Bizim saatlerimizin kalbi var

- 23 yıl süren gazetecilikten sonra AP’nin patronu oldunuz. Hangisi daha heyecanlı bir meslek?
- Gazeteciliği çok sevdim. Bana göre dünyanın en güzel mesleği. Zamanla büyük bir yarış, sürekli bir baskı söz konusu. Ama AP’de de çok mutluyum. Burada zamanı farklı bir şekilde kullanıyoruz. Aynı koşuşturmaca yok. Bir tarafta uzun süreli araştırmaya, yaratım ve üretime dayalı sabır isteyen bir süreç, diğer taraftaysa daha hızlı ve aktif bir tasarımların tanıtımı, pazarlaması, tutkunlarına ulaştırılması süreci var. Bu da tutkulu bir iş.
- İşiniz zamanla. Sizce zaman ne?
- Bana göre zaman sahip olduğumuz tek sermaye. Ve en iyi şekilde kullanmalıyız. Ama bunu her zaman başardığımız söylenemez. Zamanı kazanamayız, sadece iyi kullanabiliriz. Şimdiyi yaşamak gerekir ama bir nebze geleceği de düşünmek lazım.
- Geçmiş, bu zaman denkleminin neresinde?
- Geçmiş zamanı da unutmamak lazım. Bunu kullanarak kendinizi zenginleştirmeniz gerekir. Ama kesinlikle geçmişte kalınmamalı. Geçmişe sadık ama bugünü, geleceğe de göz atarak yaşamak lazım.
- Bugün her yerde saat var. Şu anda üzerimdeki üç ayrı cihazın saati var. Saat almak günümüzde ne kadar gerekli?
- Şu kesin: Bugün artık saate ihtiyacımız yok. Zaten uzun zamandır insanlar saati zamanı öğrenmek için değil, sadece şık bir nesne olduğu için alıyor.

MEKANİK SAATLER HÂLÂ HARİKA

- Dijital saatler, mekanik saatleri yendi diyebilir miyiz?
- Mekanik saatler hâlâ inanılmaz el harikası ürünler olarak ilgi görüyor. Buna bir tutku diyebiliriz. İçindeki mekanik hareketler, ustalık, ince teknoloji... Sanırım insanların ilgisini çeken de elin yarattığı bu mükemmel mucize. Düşünsenize bir siber dünyadasınız, zaman da dahil her şey çok hızlı tüketiliyor. İnanılmaz bir güven veriyor insana. İçini açtığınızda nereden geldiğini, nasıl çalıştığını bilir, görürsünüz... Ama bizim mekanik saatlerimizde saatin kalbini görebilirsiniz, o kalp atar. İnsan onunla yaşamak ister. Halbuki şu sizin elinizdeki iPad’lerden, telefonlardan baktığınız saatin kalbi yok. Açın içini, hiçbir şey göremezsiniz.
- Kriz lüks saatleri nasıl etkiledi?
- 2009 krizinden fazla etkilenmedik. Ama bugün bir soru işareti var. Beni en çok endişelendiren, Avrupa’da önümüzü göremememiz. Bu çok kaygı verici. Kimse ne olacağını bilmiyor, politikacıların da bizden fazla bildiğini sanmıyorum. Ne karar alacaklarını bilmiyorlar. Sanırım sert bir çarpma göreceğiz.
- Satışlarınız nasıl etkilendi?
- İstikrarlı bir satış çizgimiz var: Yılda 30 bin saat satıyoruz ve 50 milyon İsviçre Franklık iş hacmi... Küçük oranlarda da olsa sürekli artan bir satış eğilimi var. Biz istikrarlı büyümeyi seviyoruz. Küçük ama sağlam, kendinden emin adımlarla.

