Bordeaux’yu gezin, şarap dünyasının sırlarını öğrenin

Güncelleme Tarihi:

Bordeaux’yu gezin, şarap dünyasının sırlarını öğrenin
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2006 00:00

Fransa’nın Bordeaux bölgesinden, geçen hafta şarap dünyasını heyecanlandıran bir haber geldi. Ünlü şarap üreticisi Chateau Margaux, 14 Nisan’daki tadımda 2005 rekoltesinin 2000 rekoltesini bile geride bırakacağını açıkladı. Fırsatı değerlendirip Bordeaux’nun yolunu tuttum, Chateau Margaux efsanesinin sırrını çözmeyi denedim.

Bölgeyi gezdim, şarapçılarla konuştum, ama Chateau Margaux’ya çat kapı girilmiyordu. "Altı ay önceden randevu almalısınız" deyince bir turist grubuna sızmayı denedim. İlk girişimimde yakalandım. Neyse ki ceketim çift taraflı giyilebiliyordu, ters çevirip bir başka grubun arasına karıştım...

Bordo, Türkçe’de ve Fransızca’da kırmızın tonlarından biri. Ama dünyada bordo denilince çoğu kişinin aklına Fransa’nın güney batısındaki bölge geliyor. Çünkü Fransa’nın Bordeaux yazılan, bordo okunan bölgesi meraklıları için şarabın cenneti.

Ben de bu cenneti yakından incelemek için geçen hafta Fransa’nın Bordeaux bölgesine gittim. Fransa topraklarında yaklaşık 200 bin hektara yayılan bölgede, Cabernet Sauvignon, Merlot üzümlerini yetiştirenler, şatolarda bu şarapları işleyenlerle konuştum.
/images/100/0x0/55eac05af018fbb8f8946330

Bölgenin 113 bin hektarlık alanı bağ. Kökeni bilinen 57 şarap markası, 60 üretici kooperatif, 400’e yaklaşan büyük çaplı şarap satıcısı firma, 13 bin 951 şarap üreticisi bulunuyor. 7 bine yakın şato, bağları ile birlikte 1999’dan bu yana UNESCO korumasında.

Fransa’nın en büyük şarap üreticilerinden Castel’in üretim müdürü Michael Trureau dünya çapındaki birçok şato şarabının bu bölgede üretildiğini söylüyor: "Cháteau Margaux, Petrus, Cháteau Mouton-Rothschild, Cháteau Haut Brion, Cháteau Lafitte-Rothschild, Cháteau Palmer, Cháteau Latour, Cháteau Cheval Blanc, Cháteau Ausone..." Birlikte bazı şatoları, bağlarını gezip, ürettikleri enfes şarapları tattık. Muhteşem manzarasıyla dillere destan topraklardaki ilk hedefim efsanevi şarap üretim merkezi Cháteau Margaux idi. Bunu Michael’a söyledim. Hemen cep telefonundan ünlü şatoyu aradı. Geleceğimizi, şatoyu gezmek istediğimizi söyledi. Telefonu kapattığında "Mümkün değil. Aylar öncesinden randevu almak gerekiyor. Hatta önce telefon açıp telesekretere adınızı, işinizi ve telefon numaranızı bildiren mesaj bırakıyorsunuz, sonra da size randevu verilmesini bekliyorsunuz. Bazen 6 ay sonrası için randevu veriyorlar. Çat kapı gitmek mümkün değil" dedi. Kararlı olduğumu anlayınca bir kez daha denedi. Yine olumsuz yanıt geldi. Ben gidiyorum, kapılarına dayanıp içeriye gireceğim, dediğimde Michael tebessüm etti: "Ancak uzaktan şatonun binasını görürsün!"

ŞATO DİYORLAR MALİKHANE ÇIKTI

Otomobile atlayıp şatoya gittik. Demir kapının önünde durduğumuzda Michael "İşte şato karşında. Bundan daha fazla yaklaştırmazlar" dedi. Şato denilince sakın aklınıza çevresi yüksek duvarlarla çevrilmiş ortaçağ yapısı gelmesin. Şarap dünyasında şato; çevresindeki arazileri bağlarla kaplı, dev konutların içindeki tesislerde şarap üretilen işletmelere verilen ad. Tabii ki aralarında gerçek şatolar var ama Chateau Margaux dev bir malikane.

Yemyeşil arazinin ortasında bembeyaz ve 4 katlı görkemli bir yapı. Fransa’nın en ünlü şatolarından sayılıyor. XV. yüzyılda inşa edilmiş. Çevresinde duvarlar insan boyundan biraz daha yüksek. Siyaha boyanmış demir parmaklıklı kapısının önü dünyanın birçok yerinden gelen şarap meraklılarıyla dolu. Hafta sonları kapalı. Ağustos-ekim arasındaki bağbozumunda, kesinlikle kapalı. Diğer aylarda da hafta içinde belirli saatlerde gruplar halinde ziyaretçileri şatonun sadece mahzen ve fıçı yapım bölümlerini gezdiriyorlar. İsteyen istediği zaman gezemiyor.

GRUBA KAYNAK YAPTIM MICHEL YAKALATTI

Michel’le kapıdaki görevlilere içeri girmek istediğimizi söyledik. Derdimizi anlatamadık. Olumsuz cevap aldık. Bu arada rehber eşliğinde bir grup şatonun şarap tesislerine doğru yürümeye başladı. Çaktırmadan, peşlerine takıldım. Şatonun demir kapısı açıldı, avluya girdik.

