Güncelleme Tarihi:
Şizofreni hastaları, ‘‘şizofren’’ kelimesini hiç sevmiyor. Çünkü bu kelime toplum içinde ‘‘deli’’ ile neredeyse eş anlamda kullanılıyor, insanı dışlıyor. Dünyada 50 milyon, Türkiye'de 300-600 bin şizofreni hastası var. Hastalar ve yakınları İstanbul, İzmir ve Ankara'da üç dernek etrafında örgütlü. Geçen hafta İstanbul'da yapılan Şizofreni Günleri Sempozyumu'nu Şizofreni Dostları Derneği düzenledi. Hastalar ve yakınları Taksim'de bir yürüyüş yaptı, halka broşürler dağıttı. Bazıları bize yaşadıkları dramı anlattı.
Mordo Muşpatay (33-hasta)
Evlenmek istiyorum ama güvenemiyorum
19 yaşında belirtiler ortaya çıktı. Ailemle iletişim kuramıyordum. Arkadaşlarımla aram bozulmaya başlamıştı. Makina Mühendisliği'ni kazanmıştım. Sonra okulu bırakmak zorunda kaldım. İlk olarak depresyon teşhisi kondu. Bir süre hastalığı kabullenemedim ve ilaç tedavisini reddettim. Bu, hemen hemen 4 yıl sürdü. Bu nedenle hastalık ilerledi ve kalıcı bir boyut kazandı. İlacı reddetmemin bir nedeni de ilaçların yan etkileriydi. Şimdi yalnız yaşıyorum. Ailemle birarada yaşarken bazı sorunların üstesinden gelemediğimizi farkettik. Ara ara işe girdim ama kısa süreli olarak. Evlenmek istiyorum ancak kendime pek de güvenemiyorum. İçinde bulunduğumuz şartlarda normal bir insanın bile cesaret edemeyeceği birşey. Bazen bütün bir günüm dolaşarak veya sadece uyuyarak, alışveriş yaparak geçiyor.
B.Ş. (23-hasta)
Bir tiyatro oyunu gibiydi
16 yaşındayken ortaya çıktı hastalık. Lise 2. sınıftayken gerçekleri olduğundan farklı görmeye başladım. Olağanüstü güçlerim olduğunu, insanları etkileyebildiğimi düşünüyordum. Aynı zamanda okul birincisiydim. Şimdi İstanbul Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü son sınıfta okuyorum. Bir tiyatro oyununda gibi hissediyordum kendimi ve olaya iyice kaptırmıştım. O dönemde yeni bir arkadaş
çevresine girmiştim, ailem suçu onlara attı. Sonra ailem sorunun arkadaşlarla açıklanabilecek kadar basit olmadığını fark ettiğinde psikoloğa götürdü beni. Teşhis manik depresif idi. İlaçlar verildi. Şu anda şükürler olsun iyi durumdayım. Son 3-4 aydır bir problem yok. Okulda kaydımı dondurdum. Derslerime konsantre olamamaya başladım. Hareket etmekte bile zorlanır hale geldim. Şimdi okulu bitirmeye çalışacağım. Ailemle son bir yıldır itiş kakış halindeyiz. Çünkü derslerimde başarılı olamadım. Artık okulu bitirip, bir işe girmemi istiyorlar. İnsanların hastalığımı öğrendiğinde nasıl tepki vereceğini bilemediğimden pek fazla açıklamak istemiyorum. İlk hastaneye yattığımda annem babam üniversitedeki arkadaşlarıma böbrek ameliyatı oluyor demiş. Şimdi samimi arkadaşlarıma anlatıyorum. Hastalığın adını söylemiyorum, ruhsal problem diyorum, depresyon diyorum. Aramızda çalışanlar, okulunu bitirenler, evlenmeyi isteyenler var. Ama bir arkadaşım bana ‘‘bir gün bana birşey olursa hanıma kim bakacak?’’ demişti. Ama ben Allaha şükür böyle giderse evlenmek istiyorum.
