Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Yasemin Beyhan, yeterli ve dengeli beslenme konusundaki çalışmaların, bilinç düzeyinin yükseltilmesinde etkili olduğunu ifade ederek, ancak su ve sıvı tüketiminin öneminin halen çok bilinmediğini belirtti.
SIVI GEREKSİNİMİ YAŞA VE CİNSİYETE GÖRE DEĞİŞİYORVücudun sıvı gereksiniminin yaşa, cinsiyete, vücut ağırlığına veya yapılan fiziksel aktivite durumuna göre değiştiğini anlatan Beyhan, günlük kaybedilen sıvı miktarının çevre şartlarına göre değiştiğini, bu nedenle alınan sıvı miktarı ile tüketilen miktarın dengeli olması gerektiğini bildirdi.
Beyhan, bu dengeyi sağlamak ve dehidrasyon, böbrek taşı ve daha birçok önemli sağlık sorunundan kaçınmak için günlük olarak sağlıklı erişkin bir erkeğin yaklaşık 3 litre (13 bardak), kadının ise 2 litre (9 bardak) su tüketmesi gerektiğini kaydetti.
Su ve sıvı gereksinimi konusuna özellikle yaşlılar, bebekler, gebeler, emziren anneler, sporcular ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlarda daha çok dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Beyhan, “Herkesin bildiği temel beş madde var, protein, karbonhidrat, yağlar, vitamin ve mineraller. Çok üzerinde durmadıklarımız ise su, posa ve bitkisel-kimyasallar dediğimiz besin bileşenleri de yaşamın sürdürülmesi ve sağlık için son derece önemli bileşiklerdir” dedi.
Yaşa bağlı olarak insan vücudunun yüzde 50-70'sinin sudan oluştuğunu aktaran Beyhan, hücrelere bir takım yararlı moleküllerin taşınması, hücre ve barsaklardan artık, toksik ögeler ve serbest radikaller denilen, insanı kansere kadar götürebilecek bir takım toksik moleküllerin atılmasının sıvı ile sağlandığını belirtti.
Beyhan “İnsan yavrusu fetus anne karnında sıvı bir ortam içerisinde. Dolayısıyla sıvının önemi ta anne karnında başlıyor, yaşamın sonuna kadar devam ediyor” dedi.
“SUSAMA DUYGUSU GELİŞMEMİŞ OLABİLİYOR”Sıvı gereksiniminin susama duygusuyla bağlantılı olarak değerlendirilmesinin çok tehlikeli olduğuna dikkati çeken Beyhan, şöyle devam etti:
“Nasıl olsa susama duygusu sıvı gereksinimimizi karşılamamıza yeter diyoruz. İşte burada sorun başlıyor. Her zaman insanlarda susama duygusu gelişmemiş olabiliyor. Onun için susama duygusunu beklemeden, belirli aralıklarla ve bulunduğumuz duruma uygun olarak sıvı tüketmeliyiz.
Sıcak havalarda, ağır işlerde çalışanlar, bebeklerde, sıcak ortamda oynayan çocuklar, susama duygusu akla gelmeyebilir, gelişemeyebilir. Vücudun susuz kalması çok büyük sorunlara yol açabilir. Bu sorunların başında metabolizmanın yavaş işlemesi geliyor. Vücuttan yüzde 1 kadar bile ağırlık kaybı ile karakterize olan sıvı kaybı zihinsel bulanıklıklara, dikkat ve algılamalarda eksikliklere neden olur. Bu durum çocuklarda söz konusuysa okul başarısını etkiliyor, çalışan için söz konusuysa yaptığı işe konsantre olamamasını ve verimlilik gösterememesine neden oluyor.”
Beyhan, yurt dışında maden işçileri üzerinde yapılan bir çalışmanın iş kazalarının haziran ve temmuz aylarında yoğunlukla görüldüğünü bunun da işçilerin aşırı derecede dehidrasyon denilen sıvı kaybı ile ilintili olduğunu gösterdiğini aktardı.
Normal insanlar günlük sıvı ihtiyacını 2-2,5 litre ile karşılayabilirken ağır işlerde çalışanlarda bunun 4-5 litreye kadar çıkabildiğini ifade eden Beyhan, vücudunu sıvı gereksiniminin ağırlık değişimleriyle saptanabildiğini söyledi.
