Bir şey söyleyeceksen polisle karşı karşıya gelmeden kenardan söyle

Güncelleme Tarihi:

Bir şey söyleyeceksen polisle karşı karşıya gelmeden kenardan söyle
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2011 22:26

Adı da mesleği de dedesinden miras. Nahiye müdürü, kaymakam vekili Hüseyin Avni Mutlu’nun torunu. Rizeli olmasına ve Mersin’de doğmasına rağmen babasının işleri yüzünden çocukluğu da gençliği de İstanbul’da geçiyor. Bisiklete binmeyi Fatih Camii’nin avlusunda öğreniyor. 5 kuruşa sinema oynattığı, statta gazoz sattığı günleri unutamıyor. Ve yıllar sonra anılarında yaşattığı İstanbul’a vali olarak dönüyor. İstanbul valilerinin hayatını yazan Basın Müdürü Nazır Şentürk, İstanbul’un 24. Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu ‘En İstanbullu İstanbul Valisi’ olarak tanımlıyor

Haberin Devamı

“Fatih’ten geçtiğimde o küçük Hüseyin Avni’yi hatırlıyorum. Ali Kuşçu İlkokulu’nu. İtiraf edeyim, dokuz ay oldu geleli, hâlâ okuluma gidemedim. Üç yılım geçti orada. Mahallelinin her şeyine yardımcı olurduk. Kim seslense koşar, ihtiyacını alır gelirdik. 4 ve 5. sınıfı Ahmet Rasim İlkokulu’nda okudum, Bostancı’da. Ardından şimdi Kadir Has Lisesi olan Küçükyalı Ortaokulu... Londra asfaltı denilirdi, Bostancı’dan geçen E5’e. Orada bir tünel vardı. Okula gitmek için her gün kar kış demez, o tünelin içinden yürürdük. İki kilometre gidiş, bir o kadar geliş. Şimdi her yer apartman.”839, Hüseyin Avni Mutlu, Ahmet Rasim İlkokulu’nu bitireli neredeyse yarım yüzyıl oluyor. Vali Mutlu o günlerden aklında kalanları tek tek sıralıyor:“Leylaklar, zambaklar, saka kuşları... Süreyya Plajı, Yumurcak Plajı, yüzdüğümüz sahiller... O yıllarda istanbul’da Kayışdağı suyu satılırdı. At arabalarıyla... Evlerimizde küpler vardı, sular damacanalarla getirilip boşaltılırdı. Boş su bidonlarını biz taşır, karşılığında da at arabasına biner gezerdik. Ekmekler de at arabalarında satılırdı. Arabanın kasasında çinko kaplı bölüm vardı. Onun kapağı açıldığında mis gibi ekmek kokusu yayılırdı sokağa. İki tarafında sinilerle yoğurtçular gelirdi, Silivri yoğurtları ve Bozcaada’dan çavuş üzümleri... Şimdi ara ki bul!”Hüseyin Avni Mutlu çocukluğunun istanbul’unu anlattıkça özlemi artıyor. Bir ara arkadaşları geliyor aklına. “Bana göre en muteber arkadaşlar çocukluk arkadaşları” diyor. Fatih’teki kiralık evlerinin bodrumunda onlara 5 kuruşa nasıl sinema oynattığını anımsayıp, gülümsüyor:“İki kapısı vardı bodrum katın. Kapılardan birinin yerine perde koyar, beyaz bir kâğıt üzerine hazırladığım renkli resimleri, mum ışığıyla perdeye yansıtır, seslendirirdim. Hem oyun hem ticaret. Yazları Bostancı tren istasyonunun arka tarafındaki top sahasında gazoz satardım.”Ve bugüne geliyor: “Anlattığım 1965’lerin istanbul’u. O zaman belki de 3.5 milyon olan şehir, bugün 13.5 milyon. Geçen Kurban Bayramı’nda mahalleye gittim heyecanla. Ablam ve kız kardeşim de yanımdaydı. Evimiz duruyor, hiç bozulmamış. Dere yatağına 50 metre uzakta olduğu için apartman yapma imkânı olmamış. Bahçesinde oturduk. Kutu gibi ev derler ya, öyle. O küçücük evde beş kardeş nasıl yaşamışız?”  O yıllarda hiç istanbul’a vali olma hayali olmamış Mutlu’nun ama vali deyince o dönemin valisi Vefa Poyraz’ı hatırlıyor:“Vali ismi olarak hep hatırımda kalmıştır. Sadece ismini bildiğim valimizle geçen bayram tanıştım. 93 yaşında, Allah ömürler versin, belleği çok güçlü. “İlkokul yıllarımda istanbul Valisi’ydiniz, o şehrinizin bir öğrencisi olarak huzurunuzdayım” dedim. Elini öptüm ayrıldım. Bunlar güzel şeyler.”

