OluÅŸturulma Tarihi: Mart 18, 2004 00:00
15 yaşında kendi içinde örgütlenmiş bir cemaate girdiğini ve bir dönem hayata bakışının yobazlık derecesine geldiğini söyleyen Emre Altuğ’dan soluk soluğa okuyacağınız bir röportaj...Üçünçü albümüm mayıs ayında piyasaya çıkacak. Sonra yurt dışında bir İngilizce maxi single çıkaracağım. Albümde yer alan bazı parçaları da bu single’a koyacağım. Türkiye’de çıkacak albümü İskender Paydaş’la beraber hazırlıyoruz. Her şarkıcının hayatında sadece bir tane çok başarılı bir albüm vardır. Bence bu üçüncü albümüm Türkiye’de yapılmış en iyi ve tirajı en yüksek albüm olacak. Parçalar inanılmaz ve ben çok tecrübeliyim. Bu enerjiyi hissediyorum. Başarısızlık gibi bir şey aklımın ucundan bile geçmiyor. En kötüsünü düşünüyorum, yine de en iyi ve en çok satan albüm olacak diyorum. Bir taraftan da korkuyorum. Çünkü sonrasında benim için zor bir dönem başlayacak. AVRUPA’YI DA SARSACAĞIMİngilizce bir albüm yapmak ve bunu yurt dışına sunmak çok zor. Ancak ben, çok emin olmadığım konularda adım atan bir adam değilimdir. Yani, ‘Hadi ben de yurt dışında bir şeyler yapayım’ durumu yok. Bu, çok uzun zamandır düşündüğüm, tasarladığım bir proje. Yurt dışından aldığımız tepkiler de beni harekete geçirdi. Hazırlayacağım şarkıların dünya standartlarında olacağının garantisini veriyorum. Bunun tersi olsaydı zaten bu işe kalkışmazdım. Dolayısıyla bütün bunları bir araya getirip, profesyonel anlamda iyi çalışma yapıp, iyi bir performans sergilersek neden olmasın? Bütün bunların yanına fiziğimi de ekliyorum. Çünkü oradaki insanlar esmere çok fazla alışık değiller. O yüzden Avrupalı için etkileyici ve cazip olduğumu düşünüyorum. Kısacası birçok özelliğim yeterli. Bütün bu artıları değerlendirmemek saçma olurdu. Single’ın çıkış noktası Almanya olacak. Hem Almanya’daki hem de Avrupa’daki Türk gücünü arkama alarak yola çıkmak istiyorum. Bizim camiamızda bunu deneyen olabilir. Açıkçası onların ne yaptıkları beni fazla ilgilendirmiyor.KENDİMDEN TAHRİK OLUYORUMGiyinme odamda bir boy aynam vardır. Kendimi çıplakken de, giyinikken de görüyorum. Ama genel olarak baktığım zaman kendimden çok tahrik olan bir insanım. Yani zaman zaman kalp atışımı hızlandıran, kendi kendimi tahrik ettiğim noktalar oluyor. Bunun hem fiziki özelliklerimle hem de o günkü psikolojimle ilgisi var. Hani şöyle bir durum vardır; Bir gün kendinizi beğenirsiniz, bir gün beğenmezsiniz. Ben ise aynaya baktığımda kendisinden çok etkilenen, çok tahrik olan, çok hoşlanan bir Emre Altuğ görüyorum. Dolayısıyla bunu yansıtmaktan, söylemekten ve yaşamaktan da kendimi alıkoymuyorum. Bu üst düzey narsizm mi, yoksa megolomanlık mı bilmiyorum. Birçok kompleksimi yenerek bu noktaya geldim. Ayrıca sahneye çıktığım zaman da seyirciyle müthiş bir elektriklenme yaşıyorum. Tahrik olmanın en üst noktasına ulaşıyorum. Yani bu cinsel ilişki, karşı tarafla sevişme anı gibi bir şey. Eğer o elektriği, bazı şarkılarda yakalarsak, durum en şiddetli orgazm keyfine kadar çıkabiliyor. Evet ben, hayatımın içinde erotizmi seviyorum. Bunu sevenlerimle paylaşmayı da seviyorum.YARI KADIN, YARI ERKEĞİMKadınları çok seviyorum, beğeniyorum ama erkekleri de bir o kadar beğeniyorum. Çünkü her şeyden evvel kafamda bir insan olgusu var. Hayatımın en yoğun ve en derin anı sahnede geçiyor. Sahnede cinsiyetimle ilgili herhangi bir şey