Bizde feodal zihniyet, aşiret kültürü diye bir şey yok

Güncelleme Tarihi:

Bizde feodal zihniyet, aşiret kültürü diye bir şey yok
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2005 00:45

Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’ne bağlı Sinan Köyü, geçtiğimiz ağustostan bu yana teyakkuzda. Köylüler, ağaya karşı ayaklandı. ‘Vampir Ağa’, ‘Kahrolsun ağalık, yaşasın Cumhuriyet’ dövizleriyle çoluk çocuk hep birlikte nümayişteler.

Hatta geçen hafta AKP milletvekillerinin toplandığı Kızılcahamam’a bile gittiler. Sinanlı Ailesi’nin, 55 bin dönüm Hazine arazisinin tapusunu hile yoluyla aldığını iddia ediyorlar. Biz de bu iddiaları sormak üzere, ‘Vampir Ağa’ Reşit Sinan (44) ile konuştuk. İlk bakışta bizim bildiğimiz ağalar gibi gözükmüyor. Mesela dört köyü var ama Kibar Feyzo’daki Maho Ağa gibi şalvar giymiyor, takım elbiseyle dolaşıyor. Ben bir işadamıyım, diyor. Köyüyle, arazileriyle doğrudan bir ilgisi yok. Dört kıtada tekstil, gıda, uydu haberleşme ticareti ve inşaat işleri yapıyor. Babası, 12 yaşında İstanbul’a göndermiş. Ağabeyi gibi ortaokul ve liseyi yatılı okuduktan sonra İngiltere’de mühendislik eğitimi görmüş. Feodal aşiret gelenekleri umurunda değil. Dünya çapında şirketleşmek istiyor. Tropikal meyve ithali için sık sık Ekvador’a gidiyor. Bu seferki seyahatinde belgesellerden izlediği, hayvanları ve bitki örtüsüyle Darwin Teorisi’ni haklı çıkaran Galapagos Adaları’na da gidecekmiş. Postmodern ağayla hakkındaki iddiaları konuştuk.

Köylüler size karşı eylemler yapıyor. Neden? Köylüler ne istiyor?

- Arazilerimiz tapulu. Hálá babamın dedesine ait tapulu arazilerimiz ortaya çıkıyor. Başkaları işliyor. Dedelerden bir gelenek devralmışız. Kira bedeli olarak mahsulün onda birinin verilmesi kaydıyla köylüye belli bir arazi verilmiş. Bu kuralı bozmadık hiçbir zaman. Çuvalla, traktörle getirir, ‘Benim mahsulümün onda biri bu’ diye. Hiç gidip kontrol etmedim bile, vicdanlarına bıraktım. Sinan Köyü’ndekilere de 8-10 bin dönüm sulu arazi verdik. Köylüler kavun karpuz ekiyordu. Üretimi kolaydı ama hep zarar ediyorlardı. 1983’te tütün ya da pamuk ekimine başlayalım, dedim. Maddi destek de verdim, başladık. Kazandılar. Hata yapmışım. Ekonomik gelişme yetmiyor. Eğitimin de aynı paralelde yürümesi lazım.

Peki ne oldu da itiraz etmeye başladılar?

- 2004 Mayısı’nda orman ve hazine arazilerinin kiraya verilmesi, bedelini devletin tahsil etmesi, problemli durumlarda da satışa çıkarması yönünde bir yazı, tüm Türkiye’nin muhtarlıklarına gönderildi. Köylüler bu yazıyı okuyunca ‘Köy, Hazine arazisi’ demişler. Eğitimden yoksun köylüyü caminin imamı ön ayak olup toplamış. Hep birlikte Kuran’ın üzerine yemin etmişler, ‘Hazine arazisini elbirliğiyle alacağız’ demişler. Köye gittim. Anlattım, yapmayın, dedim. Toplantı yapalım dedim, gelmediler.

İmam nerede şimdi?

- Gitti. Diyanet’in imamı, köyün huzurunu sağlamakla görevli oysa. İnkar etmedi, yaptıklarına pişman oldu. İstese engelleyebilirdi.