Haberin Devamı

O HAMİLE KIZ COPLANMAMALIYDI

Haberin Devamı

Üniversite yılları da istanbul’da geçiyor Vali Mutlu’nun. İlk tercihi olan istanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanıyor. O sıra, ailesi İzmit’te yaşıyor. O da arkadaşlarıyla ev tutuyor. O günleri şöyle anlatıyor:“Üniversite yıllarında Çapa, Aksaray’da kaldığım dönemler oldu. Şimdi oralardan geçerken, ‘Bir zamanlar buralardan öğrenci olarak geçiyordun, şimdi bu şehrin valisi olarak geçiyorsun. Sakın ola ki gençliğini, gençleri ve onların yaşadıklarını, gönüllerinden geçenleri unutma’ diyorum.” 1970’lerin sonları, Türkiye’nin en çalkantılı yılları hatırlatmasını yapıp, “Hiç öğrenci eylemlerine katıldınız mı?” diye soruyoruz: “Memleket meselelerinin ortasındaydık her zaman. Ülkesinin sorunlarıyla ilgilenmeyen genç yoktur” cevabı tatmin etmeyince aramızda şu diyalog yaşanıyor:? Peki bilfiil bir eylemde rol aldınız mı?- Şöyle söyleyeyim; ülkemin meseleleriyle her zaman çok yakın ilgili oldum.? Kaçak bir yanıt bu; aldınız mı almadınız mı?- 17-18 yaşlarımızdan itibaren, hani o yaşlarda insanın gönlü başka sevdalarla dolar, bizim gönlümüz kişisel sevdalardan öte hep vatan ve millet sevdasıyla yanmıştır. Düşünce olarak şöyle hiçbir olumsuz eylem manasında olmadım. Her zaman bütün çevreme demokrat bir duruş içinde örnek olmaya çalışmışımdır. Bütün fikirlere saygılı, her şeyin tartışılabileceği bir duruşum olmuştur.? Bir grubun içinde slogan atmışlığınız, pankart taşımışlığınız var mıdır, bir lider rolünüz oldu mu onu soruyorum.- O kadarını kendi özelime, hatıralarımı yazdığım vakte bırakayım. Hatıralarıma da bir şeyler kalsın. Gençliğin heyecanı, ateşi, beklentileri o yıllarda fevkalade etkiliydi. Ama kavgaya dökmeden, hassasiyetlerimizi ifade edebilecek pozisyonlar almışızdır. ? Dolmabahçe’deki öğrenci eyleminde genç bir kız, çocuğunu düşürdü. Olayı duyduğunuzda ne hissettiniz?- Neticede orada çocuğunu düşürmek durumunda kalmış bir gencin duygularından sizin de arınmanız söz konusu olamaz. Onun adına bundan dolayı elbette ki üzülürsünüz. Ama keşke o bu özelliğini, bir anne adayı olma noktasında olduğunu bilseydi, daha dikkatli olsaydı. Biz çok net biliyoruz ki orada, o genç kızımız rütbeli emniyet yetkilisine elindeki sopayla vurdu. Artık anne olmak gibi insan ruhunu olgunlaştıran noktada duygular da buna uygun hale gelmeli. Nefretin, kavganın şiddetin tarafı olmaması lazım.? Ama her şeye rağmen, coplanmaması da lazım değil mi?- Kesinlikle. Onu demek istemiyorum. Bu bir sorumluluk. Herkesin sorumluluğu noktasında söylüyorum. O gün istanbul’umuzda altı farklı noktada öğrencilerimiz eylem yaptı; üçü polisle çatıştı. “Trafiği aksatmayın, kanunsuz eyleme dönüştürmeyin” uyarılarına uyan ve işbirliğini yürüten gençlere emniyetin hiçbir müdahalesi olmamıştır. Ama üç grup bilakis yolları kapatmış, araçlara zarar vermiş, polis memurlarıyla fiili sürtüşmelere girmiştir. Bunun karşılığında bir müdahale olmuştur. Bir müdahale, içinde az veya çok kuvveti barındırır. Benim için copu üç kez kaldırmak aşırıdır, size göre bir. Bu aşırılığın ölçüsü herkese göre değişir. Ama bizim kurallarımız bellidir. Emniyet teşkilatının bugün yüzde 80’i lisans ve önlisans eğitimi alan kişilerden müteşekkil. Dozu kaçmadan nasıl müdahale edileceğini iyi bilen bir ekip. ? Bazen dozu kaçıyor mu?- Bu tür görüntüleri zaman zaman görürüz. Ben Diyarbakır’da, Siirt’te de valilik yaptım. Olay yerinde 100-150 görevliniz vardır tüm eğitimlere rağmen bir-iki yanlış yapan çıkabilir. Ama biz bunları mutlaka sonradan tespit eder, uyarırız; gerekiyorsa disiplin işlemi yaparız. Bir kişinin fevri, hissi tutum ve davranışından dolayı bütün emniyet teşkilatının zedelenmesi ve güven kaybetmesine tahammül gösteremeyiz. ? O olayda güvenlik görevlisiyle ilgili işlem yapıldı mı?- Her olay daha sonra tahlil edilir, müdahale tarzları değerlendirilir, bu olayda da bu etütler yapılmıştır.

