Güncelleme Tarihi:
MEHMET ÖZGÜR-REHA ÖZCAN FOTOĞRAFLARI
Cevabını en çok merak ettiğim sorudan başlayalım; Sait ve Takoz İrfan’ı sokakta kanlı canlı görenler nasıl tepki veriyor, ilk sözleri ne oluyor?
Reha Özcan: Toplumumuzda garip bir gerçeklik algısı var. Bazıları, oyuncuların gerçek hayatta da canlandırdıkları o karakterler gibi olduklarını düşünüyor. Oynadığın karakterle seni üst üste koyuyor. Sadece bu dizideki rolüm için konuşmuyorum, daha önce yer aldığım projelerde de aynı şeyi yaşadım. Üç sene önce bir dizide komiseri oynuyordum mesela, bir akşam alkollü araç kullanırken polis çevirdi. Camı açtım, “Aa siz miydiniz komiserim” dediler ve ben yoluma devam ettim...
Mehmet Özgür: Ben de bugüne kadar hep iyi adamı oynadım, ilk kez kötü bir karakteri canlandırıyorum. Güzel tepkiler alıyorum. (Gülüyor) İlk yaklaştıklarında “Nefret ediyorum senden, Allah cezanı vermesin!” diyorlar. Ama ben esprili bir adamım, ilk dakikadan “Ah evladım!”a dönüyor iş. Bir de herkes bir tecavüzcüyle fotoğraf çektirmek istiyor, henüz onu anlayabilmiş değilim...
Sokakta aldığınız bu tepkiler, biraz da başarılı oyunculuğunuzdan kaynaklanıyor olmasın?
Reha Özcan: Biz bunları hayatımızın referansı olarak görmüyoruz. Bir iş yapıyoruz ve o işin gerekliliklerini yerine getirmek zorundayız. Aldığımız eğitim de bu yönde. Oyunculuğu seçtik, çünkü hayata dair anlatmak istediğimiz şeyler var. Ben oynadığım adamın dayağını 15-16 yaşlarımda yedim. Dolayısıyla o sertlikte bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
Kim dövdü sizi o yaşta?
Reha Özcan: Politik nedenlerle nezarethaneye girmişliğim, o yaşlarda aynı Sait gibi bir adamın dayağını yemişliğim var. Sait karakterini çıkarırken de aklımda hep o vardı. Bu arada insanların hayatın içinde tepkisizken, televizyonda izledikleri bir hayal ürününe bu kadar tepki vermelerine çok şaşırıyorum.
Neden böyle olduk sizce?
Reha Özcan: Ya sığınma noktalarımız değişti ya da başka bir şeyler oluyor... Çok net gördüğümüz bir şey var; çocukken yaşadığımız o dünyada yaşamıyoruz artık. Teknoloji, sosyolojik format değişti, politik görüşler bile değişiyor. Ya biz bunların gerisinde kalıyoruz ya da başka bir şey oluyor, bilemiyorum. Tek bildiğim, hastalıklı bir durum olduğu.
İRFAN HÂLÂ BİR SOKAK KÖPEĞİ
Tabii ki dizideki her rol bir amaca hizmet ediyor ama sokaktaki tepkileri ve ikinci sezona tecavüz gibi ağır bir olayla giriş yaptığınızı göz önüne alınca, hiç “Bu kötü adamlar ikinci sezonun sonunu göremez” diyor musunuz?
Mehmet Özgür: Hayır, hiç aklımıza gelmiyor bu. Arada yapımcı arkadaşlarımız “Size dört gizli koruma verdik” diye espri yapınca aklımıza geliyor ama yine de kötü bir şey olacağını hiç düşünmüyoruz. Kamera karşısında yaptıklarımızı tamamen rol olarak gördüğümüz için sete gelip kostümümüzü giyiyoruz, giderken de çıkarıp kendi hayatlarımıza geri dönüyoruz.
İrfan için “Sokak köpeğinden ilham aldım” demişsiniz...
Mehmet Özgür: Evet, yola çıkış noktam oydu. Bir sokak köpeğini sahiplenirseniz, onu iyi bir köpeğe dönüştürebilirsiniz. Ama sahiplenmezseniz, sokak köpeği olarak kalır ve kendini o vahşi ortama adapte eder, büyüdüğünde de mutlaka birini ısırmak zorundadır. İrfan da öyle. Bir dönem zengin oldu, kendi kolonisini kurdu, şimdi yine köprü altına düştü. Ama benim için hâlâ bir sokak köpeği.
