Güncelleme Tarihi:
Ben, Yetkin Dikinciler’in kulağını çekerken, “Kızım İçin” filmindeki rol arkadaşı İnci Türkay yanağını okşuyor. Neden diye merak etmişsinizdir. “Bir suçluyu kazıyın, altından insan çıkar” diyor çünkü Yetkin. Affettirme şansı varken, bu şansı kullanmaktan yana olduğunu söylüyor. Evlilik, giden erkek, geride çocuğuyla kalan kadın üzerinden konuştuk Dikinciler ve Türkay’la. Her iki oyuncu da eşlerinden ayrılmış ve çocuk sahibi olduğundan, ilişkiler üzerine sohbet de hayli renkli oldu.
* Bir sürü teklif arasından neden bu filmi seçtiniz?
- Yetkin Dikinciler: Hayatı ıskalayan, hayatın içinden geçmeyen ya da içinden hayat geçmeyen hiçbir iş benim içimden de geçemiyor. Hakan Haksun 3.5 yıl kadar önce senaryoyu önüme koymadan bir hikâyeden bahsetti. Önüme gelen senaryo ise hikâyenin de üzerindeydi.
* Yönetmeninin gözünden Yetkin Dikinciler nasıl biri?
- Yetkin: Bana “senin gözlerinden fışkıran bir kalp görüntüsü vardı” benzeri bir cümle kurdu. Yani “Benim hikayemdeki terk edilmiş kızın babası ancak sen olabilirdin” dedi.
* Çok güzel bir cümle kurmuş...
- Yetkin: Ben de sözcükleri gözünden, kalbinden taşmış bir adamla karşı karşıya olduğum için kabul ettim teklifi zaten.
* İnci, sana niye gelmiş bu senaryo?
- İnci Türkay: Ben çok enerjiğimdir ya ekranda, Yetkin ise daha cool, daha ağır bir oyuncu. Hakan “Bir sahne var, benim için çok önemli. Sizin enerjilerinizin çarpışacağını düşünüyorum orada” dedi. Senaryoyu okudum ve sırf o sahneyi oynamak için bile ben bu filmin her köşesinde olurum dedim.
* Hangi sahne o?
- İnci: Hesaplaşma sahnesi. 15 senenin üstüne adamla ilk defa karşılaşıp, yüzüne tüm duygularını haykırdığı sahne...
- Yetkin: Bunca yıl neredeydin sahnesi.
- İnci: Evet. Etkileyici bir sahne benim için, çünkü ben televizyonda hep şeker anne, hep gülen insanı oynadım. İlk defa böyle bir dram var ortada.
* Senin için nasıldı o sahne?
- Yetkin: Ben gözlem yaparak bu adam şöyle davranır demektense kendimi oynadığım insanın yerine koymaya çalışırım, kendimden bir şeyler katarım.
* Var mıydı senden bir şey burada?
- Yetkin: Bu zamana kadar yaptığım her işte benden bir şeyler vardı.
* Peki Yetkin Dikinciler “Mavi Gözlü Dev”de kendinden ne buldu?
- Yetkin: Önce Nazım’da buldu aradığını, sonra kendi içinde karşılığını. Aslında söyleyemediği şeyin kendisinden yıllar önce yaşandığını ve o uğurda ölündüğünü gördü. Hiçbir zaman vazgeçmemek, hayaller uğruna gerekirse vatandan gidebilmek ama doğru bildiğini söylemekten vazgeçmemek... Küçüklüğünden beri Yetkin bunu hisseti ama Nazım zaten önceden tarif etmişti onu.
* Sen gider misin peki vatanından?
- Yetkin: Bu ülke o hale gelmesin diye özellikle gitmem. Günümüzde bir şeyi sevmiyorsak, orayı terk etmek en kolayı gibi geliyor bana.
* Peki “Ulak”taki kötü adam? O da var mı içinde?
- Yetkin: Kendimde en çok kontrol etmek istediğim şey öfke zaten. Ben öfkesiz bir varlık değilim...
* “Babam ve Oğlum”da canlandırdığın karakter için ufak zihinsel problemleri olan bir adam diyebiliriz.
