OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 20, 2002 00:00
Orhan Pamuk'un 100 bin basılan ve kendi ifadesiyle ilk güncel politik romanı olan "Kar" çıktı. Pamuk Hürriyet'in sorularını yanıtladı.Kar’la birlikte yeniden o tartışma: Edebiyatın reklamı olur mu?Bir insan bu kadar mı ÅŸanslı olur? Sen yazar ol, tut kar üzerine bir kitap yaz ve 15 yılda bir tekrarlayan kar felaketi senin kitabı yazdığın yıla ve piyasa çıkaracağın aya denk düşsün...Bu da iÅŸin ilahi pazarlaması!Dünyaca ünlü yazarımızın yukarıdan yardım aldığı kesin. Ama o kadarla da sınırlı deÄŸil...Orhan Pamuk bunu hep yapıyor. Yeni Hayat'tan bu yana da, üç yılda bir her kitabının çıkışında, her defasında giderek artan bir dozda bu tartışma yeniden gündeme geliyor:Edebiyatın reklamı olur mu?Ä°ÅŸte biz bu göbek sayfada Kar romanının pazarlamasında fikir kimden çıktı, nasıl uygulandı, yayınevi ne diyor, reklam ÅŸirketi ne diyor size bunları göstermek istedik.Tabii bir de kitabın yazarı Orhan Pamuk var.Ona da Kar'a dair merak ettiÄŸimiz ÅŸeyleri sorduk...Bu arada Kar onun yazdığı ilk siyasi roman, Kars'ta geçiyor. Türbanlıları, siyasi islamcıları, eski solcu ÅŸair Ka'nın duyguları ve Kars kentine atfedilen özellikleriyle epeyce tartışma yaratacaÄŸa benziyor. Ama ben yine de en çok tartışmayı pazarlama konusunda bekliyorum...Bire ona oynadım ona göre!Bütün romanlarınızı planlayarak mı yazıyorsunuz, bir duygu yakalayıp üzerine mi gidiyorsunuz? Yoksa var olan sorunları ortaya koyabilmek için anlatılacak bir ÅŸeylerin peÅŸine mi düşüyorsunuz?- Ä°kisi birlikte. ‘‘Benim Adım Kırmızı’’da olduÄŸu gibi var olan bir konu olabilir ya da bu son romanım ‘‘Kar’’da olduÄŸu gibi Türkiye'nin siyasi çatışmaları olabilir. Ama o duygu dediÄŸiniz ÅŸey olmadan da, kitaba giremiyorum. O duygudan ben, bir atmosfer, ÅŸiirsel bir ÅŸey, kendime benzeyen bir adam anlıyorum. Ve onu bütün olayların ortasına yerleÅŸtiriyorum. Her kitapta kendime benzeyen bir adam vardır. Bu son romanımın karakteri Ka gibi...Yani o hafif yeteneksiz ÅŸair Ka'yı kendinizle mi özdeÅŸleÅŸtiriyorsunuz!- Ka'nın hafif yeteneksiz olduÄŸunu düşünmüyorum. Onun yeteneÄŸinin anlaşılmadığını düşünüyorum! Ka benim ünlü olmamış halim. Ãœnlü olmasaydım, ki ün rastlantısal bir ÅŸeydir, daha zor anlaşılır kitaplar yazsaydım, medya patlaması ünüme hizmet etmeseydi, ya da ilk gençlik yıllarımda düşündüğüm gibi ÅŸair kalmakta ısrar etseydim, Ka gibi biri olurdum... Kızgııın, öfkeliii, sinirliii, hüzünlüüü ve yalnız! Bende olan bazı baÅŸka itici özellikler de var onda...Ne gibi yani?- Başına kötülükler gelebileceÄŸini düşünüp, küçük hesaplar yapıyor. Kendini sevdirmek istiyor ama sonra kararsızlıklar çekiyor. Öfkelenip bir ÅŸeyler yapıyor, sonra piÅŸman oluyor. Korkuyor. KorktuÄŸundan da korkuyor! O sadece bir kenara çekilip kendi odasında mutlu olmak istiyor! Bunlar benim özelliklerim...Bu ‘‘Kar’’ romanının sebebi hikmeti nedir?