Araştırma, Bağlam Yayınları tarafından ‘İstanbul’da On Sekiz Yaşından Küçük Ticari ‘Seks İşçisi’ Kız Çocuklar’ adıyla kitap haline getirildi.
İki toplumbilimci Türkiye’de ilk kez yapılan bu araştırma için bir yıl çalıştılar. Bu bir yıl içinde, saat 04.00’lere kadar o güne kadar adım atmadıkları semt ve mekanlara girdiler. Kızlarla ve çevresindekilerle görüştüler. Ahlak Bürosu’nda başlayan görüşmeler, kimi zaman küçük kızların çalıştığı Beyoğlu’ndaki pavyon, bar, diskolara kaydı. Kızlarla, bazen bir fast food zincirinin şubesinde, bazen beş yıldızlı bir otelin lobisinde buluştular. Ortalama 3.5-5 saat süren bu sohbetlerde her birine 400’e yakın soru sordular.
Ataköy, Etiler, Levent, Kadıköy gibi lüks semtlerde çalışan, orta ve yüksek gelir düzeyinde ailelerden gelen kızlara ulaşmaları daha zor oldu. Daha çok Beyoğlu’nun, Tarlabaşı’nın arka sokaklarında çalışanlar vardı görüştükleri arasında. Çünkü en çok zorlandıkları, kızların güvenini kazanmaktı. Onları polis veya gazeteci olmadıklarına ikna etmeleri gerekiyordu. Bir süre sonra bunu kısmen başardılar da. Sayılarının 300-400 civarında olduğu tahmin ettikleri kızların 80’iyle yüz yüze görüştüler. İşte kızların anlattıkları ve araştırmada ortaya çıkan sonuçlar.
BU İŞE 11-12 YAŞINDA BAŞLADIKLARI ANLAŞILIYOR
Görüşülenlerin çoğunluğu 17 yaşında. Beşte biri beş yıldır, beşte ikisi bir yıldan az süredir fuhuş sektörünün içinde yer alıyor. Beş yıldan beri seks işçisi olan kızların çalıştığı süreye bakılınca 11-12 yaşlarından itibaren bu işe başlayıp, mağdur edildikleri görülüyor.
Dış görünüşleri, sokakta her zaman rastlayabileceğimiz türden. Spor giysiler, kot pantolon, mini etek üstüne tişört ya da body giyiyorlar. Çoğunlukla sırt çantası kullanıyorlar. Yüksek ve dolgu topuk ayakkabılar, renkli tırnak cilaları, buna uygun ancak göze pek çarpmayan rujlar, metal aksesuarlar takıyorlar. Çok az makyaj yapıyorlar. Saçları da oksijen sarısı değil.
KENDİLERİNİ 60-70 YAŞINDA HİSSEDİYORLAR
Kendilerini 60-70 yaşında hissettiklerini söylüyorlar ama yaşıtları gibi giyiniyor, onlar gibi davranıyorlar. Boş zamanlarında alışveriş merkezleri ve parklara gitmekten, fast food’lara takılmaktan hoşlanıyorlar.
Müşterilerle işleri bittikten sonra Dolapdere semtindeki müzikhollere gidiyorlar. Müzik dinleyip, dans ediyorlar. Sonra da Taksim, Kasımpaşa semtlerindeki çorbacılarda, sabaha karşı çorba içiyorlar.
Yaptıkları işten utanıyor ve kendilerine şiddet uyguluyorlar. Hemen hemen tamamı bileklerini kesiyor.
HAYALLERİ ANNELERİNE OTOMATİK MAKİNE ALMAK
Çok paraları olunca bir kozmetik dükkanı açıp, bebek sahibi olup, bilgisayar öğrenip evlenmek, bir de annelerine otomotik çamaşır makinesi almak en büyük hayalleri.
Çoğu ilkokul mezunu ya da hiç okula gitmemiş. Daha önce tekstil işçiliği, kuaförlük ya da tezgahtarlık gibi işler yapmışlar.
Yüzde 30’u dayak ve istismar görmüş, yarısı fiziksel, cinsel ve duygusal şiddete maruz kalmış.
Geleneklere ve dine bağlı yetiştirilmeye çalışılmışlar. Kuran kursuna, camiye gitme oranları bunu ispatlıyor.
Daha çok Taksim, Cihangir, Tarlabaşı, Galata, Kuledibi, Beyoğlu, Dolapdere, Etiler, Moda ve Kadıköy’de çalışıyorlar.