- Yetkin: Mentally retarded dediğimiz.
* O filmde efsane bir sahne var... Hani Çetin Tekindor’a çarpıp geçtiğin...
- Yetkin: Çetin Tekindor’a bir kamyon çarpmış gibi oldu. Çağan Irmak’ın benim gibi duran, benim gibi yaşayan, biraz da jön oynayan adamın içinden o karakteri çıkarmasıydı önemli olan.
BEN ZATEN SÜPER KAHRAMANIM
* İnci, “Sihirli Annem”deki gibi güçlerin olsa ne yaparsın?
- İnci: Şu ortalığı düzeltirim. Ülkemizde ortalık biraz karışık.
- Yetkin: Kadın değil mi işte, ortalığı toplamak istiyor.
* Yetkin, sen süper kahraman olsan hangi gücü, neyi yapabilmeyi isterdin?
- Yetkin: Ben zaten süper kahraman olduğumu düşünüyorum ve bunu şaka olarak söylemiyorum. Ömrümüz hep bir kahraman arayışıyla, bizim yapmamız gerekeni başkalarından beklemekle geçiyor. Devrim dedimiz şey içimizde başlar, süper kahramanlık da odur zaten. Benim kişisel sorumluluğum, kitlelere ulaşan biri olarak bana benzeyenlerin ve bazen konuşamayanların da sesi olabilmek. Yani ben bir süper kahramanım.
TEMBELLİK BİR FELSEFEDİR
* İnci, Boğaziçi Üniversitesi’ni bırakmış olmana inanamıyorum. İlk yılında bırakıp oyunculuk okumaya gitmişsin.
- İnci: Çünkü oyunculuk okumak istiyordum. Kaydımı alırken herkes Amerika’ya gidiyorum zannetti. Oysa ben Ankara Devlet Konservatuvarı’na yatılı okumaya gidiyordum.
* Neden oyunculuk?
- İnci: Babam devlet memuruydu. En büyük eğlencemiz Devlet Tiyatrosu’na gitmekti. Şimdiki aklım olsa belki de önce sosyoloji okurdum. Çünkü sosyoloji, felsefe, edebiyat, bunlar da hep oyunculuğun içinde olan şeyler.
* Hayatında dönüm noktam dediğin şeyler neler?
- İnci: Gencay Gürün’ün beni keşfedip Sylvia’da Nevra Serezli ile oynamamı sağlaması ve oğlum Ali’yi doğurduğum gün...
* Dizilerden değil de hep tiyatrodan bahsettiğin için soruyorum, dizileri zorunluluktan mı yapıyorsunuz?
- İnci: Oyunculuk anlamında bir tatmin yok dizilerde. Çalışma şartları o kadar kötü ki eziyet oluyor, bir keyif alamıyorsun. Benim gibi düzenli hayatı seven, hayatını ön planda tutan biri için saatlerce setlerde sürünmek kabul edilir bir şey değil. Ama televizyondaki tanınırlığın tiyarodaki izleyici sayısını artırdığı gerçeğini de yadsıyamam. Tiyatro bir haz, diziler bodoslama gidiyor.
- Yetkin: Televizyon illüzyon sağlamak için kullanılıyor. Tüketim alışkanlıkları oluşturmak için yaşamları şekillendiriyorlar.
- İnci: Biz kendi halinde, sessiz mütevazı tiyatrocularız.
- Yetkin: Bu yüzden de iddiasız bir iddiamız var.
OYUNCULAR ARTMALI
ARTİSTLER DEĞİL
* İnci, oğlun oyuncu olsun ister misin?
- İnci: İstemem. Sanata ve sanatçıya değer verilmemesinden, çalışma şartlarının zorluğundan dolayı istemiyorum.
- Yetkin: Bense ülke bu şartlarda olduğu için oyuncuların çoğalmasını istiyorum. Ama oyuncuların, artistlerin değil!
* Oyuncuyla artistin farkını söyle bana?
