Blogum köpeğim gibi oldu doyurmam ve onunla oynamam gerekiyor

Güncelleme Tarihi:

Blogum köpeğim gibi oldu doyurmam ve onunla oynamam gerekiyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 01, 2011 00:00

Adını ilk kez Fatih Terim’in küçük kızı olarak duymuş olabilirsiniz. Buse Terim (20) son zamanların en çok takip edilen moda blogunun yazarı. http://buseterim.blogspot.com adresinde samimi bir dille yazıyor. Sanki en yakın arkadaşımız konuşuyor. Şu anda New York’un en önemli moda okullarından Fashion Institute Of Technology’de (FIT) moda pazarlaması ve yönetimi son sınıfta. Blogu için, ‘Sanki köpeğim gibi’ diyor. Her gün doyurmazsa, gezdirmezse, oynamazsa rahat etmiyor

Annenize ilk defa “hayır onu değil, bunu giyeceğim” dediğinizde kaç yaşındaydınız?
- Tam hatırlamıyorum ama kendimi bildim bileli anneme “onu değil bunu giyeceğim” derim. Zaten uzun bir süredir kıyafet konusunda ailenin lideri benim. Annem, ablam, babam hepsi giyindikten sonra karşıma geçer, “Olmuş mu” diye sorar. Bu konuda güvenilir bir göz olduğuma inanırlar.

Peki siz onlardan farklı mı giyinirsiniz?
- Daha renkli giyinirim. Bir yerimde ya pembem ya yeşilim patlar. Detaylarda farklılaşmayı severim. Çocukluk fotoğraflarımdaki etekler çok komik fırfırlı, kabarık, tütüye en benzeyeninden...

Peki babanız, o da mı teslim?
- Onun çok oturmuş bir tarzı var. Genelde kendi seçimlerini yapar ama karar veremediği zamanlarda içeriden ‘Buse’ sesi gelir

Büyüyünce modayla ilgili bir iş yapmaya ne zaman karar verdiniz?
- Lisedeyken. Ama çizime yeteneğim yoktu. Çizmeden nasıl modacı olacaktım? Sonra araştırmalarım sonunda bazı önemli moda tasarımcılarının da çizemediğini öğrendim. Mesela Muicci Prada. O zaman “Ben de yapabilirim” dedim.
/images/100/0x0/55eb6336f018fbb8f8bddd32

Neden New York?
- Serüvenim önce Miami’de başladı. Çok mutsuz oldum ben orada. İstediğim şehir hayatı Miami’de yoktu. İstanbul gibi kozmopolit bir yerde yaşamak istiyordum. Ve New York’ta hayatımın şehrini ve okulun buldum. Moda konusunda bir şeyler yapmak istiyorsanız New York bir cennet. Sokakta bir bankta otururken bile dünya turuna çıkmış gibi onlarca etnik ve yöresel kıyafet görüyorsunuz.

Blogunuz ne kadar zamandır var?
- Yakında bir sene olacak. Tıklanma sayısı günde 4 bine çıkıyor. Ayda 200 bini geçiyor. O kadar büyüdü ki, bırakamıyorum. Köpeğim gibi oldu. Benden beklentileri var. Doyurmam, ilgilenmem, onunla oynamam gerekiyor.

FATİH TERİM’İN KIZI OLMAMIN ELBETTE ETKİSİ VAR

Sizce neden bu kadar çok takip ediliyorsunuz?

- Yazı dilim büyük bir neden. Arkadaşımla konuşur gibi yazıyorum. Konu moda diye uzaydan bildirmiyorum. Samimi olmaya, İngilizce kelime kullanmamaya özen gösteriyorum. Yorumlara gelen maillere tek tek cevap veriyorum. Bir konuda yardım istediklerinde yerine getirmek için elimden geleni yapıyorum. Babamdan dolayı bana karşı çok büyük bir önyargı vardı. Soğuk zannettiler. Takip ettikçe hem şaşırdılar hem sevdiler.

Sizce bu blogun bu kadar ünlü olmasında Fatih Terim’in kızı olmasının payı ne kadar?
- Tabii ki katkısı var. Ama onun hayatımızdaki her şeye ve her karara katkısı var. O benim babam. Onsuz ilerlemem mümkün değil. Ama insanlar beni farklı bir yönümle görüyor diye çok mutluyum. Hakikaten işler iyi gidiyor.

Siteye her gün yeni bir şey ekliyor musunuz?
- Eklemek için her şeyi yapıyorum. Ekleyemediğim gün çok sevdiğim köpeğimi aç bırakmışım gibi vicdan azabı duyuyorum. Şu sıralar acayip bir telaşımız var mesela. Ablam evleniyor, bu sebeple sık sık güncelleme yapamıyorum. Ama hala günde en az 2 bin tık alıyorum, takipçilerim yeni yazı bulamazsa eski yazıları okuyor. Değerlerini yitirmediği için mutlu oluyorum.

Bu blog para kazanıyor mu?
- Henüz değil. İlan almıyorum. Yazdıklarımın hepsi haber.

Modayı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Moda değişim demek. Kırmızı moda diye uyuyoruz, ertesi gün mavi moda olmuş. Sürekli değişen ve hiç bitmeyen bir hikaye. Büyülü bir değişimin ta kendisi...