- Bir roman, tek bir düşünceden deÄŸil, pek çok düşünceden çıkar! Bir kere yıllarca içimde ÅŸu yer etmiÅŸti: ‘‘Efendim. Orhan, postmoderndir. Memleketin sorunlarından kaçar. Hayali çaÄŸlarda geçen hayali romanlar yazar. Zaten adamın Türkiye gerçeÄŸinden haberi yok. O, NiÅŸantaÅŸlı muhallebi çocuÄŸu burjuva Orhan!’’ Ne yalan söyleyeyim, bu romanda da kendimi NiÅŸantaÅŸlı burjuva Orhan'dan baÅŸka birine çevirmedim, Ka da NiÅŸantaÅŸlı bir kahraman ama elimden geldiÄŸi kadar, ülkem ve siyasi durumları hakkında ne düşünüyorsam yazayım istedim! Bir de ÅŸu fikir vardı: Bir adam artık hiçbir siyasi fikre inanmıyor. Eskiden inandığı solculuÄŸu da çok fazla önemsemiyor. Fakat Türkiye'de bir taÅŸra kentinde, siyasete fazla fazla inanan solcular, saÄŸcılar ve siyasal islamcılarla yanyana düşüyor ama onun aklı fikri oradaki eski bir tüfeÄŸin kızını tavlamakta! Artık baÅŸka da inandığı bir ÅŸey yok...Siz öyle biri miydiniz?- Keskin solcu hiç olmadım. Kendimi, kültürle, siyasetin insanı hapse götürecek ürkütücü isteklerinden hep korudum. Kaçtım. Ama Ka gibi birini anlatmak istiyordum. Siyasetin taleplerine geçmiÅŸte heyecanla koÅŸmuÅŸ, ama bugün aÅŸkın ve bireysel mutluluÄŸun taleplerinin peÅŸinde koÅŸmayı tercih ediyor. Herkes memleketi kurtarmayı düşünürken, o sevdiÄŸi kızla bir odaya kapanıp seviÅŸmeyi düşünüyor! Bir taraftan vicdan azabı çekiyor ama ötekilerden daha önemli bir deÄŸere sahip olduÄŸunun da farkında. Nitekim benzer bir hikaye de romanımda var.Bu kitabı kızınıza ithaf etmenizin özel bir sebebi var mı? Ya hayatınızdaki en baskın kadın olarak ‘‘Bundan sonrakileri de banaa ithaf edeceksin baba!’’ derse, ne yaparsınız?- Zaten öyle söyledi. Hiç kimsenin beni bu kadar çantada keklik görmesini istemem. Çok sevdiÄŸim kızımın bile! Ama o ne derse hoÅŸuma gidiyor...Bu romanın yazılış süreci olarak öncekilerden bir farkı var mı?- Yok. Üç seneden dört ay eksik. Ama diÄŸer bütün kitaplarımın içerisinde en çok konu dışına çıkıp, sonra kendimi tekrar konuya çektiÄŸim, yani vakit kaybettiÄŸim kitaptır. Nedense, içimde bir ses hep hiciv yapmama yol açıyordu. Belki de bu yüzden bir daha siyasal roman yazmam diyorum. Hiciv, insanın bir ÅŸeylerle kolay alay edebilmesi. Evet, eÄŸlenceli, okur da tavlayabilirsiniz ama çok da çabuk tadı kaçabilecek bir ÅŸey. Bu yüzden çok yazdım, çok çıkardım.Neden Kars diye sormam gerekiyor mu?- Kısaca anlatırsam, farklı siyasi görüşe sahip insanları bir ÅŸehirde topla. Kar yaÄŸsın, bu ÅŸehir Türkiye'den kopsun onlar aralarında savaÅŸsınlar ve birbirlerini boÄŸazlasınlar...Ä°yi de neden mesela AÄŸrı deÄŸil!