10 MİLYAR TOPLAYIPKADASTRO GETİRDİLER

Tapu belgelerini görmedi mi köylüler?

- Devlete başvurmadım. Tapu kayıtlarını görüp nasılsa vazgeçecekler dedim. Böyle bir gruplaşma olunca bazı güçler de bunları kullanarak infial yaratmaya kalkıştılar. Önce köyde yürüdüler. Evimin önüne siyah çelenk bıraktılar. AB’den tarih alınacağı 17 Aralık’a yakın günlerde Türkiye’nin imajını zedelemek için bölgede olay çıkarmak istediler. Başka köylerde de benzer girişimler olduğunu duydum. Arazi benim arazim, tapu benim tapum. 1950’li yıllarda kadastro geçmiş. İtirazlar olmuş yine o tarihte mahkeme karar vermiş bizim olduğuna dair. Bir dönüm hazine arazisi bile yok.

Köylüler yürüyor, siz seyretmekle mi yetiniyorsunuz?

- Olay başladığından bugüne kadar hukuk dışına çıkmadık. Biriniz eski bir tapu getirin, size hibe edeceğim, dedim. Belgeniz olsa dava açmaz mısınız? ‘Sinan Köyü arazisi 20 bin dönüm görünüyor, oysa 30 küsur dönüm’ dediler. On milyar lira toplayıp özel kadastro getirdiler. Kayıtta olmayan ufak bir toprak parçası bile bulamadılar. Elebaşlarının traktörleri, Diyarbakır, Mersin ve Batman’da daireleri, toptancı mağazaları var. Ama ‘Fakiriz, Sinanlı Ailesi bize zulmediyor’ diyorlar. Benim zalim bir halim var mı?

Batman Çayı’ndan kendi köyünüze 3 kilometrelik kanal kazdırmışsınız köylüye, ama çalışanlara paralarını vermemişsiniz.

- Bütün sulama kanallarını DSİ açtı. Hepsi de Batman Barajı’ndan geliyor. Köylüler istesek de kanal kazmaz. Biz yumurtayı bile parayla alıyoruz köylüden. Köylünün açtığı tek kanal yok.

Bir köylü ev yapmaya çalıştığı zaman ona zorla kağıt imzalattırıp evi üzerinize geçiriyormuşsunuz. Hatta köylünün mezarları bile sizin üzerinize kayıtlıymış.

- Saldıran köylülerin evlerini amcam satın alarak köyden uzaklaştırmıştı.

Köylü, biz aç gezerken o 30 bin dolarlık saatle dolaşıyor, diyor.

-
40 yaşıma girdiğimde hayatımda ilk defa bir saate üç bin dolar para verdim. Bu da isteyen herkesin ödeyebileceği bir rakam.

Köylü en çok amca oğlunuz Süleyman Sinanlı’dan şikayetçi. Kalaşnikof ile köyde evlere rastgele ateş açıyormuş. Bir kişiyi öldürmüş, bir kişiyi de sakat bırakmış. Doğru mu?

- 70’li yıllardı. Toprak reformu iddiaları gündemdeydi. Köylüler ayaktaydı. Ortaokuldaydım. Silahla tarama iddiası tamamen iftira. Köylüler Süleyman’a saldırmış. Babaannem o zaman hayattaydı. Eve alıp hayatını kurtarmış. Cinayet iddiası da iftira. Mahkemede beraat etti.

Köylünün size karşı yürümesi üzerine onlar için ‘nankör maraba’ dediniz mi?

- Sözlerim saptırıldı. Şu yaptığınız, iyiliklerimize karşı nankörlüktür, demiştim.

Aşiret kuralları geçerli mi? Mesela haydi şu partiye oy verin, der misiniz köylülere?

- Bizde feodal zihniyet, aşiret kültürü diye bir şey yok. Ama örf ve adetlerimizi koruyoruz. Babam, ileri görüşlü, son derece açık zihniyetli biriydi. Üç kız kardeşimin biri üniversite mezunu. Diğer ikisinin lise mezunu olmasının nedeni erken evlenmeleri. Babam tek evli. 1973’te vefat etti ama herkes hálá iyi hatırlar. Hatırlıyorum, ağabeyim köyde sigara için bir çocuğun kulağını çekmişti. Babam gördü, ve ağabeyime ‘Senin köylün ama kölen değil. Sigara içmesine karşıysan babasına annesine söylersin, isterse cezalandırır’ dedi.