YALVARIYORUM BAŞTAN AŞAĞI TEK TİP GİYİNMEYİN

New York’tan Türkiye’de olup biteni nasıl takip ediyorsunuz?
- Biraz zorlanıyorum. Mesela H&M geldi ben yoktum. Çok sıkıştığımda annem yardımcı oluyor. Sağolsun asistanım gibi çalışıyor. Geçen gün “İndirim yazacağım” dedim, tek tek mağazaları dolaşıp nerede ne kadar indirim var, baktı. Ama okul bitene kadar İstanbul’da biri bana yardımcı olsa çok iyi olacak.

Stil yaratmak isteyen birine ilk ne önerirsiniz?
- Zorlamamayı öneririm. İlle moda diye her şeyi giymek zorunda değiller. Kendilerini, vücut tiplerini ve neyin yakışıp yakışmayacağını iyice araştırsınlar. Ben mesela vücudumu iyi tanıyorum ona göre giyiniyorum. Belim ince, alt kısmım daha kalın. Seçimlerimi bunu bilerek ve kabullenerek yapıyorum.

Giyinirken en dikkat ettiğiniz şey ne?
- Aksesuvarlar. En çok parayı da aksesuvara veririm zaten. Takı, ayakkabı, çanta... Dümdüz bir kıyafeti aksesuvarlarla renklendiririm. Marka olanla olmayanı karıştırmaya bayılırım. Yalvarıyorum baştan aşağı tek tip marka giyinmeyin. H&M pantolonu Lanvin ayakkabıyla giyebilmektir güzel olan. Baştan aşağı Dolce&Gabbana gezmek stil sahibi olmak değildir.

Peki alışveriş sırlarınız? İstanbul ve New York’da keşfettiğiniz hayat kurtaran butikler var mı?
- Olmaz mı? Özellikle Soho civarındaki bazı butikler gerçekten cennet. Bir de New York’ta hafta sonları kurulan antika pazarına bayılıyorum. Küpe ve yüzüklerimin çoğu oradan. Beş dolara ne takılar alıyorum, inanamazsınız. İstanbul’da Zara, İpekyol ve Mudo takılırım. Bir de Galatamoda gibi aktivitelerde Türk tasarımcılardan alışveriş yapmayı seviyorum. Geçen sene Ümit Ünal’dan bir mavi pantolon aldım, ne çok giyindiğime inanamazsınız.

LAGERFELD’LE BEŞ DAKİKA GEÇİRSEM BANA YETER

En çok hangi tasarımları seviyorsunuz?

- Türkler’den Özgür Masur, Tuvana Büyükçınar, Dilek Hanif, Hakan Yıldırım. Yabancılardansa Christopher Bailey Burberry, Karl Lagerfeld ve Marc Jacobs.

Kimle çalışmak istersiniz?
- Hayalimde Karl Lagerfeld var. Bırak çalışmayı, beş dakika bile geçirsem yeter. Bir de tasarımcı mı değil mi bilmiyorum ama Victoria Beckham’ı beğeniyorum. Tekdüze falan ama kesinlikle bir tarzı var. Küçüklüğümden beri sevdiğim bir kadın.

Alışverişe yalnız mı çıkarsınız?
- Bana göre en güzel alışveriş yalnız yapılandır.

Ama çevrenizde herkes sizinle alışverişe çıkmak istiyor sanırım?
- Tabii. O gibi durumlarda ben bir şey almıyorum. Yalnızca onlar için oradayım.

ACUN ILICALI’YA EL ATMAK İSTİYORUM

Sizce gelmiş geçmiş en önemli stil ikonu kim?
- Bence Türkiye’de henüz böyle biri yok. Herkes zorlama. Türkiye’de uzun yıllar istikrarlı bir şekilde sokağı etkilemiş, stil ikonu olmuş ve bunu oturtmuş kimse yok. Yabancı dediğiniz zaman bir sürü isim sayabilirim.

Peki stil ikonu demeyelim, Türkiye’de giyim kuşamın hakkını veriyor dediğiniz kimler var?
- Ferhan İstanbullu’nun tarzını çok beğeniyorum. Bir de Aylin Tahincioğlu ve Feryal Gülman’ı sayabilirim.

Son olarak mesleki hedefiniz ne? Kariyer planınız yani?
- Samimi olayım mı? Sürekli değişiyor. Bir gün kitap yazayım diyorum, bir gün dergi editörü olmak istiyorum. Stil danışmanlığında da gönlüm var. Halihazırda aileme ve arkadaşlarıma yapıyorum zaten. Tek bildiğim günün birinde kendime ait bir markam olacak. Zaten o yüzden New York’ta bütün iyi markalarda staj yapmaya çalıyorum. Ralph Lauren ve Burberry’de yaptım. Yazın da Dolce&Gabbana’da staj yapacağım.

Buse Terim markası ne markası olacak?
- Gece kıyafetiyle başlayacağım. Müşterim bana hayalini anlatacak. Benim yaratıcılığımla birleşerek hızlıca üretilecek. Çocuk kıyafetlerinde de büyük bir açık seziyorum. Bir şeyler yapabilirim.

Şu an profesyonel olarak stil danışmanlığı yapsanız kimin kıyafetlerine el atmak istersiniz?
- Babamı çok istiyorum. Yani babamı profesyonel bir iş adamı gibi giymek istiyorum. O kadar ince bir zevki var ki, bana geniş bir oyun alanı vereceğine eminim. Atkılar, mendiller, kravatlar... Sonra Demet Akbağ olabilir. Bir de Acun Ilıcalı. Geçen hafta Yok Böyle Dans’ı izlerken, “Ah keşke Acun Ilıcalı’yı ben giydirsem” derken buldum kendimi. Biraz risk almalı. Gerçi bu garanticilik Türk erkeklerinin genelinde var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!