düşünmüyorum. Yani seyircimin karşısına çıkıp, şarkılarımı söylemeye başladığım an, ne kadınım ne de erkek. Dolayısıyla sahne üzerindeyken ya hem kadına hem de erkeğe yönelik bir şeyler yapıyorum ya da yapmıyorum. Hani hep kadınlık, erkeklik hormon dengelerinden söz edilir. ‘Kadının içinde şu kadar erkeklik hormonu, erkeğin içinde de şu kadar kadınlık hormonu var’ denilir. Bazı yüzdeler verilir. İşte sahnedeyken bu dengeler ben de yüzde elli, yüzde elli oluyor. Ve bunun en ufak bir muhasebesini bile yapmıyorum. ‘Aman kadın hayranlarım var karşımda. Onları etkilemek için bir şeyler yapmalıyım’ demiyorum. İçimden ne geliyorsa bunu karşı tarafa bir enerji olarak veriyorum. Ve onlarda bu enerjiyi alıp, bir güruh halinde bana iletiyorlar. Böyle bir akımın içinde tahrik olmak, orgazm olmak duygularını yaşamamak mümkün değil. Ne yazık ki bunu sahneye çıkmayan anlayamaz. O yüzden de sahnede hiçbir cinsiyetim yok. Ama kadınları çok seviyorum o da ayrı bir konu. Ruhumda asla maçoluk yoktur. Fikirlerimde ufak tefek şeyler oluyor. Fakat sahnede maço bir tavır sergilemem mümkün değil. Dediğim gibi kendimi yarı kadın yarı erkek hissediyorum. İLKLERİMİ HEP VAROŞLARDA YAŞADIMAilem, eğitim görmüş bir aile. Babam diş doktoru. Yani kültürlü bir ailenin oğluydum ama en yakın arkadaşlarım varoş çocukları, gecekondu çocuklarıydı. Akatlar’da oturuyorduk. Oturduğumuz yerin hemen alt tarafı Karanfilköy’dü. Ergenlik dönemim Karanfilköy’ün kahvesinde geçti. İlk orada kağıt oynadım, oranın gizli saklı yerlerinde şarap içtim. Herkesle kolay iletişim kurabilen bir yapım var. Sonrasında Şişli Terakki Lisesi’nde eğitim aldım. Çok değerli arkadaşlar edindim. Ve hepsinin de gelir düzeyi yüksekti. Kısacası ne okul arkadaşlarımla ne de Karafilköy’deki arkadaşlarımla sorunum oldu.15 yaşında bir cemaate girdimÇocukluk sürecini gözden geçirdiğim zaman önce Atatürkçüyüm. Çünkü ilk olarak 10 Kasım’da
Atatürk için aÄŸlamaya baÅŸladım. Sonra ailem sayesinde Allah kavramının farkına vardım. Fakat hayatımda beni rahatsız eden, korkutan bir din hocası kavramı var. Yani korkutarak, mecburen Allah’a yakınlaÅŸtıran bir din hocasından söz ediyorum. Biraz daha büyüdükten sonra o korkumu yendim ve kendi kendime düşünerek, araÅŸtırarak bir anda namaz kılmaya karar verdim. Çünkü inandığım birÅŸey vardı ve bundan korkmamam gerekiyordu. Namaz kılmaya baÅŸladıktan sonra bir yakınlaÅŸma yaÅŸadım. Ä°ÅŸte o dönemlerde bir örgüt deÄŸildi o ama kendi içinde örgütlenmiÅŸ, bizim semtin oluÅŸturduÄŸu bir cemaatin içine girdim. Bu bir tarikat deÄŸildi. Bu cemaatle namaz öncesi ve sonrasında buluÅŸup, camiide sohbetler ediyorduk. Ancak beyin yıkama gibi durumlar yoktu. Bir ara hayata bakışım yobazlık derecesindeydi. Mesela namaz kıldığım dönemlerde kız arkadaşım vardı. 15 yaşındaki kız arkadaşımla kuytu yerlerde buluÅŸup, elele tutuÅŸmak yerine onunla teraviye gitmeyi tercih ediyordum. Dine karşı bu yoÄŸun dönemim iki yıl sürdü. Benim için her ÅŸey günahtıO dönemler her ÅŸey günah geliyordu. Neredeyse, ‘Bugün 20 adım attım çok günah iÅŸledim’ gibi düşünmeye baÅŸlamıştım. Ä°ster istemez kendinizi o kadar çok kaptırıyorsunuz ki... Namaz kılarken mutlaka başıma takke takardım. Ama öyle ÅŸalvar falan giymezdim. DediÄŸim gibi modern bir aileydik. Sadece ibadetimi gerçekleÅŸtirirken gerekli olan her ÅŸeyim vardı. Takkem, tesbih gibi.Â
button