Botox hakkında bilmek istediğiniz her şey

Güncelleme Tarihi:

Botox hakkında bilmek istediğiniz her şey
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2003 23:54

Niye inkar edeyim ki? Bu röportajı her şeyden önce kendim için yaptım. Meraktan ölmek üzereydim çünkü. Bazı kadınların nasıl bu kadar genç, diri ve canlı olabildiklerini bir türlü aklım almıyordu. İlk işareti Gülriz Sururi'den aldım.

Ben de zaten ağzımın kenarındaki iki büyük çizgiye takmıştım. Yorgun düşünce derinleşiyor, iyiyken pek fazla fark edilmiyor. Tabii azizim insan yaşlanıyor, 20'lerindeki gibi olamıyor! O zaman ne yapacağız? Tıpış tıpış Kalamış'ın yolunu tutacağız, Dr. Hande Bozatlı'nın kapısını çalacağız. Ona botox için giden 3000 hastadan biri değildim, ama ondan çok şey öğrendim. İleride... Belli mi olur, insan insana lazım olur!

Nedir botox?

- Botulinum Toksin Tip A. Bir çeşit bakteriden elde edilen toksin.

Zehir yani.

- Evet. Ama sigara da zehir. Yüksek dozda Aspirin ve C vitamini de. Botox aslında yeni bir şey değil. 30, 40 yıldır birtakım hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Spastik çocuklara veriliyor. Yüz felcinde, şaşılık tedavisinde, migrende, kol altı ve el-ayak terlemelerinde kullanılıyor. 90'lı yılların başında da Kanadalı bir doktor tarafından kozmetikte kullanılmaya başlandı. Çünkü görüldü ki, kasları donduruyor, çizgileri açıyor...

Bu ülkede botox'u ilk kullanan doktorsunuz. Hadi bize işin püf noktalarını anlatın. Nasıl yapıyorsunuz? Neye benzer bu botox?

- Botox kutusuna baktığınız zaman, boş bir şişe görürsünüz. Hiçbir şey yoktur sanki. Toz filan görünmez. İçindeki o 100 ünitelik görünmeyen tozu, serum fizyolojikle sulandırmanız gerekir ki, kullanabilesiniz. İster çok su koyun ister az, gerekli olan üniteyi vermezseniz hiçbir işe yaramaz. Yani önemli olan verdiğiniz ünite. Ve botox şişesi açıldığı gün, bitmek zorundadır...

Ya bazı sivri zekalılar ilaçtan kár etmek için ertesi gün de kullanıyorsa...

- Hiçbir işe yaramaz ki. Etkisi geçer. O gün tüketilmesi icap eder.

100 ünitelik bir şişeden kaç kişiye botox yapabiliyorsunuz?

- Ben genelde bir alın bir de göz-alın çıkartabiliyorum. Bir buçuk kişi yani! Daha fazla çıkartabilen varsa tebrik ediyorum. Yani bu işe kalkışacaksanız en az bir buçuk hastayı bulmanız gerekiyor. Ben her gün dört beş kişiye botox yapıyorum. Ara sıra da kendimize...

Şaka mı?

- Yooo. 7 yıldır kendime yapıyorum. Akrabalar da sırada bekliyor. ‘‘Artan botox varsa ziyan olmasın’’ diyor!

Pahalı bir ilaç öyle değil mi?

- Hem de nasıl. Saddam Hüseyin, bunu kimyasal silah olarak kullanıyor, ben olsam kozmetikte kullanırım, bütün dünyaya yetecek kadar botox var onda...

Peki normal insanlar bu ilaçtan alıp kendi kendilerine botox yapmaya kalkışırlarsa...

- İyi olmaz tabii...

Ünlü isimlerden bunu deneyenler olmuş. Böyle şehir efsaneleri duydum.

- Ben de duydum. Verdiğiniz noktada asetil kolin salgısını durduruyor botox. Dolayısıyla yanlış yere vermemeniz gerekiyor. O zaman olmadık bir yeri düşürürsünüz, kaşı ya da göz kapağını. Allahtan etkisi birkaç ay sonra geçiyor. Kalıcı bir hasar yapmıyor yani.

Normali nedir? Yılda kaç kez yaptırmak...

- İki ya da üç.

Kızmayın ama bir şey soracağım. Ben botox'lu kadınları resmen ayırd edebiliyorum. Botox 1, Botox 2, Botox 3 diye sayabiliyorum...

- Ne yazık ki öyle bir problem var. Çünkü insanlar birbirinin yaptırdığı kaşın aynısını istiyor. Her şeyin modası var ya. Ve ne oluyor? Kadınlar gittikçe birbirine benziyor. Oysa, ben noktaları ayarlayabiliyorum, istersem kaldırmayabilirim yani kaşı. Ama hasta resmen yalvarıyor. Ben de onu mutlu etmek için onun istediği kaşı yapıyorum... Ama siz benim yüzümde botox olduğunu anlamadınız. Demek ki olabiliyormuş!