Hiç mi hata yapmadınız?

- İşlerimden dolayı köye az gidiyordum. Dört yıl önce köy meydanında bir genç ‘Reşit Ağa, sen bizi çok boş bıraktın, başsız bıraktın’ demişti. Uyarmış meğer beni. Hatamız, köyü boş bırakmak. Kimsenin hakkını gasp etmedik. Bizim haklarımız gasp edilmek isteniyor.

Tehdit alıyor musunuz, can güvenliğiniz açısından endişe duyuyor musunuz?

- Hayır ama tedbirli davranmakta fayda var. Köylünün bunu yapacağına inanmıyorum. O noktaya getireceğine inanmıyorum. Belki de inanmak istemiyorum.

Bizim toprağımızda yetiştirdikleri domatesi bile satın aldık, biz nasıl gaddar ağayız!

Evleri tapulu arazimin üzerinde. Bugüne kadar köylüden bedava bir şey almadık. Bizim toprağımızda yetiştirdikleri domatesi de satın aldık, yumurtayı da, tavuğu da... Biz nasıl gaddar ağayız! Ağalık teriminden hoşlanmıyorum. Dedemin zamanında köy üç beş haneymiş. Köyünden kaçana, çobanlık, ırgatlık yapana da toprak vermişiz. Şimdi köy 180 haneli. Ama okul yapılsın diye hibe ettiğimiz arazinin içine bile ev yaptıkları ortaya çıktı. Alnımız ak. Anayasal haklarımızı, malımızı mülkümüzü koruyacağız. Hakaret davası açacağız. Vali Efkan Ala’yla görüştüm. ‘Devlet kimsenin hakkını kimseye yedirmez’ dedi. Bismil Kaymakamlığı, Jandarma Komutanlığı bize her zaman destek oldu. Bölge insanı da ne kadar haklı ve iyi niyetli olduğumuzu biliyor. Eski gelenek bitti. Tapulu arazime ekim yaparlarsa suç işlerler. Bütün arazileri sürdük. Köylüler bize karşı yekpare gibiydi. Şimdi 15 ev eylemcilerden ayrılmış. Onların ekim yapmasına izin verdik.

KÜLTÜR VE GENLER AĞIR BASINCA İNGİLTERE’DEN KÖYÜME DÖNDÜM

İngiltere’de mühendislik okumuşsunuz. Binlerce dönümlük arazinin başına geçmek için mi döndünüz?

- İngiltere’de sınavdan çıktık ertesi gün İstanbul’daydık. Direkt Diyarbakır’a, Sinan Köy’e. İstesem İngiltere’de kalırdım ama beynimin diğer yarısı ağır basınca döndüm. Kültür ve genler ağır bastı. Zaten bizim bölge şimdi biraz daha gelişti. Yol, su, iletişim, elektrik var. Köydeki işleri organize edip belli bir noktaya getirdik. Yabancı petrol şirketleriyle iş yaptık. İş alanımı İstanbul’a taşımaya karar verdim, İstanbullu’yla evlendim. Aileden, arazi ve köylerden bağımsız olarak ağabeyimle birlikte 1990’da dış ticarete açıldım; Romanya, Almanya, İtalya, ABD, Ekvador...

Terörün kol gezdiği bölgelerde sizin gibi biri o kadar olayla nasıl başetti?

- Bizim orada terör 1990’dan itibaren yoğunlaştı. Ama hiçbir zaman köyü rahatsız eden noktaya gelmedi, minimum düzeyde etkilendik.

Kürt müsünüz?

- Ailemiz, Orta Asya’dan gelmiş ve benim ulaşabildiğim bilgiler itibariyle yedi kuşaktır Sinan Köylü. Türküz ama ailemize PKK saldırısı olmadı. Dört köyümüzden birinde koruculuk sistemi var. Bir kolumuz Muş, Batman, Malatya ve Konya’da.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!