Defalarca yalnız başıma ve bir kez de kalabalık bar ortamında dinledim. Buyrun, Diva’nızı bir de buradan yakın
Sting çok lüks bir otomobilin içinde...
Araç çölde ilerliyor, içindeki yaşlı kurt, yarı hayal yarı uyanık bir doğu rüyası görüyor.
Cheb Mami ile yaptığı düetin doğulu kısımları
rüya, sazı Sting’in aldığı anlar gerçek.
Müzik de klibin bu gelgitlerine göre bir rock oluyor, bir Arabik.
Hayatımıza Desert Rose/Çöl Gülü şarkısı giriyor/bir girdi mi çıkmıyor...
Bu şarkıyı da öyle dinlemeye gayret edin.
CEMAATLERİ-SINIFLARI DİKEY KESİYOR
Bülent Ersoy’un yeni albümünde Tarkan’la düet yaptığı ve söz-müziği yine Tarkan’a ait ‘Bir Ben Bir Allah Biliyor’ şarkısından söz ediyorum. Tarkan şarkıyı kendisi söylemeyip Diva’ya vererek büyük akıllılık etmiş. Belki kendi başına söylese bu kadar güzel ‘icraat’ ortaya çıkmayacaktı. Zaten o ‘amaaaan’ı Bülent Ersoy’dan başka ne Sertab, ne İbrahim Tatlıses ne de Hakan Aysev, hiç kimse çıkaramaz bu coğrafyada. Desert Rose’dan beri beni bu kadar heyecanlandıran bir düet duymamıştım.
Umarım klibi de benzer sadelikte ve hayal gücüne yer bırakacak özgürlükte olur.
Şarkıyı defalarca yalnız başıma ve bir kez de kalabalık bar ortamında dinledim. İlk izlenimlerime göre bu halini hem kendi hayranları hem Divaperverler sevecek. En güzel yanı içinde 80’lerin erken/naif arabesklerinin masumiyetini bulmanız. Dinledikçe demleniyor, demlendikçe daha çok seviyorsunuz. Galiba bu yüzden Boğaz’ın iki yakasını bir araya getiriyor; sosyal sınıfları, cemaat aidiyetlerini dikey kesebiliyor şarkı.
İyi ki Bülent Ersoy gibi bir ambulansımız mevcut ve onun bir “Amaaaaaaağaaaaaaan” deyişiyle hepimiz hizaya gelip sağa çekiyoruz... Şarkıya eşlik ettikçe fark ettim, meğer biz ne güzel “Allah” çekermişiz, unutmuşuz son kereden beri. Allah dediğime bakmayın bu aynı zamanda Musevi İsrail’in, Hıristiyan Yunanistan’ın, Şii Azerbaycan’ın da müziği. Konya mecnunlarından koptuğu kadar Bektaşi gönüllere uzanan bir harman var Bülent Ersoy’un bu tırnak tırnak “Yarrrrıyorrr” deyişinde. Umarım oralarda da sevilip dillere dolanacak. Çünkü o sesin, öyle çatallanabilmesinde İstanbul’un formülü, buranın tuzu-nemi, hatta bu memleketin darbelerinin bile izi var bence.
AMAN DİKKAT YAN ETKİSİ VAR
Yalnız dinleyen ve seven herkesin hemfikir olduğu bir nokta var: Şarkı insanda fena halde rakı şişesinde
balık olma arzusu uyandırıyor.
Allah biliyor, kendisinden çok korkuyorum. Bülent Ersoy’u ekranda bile görsem gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorum, bazen kâbuslarıma giriyor. Bir yandan korkuyorum ama cesaretimi toplayıp Diva’ya yazmak istiyorum:
Bi akşam yollasan da efradı saki’n kalsa etrafın/
Açsam büyüğü, anlat abla desem sana...
Mira mira demir aldık bu manzarada
Kuleli Askeri Lisesi restorasyondan çıkmış, cam gibi parlıyor. Diğer yanda Boğaz Köprüsü. Keşke ekolayzır gibi yanıp yanıp sönmese ama o kadar kusur kadı kızında da olur.
Sahilde balık tutanların arkalarından köpekleriyle spor yapanlar geçiyor. Sonbahar rüzgârı püfür püfür... Masamızda Bodrum’dan taze getirilen ahtapotun salatası, sübye güveç ve kalamar tavaya komşuluk ediyor.
