Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2001 00:00
Hayat işte, başta kendiminkisi, pek çok boşanma gördüm. İnad etmenin alemi yok, familya yürümüyorsa çift ayrılır. Daha normal bir şey düşünemiyorum...Kabul, iş pratiğe döküldüğünde teorideki kadar kolay gerçekleşmeyebilir.Şeytan kulağına kurşun, maşallah bu konuda her tarafım zırhla kaplı olduğu için ben yaşamadım ama başkaları hissi tragedyalar, ruhi travmalar, maddi dramalar falan yaşayabilir. Makul ve hoşgörülü adamım, bunu da kabul ediyorum.Fakat, aşağıdaki haberi Fransız gazetesinde okuyunca dehşet afalladım. Böyle bir şeyi daha önce değil duyup işitmek, hayalimden dahi geçirmemiştim. *Efendim, olur a, Parisli bir çift yirmi yıllık izdivaçtan sonra artık aynı yastıkta ihtiyarlayamacaklarına karar kılmış ve ‘şiddetli geçimsizlik’ gerekçesiyle boşanma davası açmış.Duruşmayı laf olsun kabilinden izleyen adliye muhabirleri de sanmış ki, eh zaten ortada çoluk çocuk mevcut değil, mahkeme barıştırma girişiminden sonra ikinci celsede mösyö X'in madam Y'ye şu kadar bin frank nafaka ödemesi hükmünü verecek ve her şey şıpınişi bitecek. Ne münasebet! Tamam, soyadını devam ettirecek evlat yok ama ‘Mozart’ ismindeki köpek n'oluyor? Kaniş cinsi kuçukuçu kime kalacak ?Madam duruşma salonunda, ‘‘hakim bey, vallahi bana alışık... İsterseniz şuraya getirtin de bir görün, bakalım kimin yanına gidecek. Üstelik bu adam despotun tekidir, eminim Mozart benim üzüntümden havlarsa tekmeyi yapıştırır’’ diye yargıcı iknaya çalışıyor.Mösyö ise ‘‘hayır, yalan söylüyor! Zaten her akşam çiş gezintisine hep ben götürürdüm. Ve, şu karım olacak kadın köpekçiğimin tüylerini kırptırmaya bile üşendi’’ diye tam tersini iddia ediyor. Çık çıkabilirsen işin içinden...Neyse, dört beş celse boyunca tarafları ve onların avukatlarını dinleyen yargıç nihayetinde, zevce ‘aile çatısını’ terkederken Mozart'ı da beraberinde götürmediği için köpeğin zevcede kalmasını kararlaştırmış.İki gözü iki çeşme ağlayan kadıncağızın ‘‘bari ayda bir, cuma akşamından cumartesi sabahına dek ziyaret hakkı olsun’’ talebini ise, ‘‘köpek psikoloğu’’ (!) tarafından hazırlanan ‘‘bilirkişi raporu’’ (!) ‘‘böyle bir git gel hayvanın ruhiyatını olumsuz yönden etkiler’’ dediği için reddetmiş.Bendeniz haberi okuduğumda önce apışıp kaldım... *Apışıp kaldım, çünkü siz de kabul edeceksinizdir ki yukarıdaki türden ‘‘köpek boşanmaları’’ (!) vakka-ı adiye kategorisine girmiyor. Milletin vıdıvısını öğrenmekten hoşlandığım için şu kadar senedir hem yerli, hem de yabancı gazetelerde adliye haberlerine göz atarım, böylesine hiç raslamamıştım. Adı Mozart, Beethoven veya Stravinsky olsun, bir kuçukuçu yüzünden çiftlerin bu derece kapışabileceklerine ihtimal verebilir miydim ?Laf aramızda da, sonra, fi tarihindeki boşanmamın sıradanlığına şükrettim.*Şükrettim, zira bundan yirmi küsur yıl önce biz hiç kafa göz yarmadan ve gayet ‘medeni’ (!) biçimde ayrılırken kızımız iki, kedimiz ise bir yaşındaydı. Kendimle övünmek gibi olmasın ama zahir hep cömert ve uzlaşmacı davrandığımdan, çocuğum annesiyle gidiyor o halde mırnav benimle kalmalı diye düşünmek aklımın ucundan ve köşesinden geçmedi.Sanmayın ki kediyi sevmediğimden... Veya, bir çırpıda hepsini birden sepetlediğime düğün bayram yaptığından... Hayır! Daha yavruyken elimize gelen tekirciğe kızım çok alışmış olduğundan, birlikte gitmeleri bana son derece normal ve mantıki geldi.Halbuki, pekala ben de mahkemede, ‘‘kediler kişilere değil mekanlara düşkündür. Madem ben daireden taşınmayacağım, öyleyse kedi benimle kalmalı’’ diye tutturabilir ve büyük ihtimalle de hayvana el koyabilirdim. Ayrıyeten, eski karım aynı zoolojik gerekçeden dolayı ‘‘ziyaret hakkı’’ talep edemezdi.*Öte yandan, sabık zevcemin de hakkını yiyemem... O da tatava çıkartmadı.Oysa, iyi bir avukat tutar ve kızıma ek olarak bir de kedi için nafaka isteyebilirdi ki, hakime, ‘‘efendim, bizimkisi ciğerci artığına burun kıvırır ve ancak ithal mamaya tenezzül buyurur. Üstelik, kumuydu, aşısıydı, piresiydi, bitiydi, veterineriydi, bu zamanda kedi büyütmek kolay iş mi? Dolayısıyla, nafanın söz konusu şartlar göz önüne alınarak saptanması gerekir’’ dediği takdirde, yandı gülüm keten helva, gel de aynı hakime ‘‘ne münasebet efendim, vallahi her bir haltı tıkınır’’ diye laf anlatmaya çalış...Haydaa, bir sonraki celseye hayvanı sepet içinde getir; önüne, resmi çağrılı ‘bilirkişi’ (!) farklı mamalar koysun; yargıç da hangisini yediğini kendi gözleriyle gözleriyle gördükten sonra, bendenizin dört ayaklı mahluk için banka hesabıyla ödemek zorunda olacağı nafaka miktarını tespit etsin...Aman aman, Allah cümlemizi hem mecazi ve, işte şimdi Paris örneği ortada, hem de gerçek anlamdaki kedi köpek kavgalı boşanmalardan uzak tutsun!
button