Güncelleme Tarihi:
25 yıllık kariyerinizin anlatıldığı ‘Nothing But The Beat (Yalnızca Ritim)’ filmi nasıl ortaya çıktı?
- Hikayemin yeni nesil DJ ve prodüktörler için ilham verici olacağını düşündüğüm için Burn’ün belgesel teklifini kabul ettim. DJ’liğe ilk başladığımda küçük kulüplerde çalıyordum. Şimdi stadyumları dolduruyorum. DJ’lik bambaşka bir boyut kazandı. Artık karanlık kutularda mahsur kalmıyoruz, dünya çapında başarılı olabiliyoruz. Film ayrıca elektronik müzik kültürünün tarihini anlatıyor. Elektronik müziğe büyük sıçrayışı yaptıran ve bu müziğin popülerleşmesine yardım edenler Usher, Akon ve will.i.am gibi büyük yıldızlar. Daha önceleri bize kimse şans vermezdi. Onlar sayesinde müziğimiz radyolarda çalınma şansına sahip oldu.
Sizce elektronik müziğin ana akımın bir parçası haline gelmesi bu kadar iyi bir şey mi? Popülerlik ‘underground ruhu’nu öldürmüş olmuyor mu?
- Hala ‘underground’ olarak müthiş müzikler yapan birçok DJ var ama elektronik müziğin popüler kültürün bir parçası olmasından çok memnunum. Müziği asla underground ya da popüler diye yargılamam. Önemli olan kalbime dokunması, iyi müzik olması, çılgınca dans etme isteğimi tetiklemesi. Ayrıca müzik anlayışı değişiyor. Eskiden DJ’ler tek tip müzik çalardı; New York tarzı house çalan, kesinlikle Chicago gruplarını çalmazdı. Şimdiyse müziğe erişim kolay ve ucuz. Dolayısıyla herkes her şeyi dinliyor. Ben de albüme tek tip müzik koymadım. İçinde hem dünyanın en büyük yıldızları hem de belirsiz elektronik ritimler var. Usher’ın katkısıyla hit olan şarkı için albümü alanlar, aynı zamanda radyolarda asla çalınmayacak vokali olmayan sadece çılgın seslerden oluşan bazı ritmlerle de tanışacaklar. Farklı tarzlar dinleyip elektronik müziği anlama şansı bulacak.
Günümüzün fenomeni elektronik dans müziğiyse ileride ne dinleyeceğiz?
- Eğer elektronik müziği sevmiyorsanız sabırlı olmanız gerekecek! Çünkü elektronik müzik bir süre daha kulüplerde baskın olacak. Bu anın gelmesi için 20 yıl bekledik!
BAZEN DJ KABİNİNDE NOT ALIYORUM
İnsanlar hiçbir enstrüman olmamasına rağmen konser izlemeye gelir gibi sizi izlemeye geliyorlar. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
- Festivallerde, stadyum ve konser salonlarında insanlar sadece beni görmeye ve hitlerimi dinlemeye geliyor. Onların karşısına bir DJ olarak çıkıyorum ama müzikten ziyade bir şov sunuyorum. En az bir rock grubununki kadar büyük bir prodüksiyonumuz oluyor. Sahnenin merkezinde, DJ kabininde ben oluyorum; müziklerle uyumlu muazzam bir ışık şovu oluyor. Bazen sahnede bana vokalistler de eşlik ediyor fakat bundan öteye geçmiyorum. Hiçbir zaman bir müzik grubu kurmak istemem.
Kendi şarkılarınızı dinlemekten sıkıldığınız oluyor mu hiç?
- Yaratırken sadece şarkıyı değil, tek bir bas sesini bile bazen iki gün boyunca dinliyorum. Bir prodüktör olarak iş gereği... Ama DJ’ken aynı şeylerden fenalık gelmesin diye parçaların özel versiyonlarını çalıyorum. Hem kendimi hem de insanları şaşırtmak için değişik miksler yapıyorum; tepkilerine göre tüm şarkıyı değiştirebiliyorum. Bazen beni DJ kabininde not alırken görebilirsiniz!
Bugüne kadar birçok değişik sanatçıyla işbirliği yaptınız. En çok hangisiyle eğlendiniz?
