Güncelleme Tarihi:
AYŞEGÜL EKİNCİ
Türkiye’yi çok seven adeta aşık olan Olga, bana öyle şeyler söylüyor ki benim gazeteci olarak ustalığım mı yoksa samimiyetim mi bilmem ona ilginç şeyler açıklatıyor.
AE: Siz sanırım 400 aktris arasından Bond kızı olarak seçildiniz. Nasıl bir duygu bu? Bond kızı olduğunuzu öğrenince ne yaptınız?
OK: Ben Bond kızı olmayı Casino Royal’i seyrettiğimde kafama koymuştum. Bu role çok uygun olduğumu düşündüm. Ve seçmelere gittiğimde her elemede beğeniliyordum. Ama inanın elemeler için her çağrıldığımda ayrı bir heyecanlıydım.Hatta son elemeye dört kişi kaldık.Replikler Daniel Craig ile bire bir olacaktı.
Ve Daniel ile rahat çalıştık. Ondan çok iyi bir elektrik aldım. Aradan zaman geçti ve ben yılbaşı günü evimde bir arkadaşımla yemek yiyordum. Ajansımdan telefon geldi. ‘ Yeni Bond kızı olduğum’ müjdesi verildi. Önce inanamadım. Düşünsenize rüya gibi..Kafama koyduğum birşeyi gerçekleştirebiliyorum. Ajansıma şaka yapma filan dedim ama rüyam gerçek oldu. Çok sevindim tabii. Bulutların üstünde uçmak var ya gerçekten öyle oldum.
AE: Yeni Bond kızı Camille bir Latin güzeli, siz Rus asıllısınız. Ve filmde yanık tenli olmanıza rağmen şu an beyaz tenlisiniz. Sizce nasıl bir Bond kızı oldunuz?
OK:Harika bir soru bende bu soruyu bekliyordum sizden. Camille intikam peşinde koşan Bond’un dişi versiyonu. Filmde Latin bir güzeli canlandırmam gerektiği için bronzlaştırıcıyla yanık bir görüntü elde etmek suni olur diye düşündüm ve özellikle deniz kenarında doğal olarak güneşlendim. Filmde gördüğünüz benim kendi doğal bronzluğumdu. Ama şu an kalmadı. Bond kızı olarak atletik olmam gerekti. Ben de film başlamadan önce düblörlerle ve hocalarla dövüş çalıştım. Film başladıktan sonra da bu çalışmalar düzenli olarak devam etti. Toplam olarak 6 ay spor yaptım diyebilirim. Şu an filmi seyrettiğim zaman bile kendi vücuduma inanamıyorum. Spor insanı çok değiştiriyor. Vücudumdaki kasları görebiliyorum. Daha sonra vücudum istediğim şekle ve performansa girdiği için aynı şiddette çalışmamıza gerek kalmadı. Ama bunun dışında Camille rolünün hakkını verebilmek için onun yaşadığı intikam duygusunu içimde hissettim.Bu arada iyi bir Bond kızı olduğumu düşünüyorum. Çünkü karakterler içinde en farklı Bond kızı da Camılle aynı zamanda.
AE: Daniel Craig ile oynamak nasıl bir şey? Bunu pek çok insan merak ediyor?
OK:Daniel ile oynamak çok seksi. O herşeyi gözleriyle anlatıyor. Çok disiplinli. Sete çok erken geliyor. Oyunculara çok kibar. İnsanı rahatlatan bir hali var. Setteki herkesle çok iyi diyalogları olduğu için destek veren bir aktör o. Ayrıca Bond kızı elemelerinde o da benle çok rahattı. Kısaca elektriğimiz tuttu.
Bir de Daniel yaptığı işe inanılmaz hakim. Özellikle düblör kullanmaması ve rolüyle adeta yaşaması, diğer oyunculara da çok iyi örnek oluyor.
AE: Quantum of Solace’de aşk var mı?
OK:Quantum of Solace’de aşk yok. Çünkü hem James Bond hem de Camille yaralı. Bond sevdiği kadını kaybetmiş. Aslında o kadın tarafından aldatıldığını düşünüyor, bunu çevresine yansıtmak da istemiyor. Henüz acısı taze. Öte yandan Camille’in ailesi o daha küçük yaşlarda iken gözlerinin önünde öldürülmüş. Camille’de intikam duygusu ağır basıyor. Yani iki tarafından aşka ayıracağı pek zaman yok. Ama en azından insani duygularına tekrar kavuşuyorlar, güvenmeyi öğreniyorlar.
Ian Fleming’in yazdığı karakter karmaşık bir karakter. Serinin her yeni bölümünde farklı bir maceranın içinde buluyorsunuz kendinizi. Sanırım bugüne kadar Bond’la yatağa girmeyen tek Bond kızı benim.
