Güncelleme Tarihi:
Özcan Deniz 2002’de Asmalı Konak’la türkücü derisini öyle hızlı, öyle hevesli atmıştı ki, bir daha onunla birlikte fantezi/arabesk/yâr/yalan/hadi meleğim kelimelerini kullanmaya utanır olduk.
Seymen Ağa acayip bir fenomendi. Ressam karısıyla, jilet takımlarıyla, beyaz gülüşüyle, hem ailenin kutsiyetini paha biçilmezi bir mücevher gibi taşımasında hem de o ailenin onaylamadığı ‘modernlikleri’ ateşi çalan Prometheus edasıyla gurur duyarak yapmasıyla tam bir sosyete mantısıydı. Tadından yenmiyordu.
Şimdi Karagül’e konuk oyuncu olan Deniz, dizinin hikâyesinin çevresinde gelişeceği Murat karakteriyle konak âlemine dönüyor. 10 yılda daha çok fular, daha manikürlü eller ve daha havalı sakal tıraşı dışında fazla değişen bir şey yok.
Özcan Deniz’in Murat karakteri, yine bir sergi açılışında Pachelbel eşliğinde tam gerektiği gibi kasılıyor, güzel karısının saçlarını okşarken “Seni geceden sabaha özledim” diyor. Kızlarının adı elbette Ada ve Maya, yatak odasının duvarları yüksek sanatla dolu, karısı kendi evine kapı çalarak giren bir sarışın. Ama hepimiz biliyoruz ki, tüm bu modernlikler bu diziyle ilgilenen Türk kadını için tek başına asla çekici değil.
Özcan Deniz (ve Murat) Halfeti’ye dönerken Fırat Nehri üzerinde ‘anacığımı göreyim’ derken, konağın şoförü Rıza’nın elini babacan babacan sıkarken, orada bıraktığı zavallı kadıncağızın kahvesini bile içmeden oyalı yatak örtüsü üzerinde derin derin dalarken, ‘topraklarından’ bahsederken bir arzu nesnesine dönüşüyor. İstanbullu romantik prens, Halfetili yağız delikanlıyla buluştuğunda Özcan Deniz’in iksiri etkisini göstermeye başlıyor.
ŞİMDİ SOYUN GYM ADAM
Ama bu eski formül yeni Türkiye kadını için artık işlemez. Onların ‘gym adam’ları var artık. Bu kaslı yaratıklar, dünyadaki her şeyden çok kendisini seven, kendisini sevenden ölesiye korkan, ne amaca hizmet ettiğini kendilerinin de bilmediği bencil bir varoluş içinde, protein shake içen garip bir tür.
Antep’le filan işi olmayan diğer kadınların ‘Uff Adonis’ coşkusuna servis edilen Biscolata erkekleri, memeleriyle var olan diğer tüm şöhretliler gibi memeleri görünmeden pek anlamlı değil. ATV’nin yeni dizisinde korkunç bir dublajla oynayan Carlos Martin (Carlos Yılmaz) de birkaç tıraş ve giyinme/soyunma sahnesi arasında tahammülü zorlayacak derecede boş konuşan (konuşturulan) bir gym adam.
Hayatındaki kadınları namusuna yazan Özcan Deniz’den fersah fersah ötede bir ruh hali içinde bu Carlos. Tabii ki “Abicim nedir bu kadınların evlilik merakı. Elini verince el ense çekip kündeye getiriyorlar, sonra da hayat enerjini emiyorlar!” gibi berbat klişelerle konuşuyor. Önceki geceden evinde kalan, kapının önüne koyması gereken bir çöp muamelesi yaptığı gerzek kızın “Sana yemek yapayım, çamaşırlarını yıkıyayım, iki su pas pas atayım” gibi domestik saldırılarında tir tir titriyor.
Vespa’sıyla Madrid sokaklarında bir özgür ruh gibi çapkın sırıtışıyla dolaşıyor, fotoğraf çekiyor, mütemadiyen gömleğinin düğmelerini açıp kapıyor.
Carlos, kahvaltıda yulaf gevreği yiyip Paris Moda Haftası’nı takip eden ya da kahvaltıda beyaz peynir zeytin yerken yulaf gevreği yiyip Paris Moda Haftası’nı takip edenlerden olmayı hayal eden kızların idolü.
Yağmurdan Kaçarken ise o kadar kötü ki, Carlos Yılmaz’ın iki giyinip soyunmasını bekleyecek kadar deli hayranları bile aynı gün yayımlanan Karagül’e zaplayabilir.