İzleyenler pek bir rahatsız Takoz İrfan ve Sait’in varlığından. Peki siz oynarken rahatsız olmuyor musunuz?
Mehmet Özgür: Bazı sahnelerde, konuyu içselleştirdiğimizde tabii ki rahatsız oluyoruz. Tecavüz sahnesinde mesela, ister istemez o duyguyu hissediyorsunuz. Kendi adınıza üzülmekten ziyade, “Bir insan başka bir insana bunu nasıl yapabilir?” diyorsunuz. O anda küçük vicdani hesaplaşmalar oluyor içinizde... Ama profesyonel olarak baktığımızda; neticede biz izleyiciyi rahatsız etmek için para alıyoruz. İzleyicinin “Oh!” diyebilmesi için o dayakları yiyoruz...
Reha Özcan: Bir de gerçek hayatta bunların olmaması için bir şekilde gösterilmesi gerekiyor. Birilerinin “Bu hakikaten kötü, bunu yapmayalım” demesini sağlayabilirsek -ki derler mi bilmiyorum-, bu çok iyi bir şey.
KÜFÜR EDİP SEVENLER DE VAR
Seyircinin düştüğü bir ikilem de var; sizden nefret ettikleri kadar seviyorlar da...
Mehmet Özgür: Evet, bize küfür edip sevenler de var. Türk sinemasından alışık olduğumuz bir konu var; kötülerden sadece nefret edilir. Hollywood’da ise nefret edildiği gibi sevilirler de. “Batman”deki Joker gibi ya da “Kuzuların Sessizliği”ndeki Anthony Hopkins gibi. Ben de İrfan karakterini oluştururken, bundan yola çıktım. Yani salt kötü olmasın, insanlar bir yandan da sevsin istedim. Matematiksel olarak bir kötünün sevilmesinin çok faydası var. İnsanlar bir kötüyü sevmiyorsa, o adam ne yaparsa yapsın ondan nefret ederler. Ama eğer onu seviyorlarsa, kötülük yaptığında daha çok nefret duyarlar. Yani bir kötü ne kadar sevilirse, ondan o kadar çok nefret edilir.
Peki Sait’le Takoz İrfan’ın birlikteliğini nasıl buluyorsunuz?
Reha Özcan: Onlar için kendilerinden başka kimse yok. Aralarındaki de sadece çıkar ilişkisi. O ilişki, çıkarları olduğu sürece devam eder.
DİZİNİN ADI SUSKUNLAR TEKER TEKER SUSUYORUZ
Gurur, Sait ve İrfan... Dizinin bu kötü üçlüsünü canlandıran sizler, aslında çok uzun yıllardır arkadaşsınız, değil mi?
Reha Özcan: Biz Mehmet’le 20 seneyi aşkın süredir arkadaşız. “Tepenin Ardı” filminde de Berk Hakman’la bir araya geldik. Hep “Bir dizi olsa da birlikte oynasak” diyorduk. Bir ara telefonlaştık, ben “Bir diziden teklif aldım” dedim, onlar da “Ben de” yanıtını verdi ve bir baktık “Suskunlar”da buluşmuşuz...
Mehmet Özgür: Biz birbirimizi çok severiz. O arkadaşlığımızı ekrana da yansıttığımızı düşünüyorum. Konuşmaya gerek kalmıyor, bakışlarımızla anlaşıyoruz.
Zaten Takoz İrfan sessizlik yemini etti, konuşmuyor. Gözle iletişim iyi tabii...
Mehmet Özgür: Yazarak anlaşıyorum. Bu sezon intikamımızı alacağım! (Gülüyor)
Reha Özcan: Bu sezon beni tercümanı olarak atadılar zaten.
Mehmet Özgür: Geçen sene ben çok konuştum, o sustu. Şimdi onun sırası, biraz da o konuşsun. (Gülüyor) Konuşmadan oynamak, tercih edeceğim bir şeydi zaten. Sahnede konuşmadan durmak çok zordur. En azından “Böyle de olabiliyor”u göstermeye çalışıyorum.
Ama “insan evladı” repliğiniz şimdiden özlenmeye başlanmış...
Mehmet Özgür: Onu bazen gözlerimle anlatmaya çalışıyorum gerçi...