Kas dokusu sıvı yönünden daha zengin olduğunu, yağ oranı yüksek olanlarda sıvı oranın daha düşük seviyelerde bulunduğunu belirten Beyhan, “O nedenle obezlere hem tok tutması, hem enerji metabolizmasını hızlandırması hem de toksik ögelerin atılması ve antioksidan aktivitenin daha iyi işleyebilmesi için bol bol sıvı tüketmelerini öneririz. Bazıları bunda aşırıya kaçabilir. Normal koşullarda yetişkinlere 8 bardaktan az, 20 bardaktan çok tüketmeyin deriz” diye konuştu.
Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Yasemin Beyhan, sıvı tüketiminin sadece su ile sınırlandırılmaması, hiyjenik içme suyunun yanı sıra çay, ayran, kahve, enerjisi düşük içeçekler, çeşitli çaylar, çorbalar, ayran, süt, limonata, boza ve salep tüketilebileceğini dile getirerek, “Ofiste çalışırken kah çayımızı, kah suyumuzu içerek, öğlen çorba ve sebze ve meyve tüketerek gün boyu sıvı ihtiyacımızı karşılayabiliriz” dedi.
İleri derecede dehidrasyonun ileri derecede çok ciddi sorunlara hatta ölüme bile yol açabildiğine dikkat çeken Beyhan, “Çünkü dehidrasyonda sadece sıvı kaybı olmuyor, elektrolit dediğimiz sodyum potasyum, magnezyum gibi çok önemli fonksiyonları olan elektrolitlerin de kaybı söz konusu” diye konuştu.
“İLAÇ ALAN HERKES BOL BOL SIVI TÜKETMELİ”Yasemin Beyhan, ister virütik ister bakteriyel nedenle olsun hastalık durumunda kandaki toksik öğelerin arttığını hatırlatarak, hastalık sırasında hem bu toksik ögelerin hem de tedavide kullanılan ilaçlar nedeniyle kimyasal metabolik artıkların vücutta biriktiğine dikkati çekti.
Hem toksik ögelerin hem de ilaçların kimyasal artıkların vücuttan atılması için hastalık döneminde sıvı tüketimine çok önem verilmesi gerektiğini kaydeden Beyhan, şöyle devam etti:
“Hele bu sıvılar, vitamin ve mineraller yönünden zengin bir sıvı olursa hastalığın tedavisinde daha çok amaca hizmet edecektir ve çok yönlü bir yarar sağlayacaktır. Mesela kanser hastaları çok yoğun kemoterapi ve radyasyon alıyorlar. Vücutlarında çok fazla serbest radikal oluşuyor. Çok fazla kimyasal metabolik artıklar birikiyor. Bunların hepsinin vücuttan bir an önce atılması gerekiyor. Onun için biz o hastalara 20-30 dakikada bir su içmesini öneriyoruz. İlaç alan herkes bol bol sıvı tüketmeli. Bir tableti 2 bardak su ile için diyoruz. Hem ilacın etkinliğini artırmak hem de ilacın metabolik artıklarını atmak için önemli.”
Yasemin Beyhan, doyma duygusunu geliştirmesi açısından sıvıyla birlikte yemeklerin tüketilmesi önerisinde bulunarak, “Yemekle birlikte bir sıvı aldığınızda daha çabuk doyarsınız, örneğin yemeğin başında çorba içersek daha çabuk doyarız. Sıvı, ister
yemek öncesi, ister sırası, ister sonrasında aşırıya kaçmamak şartıyla her zaman tüketilebilir” dedi.
En yararlı yiyeceğin bile fazla tüketildiğinde olumsuz etkileri olduğuna dikkati çeken Beyhan, hiçbir şeyin aşırısını önermediklerini, bir çeşitlilik içerisinde her şeyin tüketilmesi gerektiğini kaydetti.
Beyhan, şunları söyledi:
“Beslenme ve diyetetik profesyonelleri olarak, besinleri, miktar, çeşitlilik, besin değeri korunumunu en yüksek düzeyde sağlayarak, tüketim sıklığını ve öğünlere dağılımını iyi ayarlayarak, hijyenik ve ekonomik olarak tüketilmesini öneriyoruz. Nasıl tek yönlü beslenme önermiyorsak, içecek tüketiminde de tek yönlü tüketimi önermiyoruz. Sıvı tüketiminde de çeşitlilik her zaman önerdiğimiz bir durum.”