- 28 yıl evvel Kars'a kendi kendime gitmiÅŸ, çok beÄŸenmiÅŸtim. Vatanımı görmeliyim diye bir arkadaşımla Türkiye'yi geziyordum. Bu romanı nerede geçirebilirim diye düşünürken, aklıma Kars geldi. Oraya ilk gidiÅŸimde iÅŸ neredeyse protokola bindi, Refah Partisi'nden Hadep'e kadar parti parti dolaÅŸtım, aklınıza neresi gelirse gittim. Her gidiÅŸimde videoyla çekim yaptım, fotoÄŸraflar çektim, pek çok ses kaseti doldurdum. Bir röportajcının ‘‘yırtıklığı’’ nedir onu da anladım! Sanki o teyp benim her yerimi saklıyordu, onun arkasına gizlenip herkese herÅŸeyi sorma hakkım var gibi geliyordu. Sonra o kayıtların hepsini Ä°stanbul'a getirip izleyip, dinliyordum. Bana bir çeÅŸit güven veriyordu... Kars'a giderken kendinizi nasıl hissediyordunuz? a) sevinerek gidiyordum b) nereden çıkardım başıma bu romanı diyordum- Bu iki duygu da vardı! AkÅŸam yatarken ‘‘Hayır gitmek istemiyorum’’ diyordum. Sabah, ‘‘İyi ki yola çıktım’’ diye düşünüyordum. Oraya varınca da sevinçten çocuklar gibi ayaklarımı yere vuruyordum. Ama sonra öyle bir an geliyordu ki kendimi orada çok yalnız hissediyordum. Bir çeÅŸit depresyona giriyor, koÅŸa koÅŸa otelime gidip uyuyordum. Hatta yanıma Proust'un Türkçelerini almıştım. Oradaki yoksulluk, imkansızlık, olanaksızlık ve insanların durmadan bana bunları anlatması o kadar ağır geliyordu ki Proust'un Paris aristokratlarını okuma ihtiyacı hissediyordum. Tam anlamıyla kaçış edebiyatı yani...Kendi romanının pazarlamasını en iyi ÅŸekilde yapabilecek olan o romanın bizzat yazarı mıdır?- Benim Amerika'daki ajanım öyle der.Size pazarlamacı-romancı denmesi sinirinizi bozmuyor mu?- Böyle ÅŸeyler beni kızdırmaz gocundurmaz. Ama bir yazar, kitaplardan ve edebiyattan söz ederken pazarlama ve tanıtım gibi kelimeleri kitap dünyasının hakettiÄŸinden fazla kullanmaya baÅŸladıysa... Bu aslında onun mevcut kitap dünyasıyla, okumakla yazmakla sorunlu bir iliÅŸkisi olduÄŸunu gösterir. Çok satmak gibi sorunları olduÄŸunu düşündürür.Sizin çok satmak gibi sorununuz yok mu?- Benimkiler zaten çok satıyor!Bu kitabınızı da uluslararası arenaya çıkaracak mısınız?- Tabii ki. ‘‘Benim Adım Kırmızı’’ 17 dile çevrildi ve hepsinde baÅŸarılı oluyor. Bu kitap da uluslararası arenaya çıkacak. Ben istemesem de. Ve orada da aslanlar gibi koÅŸturacak!ÊParanoyak olduÄŸunuz söylenebilir mi?- Evet paranoyağım ama bu insanların hakettiÄŸimden daha fazla bana saldırdığı gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmiyor. Bu paranoya deÄŸil, gerçek! Peki aÅŸk ve seviÅŸme anlamında karın özel bir yeri var mıdır?- Dışarıda kar yaÄŸdığını bilirseniz, elbette içeride birine sarılmak daha güzeldir... Ä°nsana mutluluk verir.Bekletilmek Ka gibi sizin için de aÅŸk acısıyla eÅŸ deÄŸer mi?- AÅŸk acısının en kuvvetli yanı yokluksa, buna koÅŸut diÄŸer en büyük aÅŸk acısı da bekletilmektir! Birine randevu veriyorsunuz, sizin için çok deÄŸerli. Aşıksınız. Acaba ne olacak beni bırakacak mı endiÅŸeleri taşıdığınız biri. BeÅŸte geleceÄŸini söylüyor. Saat beÅŸi beÅŸ geçiyor, on geçiyor, yirmi geçiyor. Hala gelmemesi bana korkunç acılar veren bir durumdur! Karnım aÄŸrır... Biraz sonra içimdeki paranoyak Orhan da daha derin bir ÅŸeyler olduÄŸunu söyler. AÅŸkla paranoya arasında da bir iliÅŸki olduÄŸunu düşünüyorum...Kadınlar mı erkekler mi daha çok sevecek bu romanı?