DİNİ İNANÇLARI %
En az bir kere camiye gitti 87
Ramazanda oruç tuttu 80
Muska taşıdı 40
Hocaya gitti 33
Kuran kursuna gitti 27
MADDE KULLANIMI %
Sigara 93
Alkol 90
İlaç 50
Roş (cesaret hapı) 33
Esrar 33
Kokain 16
Tiner, bali 13
Ecstasy 7
Eroin-morfin 7
ÖNCE AİLE İLE ÇATIŞIP EVDEN KAÇIYOR, SONRA BİR ABLA İLE TANIŞIP FUHUŞA SÜRÜKLENİYOR
Konuşulan kızların çoğu, kalabalık ailelerinden nefret ediyorlar. Babalarını ‘psikopat, alkolik’, annelerini ‘büyücü’ gibi
sıfatlarla tanımlıyorlar. Ailelerinde duygusal, fiziksel ve cinsel yönden istismar edilmişler.
Çoğu, İstanbul dışından gelen göçmen ailelerin çocukları. İstanbul’da tutunmaya çalışan bu aileler kalabalık olduğu için, ekonomik sıkıntı yaşıyorlar. Kısıtlı olanaklar, ilgisizlik ve eğitim seviyesinin düşüklüğü kızları sokağa itiyor. Madde ve alkol bağımlısı babaların çıkardığı kavgalar da bu süreci tetikliyor. Babaları, genelde balıkçı, taksi şoförü, at tüccarı, kasap, küçük gazino sahibi ve mermer ustası. Annelerine şiddet uyguluyorlar.
Bunların tam tersi, geleneksel değerlere çok sıkı bağlı olunması da bir başka sebep. Kızların bazıları, erkek arkadaşlarıyla beraber oldukları için evden kaçtıklarını, bir daha geri dönmediklerini, dönseler de kabul edilmeyeceklerini söylüyorlar.
Evden kaçmalarının ardından sokaklarda yaşamaya başlıyorlar. Sonra temel gereksinimlerini karşılamak için birileri tarafından ikna ediliyorlar. Bir kez işe atıldıktan sonra devam ediyorlar.
Bu kişiler de daha çok, fuhuş sektöründe çalışan, deneyim kazanmış yaşıtları ya da birkaç yaş büyük ablaları oluyor. Kimi zaman özendiriyor, kimi zaman çocukları bu işe zorla itiyorlar. Onlara kendi deneyimlerini, bilgilerini aktarıyorlar. Koruma altına alıyorlar. Kalacak bir yer buluyor, birlikte çalışıyor, saçlarını birlikte boyayıp, yaptırıyorlar. Birbirlerini sık sık telefonla arıyorlar. Otel odası, giyecek, para paylaşımının ardından birlikte ev bile tutulabiliyor.
30 çocuktan 5’i fuhuşa kadın satıcıları tarafından başlatılmış. Bir tanesi aynı zamanda bir tekstil işyerinde çalışıyor. 21 yaşındaki başka bir kadın da uyuşturucu satıcısı. Erkek olan kadın satıcılarından da birisi taksi şoförü, diğeri gezgin ve profesyonel.
ÖZGÜR OLMAK İSTİYORDUM ESİR OLDUM
Özgür olmak istiyordum, bu nedenle evden kaçtım. Ama sokaklarda da özgürlük yok. Tam tersine bir esirsin. En azından haftada bir kez çalışmamak istiyorsun. Ama yapamıyorsun.
Yemek yemelisin. Otel ücretini ödemelisin. Onun için tekrar diskonun kapısına gidiyorsun. Mecbursun. Parasız bir fincan kahve bile içemezsin. Her gün hep aynı, hep kafanızda bu. Artık kölesiniz. Ben savaşmak ve bu durumdan kurtulmak istiyorum, ama acaba şansım ne kadar?
SATICILARI ANLATIYORLARBacıdan para istedim bana borcun var dediHamileydim. Durumu patrona açıkladım. İki veya üç kez müşteriye gittik. Paramı aldı, evin borcunu ödeyeceğini söyledi. Beni doktora götürdüler. Kürtaj oldum. Ücret hakkında bana yalan söyledi. İstediği para ile ben özel hastanede kürtaj olabilirdim. Beni borçlu çıkardı. Evi terk ettim.
