Güncelleme Tarihi:
33 yıllık sanat yaşamına 23 albüm ve 10 da 45’lik sığdıran müziğimizin yaşayan efsanesi İlhan İrem, yıllardır medyanın gündeminden uzakta yaşıyor. Ne bir konser veriyor ne de televizyona çıkıyor. Yüz yüze röportaj bile vermiyor. Ancak popüler kültürden kendini tamamen soyutlayan İrem’in geri dönüşünü hasretle bekleyenlerin sayısı da çok fazla. İlhan İrem ile "Cennet İlahileri" albümü vesilesiyle röportaj yapmak istediğimde yüz yüze konuşabileceğini belirtmişti. Ancak onun ailevi sağlık sorunları, röportajın ancak e-mail aracılığıyla yapılabilmesine neden oldu. İrem’e dair merak edilen birçok şeye açıklık getirmek adına kendisine detaylı 30 soru yolladım. Öne sürdüğü nedenlerden dolayı röportajımız 12 soruyla sınırlı kaldı. Röportajdaki yanıtlar kısa, ama hepsi derin ve mistik anlamlar içeriyor. Kısacası İlhan İrem Şifresi’ni çözmek size kalıyor.
- Öncelikle birçok hayranınızın merak ettiği soruyla başlamak istiyorum. İlhan İrem neden yıllarca gündemden uzak kaldı?
Gündem, kumdan kaleler gibi. Dalgaların gelgitleriyle bir anda yok oluyor. Duru görülerini yitirmiş ucubeler, kendi çukurlarında alkış tutuyorlar pisliklerine.
- Popüler hayata karşı ördüğünüz duvarın arkasında hep mutlu mu kaldınız? Hiç pişmanlık yaşamadınız mı?
Vazgeçme maliyeti hep vardır. Doğum sancıları hayatın ilk ipuçlarını verir. Işık ve sevgi yolculuğunda, pişmanlık ardınızdan bakakalmış kara delikler kadar uzak.
- Bir röportajınızda "Bütün felsefeleri, dinleri, politikaları aşan bir özel düşünce sisteminde ütopik görüntülü bir çatı inşa etme uğraşındayım" dediniz. O çatıya ulaştınız mı?
"Bir tapınak kurmak için, ötekini yıkmak gerekir."
- Baskılar yüzünden toplatılan, Tanrı’yı sorguladığınız metafizik bağlamdaki ilk yapıtınız "Bir Varmış Bir Yokmuş (Kuklacı Amca)" adlı 45’liğinizden bugüne yani Cennet İlahileri’ne kadar geçen sürede neler değişti?
"Sevgiliye", "Bezgin", "Pencere", "Köprü", "Ve Ötesi", Dünden Yarına", "Uçun Kuşlar Uçun", "İlhan-ı Aşk", "Koridor", "Sevgililer Günü", "Aşk İksiri", "Cadı Ağacı", "Hayat Öpücüğü", "Seni Seviyorum", "Bir Meleğe Aşık Oldum", "Işık ve Sevgiyle 30 Yıl" ve "Cennet İlahileri"... Hayat yükselen bir daire, hep aynı noktalardan geçiyoruz, farklı yüksekliklerde.
- İnsanlar hakkında oluşturulan genel yargılar hep akılda kalır. Sizin için de "Metafiziğe, tasavvufa kaptırdı kendini", "O artık başka alemlerde yaşıyor" dendi. Bunları duyduğunuzda neler düşünüyordunuz?
Bu alemde öyle mucizeler var ki! Yalnızca görmek gerek. İnsanlığını yitirmiş boş bedenler, rüyalarını, ruhlarını satmış kabuklar. Silikon hayatlarda plastik çiçekler. Kokmuyor, yaşamıyor, sevmiyor, görmüyorlar.
- Bu tasavvuf anlayışı, 1989 yılında çalınması yasaklanıp "Uçun Kuşlar Uçun" albümünden çıkartılan "Blues For Molla" şarkısını içine alıyor mu?
Engizisyon hücrelerinde çığlıklar hálá çarmıha gerili.
Tüm dogmalardan azade hissedebiliyor musunuz?
Ve ne yazık ki hálá Dünya öküzün boynuzunda dönüyor.
- Cennet İlahileri kapak tasarımından şarkı sözlerine kadar çözülmeyi bekleyen bilmecelerle dolu. Ön kapakta yatan genç kız, arka kapakta görkemli bir edayla yürüyen tavus kuşu ve CD’nin üzerindeki 12 melek (Belki de 12 Havari)... Bu figürler hakkında yaratıcısından ipuçları alabilir miyim?
Yanıtlar, zaten sorunuzun içinde gizli. "Cennet İlahileri"ni bir kez daha dinlerseniz?
- İlhan İrem albümlerinin kuytu köşelerinde gizli mesajların yer aldığına ve defalarca dinlendikten sonra bu mesajların ortaya çıktığına dair şehir efsaneleri dilden dile dolaşıyor. Bu noktadan yola çıkarak "Cennet İlahileri"nde yer alan "Şatlup" ve "Sekiz Bulut Dağının Prensesi" şiirlerindeki sis perdesini aralayabilir misiniz? Google’da araştırma yaptığımda ilginçtir "Cennet İlahileri"nden başka bir veri çıkmadı.
Yanlış yerde aramışsınız. Google’da aramak beyhude çaba. Maya ağacının kökleri arasındaki melaikeler size fısıldardı.
- Eserlerinizde yarattığınız derin ve mistik dünyanın, her şeyin ışık hızıyla tüketildiği çağımızda anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
Her şeyi ışık hızıyla tüketenlerin karşısında, ışık hızında algısal boyutta seyahat eden binlerce Sevecen. Yalnızca ölümcül bir iskelet olmadığının bilincinde, varlığının en kadim sırlarında, sessizliğin sesi öyle bir kalabalık var ki! İşte İnsan!
- Hansu İrem ile evlenmeden önce birbirinizi rüyalarınızda gördüğünüz ve daha sonra da bir konserinizde tanıştığınız doğru mu?
Masalsı bir rüyada karşılaştık.
Yıllar sonra Ankara’daki konserimde, göründüğü an kayboldu.
"Sözcüklerin büyütülmesinin bazen sessizlik olduğunu
..... ve neşenin büyütülmesinin bazen gözyaşları..."
Magnafantagna yazılı bir kitap kalmıştı elimde.
Sindrella’nın sihirli cam pabucu gibi.
- 80’li yılları her şeyiyle özetleyen Sevecen adlı fotoromanda deniz kenarında piyano çalan halinizi şu anda aklınıza getirdiğinizde neler düşünüyorsunuz? Çok mu masumduk o yıllarda ya da şimdi çok mu profesyoneliz? 80’li yıllar size ne hatırlatıyor?
Sevecen’de reenkarne olmuş platonik aşk anlatılıyordu. Sanatımda profesyonel, Dünyevi hayattaysa amatörüm. Işık ve sevgiyle...
Şarkıları ilaç görevi görüyor
- Psikologlar şarkılarınızın yatıştırıcı etkisi olduğunu söylüyormuş. Hatta Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları’nda tedavi görenlere sizin şarkılarınız dinletiliyormuş... Doğru mu?
Müziğimin ruh hastalıkları tedavisinde rehabilitasyon amaçlı kullanıldığını biliyorum. Bu bana kainatın hediyesi. Evrendeki pozitif enerji, şarkıların titreşimleriyle ruhlara akıyor... Şifacı bir sinerji oluşuyor.