Güncelleme Tarihi:
İŞTE KONUŞULAN SAHNELER-Foto-galeri
“Cinsellik denilince hemen pornografiye gidiyor kafa. Böyle olunca da ‘O sahneden sonra ailenizle problem yaşadınız mı?’ya kadar gidiyor sorular. Tabii ki alışık olmadığımız için tensel temas olan sahnelerde ikimiz de rahatsızlık duyduk, ama bu rahatsızlığı oyunumuza yansıtmadık. Sonuçta oyuncuyuz ve işimizin gereğini yaptık.”
İşimizin gereğini yaptık
Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak çekilen ve “Aile olabilmek için cinayet işlenir mi” sorusuna yanıt arayan “Gökten 3 Elma Düştü” filmi, dün vizyona girdi. Başrol oyuncuları Bennu Yıldırımlar ve Kürşat Alnıaçık ile yapımın genel koordinatörü şencan Güleryüz, film daha vizyona girmeden sevişme sahneleriyle gündeme gelmekten dolayı rahatsızlık duyduklarını açıkladılar.
“Gökten Üç Elma Düştü”, Raşit Çelikezer’in senaryosunu yazdığı ve yönettiği ilk sinema filmi. Bu projeyi kabul etmenizi sağlayan ne oldu?
- Şencan Güleryüz: Raşit çok eski arkadaşım. Yapımcı olmak istediğimi biliyordu. Bir gün beni arayıp “Başlıyoruz” dedi. Senaryoyu okuduğum zaman çok beğendim. ısmail Hacıoğlu dışında tüm kadro Raşit’in kafasında vardı zaten. Senaryoyu oyunculara yolladık ve kısa sürede filmin kadrosu bir araya geldi.
- Bennu Yıldırımlar: Senaryoda birbiriyle hiç alakaları olmayan, normal şartlarda bir arada olamayacaklarmış gibi görünen üç ana karakter var. Bu karakterlerin aynı apartmanda yaşamaları, planlamadıkları bir şekilde gelişen olaylar döngüsü içerisinde bir araya gelmeleri fikri benim çok hoşuma gitti. Karakterlerine ve ekibe inandım. Zaman açısından da benim için uygundu, dahil oldum.
- Kürşat Alnıaçık: Yoğun iş temposuyla geçen bir kış sonrası, hiçbir şey yapmama kararı alarak üç ay tatil için Asos’a gitmiştim. O sırada şencan aradı, senaryodan bahsetti. Bu ekibe güvendim ve teklifi kabul ettim.
Film vizyona girmeden sevişme sahneleriyle gündeme geldi, ama şiddet sahneleri de çok konuşulacağa benziyor. Bennu Yıldırımlar’ın kaldırımlarda süründüğü dayak sahneleri var mesela. Bunlar sevişme sahnelerinden daha mı zordu?
- K.A: Evet, onlar beni ürküten sahnelerden birkaçıydı.
- B.Y: O düştüğüm kaldırımın oraya sonradan duba koymuşlar, bir daha çekilmesin diye. Ara sıra geçerken bakıyorum, iyi ki biz bu çekimi önceden yapmışız.
- K.A: Kavga sahnesi filmde çok önemli. Tiyatroda olsan arkanı dönüp kamufle edebiliyorsun ama kamera yakın plan girince gerçekten vurman gerekiyor.
- Ş.G: Bazı sahnelerde Bennu’nun sadece tokat yemesi gerekirken karşılık verdi.
- B.Y: Hınçlandım! (Gülüyor)
Karşılıklı birbirinize dayak attınız yani!
- B.Y: Ee, film çok da pasif olmasın...
- K.A: Bir sahnede eve baskın yapıp orada vurmam gerekiyordu. ıki provada hallettik. Tabii bunda Bennu’nun da payı büyük, çünkü tokatları çok güzel alıyordu. Bu tür sahnelerde tokat atmak kadar yemek de çok önemli.
- B.Y: Tabii, tokat size gelirken vücudunuzun kasılmaması gerekiyor. Yani tokatın geleceğini biliyorsunuz ama gelmeyecekmiş gibi oynamanız gerekiyor.