Tek kuruşum bile yoktu. Bacıdan (kadın satıcısı) bir milyon istedim. Yürüyecek halim yoktu. Ona zaten 40 milyon borcum olduğunu ve daha fazla para veremeyeceğini söyledi. O gün moralim bozuldu. Eşyalarımı topladım. Torunu için okul üniforması almaya gitmişlerdi. Evde iki kız bir de ben vardım. Çantalarımı apartmandan aşağıya attım. Kızlara ‘Sevgilime gidip, ondan para alacağım’ dedim. Oradan öyle kaçtım.
Sabahın yedisinde eve dönüyorsun. Sabah saat onda geliyor ve ‘uyan’ diye dürtüyor. ‘Uyuyamadım’ diyorsun, ‘Adamın kollarında uyumuşsundur’ diyor. Müşteri, ‘Ben sana para veriyorum, neden uyumana izin vereyim ki’ diyor. Sadece işkence ediyorlar. Sabaha kadar uyutmuyorlar.
KULLANDIKLARI JARGONCep, motor: Telekız.
Tik tak: Oral seks.
Kız çıkartmak: İşe çıkmaya hazır kız.
Bizim Merdan Abi var ya kız istiyor: Yakalanma söz konusu olduğunda uyarı olarak kullanılan parola.
İkitelli etaplar bana ait: İkitelli’de evleri ben işletiyorum, benden sorulur.
Sıkılcım yapmak: Cinsel ilişki sırasında huzursuzluk
Kafa koparma yeri: Müşteri beklenen yer.
Uçuş yeri: Müşteri beklenen yer.
YENİLER OTOSTOP YAPIYOR, KIDEMLİLER LÜKS OTELLERDEMasaj salonlarında çalışan kız çocukları, işyerlerine ya da müşterinin verdiği adrese gönderilerek hizmet veriyor. Buralar çoğu kez, evli müşterinin cinsel ilişkileri için kullandığı ve gizli tuttuğu bir garsoniyer oluyor.
Verilecek hizmetin niteliği, müşteriyle birlikte geçirilen zamanın süresi ve ödenecek ücrete bağlı. Bakire olanlar, oral seksi ve el masajını tercih ediyor. Barlarda konsomasyon da çok yaygın. Buralarda patron gözetimindeler.
Ancak, karayollarında veya karayollarına yakın kavşaklarda otostop yapanların sayısı az değil. Burada da genelde oral seks, müşteri diğer türleri isterse de onu da yapıyorlar. Anal seks de nadir olarak yapılıyor. Grup seks ve lezbiyen ilişki yaygın olmamakla birlikte yapılıyor.
Daha profesyonel olan ve maddi olanakları daha iyi olanlar, Maçka,
Beşiktaş, Yeşilköy semtleri, Barbaros Bulvarı gibi gelir düzeyinin yüksek olduğu bölgelerde, lüks otellerde çalışıyorlar. Emniyetli olduğu gerekçesiyle Ataköy, Topkapı ve Merter’deki otelleri de tercih edebiliyorlar.
Bazen geceye başlamadan önce Ataköy, Boğaz, Taksim ve Cihangir’de iyi bir yemek yeniyor. Sonra otel ya da Polonezköy, Kilyos gibi uzak semtlerdeki yazlıklara gidiliyor.
Maddi durumu iyi olmayan ve işe yeni başlayan kızlar ise, Taksim, Tarlabaşı, Aksaray, Laleli ve Merter’deki harcıalem otellere gidiyorlar. Bu kızların büyük kısmı aynı zamanda otellerde kalıyorlar, ancak kaldıkları otellerde iş yapmıyorlar. Bazen bir otomobilde, ağaç arkasında veya bir köprünün altında en fazla 10 dakika süren oral seks yaptıkları da oluyor. O sırada başka bir arabada bekleyen kadın satıcıları da, gözlüyor oluyor.
Aracısız çalışmak isteyenler ise, kentin belli başlı sokaklarının durak yerlerinde, köprü başlarında, kavşaklarda müşteri bekliyor.
MÜŞTERİLERİ ANLATIYORLARPOLİS BANA DEDİ Kİ...
Otostop yaparken müşteri boğazımı kesti. Şikayet etmek üzere karakola gittim. Polis bana, ‘Hadi oradan orospu! Sen kim oluyorsun da saygın bir işadamını şikayete geliyorsun’ dedi. Bir daha tövbe. Hiç kimseden
yardım istemem.