- Yetkin: Halk otobüsü şoförünün yaya geçidinden geçmeye çalışan yaşlı amcaya aynasıyla çarpması ve ben uyardığımda dayılanarak üzerime gelmesi artistlik... Benim yaptığım ise oyunculuk... Ben gerçeğim, tepkim de gerçek. Sonra benim ben olduğumu anlayınca “Oooo, abicim seni çok seviyorum” demesi de bir oyuncuya tepki. Onun karşısında bir oyuncu değil, kendi gibi bir artist olsaydı kan gövdeyi götürürdü.
* Çocuktan sonra neler değişti hayatınızda?
- İnci: Yalnız bir anneyim. Hayatım ona endeskli.
* Boşanmanın çocuk üzerindeki etkilerini nasıl azaltıyorsun?
- İnci: Ali’nin hayatında her şey normal olsun diye evli bir kadının çocuğuna harcayacağı çabanın üç mislini harcıyorum. Babasıyla da görüşüyor ama bütün sorumluluk bende.
* Yetkin sen de boşandın ve 9 yaşında bir çocuğun var.
- Yetkin: Ben şimdiden sonra daha iyi baba olurum diye düşünüyorum. Babayı çocuğun kişisel gelişiminde doğru bir yere yerleştirmek, iyi bir annenin görevi.
* Filmde Banu, çocuğuna babasının öldüğünü söylüyor.
- İnci: “Terk edilmişsin” demektense öldürmeyi tercih etmiş. Ama ben öyle davranmazdım. Bir şekilde anlatmak gerektiğini düşünüyorum.
* En sevdiğiniz özellikleriniz?
- İnci: Farkında olmam.
- Yetkin: Keyfime düşkünüm. Tembellik bir felsefedir ama ben o bataklığa düşmedim. Çalışırken arı gibi çalıştığım için dururken de malak gibi dururum. Durduğumda sağlam dururum, en büyük marifettir durabilmek. Döne döne uyurum vaktim olduğunda. Canımın istediğini yapmak konusunda iyiyimdir.
* Ya sevmediğiniz huylarınız?
- İnci: Çok endişeli ve kontrolcuyum. Titizim. Obsesif şekilde bir düzen hastalığım var.
- Yetkin: Öfkem... Onunla başa çıkmaya çalışıyorum.
YETKİN DİKİNCİLER: AŞKIN HERGÜN TAZELEDİĞİ BİR İLİŞKİM VAR
* Şu anda biriyle beraber misin?
- Yetkin: Dört yıla yakındır mutlu, güzel, her gün aşkın tazelendiği bir ilişkim var. Gerçek olan kalptir ve ilişki kalpte yaşanır.
* İlişkiyi, ayrılıkların tez geldiği bu zor dünyada nasıl devam ettiriyorsun?
- Yetkin: Kibarcılık oynamayarak. Hangi adet, töre beni ve bizim buluşmamızı tanımlayabilir ki? Sevgilim benim seçtiğim insandır, onu olduğu gibi kabul ederim. Sevgilim/ karım ille de şöyle olsun, davransın demem. Çevrenin yargılarına göre yaşamam. Bu aralar ibadet bile başkası görsün diye yapılmaya başlandı. Ben buna karşıyım.
* “Aşk bitmez, sevgiye dönüşmez” demişsin?
- Yetkin: Aşk bitmez, başka şeye dönüşmez zamanla. Bitiyorsa, o aradığın aşk değildir.
İNCİ TÜRKAY: BİRİ SESİNİ YÜKSELTTİĞİNDE AĞLARIM
* İnci, sakin biri misin?
- İnci: Hem de çok.
* Oysa aniden parlayabilen ve esip gürleyen biri gibi görünüyorsun.
- İnci: Tam tersi... Çok yüksek bir enerjim var hakikaten, ama olaylar karşısında çok soğukkanlı ve çok sakinimdir. Bağırıp çağıran, kavga eden biri hiç olmadım. Hatta biri sesini yükselttiğinde, bağırdığında ağlarım. Tüm metabolizmam bozulur, kalp atışlarım hızlanır, engel olamam gözyaşlarıma.
* Peki ne yapıyorsun öyle zamanlarda?
- İnci: Bir şey söylemeden önce 10’dan geriye doğru sayarım içimden. İlk andaki tepkimle 3-5 saniye sonraki birbirinden çok farklı oluyor.