Güncelleme Tarihi:
Yaşlanmak hepimizin kabusu ama gençliği bir noktaya kadar koruyabiliriz!” Bu söz güzellik dergisi Newbeauty Yayın Yönetmeni ve ‘Yaşının İyisi Ol’ kitabının yazarı Şah Yaycı’ya ait. Yaycı’ya göre bunun en iyi yöntemi, yaşadığımız yerin koşullarını doğru analiz etmek. Kitapta, iyi yaş alma sürecinde en önemli unsurlardan birinin etnik kökenler olduğu vurgulanıyor. Buna göre, genetik kodumuz, nasıl yaş alacağımızı ve deformasyon risklerimizin de bir göstergesi. Erken yaşlanmaktan nasıl korunacağımızla ilgili önlemler almaya gelince, hiç zor değil.
Yaycı, ülkemizin coğrafyasını baz alarak, yedi farklı bölgede etnik yapıyı ve yaşlanma sürecinin etkilerini inceliyor. İklim koşulları ve yeme alışkanlıklarını da göz önüne alarak, bir ‘yaşlanma haritası’ oluşturuyor. Buna göre Akdeniz Bölgesi kadınlarının en büyük düşmanı güneş. “Çünkü, güneş, leke ve ince kırşıklıkları beraberinde getiriyor. 30’lu yaşlardan sonra cilt gençleştirme teknolojilerinden yararlanılabilir.” Doğu Anadolu’dakiler ise beslenme alışkanlıkları yüzünden dikkat etmeli: “Daha ziyade et ağırlıklı beslenmesi ve havanın kuru olmasından dolayı, hem çabuk sarkıyor, hem de kuru cilt problemi yaşıyor. Bol su içip, sebze tüketerek daha geç yaşlanabilirler.”
EN ŞANSLI BÖLGE EGE
İç Ege kadınlarının buğday tenleri nedeniyle en şanslı etnik yapya sahip olduğunu vurgulayan güzellik uzmanı, yüz egzersizleriyle gençliklerini uzun süre muhafaza edebileceklerini ifade ediyor.
Kitaba göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi kadınları, cilt kalitesi açısından zor kırışıyor. Ancak yine beslenme tarzları yüzünden çabuk kilo alıp, zaman içinde sarkma riskiyle karşı karşıya. İç Anadolu Bölgesi’nin minyon tipli kadınları yaşını göstermiyor ve geç deforme oluyor. Dezavantajları kuru iklim yüzünden ciltlerinin elastikiyet kaybetmesi. Günde 2.5 litre su içerek bu problemden kurtulmak mümkün. Karadeniz Bölgesi’ne has karakteristik kemik yapısı yüzünden erkenden estetik müdahalelere başvuruyorlar. Uzman, 18 yaş altındakilere estetik yaptırmalarını önermiyor. Yaycı’nın araştırmalarına göre, Marmara Bölgesi doğum sonrası vücutta sarkmanın en fazla yaşandığı bölge. Ayrıca yine bu yörede, cilt lekelerine yatkınlık ve saç yoksunluğu da gözleniyor.
Akdeniz:
Yoğun güneş hasarına maruz kalır. Dudak üstü ve kaz ayağı çizgiler yoğundur. Güneş lekesi ve ince kırışık yaygın. Ama beslenme alışkanlıkları nedeniyle şanslı.
Doğu Anadolu
Aşırı soğuk ve ayaz cildi kurutur. Kırışık riski fazla. Isınma ihtiyacı nedeniyle yağ ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme yaygın. Fazla kilo riski var.
Ege
İç Ege, buğday tenli ve sarkmalara meyilli. Suyun öteki yakasından gelenler ise ince kırışıklıklara meyillidir. Ancak vücut yapısından yana şanslıdır.
İç Anadolu
Dudak üstü ve alın çatında derin kırışıklık riski. Genel vücut yapısı minyon olduğundan yaşlarının altında gösterirler. Kuru cilt yaygın.
Güneydoğu
En önemli risk, sarkma. Gıdı bölgesi, burun kenarlarıyla yanak arası olukları erken sinyal verir. Ancak cilt kalitesi açısından en şanslı bölge.
Marmara
40 yaş sonrası deformasyon hızlı seyreder. En önemli riski kadınlar taşır. Doğum sonrası sarkma ve hamilelikte alınan kilolar karın bölgesinde yoğunlaşır.
Kitaptan Tuhaf estetik hikâyeleri
Yaycı, kariyerinde karşılaştığı ilginç talepler ve güzellik uğruna yapılan yanlışlara da yer verdi. İşte örnekler:
60 yaş üstündeki kadınlardan bazıları saçlarını uzatıp boyun derisini kelebek tokalarla ensede topluyor.
Sünnet derilerini toplayıp yüzlerine uyguladılar.
Plasenta (anne karnındaki bebeğin eşi) derisini toplayıp yüz ve boyunlarına kür yaptılar.
Koli bandıyla popolarını sarıp çorap giydikleri için ciltleri tahriş oldu.
Diz üstünden ciltlerini koli bandıyla üst bacağa, karına sararak mini etek giyenler vardı.
Sarkmamak için her sabah beşer dakika arayla 15 dakika amuda kalkıyorlardı.
Türkiye’de 80’lerin sonu ve 90’ların başı silikon enjeksiyonları birçok kişi için yıkım oldu. Burunlar tek tipti: Ya ucu çimdiklenmiş ya sırtı oyulmuş ya da iri delikli. Tıslayarak nefes alıyor, sesleri neredeyse aynı genizden geliyordu.