Güncelleme Tarihi:
Söğüt’ün ilk yönetmenlik tecrübesini edindiği oyunda Merve Engin, sahnenin ortasına dikey yerleştirilmiş ve seyirciye olan biteni tepeden izliyormuş hissi veren yatağın üzerindeki iki çıkıntının üzerinde 30 dakikalık bir oyun sergiliyor. Ancak şimdiden söyleyelim durum ve hikâye sizi rahatsız edebilir. Öyle ki, Merve Engin yatağın üzerinden inip de selam verdiğinde, seyircinin alkışlayacak kudreti dahî kalmıyor. Şimdi ‘Deli Kadın Hikâyeleri’nden iki öyküyü daha oyunlaştırma telaşında olan ikiliyle oyunu konuştuk.
Mine Söğüt ‘Deli Kadın Hikâyeleri’ adlı yeni öykü kitabı için geçen ay gerçekleştirdiğimiz söyleşide, kitaptaki ‘Sinekler Sevişirken’ öyküsünü oyunlaştırmak için Merve Engin’le yoğun şekilde çalıştıklarını söylemiş, söyleşiden çıkıp bir çocuk heyecanıyla provaya gitmişti. O günden beri, Sinekler Sevişirken’in ensest mağduru ve yatağa mahkum genç kızının dört sayfalık yürek dağlayan öyküsünü sahneye nasıl taşınacağını merak edip durduk. Üstelik, hep bir oyun yazmaya heves eden Mine Söğüt oyunun uyarlaması ve yönetmenliğini yapacak; ‘Kıyıya Oturmanın Böylesi’ gibi tek başına çıkardığı oyunlarını izleyip de onunla birlikte gülmeye alıştığımız Merve Engin böylesi iç karartıcı bir rolü canlandıracak, tek kişilik bir kabusu sahneye taşıyacaktı. Merve Engin ve Mine Söğüt, bir ay süresince aynı evde yaşayıp, sabahtan akşama değin çalışarak, geç biten günün sonunda koltukların üzerine serilip uykulara dalarak Sinekler Sevişirken’i sahneye taşıdılar.
SOSYOFOBİĞİM ALKIŞTAN UTANIYORUM
İkili bu zor metni oyunlaştırma işinin üstesinden başarıyla gelmiş, hem de ne gelmek! Merve Engin, oyun boyunca sahnenin ortasına dikey yerleştirilmiş ve seyirciye olan biteni tepeden izliyormuş hissi veren yatağın üzerindeki iki çıkıntıda duruyor. Tersine işleyen yer çekimi kurallarını bir an bile unutmaksızın 30 dakikalık ruh bunaltıcı bir oyun sergiliyor. Ve sahnede hiç yer değiştirmeksizin sonlandırdığı performans boyunca, seyirciye belki minik bir mimiği dahi kaçırmamak için gözlerini kırpmaksızın kendini izletmeyi başarıyor. Oyun sonunda, kadınlığını örterek bacaklarından aşağı süzülen, uçları yerde bir kan gölü gibi biriken eteğini çözüyor belinden. 30 dakikadır üzerinde durduğu çıkıntılardan önce bir ayağını, sonra diğerini zemine basıyor. Ve sahneden ayrılırken utangaç bir selam verip kayboluyor. Elbette bu durumun sebebini soruyoruz ona, “Sosyofobiğim aslında ben. Böyle durduğuma bakma. Alkıştan çok utanıyorum. Hatta bu oyunla ilgili beni en çok mutlu eden şey, alkışa bu kadar az çıkıyor olmam. Oyunun sonunda, seyirciye iki çıkıntı üzerinde nasıl da durduğumu göstermek istemiyorum. Oyun bittiğinde alkışlanası veya alkışlayası bir ruh halinde olmuyorsun zaten” diyerek yanıtlıyor.
