Zeynep BİLGEHAN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2011 00:00
Geleneksel Japon el sanatı sippoyaki, Sivas’ın 15 haneli Hacımirza Köyü sakinlerine geçim kaynağı oldu. Köyün genç kızları artık kendi paralarını kazanıyor, yarıda bıraktıkları okullarının kayıt parasını kendileri ödeyebiliyor, hatta gelirleriyle yaptıkları yatırımla işi büyütmeyi planlıyorlar
Her şey 10 yıl önce Azeri petrolünü Bakü’den Ceyhan’a taşıyacak Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Projesi’nin yapımıyla başladı. BTC Şirketi, petrol boru hattının iki tarafında dört kilometrelik bir koridor oluşturdu. Bu koridorun geçtiği 10 il ve 330 köyü projeden etkilenecek yerler olarak belirledi. İnşaat öncesinde buralarda çeşitli iyileştirme çalışmaları yapıldı; geçiş yolları düzenlendi. Ardından, yerel bir uygulayıcı ortakla yöre halkını kalkındırmak için çeşitli projeler oluşturuldu. Bu projelerden bir tanesi de Sivas’ın Hacımirza Köyü’nü Türkiye’nin örnek köylerinden birine dönüştürdü. Böylece daha önce evlerinde oturmaya mahkum kızlar birer birer Japon süsleme sanatı sippoyaki ustasına dönüştü. Bu meslek onlara kandi paralarını kazanma ve köyde söz söyleme hakkı getirdi.
Levent Taner, BTC’nin Sivas’taki uygulayıcı ortağı Sürdürülebilir Kırsal ve Kentsel Kalkınma Derneği (SÜRKAL) Sivas Proje Müdürü. “Muhtar, başta bizi köy kapısından içeri bile almadı” diye başlıyor anlatmaya: “Projeyi de bizi de istemediler. Hatta bizi misyoner zannedenler bile çıktı. Güvenlerini kazanmak yaklaşık üç yılımızı aldı. 2004’te, köydeki kadınlar için bir proje arayışına girdik. Daha önce yapılmış biçki, dikiş, kilim ve halıcılık gibi yaygın ve artık gelir getirici özelliği kalmamış kursları istemiyorlardı. Bu noktada, işin içine daha önce birlikte çalışmalar yaptığımız Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) girdi, kızlara geleneksel el sanatları ‘sippoyaki’ öğretmeyi teklif ettiler.”
İŞİN İÇİNE PARA GİRİNCE AİLELERİN BAKIŞI DEĞİŞTİKöydeki kızların ısrarıyla, köye Japonya’dan sippoyaki ustaları geldi. Altı genç kız, ailelerinin karşı çıkmasına rağmen bir hafta boyunca sippoyakinin inceliklerini öğrendi. Eski bir bina, atölye haline getirildi. Sivas Valiliği, Buruciye Medresesi’nde sippoyaki ürünlerini satmak için Hacımirza Köyü’nün kızlarına bir yer tahsis etti. Satıştan elde edilen gelir doğrudan sippoyaki ustası kızların cebine gidip de bu para getiren bir işe dönüşünce aileler sippoyakiye daha sıcak bakmaya başladı. İlk aşamada, gerekli malzeme alışverişini BTC yaparken, şimdi tüm gelir, gider işlerini kızlar hallediyor. Harcamalar çıkarıldıktan sonra elde edilen gelir eşit olarak dağıtılıyor. Herkes kendi parasını kendi idare ediyor.
Maddi bağımsızlığa kavuşmak, herkesin hayatında büyük değişikliklere yol açmış. Serap Koçak, “Elimize para geçince, kendimize güvenimiz yerine geldi. Artık daha çok mücadele ediyoruz. İstediklerimizi satın alabiliyoruz. Halam, kızına çeyiz yaptı, kuzenim telefonuna rahatça kontör alıyor...” diye anlatıyor. Bir diğer öğrenci Melek Ataş ise bu sayede eğitim giderlerini karşılayabiliyor: “Kurslara gelmek istiyordum ama ailem izin vermiyordu. Para kazanınca yumuşasalar da babam hâlâ karşı çıkıyor. Öyle durumlarda, yapmam gereken işleri bitirip hemen atölyeye koşuyorum. Okulu kazandığım halde babam beni göndermemişti. Şimdi kendi kazandığım parayla kayıt paramı ve okul giderlerimi kendim karşılıyorum.”
Bu değişiklikten köydeki erkekler de etkilenmiş, hemen serzenişler başlamış: “Bizim hanıma bir şeyler oldu, artık hiç söz dinlemiyor!” diyorlar.
Dövizdeki iniş çıkışı takip ediyoruz
SERAP KOÇAK (23, USTA ÖĞRETİCİ)Başlangıçta ne olduğunu bilmiyorduk ama Japonları görünce heveslendik. Herkesin yapmadığı bir süsleme sanatı olması da bize cazip geldi. Ailelerimiz başta karşıydı ama ısrarımızı görünce kabul ettiler. İşimizle gurur duyuyoruz. Bütün köy sippoyakiyi çok sevdik. Patentini almayı düşünüyoruz. Bu işte iyi para da var... Köydeki günlük işlerde çok çalışıyoruz, az para kazanıyoruz. Hayvanlara bakıyoruz, tarlada çalışıyoruz, babalarımıza yardım ediyoruz ama sonra emek harcadığımız bir hayvan satıldığında elimize hiç para geçmiyor. Bütün para erkeklere gidiyor. Ama sattığımız sippoyaki ürünlerinin tüm geliri bizim. Bir kısmıyla masraflarımızı çıkarıyoruz. Kalanıyla herkes istediğini yapıyor. Ancak üretimin artması gerekiyor. Köydeki atölye artık bize yetmiyor, küçük bir işletmeyle seri üretime geçmek istiyoruz. Bir de pazarlama sıkıntımız var. Şimdi Sivas’takinden başka pazarımız yok. Markalaşmaya gidip ev dekorasyon ürünleri tasarlayacağız. Ürünler fırında bazen dağılıyor ve kullanılmaz hale geliyor. Bu yüzden artık, mine boyalara geri dönüşüm yapıyoruz. Mineler, İstanbul’dan temin ediliyor. 50 gramının fiyatı 7 Euro. Bu nedenle dövizdeki iniş çıkışları sıkı takip ediyoruz. Bu işten ortalama ayda 200 lira kazanıyoruz.
1900 derecede pişiyor
Sippoyaki tekniğiyle bir ürünün yapımı yaklaşık bir saat sürüyor. Sippoyaki ustaları öncelikle inceltilmiş dört mikronluk ham bakırın üstünü temizliyor. İyice parlattıktan sonra, kesip şekil veriyorlar. Ardından, üstüne plastik boncuk veya toz mineyle çeşitli desenler yapıyor ve fırına koyuyorlar. 1900 derecelik yüksek ısıda renkler eriyip dağılıyor. Fırından çıkınca ürünler hızla soğuyor, boyalar yere düşse de kırılmayacak şekilde sertleşiyor. Serap Koçak ve öğrencileri her seferinde tekniklerini geliştirip Türk sanatına uygun değişik tasarımlar yaratıyor; yüzükler, küpeler, saatler, tablolar... Hatta çanta bile yapmışlar. Şengül Adıgüzel, “Sippoyaki artık Japonların değil, bizim köyün sanatı! Ruh halimizi yansıtan tasarımlar yapıyoruz” diyor. Her bir ürünün fiyatı 15 lira.