Bizim Amerikalı’nın gözüyle enişteler

Güncelleme Tarihi:

Bizim Amerikalı’nın gözüyle enişteler
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2010 00:00

Dizaltı şortu, çıplak ayaklarıyla koltuk üzerinde bağdaş kurmuş bir adam... Bu coğrafyanın en hakiki ev mobilyası olan çek-yat üzerine düğmeleri açık gömlek ve altta beyaz atlet, boylu boyunca uzanmış... Kahvede tavla, okey oynayan bezgin erkek manzaraları...

Haberin Devamı

Bu tanıdık kareler bir Amerikalı yönetmenin Türk ailesine dair çektiği kara-komedi tarzındaki filmi ‘Bahtı Kara’dan. Turist olarak geldiği İstanbul’a aşık olup yerleşen Theron Patterson’un ‘Bahtı Kara’sı bu yıl İstanbul Film Festivali’nde büyük övgü aldı, Bursa Film Festivali’nde ödülleri topladı. Şimdi de Toronto Film Festivali’nde...

*  Bir Amerikalı olarak neden İstanbul’a yerleşme kararı aldınız?
- İstanbul’a 1999 yılında turist olarak geldim ve gelir gelmez de burada yaşamaya karar verdim. 2001 yılında Türkiye’ye taşındım ve o zamandan beri burada yaşıyorum.
*  Sinemaya ilginiz nasıl başladı?
- ABD’de üniversiteye gitmeye başladığım 1993 yılından beri tam zamanlı olarak film çekiyorum. Belgeseller, kısa filmler çektim, televizyonda çalıştım, tanıtım filmleri çektim, kurgucu ve kameraman olarak çalıştım, filmlere müzik besteledim, ses tasarımı yaptım, başkalarının filmleri için senaryolar yazdım, bir yandan da kendi filmlerimi yaptım. 1999’da üniversitede öğretmenliğe başladım, hâlâ devam ediyorum.
*  ‘Kara Bulut’ nasıl ‘Bahtı Kara’ oldu? Bu filmin çıkış noktası neydi?
- Senaryoyu yazmaya başladığımdan beri filmin İngilizce orijinal ismi ‘Dark Cloud’tu. Bu Türkçe’ye ‘Kara Bulut’ olarak çevriliyor fakat İngilizce’deki anlamı hem tam karşılamıyor, hem de filmdeki kara mizahı aktarmakta yetersiz kalıyor. ‘Bahtı Kara’, filmin tarzına ve temalarına daha uygun bir isim.
*  Amerikan kültüründen gelen biri olarak, sizce Türk ailesinin karakteristik özellikleri neler?
- Türkiye’deki aileler birbirlerine Amerika’daki ailelerden çok daha yakın. Mesela enişteler Türkiye’de Amerika’dakinden çok daha önemli. Bu yüzden Türkiye’deki ailelerde insanların hayatlarında akrabalarının önemi, onların etkisi çok daha fazla. Bu bence Türkiye’deki ailelere melodramatik bir dinamik katıyor.
*  Filminiz Toronto Film Festivali’nin ‘Kentten Kente’ bölümünün bu yılki İstanbul seçkisinde gösterilecek. İstanbul’un yaşamınızdaki ve sanatınızdaki yeri ne?
- İstanbul’daki farklılıkları, barındırdığı farklı dünyaları seviyorum. Boyacıköy’ü, Bomonti’yi, Yeldeğirmeni’ni, Vişnezade’yi, Kurtuluş’u... Dokuz senedir burada yaşamama rağmen hâlâ keşfetmediğim farklı yerlerinin olmasını ilginç buluyorum. Filmde karakterlerimin yaşayabileceği ve atmosferin güçlü olduğu mekanlar seçtim. Kenti karakterlerin gördüğü gibi, onların deneyimlerinin çerçevelediği şekliyle göstermek istedim. Ayrıca Türk filmlerinde ve dizilerinde yeteri kadar temsil edilmeyen yerler olsun istedim. Dizilerde klişeleşmiş imgeler gösteriliyor oysa İstanbul’da birçok güzel yer var.
*  Doğaçlama oyunculuk filmin kozlarından biri. Bunun bir filme katkıları neler?
- Üzerinde beş yıl çalıştığım bir senaryo vardı. Oyunculara kısaca filmin ne hakkında olduğunu anlattım. Onlara yazılı hiçbir şey göstermedim ama senaryoya bağlı kaldık. İki aya yakın prova yaptık. Her sahneyi yavaş yavaş ilerleyerek çekiyorduk. Oyuncuların hakiki ve kırılgan tepkiler vererek oynamalarını istedim.
*  ‘Bahtı Kara’ filminin Toronto’ya seçilmesiyle ilgili süreç nasıl gelişti?
- Toronto Film Festivali’nin programcısı Kate Lawrie Van de Ven, ‘Bahtı Kara’yı İstanbul Film Festivali’nde görüp çok beğendi ve ‘Kentten Kente’ bölümünde İstanbul seçkisi yapınca bize de davet geldi. Şu anda üzerinde çalıştığım üç film var. İstanbul’da geçiyorlar ama hepsi birbirinden farklı. TV için de bir dizi projesi geliştiriyorum.

Haberin Devamı

ADNAN GELİYORUM DEMEZ

Haberin Devamı

Senaryo, yönetim ve müziği Patterson’a ait, başrollerini Reha Özcan, Yeşim Ceren Bozoğlu, Haktan Pak ve Kamer Çelenk’in paylaştığı filmin konusu şöyle: Yıllar önce eşi Gül’ü kaybeden Adnan, el attığı hiçbir işte tutunamamış, bu nedenle lise son sınıfa giden oğlu Burak’a iyi bir baba olamamıştır. Burak, babasından göremediği aile şefkatini dayısı Can, yengesi Deniz ve kuzeni Berk’ten oluşan çekirdek ailede arasa da gerçek bir ailenin eksikliği tüm davranışlarında hissedilir. Başına gelen komik kazalar ve aksiliklerle günden güne dibe vuran Adnan, oğlunun kendisinden hızla uzaklaştığını görse de buna karşı bir şey yapamaz. Elini attığı her şeyi kurutan, bindiği her dalı kesen, başı bir türlü beladan kurtulmayan Adnan, günden güne bu durumun ağırlığı altında daha çok ezilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!