OYUNCULUK GERÇEKLEŞMEMİŞ BİR HAYAL
Yazar Mine Söğüt, geçmiş olmuş gelecek hayallerinden bahsederken: “Büyürken aklıma taktığım en önemli şey, yetişkin bir insan olduğumda nasıl bir hayatım olacağıydı... Bir nevi and içmiştim: ‘İleride ya konuşarak ya da yazarak hayatımı kazanacağım.’ Yani, ne istediğini, belki de daha önemlisi ne istemediğini bilen bir çocuktum. Hayallerim beni hemen tiyatroya yakınlaştırdı. 12 yaşımdan itibaren liseyi bitirdiğimde tiyatro okuyacağıma emindim. Ama o yıl babamı kaybettim. Hayat kontrolsüz bir şekilde rayından çıktı ve bambaşka yerlere doğru gitti. Dolayısıyla, oyunculuk da gerçekleşememiş bir hayal olarak kaldı. Üniversitede klasik filoloji okudum. Tabii ki bu bölüm bana bir meslek vaad etmiyordu. Ben de ‘yazarak hayatını kazanma’ alternatifine yönelip gazeteceliğe başladım.”
Mine Söğüt, kendisini “yaratıcılık sürecinde kendine güvenini zor toplayan biri” olarak tanımlıyor. Roman ya da hikâye yazarken yaşadığı güçlü tedirginlikler, her zaman büyük heves ettiği oyunu yazmaktan alıkoymuş onu. Bu yüzden, oyun yazmanın kendisi için ne demek olduğunu “Yarım kalmış büyük bir hevesin açtığı, hala tam olarak iyileşmemiş bir yara” diye özetliyor. Sinekler Sevişirken’in ardından, bir tiyatro oyunu yazmak üzere masaya oturma konusunda biraz daha cesaretli olduğunu söyleyen Söğüt, bir yazar olarak sahne ve seyirci ilişkisine yabancı elbette. Gala akşamı o spotları ve alkışları yadırgayarak selama çıkamadığı gibi, ilk yönetmenlik tecrübesinin nasıl olduğunu sorduğumuzda da mütevazı bir yanıt veriyor: “Doğrusunu istersen tam bir yönetmenlik denemez benim bu yaptığıma. Merve ile birlikte hazırladık oyunu. Onun deneyimi ve bakış açısı da çok içinde oldu işin. Oyun yönetmek değil, ama sahneye taşınan oyunlarımın her aşamasında işin içinde olmak gibi bir isteğim bâkî açıkçası.”
DELİ KADINLAR ÜÇLENECEK
İkili, ‘Sinekler Sevişirken’den sonra, ‘Deli Kadın Hikâyeleri’ kitabında yer alan başka iki hikâyeyi de oyunlaştırmaya karar verdi. Biri, ‘Naz Neden Derine Gömmemiş Kediyi’ olacak. Diğeri ise, ‘Beni Öldüren Muhteşem Hayat’. Kadro yine aynı. Mine Söğüt’ün uyarlayıp yönettiği oyunlar, Merve Engin tarafından sahnelenecek.
Okumaya doyamadığımız romanlar sinema perdesinde izlendiğinde, yahut her okuyuşumuzda yeni mânâlar kazanan tadına doyulmayacak derinlikte öyküleri tiyatro sahnesinde seyrettiğimizde çoğu zaman tatminsizlikle çıkarız salondan. Edebiyatın okuyucuya sunduğu uçsuz bucaksız hayal kurma özgürlüğünü, seyircisine tanımaz görsel sanatlar. Ancak Sinekler Sevişirken’i seyre koyulmadan evvel, öyküyü kesinlikle okumalısınız. Zira, Mine Söğüt’ün okuyucuyu o sanrıların içine salan kaleminden çıkma öykü, Merve Engin’in bedeniyle sahnede görselliğe eriştiğinde, yeni ve hiç kuşkusuz tatminkâr bir kimlik kazanacak.
Sinekler Sevişirken 5 Ocak saat 20.30’da Kumbaracı50’de. Tel: 0212 243 50 51.