Haberin Devamı

BİR VALİNİN SAVUNMA İÇGÜDÜSÜYLE KONUŞMUYORUM

? Somut bir işlem yapıldı mı?- Netice itibarıyla yaptığımız işte aşırılığımız yok ama bir kız çocuğuna bir kere vurursanız bu toplum nazarında ne kadar fazla kamuoyu oluşturabiliyor, o halde ‘dikkat’ dediğimiz budur. Gençlerimiz de, ifade hürriyetlerini sonuna kadar kullansınlar, biz demokrat bir ülke yaratmak için uğraşıyoruz. Sözünü herkes söylesin ama saygı ve kurallar çerçevesinde. Bir şey söyleyeceksen polisle karşı karşıya gelmene gerek var mı, yolun kenarında ne kadar geniş toplanırsan toplan ama yolu kapatma, yolda araçlara engel olma, yayalara, sürücülere zarar verme, bunları yaptığın vakit polisin başının tacısın. Bir valinin savunma içgüdüsü içinde bunu söylemiyorum. Biz yanlışımız olduğu vakit bu yanlışımızı açıklıkla ifade edebilecek ve özür dileyebilecek bir idarecilik yapacağız. ? Bugüne kadar özür dileyecek bir noktaya geldiniz mi peki?- Bunu istanbulluların değerlendirmesi lazım. ? Vicdanınızla baş başa kaldığınızda, keşke yapmasaydım dediğiniz bir durum oldu mu?- Böyle bir pişmanlığım yok. ? Valiliğiniz boyunca oldu mu? - Hiç kimse kendini sütten çıkmış ak kaşık gibi göremez. Mutlaka benim eksiğim de kusurum da olmuştur. Ama kendi vicdanımda aldığım kararlarda yanlış yaptığıma inandığım, akşam başımı yastığa koyduğum vakit beni kara kara düşündürecek yanlışım olmamıştır.

Haberin Devamı

EMEKLİLİĞİNDE NEY ÜFLEMEK İSTİYOR

 Damak tadıma düşkünümd

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!