Kokain kullanmamızı istedi kabul etmedik, patronu aradılar
19-75 yaş arası erkekler. Zengin, fakir, genç, yaşlı, bekar önemli değil. Çoğu evli. Dükkan sahipleri çoğunlukta. Bir tanesi manyak, bacağımı sıkıyor. Her türlü acayip adam var. Bazen hayvan gibiler. Kötüleri anal seks istiyor. Para ödemeyenler var. Karılarıyla yapamadıkları şeyleri yapmak istiyorlar.
Bazı müşteriler gerçekten çok kötü şeyler yapabilirler. Bir tanesi, Ortaköy’de bir otelde vücudumda sigarasını söndürdü. Bağırdım. Bir çarşaf vardı. Ağzımı çarşafla kapattı.
İşe çıkıyorsun. Müşteri içki içiyor. Ona ayak uydurmak zorundasın. İçki istemesen bile müşteri içmeni söylüyor.
Ben sevişmesini bilmiyordum, grup seks yapmaya başladım, bir kız arkadaşım yardım etti. İlk işimdi. Müşteri hemen patrona telefon açtı, ‘Bu kız iş bilmiyor, yapamıyor.’
Polonezköy’de bir çiftlik evleri var. Tanınmış insanlar. İki erkek kardeş. Karıları İstanbul’da evde. Kokain kullanıyorlar. Biz kullanmayacağımızı söyledik. Patronu aradılar, patron ‘Müşteri ne isterse yap’ dedi.
Biz iki kızdık. İki adam vardı. Adamlar, her ikisiyle de yatmamızı istediler. Birincisiyle sevişirken kanama olmadı, ama ikincisinde kanama başladı. Bir felaketti, adam beni istemedi. Diğeri istedi. İkimiz yalnız kaldık. Akşam saat altıdan ertesi gün öğleden sonra ikiye kadar. Bacaklarım çürük içindeydi. Sonra geri döndük. Bir başka adam, biz iki kız birbirimizle sevişirken bizi seyretmek istediğini söyledi. İkimiz de şok olduk. Çünkü, telefonda böyle bir şey söylenmemişti. Birbirimizle sevişmedik. Kız arkadaşım adamla yattı, ben banyoya kaçtım.
PROF. DR. ESİN KÜNTAYAile ortamı kötüyse, bunlar herkesin çocuğunun başına gelebilecek şeyler
ADAM OLMAZLAR DENİNCE ÇOK KIZIYORUM
Eğer aile ortamı kötüyse, bunlar herkesin çocuğunun başına gelebilecek şeyler. Onlar da her çocuk gibi birisi tarafından sevilmek, sevdiği insanla beraber olmak, onunla koruma ilişkisi içinde olmak istiyor. Bu çocukların hiç adam olmayacağı düşüncesine çok kızıyorum. Ellerinden tutulursa, önemli bir bölümü farklı yerlere götürülebilir. Bu araştırmayı yapmamızın temel nedeni de bu. Başka illerde de benzer çalışmalar yapılmalı.
ARTİST OLMAK İÇİN KAÇANLARLA BAŞLADIM
Ben bu araştırmaya, öğrenciyken, önce
film artisti olmak için evden kaçan kızlarla başladım. 1963’ten itibaren de çalışmalarım sürdü. Son olarak fuhuşa girmiş küçük kızları incelemek istedim. 1978’de Emniyet Müdürlüğü’nden aldığım izinle bu çocukları araştırmaya başladım. 1998 yılında Güliz Erginsoy’la saha çalışması yapmak için sokağa çıktık. Ve ticari ‘seks işçisi’ kız çocuklar bizim projemiz oldu.
KARAKOLLAR ÜSTÜNÜ KAPATMAYA ÇALIŞTI
İstanbul Valiliği’nden izin alarak Ahlak Masası ile görüştük. Daha sonra başka karakolları dolaşarak, bu tür olaylarla karşılaşan kızları bize bildirmelerini istedik. Özellikle üst ve orta gelir grubundaki semt karakolları, bu tür şeyler olmadığı gerekçesiyle hiç yardımcı olmadı, üstünü kapatmaya çalıştı. Birkaçı, ‘Sakın çalıştıkları yerlere gitmeyin. Uyarıyorum, tehlikeli olabilir’ dedi. Dinlemedik.