LÜKS ALÇAKGÖNÜLLÜ OLMAKTIR

Kriz varlıklıları değil yoksulu vurdu. Lüks krizden daha mı az etkilendi?
- Evet ama lüks üretim kendine çekidüzen
vermeli. İnsanlar çok zor koşullarda yaşıyor. Alçakgönüllü olmalılar, ukala ya da ‘bling bling’ (Fransızca’da sonradan görme lüks düşkünleri için kullanılıyor. Sarkozy uzun süre ‘Bling bling Cumhurbaşkanı’ diye anılmıştı) olmamalılar.
- Sarkozy’ye gönderme var mı bu sözlerde?
- Rolex saatiyle Sarkozy çok tartışılmıştı. Rolex hayli zor bir dönem geçirmiş olsa gerek, onların yerinde olmak istemezdim.
- Sizde inanılmaz sade ama bir o kadar da güçlü bir kadın imajı görüyorum. AP saatleri de sizin gibi. Bu AP’nin geleneksel tavrı mı, sizinle mi bu çizgiye geldi?
- Sanırım saatlerle beraber İsviçre’nin kişiliğini yansıtıyoruz. İsviçre’de insanlar varlıklı da olsa, bunu gösteriş haline getirmez, engin bir alçakgönüllülük, tutku, çalışma, özen, incelikle yaşar. Belki de o yüzden saatçilik İsviçre’de bu kadar yaygın. Asla ‘bling bling’ olmaz, hatta bundan nefret eder. Maddi varlığı arttıkça, alçakgönüllüğü de artar. AP’nin DNA’larında da bu var.
- AP ve özellikle Royal Oaks’un Türkiye’de de çok tutkunu var...
- Evet, Türkiye’de hayli uzun süredir rağbet görüyoruz. Türkiye, bizim için önemli bir ülke. Üstelik çok seviyorum. Defalarca Türkiye kıyılarında yelkenli gezi yaptım. Umarım gelecekte daha çok yolumuz çakışır.

TASARIMCI OCTAVIO GARCIA

Türkiyeli tutkunlar bizi titizlikle izliyor

Saat tutkunu müşterilerimiz arasında Türkler önemli bir yer tutuyor. AP’nin 10 yıllık tasarımcısıyım ve Türkiye’den en son yenilikleri takip edip talepte bulunan çok sayıda müşterimiz olduğunu biliyorum. Ürettiğimiz saatlerde el işçiliğinin büyük önemi var. Bu işçiliğin değerini Türk müşterilerimiz fazlasıyla takdir ediyor. Her zaman yenilikçi malzemeler ve yeni tasarım hedefiyle model geliştiriyoruz. Bir modelin tamamlanması 9-12 ay alıyor.

KAZIM TAŞKENT HEDİYE ETMİŞ

Dünyaca ünlü saat markası Audemars Piguet (AP) 1875’ten beri üretiliyor ve o günden beri de dünya liderlerinin hep gözdesi. Bugün de futbolcu Messi’den aktör Arnold Schwarzenegger ve Tom Cruise’a binlerce AP tutkununun ismi sayılabilir. AP’nin en çok tanınan modeli Royal Oak’un 40. yıldönümü dolayısıyla dünya çapında etkinlikler var bu yıl. AP, New York’tan sonra geçen hafta da Paris’te büyük bir davet verdi. Davet yeri olarak da Paris’in ünlü otellerinden biri değil, ilginç dizaynıyla bilinen Palais de Tokyo seçildi. Halen Türkiye’de Tektaş Saatçilik’in temsil ettiği Audemars Piguet saatlerinin Türkiye’deki ilk ve en ünlü kullanıcısıysa Atatürk. Bu saat Atatürk’e armağan edilmiş. Türkiye Şeker Fabrikaları’nın ve Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent’in hediyesi. Bugün de Türkiye’de çok sayıda gizemli AP tutkunu olduğu biliniyor.

MÜŞTERİ DEĞİL ELÇİ

AP, saat yapımında karbon ve titanyumu kullanmak gibi orijinal fikirlerin de yaratıcısı. Firma alıcılarına ‘müşteri’ değil, ‘AP elçisi’ diyor. Reklama, parlak satış ilanlarından, firmanın partonu Yasmine Audemars’ın dediği gibi eski cumhurbakanı Nicolas Sarkozy için kullanılan ‘bling bling elçilerden’ hoşlanmıyor, onları tanıtım kitaplarında kullanmıyor.