İlk sezonda Sait susuyordu, bu sezon siz. O zaman üçüncü sezonda Gurur’un susmasını bekleyebiliriz...
Mehmet Özgür: E projenin adı “Suskunlar”, teker teker susuyoruz. Bütün karakterler susunca da final yapacağız! (Gülüyor)
İLK BÖLÜMDE ÖLSELERDİ DİZİ DEĞİL FİLM OLURDU
Birçok dizi ve filmde kötü adamlar hep ölür ya, siz de “Acaba ne zaman öleceğiz” diyor musunuz?
Mehmet Özgür: Evet, Türk dizi ve sinema sektörünün bir gerçeğidir bu; kötüler zamanı gelince ölür. Ama gerçek hayatta kötüler ölmüyor ki... Gerçeğe çok yakın bir iş yapıyoruz ve senaristimiz Pınar Bulut da elinden geldiğince bizi gerçekle buluşturuyor.
Reha Özcan: Daha ilk bölümde Sait öldürülüp Takoz İrfan da ağaca asılsaydı bu güzel bir sinema filmi olurdu, dizi değil.
Diziye yönelik pek çok eleştiri var, bunlara ne diyorsunuz?
Reha Özcan: Dizi için “Çalıntı, adaptasyon” dediler ama neticede daha önce hiç tanınmamış, dokunulmamış konulara dokunduk. “Suskunlar”, bu topraklarla hesabı olan bir iş ve seyirciyi çok etkiledi. Ayrıca iyi eleştiriler, kötü yorumlardan daha fazla.
İbo’nun evleneceği Gülten’in düğün günü tecavüze uğraması da çok eleştirildi...
Mehmet Özgür: Ben bu noktada seyircinin neyi eleştirdiğini anlamadım, çünkü başlangıçtan bu yana işlenen suçun adı tecavüz. Zaten hikâyenin çıkış noktası o. Sonuçta cezaevinde tecavüze uğrayan, yıllar sonra intikam almak için bir araya gelen adamlar kötülerin peşine düşüyor. İkinci sezondaki tecavüz neden bu kadar eleştiriliyor, onu çözemedim. Bir de toplumumuz gerçeklik algısını kaybetti artık. Bakın onlarca tecavüzcü, elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor. Niye insanlar onlara bu kadar öfkeli değil? Halkımız gerçek hayatta yaşananı kanıksayabiliyor ama ekrandaki mevzuyu kanıksamaktan öte gerçek kılıyor. Bu konuların üzerine gidebilmek, yiğitlik. Türkiye’de kaç senarist tanıyorsunuz bu konuların üzerine gidebilecek? Kaç oyuncu tanıyorsunuz, bu kadar sert konulara parmak basan karakterleri oynamaktan kaçmayacak?
Reha Özcan: Ben, bizi çok sevdikleri için bu kadar acımasız davrandıklarını düşünüyorum. Aslında biraz sabretseler, tüm sürprizleri bir bir görecekler. İrfan’ın neden kötü olduğunu henüz görmedik. Sait neden kötü, kimse bilmiyor...
DİZİLER SANAT DEĞİL SADECE BİR RENK
“Suskunlar”ın rol aldığınız diğer işler arasındaki yeri nedir?
Mehmet Özgür: Ben bu diziyi oyunculuk kariyerimde önemli bir yerde görüyorum. Oyunculuk anlamında da keyif aldığım bir karakteri canlandırıyorum. Sete severek gidiyorum.
Reha Özcan: Ben de “Suskunlar” setinde olduğum için çok mutluyum. Muhteşem bir ekibiz. Ama sinematografik olarak diziler benim için sanat değil, sadece bir renk.
“TECAVÜZ GERÇEK OLDU” HABERLERİ ÇIKAR DİYE ÇOK KORKTUM
Mehmet Bey, Sarp Akkaya’yı kavga sahnesinde bıçakla yaraladığınız, hatta sonrasında ağladığınız yazıldı. Doğru mu bu?
Mehmet Özgür: O kadar çok gerçek olmayan haberle karşılaşıyoruz ki, bu da onlardan biri. Ben duygusal bir adamımdır, gerçekten ağlarım ama olmadı öyle bir olay. O sahneyi Sarp’la çok iyi oynadık, gerçekten yaralandı gibi hissedilmiş olabilir. Gülten’in tecavüz sahnesini de aynı mahallede çektik, “Elif Atakan’a tecavüz gerçek oldu” haberleri çıkacak diye çok korktum!