Saadettin Yıldırım (Hasta babası)
Biz öldükten sonra ne yapacak?
28 yaşındaki oğlum şizofren. 10 yıl önce hastalık ortaya çıktı. O sıralarda oğlum üniversite sınavlarını kazanamadı. Biz ortaya çıkan garip davranışların bundan kaynaklandığını düşündük. İçine kapandı, uyumamaya başladı. Yoğun başağrıları vardı. Önce depresyon teşhisi kondu. Dönem dönem tekrarladı. Sonunda kronik şizofreni tanısı kondu. Açıköğretimi kazandı ama bıraktı. Askere gitmek istedi. Aslında şizofreni hastalarını askere almıyorlar ama biz söylemedik. Askerde ilaç kullanmaya devam etti. Bu onun için iyi oldu. Ben Kırşehirli'yim, bizim için askere gitmemek ayıptır. Son 6 aydır fevkalade iyi. Bundan 4 yıl önce ona bir taksi aldım. Onu yürütemedi:‘‘Ben her zaman senden destek alamam, ayaklarımın üstünde durayım’’ diyordu. Ancak o arada arkadaşlarının etkisiyle alkol kullanmaya başladı. Hastalık yeniden baş gösterdi. Şimdi iyi ama çalıştırmıyoruz. Zaten iş de vermezler. Kız arkadaşı yok ama ciddi bir ilişkisi olmasını istiyor. Akrabalardan hastalığını gizliyoruz. Gizlemenin yanlış olduğunun farkındayım ama toplumumuz bu hastalığı yadırgıyor. Deli deyiveriyorlar. En büyük korkumuz biz öldükten sonra ne yapacak? Bu hastalığın en çok sıkıntısını ana-babalar çekiyor. Kardeş bile bir yere kadar çeker.
Saim Bey (Hasta babası)
Kabullenmek çok önemli
Oğlum Serdar 10 yılı aşkın bir süredir hasta. Şu anda 35 yaşında. Tıp Fakültesi 2. sınıfta okurken hastalık ortaya çıktı. Ankara'da okuyordu. Arkadaşları bir terslik olduğunu anlamışlar, bize haber verdiler. İletişim zorlukları ortaya çıkmış. Biz hemen doktora götürdük. Okulu dondurun, geri döner dediler ama ne yazık ki hastalık düzelmediğinden okulu tamamen bırakmak zorunda kaldı. Başta ilaç almayı reddetti. Şu anda durumu gayet iyi. Şizofreninin ne olduğunu o zamanlar bilmiyorduk. İlk anda kabul edemedik de. Kabullenmenin çok büyük önemi var. Hastalık eşe dosta söylenmiyor nedense. Biz artık saklamıyoruz. İnsanlar duyduklarında çekiniyorlar. Rahatsız eder miyiz, nasıl davranmamız gerekir diye düşünüyorlar. Oğlum çalışamıyor. Kız arkadaşı yok. Günün bir kısmını evde bizimle, bir kısmını dışarıda geçiriyor. Tenis oynuyor. Bütün düşüncemiz biz öldüğümüzde ne yapacağı. İki ağabeyi var onlara güveniyoruz. Doktorlar evlense bile çocuk yapmaması gerektiğini söylüyor.
Geçen cumartesi şizofreni hastaları ve yakınları Taksim Meydanı'nda yürüdü. Halil Ergün ve Atıf Yılmaz gibi ünlüler destek vererek halka broşür dağıttılar. Türkiye'de üç şizofreni derneği var: İstanbul Şizofreni Dostları Derneği (212-252 23 80), Ankara Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Derneği (312-466 54 66) ve İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği
(232) 247 23 81.