Peki bu meretin ters teptiği, istenmeyen sonuçlar verdiği olmuyor mu?

- Bu öyle bir şey ki, su bile alerji yapabilir. Hiçbir şey ters sonuç vermez diye bir şey yok hayatta. Bazen asimetri olabiliyor, çünkü hastanın başını 4, 5 saat öne eğmemesi gerekiyor, ama eğiyor. Alnına masaj yapmaması gerekiyor, o zaman noktanın yeri değişiyor, ama yapıyor. Bir iki çok yaşlı hastamda da o noktaya vermediğim halde istemediğimiz sonuçlar ortaya çıktı. Allahtan geçici. Botox için yüz kaslarınızın zayıf olmaması gerekiyor. Bazı hastalarımı daha uzaktan görünce, ‘‘Efendim size botox yapmam mümkün değil’’ diyorum, ama diretiyorlar.

Uygun yaş?

- Kişiden kişiye değişiyor. 35 altını istemiyorum. Ama yaptığım oluyor. Mecbur kalıyorum. Anneleriyle geliyorlar. Çizgileri gerçekten abartılıysa ve derinleşmeyi durdurmaları mümkün değilse, ‘‘Peki’’ diyorum.

Bu işe bir kere sardırınca devamı mı geliyor?

- Bir mecburiyet yok ama insanın hoşuna gidiyor. İnsan güzel şeylere çabuk alışıyor!

İnsan ne kadar zamanda etkisini görüyor?

- Kişiye bağlı. Ertesi gün gören de var, bir hafta sonra da...

Sonunda kafayı yiyip ‘‘Orası da! Burası da!’’ diyen oluyor mu?

- Çoook.

İstanbul'da kaç yerde botox yapılıyor?

- Sayısını bilmiyorum. Ama kuaförlerde bile yapılıyormuş! Çığırından çıkmış durumda.

Peki nedir bu söylentiler: Bayat ilaç kullananlar varmış, su karıştıranlar ya da bir yeri yaparken diğer yeri bozanlar. Doğruluk payı var mı?

- Kafası çalışan doktorların yapacağı işler değil bunlar. İki kuruş oradan kazanmak için bu tür numaralara gidiliyorsa, bir daha ona hasta gelmez ki...

Sizin müşteri profiliniz nedir? Kimler geliyor?

- Referansla hasta alıyoruz. Ekonomik ve kültürel düzeyi yüksek insanlar. Çünkü botox dahil bizim burada yaptıklarımız temel sağlık ihtiyacı değil, bir lüks. Dolayısıyla pahalı...

Ben de tam botox ücretlerini soracaktım...

- Ekonomik kriz yaşadığımız için rakam verirsem, benden de yaptıranlardan da nefret edebilir insanlar.

Ama ben de gazeteciyim, merak ederim...

- Alın- göz botox'u 500 dolar.

Bu tür uygulamaların sonunda yüzle boyun arasında çelişkili sonuçların çıkması mümkün mü?

- Mümkün. Dozunu iyi ayarlayacaksınız...

Şöyle bir hikaye anlattılar da... Bir kadın, 45'lerinde görünen 68 yaşındaki bir beyefendinin yüzüne bakıyor, ‘‘Mümkün değil, siz 68 olamazsınız!’’ diyor, o da gülerek balıkçı yaka kazağını indiriyor ve boynunu gösteriyor: Kırış-kırış...

- Valla, cerrahi operasyon görenlerde bu daha fazla oluyor.

Peki estetik cerrahlar sizi seviyor mu?

- Biz onları seviyoruz, umarım onlar da bizi seviyordur. Neticede bu yöntemlerin hepsi dünyada kullanılıyor. Lazerin yeri ayrı, cerrahinin ayrı, kozmetik dermatolojinin yeri ayrı. Ama birbirimizi tamamlıyoruz. Üstelik amacımız aynı: İnsanları mutlu etmeye çalışıyoruz!

Anti-aging hastalarının yüzde 30'u kadın yüzde 70'i erkek

Bir dermatoloji doktoru insan yüzüne bakınca ne görüyor?

- Atlasa benzer insan yüzü. Dağlar tepeler, ovalar, göller, akarsular görüyorum ben. Ama o büyüleyici atlasla ilgilenmeyip önce hastanın tam gözünün içine bakıyorum...

O ne demek?

- Fizikle değil ruhla ilgiliyim demek!

İyi de siz psikolog değilsiniz!

- Ama bu işi yaparken aynı zamanda psikolog gibi davranmam gerekiyor. Karşımdakinin kişiliğini ve ruh halini iyi anlamam gerekiyor. Bazen hasta gelir, mutsuzdur. Gözler çökmüş, yüz sarkmış. Israrla bir şey istiyor. Yaparsam mutlu olacağını sanıyor. O gün yapmıyorum. Bir hafta sonra çağırdığımda ise hiç bir şey yapmama gerek kalmadan yüz düzelmiş oluyor... İnsanlar radikal estetik kararları da psikolojik inişler çıkışlar yaşarken alıyor...