Sevişme sahnelerinin filmden daha çok ön plana çıkması konusunda ne düşünüyorsunuz?
- K.A: Rahatsız oluyorum. Kaldı ki, o sahne filmde üç saniyede geçiveriyor. Anlatılmak istenen başka bir duygu orada. Ama bu kültür öyle bir aşılandı ki, cinsellik denildiği zaman hemen pornografiye gidiyor kafa. Böyle olunca da “O sahneden sonra ailenizle, karınızla bir problem yaşadınız mı”ya kadar gidiyor sorular. Tabii ki alışık olmadığımız için tensel bir temasın olduğu sahnelerde Bennu da ben de rahatsızlık duyduk, ama bu rahatsızlığı oyunumuza yansıtmadık.
Siz bu rahatsızlığı hissettiniz mi Bennu Hanım?
- B.Y: Oynamaktan çok ister istemez toplum baskısını hissediyorsun. Fakat işini iyi bir şekilde yapmak gibi bir gayen var. Öncelikle kötü bir şey yapmadığın konusunda kendini inandırman gerekiyor. Biraz basının da yönlendirmesiyle böyle oluyor. Belki de hiç önemi olmayacak sahneler öne çıkıyor.
Filmde toplum normlarına uymayan çok şey var aslında; uyuşturucu, hırsızlık, aldatma...
- K.A: Benim oynadığım adamın işi, evi, yuvası, çocukları var. Dışarıdan bakınca “Bir adam daha ne ister” diyorsunuz. Ama gidiyor, fahişelerle birlikte oluyor. Toplum normlarına göre çok ters algılanabilecek bir durum, ama bunun üzerine gitmiyorlar. Çünkü böyle yaşayan insanlar var. Diğer yandan oyuncu yatağa girdiğinde “Aman şurası göründü” gibi ucuz malzemeler çıkarılıyor, ancak karakterin karısını aldatması ikinci planda kalıyor.
- Ş.G: Dünyanın her yerinde cinsellik haber olur ve iş yapar. Ama bunun algılanması ve nasıl yansıtıldığı önemli. Sonuçta Bennu ve Kürşat iyi oyuncular. Onların bu filmde aldıkları rol haber olur elbet ama bunun nasıl olduğuna dikkat etmeli. Geçen Bennu “Onlar yapınca Oscar alıyor” dedi...
- B.Y: Aslında onu da öyle demedim, yanlış anlaşıldı. Ben “Keşke Kate Winslet’ın dediği gibi ‘işimin gereğini yaptım’ dedikten sonra herkes susabilse” dedim. Sonuçta işimin gereğini yaptım. Bundan sonra hâlâ sorular gelince rahatsızlık veriyor tabii.
Bize de ayı kadar önem verilsin
Türk filmlerinin son dönemdeki yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- K.A: Son yıllarda güzel işler yapılıyor ama gişe kaygısıyla yapılan popüler işler de var. Sanatsal filmlerin gişe yapmamasının sebebi, insanların ucuza alıştırılması. Bu parasal değil, beyinsel bir ucuzluk. Beni “Recep ıvedik” konusunda en çok rahatsız eden şey, Kemal Sunal’la şahan Gökbakar’ı aynı kefeye koymaları. Bence bu Sunal’a yapılmış en büyük ayıptır.
- B.Y: Çok kişiyi sinemaya getiren filmler olmalı ama elde edilen paraların sinema sektörüne de aktarılması gerekli. Kendi kültürünü dünyaya tanıtacak en iyi yol sinema.
- K.A: Ama bunun için sektör olması lazım. Burada bir film yapılırken sponsor, oyuncu, gişe kaygısına düşülüyor. Türkiye’deki bir oyuncu dünyanın hiçbir yerinde oyunculuk yapamaz, ‘mış’ gibi yapar ancak. Çünkü birçok oyuncu daha kendini seslendiremiyor. Bu kimse oyunculuk yapmasın anlamına gelmesin, yapabiliyorsa yapsın. Yoksa baktığında ayı bile oynuyor. (Recep ıvedik’i kastediyor.)
- B.Y: Ama o ayıya çok harcandı film. Bize de ayı kadar önem verilsin, çok film harcayalım.