Güncelleme Tarihi:
SİBEL PEKTAŞ
Nestle, Levis, Sabancı gibi dev şirketlerde yöneticilik yaptıktan sonra galeri yöneticiliğine geçmek konusunda tereddüdünüz oldu mu?
- Hayır, zaten uzun zaman önce birine bağlı çalışmak istemediğime karar vermiştim. Üniversite yıllarımdan itibaren bir koleksiyoner olarak sanatla iç içeydim. Galeri yöneticiliği benim için ilk kez kendi işime sahip olmak demek.
Mekânın tarihini öğrenebilir miyim?
- Köşk 110 yıllık. 2. Abdülhamit’in başmabeyncisine ait. Birinci derece tarihi eser olarak Anıtlar Kurulu tarafından korunuyor. Batılılaşma hareketleri 2. Abdülhamit döneminde başlıyor. Hatta Yıldız Sarayı’nın iç dekorasyonunu yapmak için yurtdışından sanatçılar getirtiyor. Bu köşkün duvar süslemeleri, tavan süslemeleriyle nakışlarını da işte o sanatçılar yapmış. Sanat tarihi uzmanları tarafından Türk resminin ilk Batılılaşmasının örnekleri olarak gösteriliyor.
Böyle bir köşk daha önce galeri olarak kullanıldı mı, bu bir ilk mi?
- Kendi türünde ilk oldu çünkü genelde penceresiz ortamlar ve beyaz duvarlardan oluşur resim galerileri. Burası hem tarihi eser hem de sanat galerisi. Dört katını da galeri olarak kullanıyoruz.
Sergi takvimi belli oldu mu?
- Açılışı Huri Kiriş’in ‘Fıstık Ezmesi’ sergisiyle yapacağız. Kişisel sergisini en çok açmayı arzuladığım sanatçılardan biriydi. Figüratif resimler yapıyor Huri Hanım. 17 Kasım’da Emre Tandırlı’nın sergisini açacağız. O da kişisel koleksiyonumda bulunan ressamlardan. Ardından New York’tan dünyaca ünlü bir ressam olan Hunt Slonem ile devam edeceğiz.
ÖZKAN PEKTAŞ
Sizinle defalarca psikiyatri konusunda röportajlar yaptık ama şimdi bir sanat galerisi için bir aradayız. Galeri açma fikri nereden çıktı?
- Sanata amatörce bir ilgim hep vardı. Koleksiyoner değilim ama müzayedelere katılırdım. Yıllardır gece gündüz çalışıyorum ve çocuklarıma bir şey bırakmak istedim. Çocuklarım şu sokaktan geçerken, “Burayı benim babam yaptı” desin... Bunu ilk dillendiren eşim oldu. Sibel iyi bir koleksiyoner. Yani onun sanata olan ilgisi profesyonel anlamda.
Sizin resim koleksiyonunuz var mıydı?
- Hekimler çok yoğun çalıştığı için fazla hobileri olamıyor. Zaten çok fazla hobisi olan hekime de gitmemek gerekiyor... (Gülüyor) Beğendiğim tabloları alıyordum ama Sibel ile evlendikten sonra eve gerçek bir koleksiyon geldi. Tabii ben onların değeri, korunmaları, bakımları konusunda Sibel gibi bilgili değildim. Hatta çok komik bir şey yaşadık, Sibel’e “Bunlardan birini işyerime götüreyim” dedim, bu talebim karşısında şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı...
Bu konağı nasıl buldunuz?
- Beş sene önce almıştım burayı. Mimar Süreyya Saruhan yeniledi. Üç yıl sürdü restorasyonu. Sonra Sibel ile burayı görmeye geldik. İçeri girer girmez ikimiz de aynı şeyi düşündük, burası bir tabloydu ve bir sanat merkezine dönüştürülmeliydi. Açıkçası bu tarihi mekânı kendimize saklamak yerine herkesin görmesini istedik. Türk sanatına hizmet etmek hepimizin boynunun borcu.
Açılış sergisini Huri Kiriş’le yapıyor olmanızın özel bir nedeni var mı?
- Sibel genç sanatçıları yürekten destekliyor. Aynı zamanda konu da çok enteresan. ‘Kutsal/Günah- Kadın/Erkek’. Günahkârlık insana özel bir durum. Adem ile Havva’dan başlıyor sergi ve insanın hem ne kadar günahkâr hem de ne kadar masum olabileceğini gösteriyor.
Kadına şiddete de vurgu var sergide...
- Erkeğin kadına bakış biçimini kazandıran bizleriz. Bir anne, erkek çocuğunun tabancayla, arabayla oynamasını istiyor. Ki bazen cinsel kimliğin kazanılması, daha maskülen olunması için biz de öneriyoruz bunu. Ancak bir etiket de yapıştırıyoruz ister istemez. O masum çocukları ileride birer canavara dönüştürüyoruz.
Ayşe Paşalı’nın tablosundan yola çıkarak soruyorum, son yıllarda niye bu kadar arttı kadına şiddet? Erkekler eşlerini özellikle de eski eşlerini neden vahşice öldürmeye başladılar?
- Hukukun kadını sarıp sarmalaması arttı. Boşanma davalarında kadınlara kolaylıklar sağlandı. Bu kez de ortaya, ‘Seni başkasına yar etmem’ meseleleri çıktı. Bu durum tamamen kişilik bozukluğu ile ilgili ve kişilik bozukluğunun tek tedavisi kanun korkusu. Cezalar öyle bir artmalı ki, şiddet gösterecek kişi için caydırıcı olmalı. Başka türlü bu durumu tedavi etmemiz mümkün değil.
Önce fıstık diyorlar sonra eziyorlar
RESSAM HURİ KİRİŞ
Bazı resimlere bakarken ruhumda iyi duygular uyanmadı. Kadına şiddet özellikle Ayşe Paşalı tablosuyla tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne...
- İnsanların bakmaktan imtina ettiği pek çok şey var ama gerçekle yüzleşmek için bakmak durumundayız. ‘Fıstık Ezmesi’ bir ‘kadına şiddet’ sergisi değil; bir insanlık durumu...
Tabii temanız ‘Kutsal/Günah’. Ama yine de şiddet resimleri öne çıkıyor. Siz hiç şiddet gördünüz mü?
- Hayır, yakın çevremde de yok... Ama ben de toplumdaki herkes gibi şiddetin farkındayım. Evlilik ya da beraberlikte, erkeğin eline kadına dokunma ruhsatı geçiyor. Ve bunun sınırı yok. Ama başka bir tezat, erkek fahişe olarak gördüğü kadını yüceltip, kutsal gördüğü kadını öldürebiliyor. Stoya adlı tabloda bir porno yıldızını çizdim. Toplumun kadınlarla kurduğu ilişkilere dair bir resim...
Sergiye neden ‘Fıstık Ezmesi’ adını verdiniz?
- İşte bu, kadına şiddetle ilgili tabii. Fıstık, maço kültüründe kadını tarif eder varsayıyoruz. Bu aynı zamanda bir aşağılama. Önce fıstık diyorlar sonra eziyorlar...