AE: Bir erkekte aradığınız özellikler neler?
OK: Ohh, bu geniş kapsamlı bir soru. Ben bu işe başladığımda açtım. Ve 4 bin Sterlin kazanmak için iç çamaşır reklamlarına çıkmam istendiğinde başka seçeneğim kalmamıştı. Çünkü açtım. Başımdan iki evlilik geçti. Kıskançlıktan nefret ediyorum. Kimsenin malı değilim. Bana göre erkeğe ihtiyaç yok.
AE: Bir Türk gazeteci olarak Türkiye’ye hiç gittiniz mi merak ediyorum?
OK:Aman Tanrım..Türkiye’ye Hitman filminin çekimleri için sadece iki günlüğüne gittik. Ama hayran oldum. Özellikle İstanbul’a aşık oldum. Müthiş bir şehir. İnanılmaz güzellikte ve çok büyük!!!
Türkiye’den döndükten sonra gördüklerimi anlata anlata bitiremiyorum. Herkese Türkiye’ye gitmeleri için öneride bulunuyorum. Çünkü gerçekten çok güzel bir ülkeniz var.
AE: Peki, Quantum of Solace’in Türkiye’de vizyona girmesinden sonra eminin bir çok Türk hayranınız olacak. Bir Türk yönetmenden teklif gelse cevabınız ne olur?
OG:Gurur duyarım. Ben ilginç karakterler ve ilginç konularla ilgileniyorum. Türkiye’den teklif ya da davet gelse seve seve kabul ederim.
YÖNETMEN FOSTER: TÜRÜMÜN DIŞINA ÇIKTIM
Altın Küre ödüllü yönetmen Marc Foster, James Bond filmlerinde alışık olduğumuz yönetmenlerden değil. Daha çok duygusal filmlerden tanıdığımız ünlü yönetmen , ‘ Türümün dışına çıktım’ derken Quantum of Solace için değişiklik yaptığını da kabul ediyor.
Duyduğuma göre Daniel Craig’in çalışmak için özellikle seçtiği yönetmen, farklı bir James Bond filmi yaratmış. Kısaca çok daha hızlı, daha yüksek ve daha gerilimli. Marc Foster özel kameralarla çektiği bu özel görüntülerle belli ki gurur duyuyor. “ Casino Royal’i seyircinin bıraktığı yerde, yine aynı heyecanı yakalamasını istedim. Yapacağım film mermi gibi olsun, girişi le çıkışı aynı dinamizm ve aynı heyecanda olsun istedim. Sanırım başardım” diyor Marc Foster.
AE: Casino Royal’den sonra Quantum of Solace’i çekmek nasıl bir işti sizin için? Üstelik Casino Royal bütün zamanların en yüksek hasılatına sahip Bond filmi olmuşken..
MF: Bu filmi yapmak benim için çok zordu. Söylediğiniz gibi Casino Royal’in başarısı büyüktü. Üstelik ben bugüne kadar bu tarzda bir filmde yapmadım. Ancak gerçekten, Bond filmi çekmek hep istemişimdir. Daniel Craig de bana güvendi. Ve öncekilerden daha farklı bir film yapmak istedim. Daha hızlı, daha yüksek ve daha gerilimli. Ama kara bir gerilim filmi değil. Bir de bu filmde daha önce değinilmeyen konulara girmek istedim. Gerçekçi bir Bond filmiydi benim içimden gelen. Dünya meselelerine bakıp, onları da artık Gizli Servislerin ortak projeleri içine soktum. Bunun için Bolivya gibi Haiti gibi gidilmeyen ama fakirliğin yaşandığı ülkelerde çekimler yapıldı.
Kısaca, etkisi keskin olacak adeta mermi hissi verecek bir film yapmak istedim.
AE: Peki, içiniz rahat mı? İçinize sinen bir film mi yaptınız? Ve sizce tüm zamanların en iyi Bond’u kim?
MF: Kesinlikle içime sinen bir film yaptım. Bu filmi kariyerimde iyi hatırlayacağım. Ama yeni bir Bond filmi için teklif gelse çekmem..Bir yönetmenin kariyerinde bir Bond filmi yeter.Aslında birşey itiraf edeyim. Bond filmi için teklif geldiğinde hemen kabul etmedim. Tam bir ay düşündüm. Zaten elimizde bitmiş kesin bir senaryo yoktu, ben yönetmen olarak bazı şeyleri ekledim. Daniel Craig’le sabahlara kadar oturup çalıştık. Ben bu filmi bir sanat filmi gibi çektiğimi düşünüyorum. Her sahnesi birbirinden farklı. Ve son olarak şunu söylemek istiyorum. Artık , günümüz dünyasında eli kancalı gansterler korsanlar yok. Akıllı, şık ve herşeyin farkında olan ajanlar var.