Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 2009 00:00
İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde, ABD ve Avustralya’da, insanların sıklıkla hak olarak kullandığı bir uygulama var. Hayatlarında bir sayfayı kapatıp diğerini açmadan önce bir yıl mola alıyorlar. Gap Year (Boş Yıl) deniyor buna. Liseyi bitirip üniversiteye başlarken, iş hayatına atılmadan önce, evlenmeden önce, kariyer değiştirmeden önce başka şeyler denemek, başka hayatlara bakmak, yeni şeyler öğrenmek, bir yerlerde gönüllü olarak çalışarak kefaretlerini ödemek için ortadan kayboluyorlar.
Tam olarak bir yıl sürmesi gerekmiyor elbette ama bir ay izin kullanıp dönmek gibi bir şey de değil. O kadar çok insan -biz şuna gap year değil de hayat molası diyelim- bu tip seyahatlere çıkıyor ki, bugün kocaman bir sektör halinde. Bu konuda yardımcı olan pek çok şirket, acente var. Seyahat dergileri her sene mutlaka bu konuya sayfalarını ayırıyor, en popüler rotaları duyuruyor.
Evet, bunun da bir modası, popüler rotaları var. Örneğin Hindistan, Güney Afrika, Kanada, Kenya ve Tayland her zaman listede olan yerler. Tabii bunlar hayat molası sırasında gönüllülük esasıyla bir yerlerde çalışmak isteyenler için. Dileyen yetimhanelerde çocuklarla ilgilenebilir, nesli tükenmekte olan hayvanları kurtarmaya çalışabilir ya da Uzakdoğu’nun ücra köylerinde öğretmenlik yapabilir.
İngiltere, özellikle de bu ekonomik kriz döneminde, destekliyor hayata mola vermek isteyenleri. Çünkü okuldan yeni mezun olmuş bu çocuklar bir yıllığına başka ülkelere gitmese, onlara iş bulmak gerekecek.
Danimarka’da ise durum tam tersi. O kadar çok yeni mezun bir yıllık seyahatlere çıkıyor ki, devlet durdurmak için önlemler almak zorunda kalıyor. En son bir karar almışlar, mola almayan öğrencileri ödüllendireceklermiş.
Bizim için bu tip şeyler büyük ölçüde hayal tabii. Bizim bir an evvel okulları bitirip hayata atılmamız gerekiyor. Bir işe girmeyi başarırsak orada sıkı sıkı tutunmamız gerekiyor. Bu tip hovardalıkların, zıpır işlerin peşine düşmek kazık kadar adamlara yakışmıyor. Zaten diyelim siz gitmeye karar verdiniz, aileniz, eşiniz bırakır mı, bırakmaz. Derhal sorumluluklarınız hatırlatılır.
Oysa insanın çekip gitme hakkı olmalı, çekip gitmeli, mola vermeli...
Binlerce yıllık küresel sorun
Gelin-kaynana çekişmesi
Sadece bize özgü değil, gelin-kaynana çekişmesi en az çevre felaketleri kadar küresel. İngiltere’de yayınlanan The Sunday Times gazetesi de her zaman okutan, herkese bir yerinden değen konu hakkında uzman görüşüne başvurmuş. Psikolog Terri Apter, gelinlere ve kaynanalara, bir arada huzurlu bir yaşam için ipuçları vermiş. Ben en çok arada kalan damatlara verilen tavsiyeleri sevdim. Çünkü genelde bu meselenin uzayıp gitmesinin nedeni, kime nasıl davranacağını bilmeyen damatlar oluyor. Meseleye bir de İngiltere tarafından bakmak isterseniz, buyrun:
GELİNLERE TAVSİYELER
Kendi köşenizde dövüşün. Kaynananızın, onun otoritesine saygı duyduğunuzu bildiğinden emin olun. Ama gerektiğinde karşısında dikilmeyi de bilin. Nasıl alıştırırsanız öyle gider. Ne istediğinizi sakin ama kesin biçimde belirtin. Güçlü olmak uzun vadede size fayda sağlayacaktır.
Rekabet etmeyin. Kocanızı herhangi bir tartışma sırasında ikinizden birini seçmek zorunda bırakmayın. Annesinin ne kadar kötü biri olduğunu söylemek yerine, size nasıl yardımcı olabileceğini anlatın.
Derdinizi anlatın. Kocanız aklınızdan geçenleri bilemez, bir sorun olduğunda ona anlatın. Ama makul bir üslupla.
Bir şeylerin değişebileceğine inanın. Sizin kendisine değer verdiğinizi, onun da ailenizin bir parçası olduğunu gördükçe kaynananız endişelerinden kurtulacak ve rahatlayacaktır.
Sınırlar koyun. Mahremiyetinizi güven altına alın.
Çocuklarınızla görüşmesini engellemeyin. Babaanneler torunlarına çok şey katabilir, size de yardımcı olabilirler.
KAYNANALARA TAVSİYELER
Dikkatli davranın. Gelininizi tanımak zaman alacaktır. Aile ilişkilerine dair farklı fikirleri, görüşleri olabilir, buna saygı gösterin. Tüm kuralları tek başınıza koyabileceğinizi sanmayın. Abartmayın. Ne kadar iyi, yardımsever biri olduğunuzu göstermeye çalışırken herkesi daraltabilirsiniz. İçinizden geldiği gibi davranırsanız, daha rahat bir ilişki kurabilirsiniz. Her gün elinizde bir kap yemekle kapıya dikilmenize gerek yok.
Oğlunuzu kayırmayın. Karısından çok oğlunuza değer vermenizde yanlış bir şey yok. Ama bunu gelininizin burnuna sokmayın.
Nasıl annelik edileceği hakkındaki görüşlerinizin onunla uyuşmayabilceğini unutmayın. Rahatsızlığınızı ortaya koymak yerine, kendisinden bir şeyler öğrenmeye açık olduğunuzu gösterin. Çocuğunu nasıl yetiştireceği hakkında tavsiyeler verip durursanız, eleştirdiğinizi düşünebilir.
DAMATLARA TAVSİYELER
Kenara çekilmeyin. Görmezden gelmek tipik bir erkek davranışı çünkü erkekler tartışmalarda kadınlara oranla daha fazla strese giriyor. Fakat kenara çekilerek her iki tarafa da ihanete uğramış gibi hissettirebilirsiniz. Annenizi korumak istiyorsanız, karınızın yanında durun.
Taraf tutmayın. İkisine de sadakat duymanızda yanlış bir şey yok. Erkekler genellikle annelerini karşılarına almak istemezler. Eşlerinin daha güçlü olduğunu düşünürler. Anneniz, sizin artık yeni bir aile kurduğunuzu anlamalı. Ama kendisini hâlâ sevdiğinizi de bilmeli. Karınız hakkında olumsuz şeyler duymak istemediğinizi açıkça söyleyin.
Evlenir evlenmez anne babanızı kendinizden uzaklaştırmayın. Sık sık arayıp hayatınızda olup bitenlerden haberdar edin. Böylece ilişkinizin eskisi gibi olduğundan emin olurlar. Uzaklaşmanızdan karınızı sorumlu tutmazlar.
Teminat verin. Anne babanızın torunlarıyla bağ kurmasını sağlayın. Torunlarıyla ilişki kurmanın tek yolunun gelinleri olmadığını bilsinler.