BU KADAR KÖTÜSÜNÜ TAHMİN ETMEMİŞTİM
Gece saat 12’den sabah 4’lere kadar kızların çalıştıkları yerlerde dolaştık. Bu yerlerin kötü olacağını tahmin etmiştim ama o kadar kötüsünü ummuyordum. Bütün deneyim ve bilgime rağmen, atmosfer beni çok şaşırttı. İzbe, insanın kalamayacağı türden, karanlık, duvarları parlak, boyaları dökülmüş, merdivenleri dar, renkli lambaların olduğu tuhaf yerlerdi. Bir çocuğu belirlediğiniz anda, başka yere uçuyorlardı. Müthiş bir hareketlilik var.
GÖRÜŞMELERDE DAYAK YEMİŞ GİBİYDİM
Görüşmelerde dayak yemiş gibi oluyordum. Ağlamadım. Ağlamanın yararı olmadığını biliyordum. Ruhen yorucu işlerdi. Zaman zaman psikolojimiz de bozulabiliyordu. Aile ilişkilerini anlatınca çok etkilendim. Bu çocuklarla ilgilenmek farklı bir bilgi birikimini gerektiriyor. Ciddi uzmanlık gerekiyor. Bu alanda çalışanın farklı eğitim alması lazım. Onları kendine zarar vermeye kadar götüren boyut çok çarpıcı. Hemen hemen tamamı kollarını kesmişti. Hep şiddet uygulananın, şiddet uygulama eğilimi olduğunu düşünürdüm. Bunlarda tam tersi, başkalarına değil, kendilerine şiddet uyguluyorlar.
İNSANIN KENDİ EVLADI GİBİ BİR ŞEY
Bu araştırmada çok etkilendiğim bir kız vardı. Çok saf görünümlü, düzgün giyimli bir kızdı. Diskoda görmüştüm. Emniyet Müdürlüğü beni ‘Yeni katılımcılar geldi’ diye çağırdı. Bu kızı görünce şaşırdım. Sabıkası olmayınca kızı serbest bıraktılar. Birlikte karakoldan çıktık. Tarlabaşı’nda yürüyoruz ve gece saat 21.00. Benim koluma girdi. Evine yaklaştığı sırada ayrılmak istedim. ‘Sizi burada bırakamam. Buralar çok tehlikeli’ diyerek bırakmadı. Beni taksiye bindirip, arkamdan el salladı. O anda içimde bir sıcaklık hissettim. İnsanın kendi evladı gibi bir şey.
PROF. DR. GÜLİZ ERGİNSOYCep telefonlarımızı verdik, başı derde giren bize ulaştı
DİPLOMATİK ŞEKİLDE ENGELLENDİK
Görüşmeler sırasında çoğu zaman bar, disko ya da pavyondakiler bizi engellemek için abluka altına aldılar. Ama çok diplomatik bir şekilde. Kimse ‘Neden geldin, ne yapıyorsun’ demedi. Onların derdi, kızların çalışma saatinin herhangi bir şekilde boşa harcanmasıydı. Kimi zaman kızların bizimle konuşmasını engellemek için oturduğumuz masanın kenarına başka boş masalar kondu. Ya da sık sık, bizimle oturan kızlar çağrıldı. Ancak, bütün bunlar da saygılı bir şekilde yapıldı.
MESAFE KOYUNCA KORKMAYA GEREK YOK
Bu çalışmada sadece kızları inceledik. Kaldıkları yerlere gitmedik, müşterileriyle görüşmedik. Mesafeleri koyduğunuz zaman, fiziksel olarak, ruhsal olarak korkmanıza da gerek yok. Kızlara cep telefonlarımızı verdik. Başı derde giren, kafasını sokacak yer arayanlar bize ulaştı. Onlarla görüşürken çay içilebilecek, bizim oturabileceğimiz mekanları tercih ettik.
KIZLARIN YAŞDAŞI BİR ÇOCUĞUM VARDI
Ben bir akademisyon olarak, bu araştırma ile özel olarak çok ilgilendim. Üniversitemizde 5 bin 600 öğrenci var. Aynı zamanda, o anda bir anneydim ve tesadüfen kızların yaşdaşı bir evlat yetiştiriyordum. Onlar bizim çocuklarımız veya bizim çocuklarımız olabilirdi. Zaten onlarla anne-çocuk ilişkisi gibi bir şey de yaşadık.
ELİZA TESTİ ZANNEDİP BAYILDI
Bir kız, bizimle görüşme yapacağı yere geliyordu. Taş koridorda gelirken ‘küt’ diye bir ses duydum. Çocuk bayılmıştı. Bizim ona Eliza testinin sonucunu söyleyeceğimizi düşünmüştü, çünkü testin sonucunu pozitif bekliyordu. En çok etkilendiğim olaydı.