Güncelleme Tarihi:
Kuban Kural 15 Mayıs 2012’de, işe gitmek üzere evinden çıktı. Ofisi yakınlarındaki bir caddede durmuş yolun karşısına geçmek için beklerken, önünde ilerleyen siyah bir otomobilin penceresi açıldı. Dışarıya uzanan el, buruşturulmuş top haline getirilmiş bir kâğıt parçasını Kural’a doğru fırlattı. Kural, ayağına çarpıp caddeye savrulan kâğıttan topu eğilip aldı. Siyah otomobil çoktan uzaklaşmıştı.
Kâğıtta Kiril alfabesiyle yazılmış iki sözcük gördü Kural. Rusça bilmiyordu. Koşturarak ofisine girip, kimselere bir şey hissettirmeden Google’ın tercüme servisi Translate’i açtı. Rusça bilen bir arkadaşının sonradan doğruladığı üzere, kâğıtta şöyle yazıyordu: Sen öleceksin!
Aradan iki yıla yakın zaman geçti. Masanın karşısında oturan Kural şimdi bunları sakin sakin anlatıyor. Ölüm tehdidi içeren notun kendisi için bardağı taşıran son damla olduğunu, öncesinde aylarca nasıl takip edildiğini, gölgesinden bile ürke ürke nasıl dolaştığını... “Onları ilk evimin önünde gördüm” diyor: “Geceydi. Karanlıktı. Sokağa adım attığımda, karşıda bekleyen bir aracın içindeki ışıklar birdenbire yandı. Arabanın içinde iki kişi vardı. Uzun süre dik dik bana baktılar. Sonra gazlayıp gittiler.”
Bir başka defa, onlarla hayatında ilk defa gittiği (sonradan da hiç yolunun düşmediği) bir restoranda karşılaşmış: “Bir iki masa ötemde oturmuş beni seyrediyorlardı.” Sonra yine başka araçlar, başka mekânlar... Doğrudan ölüm tehdidi geldiğinde savcılığa başvurmuş. Halen devlet koruması altında yaşıyor.
DÜNYANIN UNUTTUĞU HİKÂYE
Kuban Kural, Kuzey Kafkasya kökenli bir Türkiye vatandaşı. Bir Çerkes ailesinden geliyor. Etkili bir aktivist. Sivil toplum örgütü Kafkasya Forumu’nda çalışıyor, Türkiye’deki Çerkeslerin meselelerini haberleştiren internet dergisi Guşıps’ın yayın koordinatörlüğünü yürütüyor. Çerkeslerin Kafkasya’dan sürgününün yıldönümü kabul edilen 21 Mayıs’larda artık gelenekselleşmiş, Türkiye’nin dört tarafından binlerce insanın katıldığı anma törenini organize eden isimlerden biri olan Kural, son sekiz senedir bir başka mücadele daha veriyor: Soçi Olimpiyat Oyunları’na karşı çıkıyor.
150 yıllık, acılarla yüklü bir hikâye bu. Hafta sonunda, Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki şehri Soçi’de başlayan olimpiyat oyunları, dünyanın çeşitli yerlerinde dağınık gruplar halinde yaşayan Çerkesler açısından bir yangının külünü yeniden yakıp geçti. Soçi, Çerkeslerin atalar diyarı... Tam 150 yıl önce büyük acılar içinde bırakmaya zorlandıkları topraklar... Kafkas halklarıyla savaşan Çarlık Rusyası, nihayet 1864’te, yaklaşık bir buçuk milyon insanı vatanlarından koparıp zamanının Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sürmüş, karada ve denizde aç, susuz, perişan yol alan yüz binlerce kişi yaşamını kaybetmişti.
Çerkeslerin önemli bir bölümü 1864’te yaşananların bir soykırım olduğunu öne sürüyor. Soçi 2014’e itirazın nedeni de bu. Atalarının hatıralarını taşıyan topraklarda, oradaki trajedi kabul edilmeden, “Evet, burada Çerkesler yaşıyordu” denmeden düzenlenen oyunları etik bulmuyorlar. Dünyayı, acılarını bugüne dek kendi içlerinde yaşamış, lobi gücü hiç noktasında, gururlu bir halkın, az bilinen, az konuşulan talihsiz geçmişini öğrenmeye çağırıyorlar.
Aktivist Kural ve arkadaşları, Soçi’nin adaylığından itibaren bu çağrıyı yaymaya çalıştı. Sekiz yıldır, başta (yaklaşık 1.5-3 milyon arası Çerkesin yaşadığı tahmin edilen) Türkiye, bütün dünyada bir kampanya yürüttüler. Kampanyanın ‘Know Sochi (Soçi’yi Tanı)’ ismini taşıyan son halkası, “Oyunlar için seçilen yerin Çerkeslerin haritadan silindiği yer olması sebebiyle olimpiyat ruhuna uygun olmadığını” Soçi’ye katılan sporculara da duyurdu.
Rusya bu faaliyetlerden hoşnut değil. Soçi ve civarında (özellikle de Çerkeslerin önemli yerleşimlerinden Maykop’ta) olimpiyat aleyhine konuşanlar gözaltına alınıyor, kovuşturmaya uğruyor. En barışçı gösterilere dahi izin yok. Aktivist Kural, Rusya’nın kolunun Türkiye’ye kadar uzandığına da inanıyor. Onu takip ve tehdit edenlerin Soçi 2014 karşıtı kampanyayla beraber ortaya çıktığını, zaten kendini hiç saklamayan bu insanların Rus’a benzediklerini anlatıyor (Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği bu yöndeki sorularımıza cevap vermedi). Rusya’nın gazabından etkilenen başkaları da var. Kuzey Kafkasya konusunda uzman Radikal yazarı, gazeteci Fehim Taştekin, geçen eylülde Soçi Adler Havaalanı’nda hiçbir gerekçe gösterilmeden tam iki gün alıkonuldu ve ülkeye girişi beş yıllığına yasaklandı. Bir başka gazeteci, Çerkes kökenli Fuat Uğur, Taraf’ta Rus makamlarından üstü örtülü tehditler aldığını yazdı.
Bir avuç insanın dev Rusya’yı durdurabilmesi elbette mümkün değil. Nitekim 51 milyar dolar harcandığı söylenen oyunlar tüm ihtişamıyla başladı. Kural ve arkadaşları yine de mutlu. Özellikle genç kuşak Çerkeslerin kendi tarihlerine bu vesileyle sahip çıktıklarını söylüyorlar: “Birliktelik duygusu gelişti, zihinsel harita tamamlandı”. O harita, bu senenin 21 mayısında, acıların 150’nci yılında dönüp geçmişe bakmak, geçmişi bulmak için yol gösterecek.