Fava, humus, pilaki, cacık, börülce, peynirli biber dolma gibi başlangıç mezelerini sildik süpürdük bile. Nedeni basit: Bunlar Mira’yı açan üç kardeşin annelerinden miras Kurtuluş-Tatava tarifleri. Çocukluklarından kalan Rum ve Ermeni komşularının ellerinin ölçüsü var bu lezzetlerde.
İyi ki de bir cesaret asıl işlerine bırakıp kalkışmışlar bu restorancılık macerasına. Yoksa daha önce tek bir ailenin nemalandığı bu yalının keyfine siz/ben varabilir miydik bu şekilde?
MEĞER HATA YAPMIŞIZ
Göz bu. Mide kadar çabuk doymuyor tabii. Balığa yer kalmadı. Boğaz’ın ilk palamutları midemizde kendine yer açmaya çalışıyor, takoz takoz boğazımıza tıkanıyor.
Ama hata bizde: Mira’ya sabahtan gelmek lazımmış. Sindire sindire, acele etmeden önce kahvaltı, sonra öğle yemeği, sonra ikinci lezzetleri ve akşam da deniz mahsuleriyle tamamlamak lazımmış bu sefahati. Tıpkı Arnavutköy kurtlarının çoktan keşfettiği gibi... (212) 265 331 31
Barmen değil moleküler miksolojist
Beşiktaş Plaza’nın tepesindeki Vogue restoranın kokteylleri gidenleri şaşırtıyor. Vogue’un şef barmeni Bülent Sefer, Shaker bar School’da eğitim alıp bir moleküler miksolojist oldu
Moleküler gastromiyi duymuştuk. Miksolojiyi de biliyoruz. Peki moleküler miksoloji neyin nesi?
- İçeceklerin temel özelliklerini farklı teknikler kullanarak değiştirmemizi ve servis etmemizi sağlayan sanata moleküler miksoloji deniyor. Moleküler miksoloji tekniklerini kullanarak yapılan kokteylere de moleküler kokteyller... Mesela milli içkimiz olan rakıyı; jöle kıvamında, toz şeker şeklinde, soda gibi gazlı olarak, havyar ya da inci taneleri şeklinde servis edebiliriz. Moleküler miksolojide kullanılan malzemeler katı ya da gaz olabilir. Kuru buz kullanarak dondurmalı bir kokteyl yapabiliriz. Ya da margarita aromalı bir krema... Farklı teknikler ve malzemelerle sınırsız çeşitte lezzet yaratabiliyoruz.
Bu işin starları var mı? Hangi ülke başı çekiyor?
- Londra, New York ve Tokyo şu an moleküler miksolojide başı çekiyor. En büyük starlarıysa Eben Freeman ve Jamie Boudreau. Amerika ve İngiltere’de sadece moleküler kokteyller servis eden mekânlar giderek artıyor. Londra’daki Shaker Bar School’da aldığım eğitimde Brezilya, Rusya, İtalya, Yunanistan, Rusya gibi farklı ülkeden pek çok meslektaşım vardı. Eminim onlar da kendi ülkelerinde, öğrendikleri teknikleri uygulamaya başlamışlardır.
Siz ne zaman bulaştınız bu işe? Nasıl bir eğitim aldınız?
- Meslek hayatım boyunca hep araştırmacı olmaya çalıştım,. Çeşitli ülkelere gidip içeceklerin üretim aşamalarını gördüm ve dünyadaki içecek trendlerini yakından takip ediyorum. Araştırmalarım beni bu yeni trendin de eğitimini almaya itti.
Vogue’da bu moleküler kokteyllerden hangilerini uyguluyorsunuz? Fiyatları nasıl? Diğer kokteyllere göre daha mı pahalı?
- Şu anki kokteyllerimize örnek verecek olursak moleküler applelini var mesela; Vogue’un özel elmalı martinisi nane havyarlarıyla sunuluyor. Sonra magic martini... Pamuk şeker ve kuru buz kullanarak yaptığımız şaşırtıcı bir votka martini. Ego; bisküvi aromalı ve frambuaz havyarlı şampanyayla yapılıyor. Craking Cosmo içebileceğiniz en dengeli ve mükemmel Cosmopolitan’ın patlayan şekerle birleşimi. Kokteyl fiyatlarımız 30-45 lira arasında değişiyor. Moleküler kokteyl fiyatlarıysa 33 ile 40 lira arasında.