Kuaföre gidip saçını kestirmek, yeni bir kafayla hayata devam etmek gibi mi?

- Öyle de diyebiliriz. Bir değişme arzusu. O yüzden, çizgilerinden çok ruhuyla ilgiliyim diyorum ya. Karşınızdakinin ruhsal frekansını yakalayamamışsanız geçmiş olsun! İş, minik iğnelerle, botox'la, anti-aging'le bitmiyor yani.

Bir canlı olarak insan teni neyle besleniyor, nasıl yaşıyor, ölümü nasıl oluyor?

- Valla insanın içi geçtiği zaman yapacak bir şey olmuyor! Pek çok kadın için, ‘‘Vayy. Botox yaptırmış ondan iyi görünüyor. Babam da yaptırsa böyle görünür!’’ deniyor. Alakası yok. Cildin canlılığı içten geliyor. İğnelerle olacak şey değil. O kadınların hayat enerjileri içlerinden fışkırmasa, botox yapsanız ne çare...

Kırışık denilen illet nedir? Neden oluyor? Neden insanlara düşmanlık ediyor?

- Büyüyoruz ondan! Yaşlanmak fiilinden daha sevimli geliyor değil mi?! Bir zaman geliyor, vücudumuz yeteri kadar hücre üretimi yapamıyor. Mesela iki insan aynı yaşta ama biri, diğerinin annesi yaşında görünüyor. Kalıtsal özellikler, yani genler önemli. Bir de tabii yaşama şekli, düzenli uyku, beslenme, su içme, cildi dış ortamdan, güneşten, hava kirliliğinden koruma... Bunları yaparsanız ve genetik faktörleriniz de uygunsa, artı ruhunuz da geçmemişse...

Yine de yaşlanıyor insan! Tam olarak ne zaman yaşlanmaya başlıyoruz?

- Ben 35'imde hissetmeye başladım. Yüzünüzde isteseniz de istemeseniz de bir yumuşama oluyor. Yine de 35 yaşın altındaki hastalarıma fazla bir şey yapmaktan yana değilim. Daha 25 yaşında ama botox istiyor. ‘‘Kaşımı çatıyorum, bu çizgiler oluştu!’’ diyor. Ben de ‘‘Bu yaşta başlamak doğru değil. Her tarafa post-it'ler yapıştır, kaşını çatma yaz’’ diyorum.

Gülmekten de kırışabilir mi insan?

- Elbette. O yüzden bazı insanlar gözlerini kullanmadan gülüyor ya...

O nasıl oluyor?

- Ho hoh hoh diye! İki kaş arasında bant yapıştırıp uyuyanlar bile var! Çizgileri ikiye ayırıyoruz biz: Dinamik çizgiler, statik çizgiler. Ama bazı çizgiler hem dinamik hem statik. Dinamik çizgiler mimiğe bağlı. Gülmek, kaş çatmak ya da gözü bozuk olanlar kısarak bakarlar ya, o zaman göz kenarlarında çizgiler oluşur, onlar işte. Dinamik çizgiler ise güneş, sigara gibi faktörlere bağlı olarak oluşuyor.

Kuru cilt daha mı çabuk kırışıyor?

- Artık hangisini tercih ederseniz: Kuru cilt daha çabuk çizgileniyor ama yağlı cilt de daha çabuk pörsüyor!

Neden erkekler kırışıklarıyla barışık yaşıyorlar da kadınlar savaş başlatıyor?

- Kim demiş barışık yaşadıklarını! Siz öyle zannediyorsunuz! Sosyal baskı nedeniyle erkekler o konudaki duygularını belli etmiyorlar. Erkek hasta sayımız hızla artıyor.

Onlar daha mı az mız-mız ediyorlar? Erkek hastalarla çalışmak daha mı kolay?

- Biz kadınlar daha ince ayrıntılarla uğraşıyoruz. Erkekler öyle değil. Biz ağacı görüyoruz, onlar ormanı. Daha genel değerlendiriyorlar. Dertleri sadece şuradaki kırışık ya da çizgi değil. Ama bir başlarlarsa kadınlardan daha muntazam geliyorlar. İlk aşamada eşleri getiriyor. Ya da kız arkadaşları. Kendiliğinden gelen de var: ‘‘Bu aralar çok çalıştım, çöktüm. Bana daha iyi görünebilmek için ne yapmam gerektiğini söyler misiniz?’’

Ne söylüyorsunuz?

- Anti-aging denilen programımızı anlatıyorum. Anti-aging'e son zamanlarda ‘‘optimal sağlık’’ da deniyor. Yaşı geriye götürmek değil anti-aging. Bu ne yazık ki mümkün değil. Ama ilerlemeyi yavaşlatmak mümkün. Ve anti-aging programında erkek hastamız kadın hastamızdan daha fazla. Yüzde 30 kadınsa, yüzde 70 erkek..
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!