- Bu soruya cevap vermem imkansız. Bugüne kadar birlikte müzik yaptığım herkes farklı bir şeyler getirdi ve hepsi harikaydı.
Birlikte çalışmak istediğiniz başka kimse var mı?
- Bu albümü yapmak iki yılımı aldı. Dolayısıyla şu anda hiç kimseyle çalışmayı düşünmüyorum. Sadece anın tadını çıkarmak istiyorum. Bu soruyu seneye tekrar sorun!
İBİZA’NIN YERALTI KÜLTÜRÜNÜ SEVİYORUM
Yaratıcı işlerinizin kaynağı İbiza. Nasıl bir bağınız var İbiza’yla?
- Orası benim ikinci evim. Kışın Paris’te yaşıyorum ama tüm yaz İbiza’dayım. Adaya yıllar önce aşık oldum. Dans müziğinin kalbi olduğundan, orada küçük bir kulüpte DJ olarak çalabilmek bile benim için bir hayaldi. ‘F*** Me I’m Famous’ partileri adanın en büyük etkinliği olduğunda bu rüyam gerçekleşti! Bunun dışında adanın hippi kültürünü, özgürlüğünü, güzelliğini ve çılgınlığını da çok seviyorum. Yeraltı kültürü, İbiza’da ana akımdır. Mesela marketteki tezgahtar teyzeler bile Richie Hawtin’in kim olduğunu bilir! Bu yönüyle çok kendine özgüdür.
Ajandanızda bir İstanbul programı da var mı?
- Gelecek yıl gelmeyi ümit ediyorum. Ne yazık ki takvimimde istediğim her şeyi yapmaya yetecek kadar gün yok. O yüzden mümkün olup olmayacağını göreceğiz.
Eşiniz Cathy Guetta Fransa’nın en ünlü organizatörlerinden. Aynı zamanda bir dönem Fransa’nın striptiz kulübü sahibi tek kadındı. Dışarıdan bakınca tam bir ‘güç çifti’siniz. Peki evde son sözü kim söylüyor?
- Bence “Evde benim sözüm geçer!” diyen tüm erkekler yalan söylüyordur. Herkes evde son sözü kadının söylediğini bilir. Onunla kavga etmemek için her şeyi yapıyorum. Zaten bir kuvvet dengesi üstünde oturmuyoruz. Eşim bana karşı her zaman çok destekleyici. Hayatımızın bir döneminde, o benden çok daha ünlüydü ve ben onu desteklerdim. Şimdiyse ben daha ünlüyüm ve o beni destekliyor. Her şeyi birlikte yapıyoruz. Bu yıllar içinde beraber hem ucuz şirketlerin uçaklarına hem özel jetlere bindik.
Yedi yaşında bir oğlunuz ve dört yaşında bir kızınız var. Onlara vakit ayırabiliyor musunuz?
- Kolay olmuyor ama çocuklarımla mutlaka kaliteli zaman geçiririm. Onlarlayken telefonumu kapatırım, kesinlikle çalışmam. Yalnızca baba olurum. Okul tatilleri ve Noel gibi özel zamanlarda sadece onlara aitim.
YALNIZCA RİTİM
David Guetta’nın 25 yıllık kariyerinin belgeselinin fikir sahibi enerji içeceği Burn. Prömiyeri geçen hafta Paris’teki tarihi Rex sinemasında yapılan ‘Nothing But The Beat’in (Yalnızca Ritim) çekimleri dört ay sürdü. Filmin yapımcısıysa bir Türk; Deviant Ventures şirketinin sahibi Umut Özaydınlı. Yaklaşık bir saat süren filmde hem Guetta’nın sahne arkasından görüntüleri hem de Kelly Rowland, Snoop Dogg, Ludacris ve Usher gibi isimlerle röportajlar var. Bu yıl içinde filme on-line bir prömiyer yapılacak. Türkiye’deki Guetta hayranlarıysa 2012 başında filmi izleme şansına sahip olacak. Filmin fragmanı ve global prömiyer hakkında bilgi için http://www.facebook.com/BurnEnergy’yi ziyaret edebilirsiniz.