KAMUOYU ANKETİ
Halk şizofrenleri dışlıyor
Kamuoyu araştırma şirketi PAREM tarafından İstanbul genelinde 707 kişiyle yapılan araştırma sonuçlarına göre:
Dünya Şizofreni Derneği Başkanı: Diane Froggatt
Duyduğumda donup kaldım
Oğlum Graham 19 yaşındayken hastalık belirtileri ortaya çıktı. Üniversitenin ilk yıllarındaydı. Yaz tatilinde işe girdi. İlk gün eve döndü ve 'hayatımın en kötü deneyimiydi, bir daha oraya geri dönmek istemiyorum' dedi. Ertesi gün işten döndüğünde ise 'Herşey harika, beni müdür yapmak istiyorlar' dedi. İşveren bir aile dostumuzdu. Bana Graham'ın iş yerinde bütün eşyaların yerini değiştirdiğini, böylece güvende olacaklarını söylediğini anlattı. Bir psikiyatra götürdük. Hiçbir ilaç almadan bir iki hafta hastanede yattı. Sadece düşünme bozukluğu olduğunu söyleyip, kesin bir tanı koymadılar. Birkaç ay sonra tiyatroya gittik. Tiyatroda bir Rus delegasyonu da vardı. Graham kulağıma eğilerek ‘‘Ruslar benim için burada’’ dedi. Tekrar doktora gittik. Tanı ancak 1 yıl sonra kondu. İlk duyduğumda donup kaldım. O ana kadar şizofreni hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Müzik öğretmeniydim. Onunla birlikte ben de hastalığı öğrenmeye başladım. Doktor hastalık hakkında pek bir bilgi vermemişti. Eve döndüm ve telefon rehberini karıştırmaya başladım. Kanada'da bu konuyla ilgili pek çok dernek var. En yakınını buldum ve atlayıp gittim. Tüm kaynakları okudum. O zaman geriye dönüp baktığımda belirtilerin uzun zamandır ortada olduğunu anladım. Graham şu anda 36 yaşında. Çok ağır da olsa gittikçe düzeliyor. Geçen yıl yarı zamanlı bir işe bile girdi. Ancak bir daha üniversiteye geri dönemedi. Öğrenmede büyük güçlükler yaşıyor. Kendi durumunda olan 20 kişiyle birarada yaşıyor. Pansiyon gibi bir yer. Yanlarında onlara yardım eden insanlar var. Ben sonsuza kadar yaşamayacağım. Orada yemeği, temizliği kendileri yapıyor. Gönüllü kızlardan biri Graham'a aşık oldu. Aşk gibi yoğun duygular ona ağır gelebilir ama şimdi birbirlerini her gün görüyorlar. Eski arkadaşlarıyla ilişkilerini sürdürmek onun için çok zor. Sosyal yanı artık çok zayıf ve normal bir konuşma yapmak zor. Hastalığı çevrenizden saklayamazsınız. Sonuçta siz söylemeseniz de herkes anlıyor ama konuşmuyor. Aileler çocuklarının işini, arkadaşlarını kaybetmesinden çekiniyor, utanıyorlar. Aileler hastalık hakkında her şeyi öğrenmeli ve cesur olmalılar.
ŞİZOFRENİ NEDİR
Şizofreni, insanın düşünce, duygu ve davranışlarında kendisinin ve çevresindekilerin yaşantısını önemli ölçüde etkileyen değişikliklere neden olan bir hastalık. Hastanın gerçekle bağlantısı kopuyor, mani, depresyon gibi bozukluklar görülüyor. Bu değişiklikler geçici veya kalıcı olabiliyor. Halüsinasyon (varolmayan görüntüler görmek, sesler duymak) ve hezeyanlar (‘‘beni öldürmek istiyorlar’’ ya da ‘‘ben peygamberim’’ gibi gerçek dışı şeylere inanmak) önemli iki belirti. Hastalık 15-35 yaş arasında ortaya çıkıyor. 40 yaşından sonra nadiren rastlanıyor. Hastalığın, şizofreniye biyolojik olarak yatkın bir insanda bir dış etkenle ortaya çıktığı düşünülüyor. Babada veya annede hastalık varsa çocukta da görülme oranı yüzde 10-12. Şizofreni tanısıyla tedavi olan insanların beşte birinde zaman içinde belirtiler tamamen ortadan kayboluyor.