benim için en büyük tutku. Bu seyahatleri de birinin elini tutup yapmak istiyorum. Ben dünyanın farklı ülkelerini gezip paylaştığım birine sanırım âşık oluyorum.

FRANSA’DA BÜYÜMENİN DEFO OLMADIĞINI ANLADIM

Tire doğumlusunuz. Dokuz yaşında ailenizle Fransa’ya gittiniz. Bambaşka bir kültür. Sizi çok zorladı mı?

- Tire’den Paris’e gittik. Arkadaşlarımı çok özlüyordum. Bir anda bambaşka bir kültüre giriyorsunuz. Apayrı bir dil öğreniyorsunuz. Elinize birden tenis raketi veriliyor. Bambaşka bir duyguydu. Küçükken Fransa’da Türk, Türkiye’de Fransız gibi görüyordum kendimi. Yaşım ilerledikçe bunun bir defo olmadığını anlayıp artıya çevirdim.

Oyunculuk da Paris’te mi başladı?
- Evet. Ailemle beraber tekstil işi yapıyorduk. Zaten küçüklüğümden beri çalışıyordum. Biraz daha kendimi geliştirmeliyim diye düşünerek tiyatro derslerine başladım. Zamanla bu dersler hayatımda daha önemli bir yer doldurmaya başladı. Kendimi sahnede iyi hissediyordum. Orada çeşitli projelerde yer aldım.

Türkiye’ye dönüş nasıl oldu?
- Kırık Kanatlar dizisi için Tomris Giritlioğlu aradı. Çok da iyi oldu.

Ardından Hatırla Sevgili başladı. Dönem dizilerinde rol almak sizin tercihiniz miydi yoksa tesadüf mü?
- Tesadüftü. Bende özellikle Türk tarihine ilgi duyuyorum. Ama bizim dizimiz çok iddialı bir işti. İlkleri yapmak çok önemli. Bu yüzden de işler hep beğenildi.

Love Song

Film müzikleri için Portecho’dan Deniz Cuylan ile çalıştık. Ayrıca The Cure grubunun Love Song şarkısını kullandık. Soundtrack albümü de yakında çıkacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!