Tek katlı sarı badanalı şarap tesislerinin önünde toplanıp rehberin anlattıklarını dinlemeye başladık. Bu arada demir kapının dışında kalan Michael, parmaklıklar arasından kafasını uzatarak grubun başındaki rehbere son bir ricada bulundu. Israrı görevliyi kızdırdı. Sert bir "hayır" yanıtı aldı. Ben içeride, Fransız şarap sektörünün tanınan ismi kapıdaydı. Saf bir şekilde seslendi: "İstemiyorlar Cahit, sen de çık." Deşifre oldum ve tabii ki kapı dışarı edildim. İçimden Michael’ı boğmak geldi. Sinirim yüzüme yansımıştı. Özür dileyip, kaçak olarak yakalanmamın içeride büyük sorunlar yaratacağını düşünerek beni dışarıya çağırdığını kibarca anlattı.

MONTUMU TERS GİYDİM YENİDEN GİRDİM

İçeriye sızmışken arkadaşımın ihbarı üzerine yakalanmak çok ağrıma gitti. Hiç konuşmadan kapının önünde beklerken bir başka grubun bize doğru yaklaştığını gördüm. Üzerimde çift taraflı giyilebilen bir mont vardı. Yeşil iç bölümünü çevirip giydim, gruba kaynak yaptım. Ve kimseye yakalanmadan içeriye sızdım. Grubun başında Tina Bizard adında 30 yaşlarında zarif bir şarap uzmanı vardı.

Bizart geziye şarapların saklandığı meşe fıçıların yapıldığı atölyeden başladı. Burada meşe fıçı yapımını kısaca anlattıktan sonra Chateau Margaux’un çevresindeki bağların ilk olarak 1570’li yıllarda da dikilmiş olduklarını tahmin ettiklerini söyledi ve şatonun ününü anlattı:

"1855’te Bordeaux bölgesinin birinci sınıf şarapları arasında bir yarışma yapıldı. Ve şato, kaliteli, güçlü gövdeli şaraplarıyla Grand Cru Classee unvanını aldı. Bölgede bu unvanı alan ilk 5 şato arasındayız. XV. yüzyılda inşa edilen bina ve arazilerimizi 1977’de Andre Mentzelopulos aldı. Ölümünden sonra yönetimi kızı Corinne üstlendi."

MUHTEŞEM MAHZEN

Grup daha sonra şatonun küçük mahzenine girdi. Mahzen müzeyi andırıyordu. Zemini ve tavanı ahşap, duvarları beyaz boyalıydı. Ortasına 16 beyaz sütun yerleştirilmişti. Tina mahzendeki 700 fıçının farklı yıllara ait şaraplar olduğunu söyledi. Ortaları bordo renkli fıçılar özenle sıralanmıştı. Hazine diyebileceğim bölüm mahzenin sonunda, demir parmaklıkların ardındaydı. Sadece kapıdan bakılabilen bölümde, beton raflara dizilen tozlu şişeler pencereden sızan ışıkta görülebiliyordu. Gözümün seçebildiği kadarıyla raflarda 1870’e ait şaraplar vardı. Şarap mı, sirke mi? Sorum yanıtsız kaldı. Rehber daha sonra içinde binlerce fıçının saklandığı mahzene, dev tahta tankların bulunduğu bölüme götürdü. Tina üretimle ilgili ayrıntı vermekten kaçınıyordu: "Bölgede kırmızı şarap üretiminde Merlot, Cabernet Sauvignon, Cabernet Franc üzümleri, değişen miktarlarda harmanlanarak kullanılıyor. Bazen harmana sınırlı miktarda Malbec, Petit Verdot ve Carmenere çeşitleri giriyor. Bordeaux’da yüzde 75 kırmızı, yüzde 25 beyaz şaraplık üzüm yetiştirilir."
/images/100/0x0/55eac05af018fbb8f8946332

GENEL MÜDÜR 2005 DİYOR

Turun sonundaki, 2005 rekoltesi tadımında yakalandım. Çünkü 17 kadeh getirilmişti, açıkta kalmıştım. Türkiye’den, Hürriyet’ten geldiğimi anlattım. Anlayışla karşıladılar. Bu arada Michael içeri girmeyi başarmıştı. Fırsatı değerlendirip, Genel Müdür Paul Pontalier’le görüşmek istedim. Şanslıydım, Pontalier aynı anda salona girdi. Paul Pontalier, 82 hektarlık bağlarının yüzde 75’inde Cabernet Sauvignon, yüzde 20’sinde Merlot, yüzde 5’inde Cabernet Franc ve Petit Verdot üzümü yetiştirdiklerini anlattı. Kütüklerin ortalama yaşı 35 yılmış. Ayrıca 12 hektarda, 25 yıllık kütüklerden Sauvignon Blanc alıyorlarmış. Yıllık üretimleri 320 bin şişe. Gelelim en iyi yıllara: "Bordeaux için 1999-2003 arası iyi yıllardı. Margaux için 1983, 1986, 1992-93 rekoltesi iyidir. 1978, 1979, 1981, 1986, 1987 ve 2000 yılları ise özeldir. Tüm şarap uzmanları 2000 ve 1982’yi Bordeaux için olağanüstü hasat yılı sayardı. 2005’in bunları geride bırakacağını tahmin ediyoruz. Şaraplarımız meşe fıçıdan çıkıp, şişelenecek, altı ay sonra yeniden test yapacağız. Bu durum kesinleşecek."

Belki pazarlama stratejisi, belki gerçek. Bunu zaman gösterecek.

(www.chateau-margoux.com)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!