- Kadınların sevmesini isterim, erkeklerin de berbat etmesinden korkarım...Nesli tükenen adamlardan biri olduÄŸunuzu düşünüyor musunuz?- Öyle görülmek hoÅŸuma giderdi. Ama neslim tükenmez. Daha çok yaÅŸamayı ve daha çok roman yazmayı planlıyorum....Ä°LK VE SON POLÄ°TÄ°K ROMANIMKar, ilk güncel politik romanım. Ama kesinlikle bir daha politik roman yazmam. Çünkü edebi yanının deÄŸil, siyasi yanının öne çıkarılacağını ve yaptığım harika edebi buluÅŸların farkına varılmayacağını düşünüyorum.MÃœZMÄ°N MUHALÄ°FLERÄ°M YÄ°NE ELEÅžTÄ°RECEKBir kere, her zaman yaptıkları gibi çok sattığı için. Medyaya çıktığım için. Reklamının yapılmasına sinirlenecekler, niye televizyona çıkıyorsun diyecekler. Müzmin muhaliflerin ortak yanlarından biri de, ne yazık ki kitaplarımı okumamaları! Güncel olması belki kitabı onlara okutur. Ama bu sefer de cımbızla ayıklanmış sloganlarına takılacaklar...Romanın, Kars Kalesi’nde tuÄŸla olarak kullanılma ihtimali yokHangi akla hizmet bir kitabı 100 bin bastınız?- Biz bunu hep yapıyoruz! ‘‘Benim Adım Kırmızı’’nın da ilk baskısını 50 bin yapmıştık. Ve ne oldu? Çok kısa bir sürede 100 binin üstüne çıkmak zorunda kaldık. ‘‘Yeni Hayat’’ta da benzer bir durumla karşılaÅŸtık. Eee bu sefer de namımız yürüsün diye, 100 bin bastık! Dünya çapında bir yazara bu baskı sayısı yakışmaz da kime yakışır!B planınız nedir? Satmazsa ne yapmayı düşünüyorsunuz?- ‘‘Karlaaar düşeeer... Düşer, düşer aÄŸlarıııım’’ ÅŸarkısını hep bir ağızdan söyler ve Kars Kalesi'nin restorasyonunda kitabı ‘‘tuÄŸla’’ olarak kullanırız! Espri bir yana, böyle bir olasılık yok. Varsa da Orhan Pamuk'a feda olsun...Seka'nın hurda kağıt alış fiyatıyla bir kitabın maliyeti arasındaki fark ne kadar? 100 bin bastınız, 20 bin sattınız diyelim; zararınız ne kadar olur? Bunu Türk halkına gösterebilir misiniz?- 100 bin basılan bir kitabın 20 bin satması durumunda ortaya çıkacak zararı isterseniz, Türk halkına hiç göstermeyelim! Çok üzülürler. Bu arada Seka'ya hiç kitap satmadık, satacağımızı da sanmıyoruz!Bu kadar maliyeti üstlenebilmeniz mümkün mü? Orhan Pamuk cepten para veriyor olmasın!- EndiÅŸe etmeyin. Böyle bir ihtimal söz konusu deÄŸil! Zaten ilk iki gün içinde 50 bin kitabı dağıttık. Kaldı ki, Ä°letiÅŸim'in fikri, zikri ve mali kapasitesi bunun üzerinden gelir.Bu pazarlama yöntemlerini kim icad ediyor? a) Siz, yani Ä°letiÅŸim b) Profesyonel bir ajans ya da pazarlama ÅŸirketi c)Bizzat yazar Orhan Pamuk- D şıkkı: Hepsi! Kampanyamızın amacını elbette yayınevimiz belirledi. Tabii ki Orhan Pamuk da fikrini ve onayını belirtti. Daha önemlisi, reklamcı dostlarımızın büyük desteÄŸini aldık. Kampanyayı Ultra Ajans yürüttü. Serdar Erener'in gönüllü katkıları oldu. Ama kampanyamızın bütçesi yarattığı gürültüye oranla epey mütevazı gerçekleÅŸti. Tüm bunlar, reklamcı dostlarımızın kültür kıyağı olarak kabul edilmeli. EmeÄŸi geçen herkese teÅŸekkürü borç biliriz!SERDAR ERENER (Reklamevi)Reklam dandik ÅŸeyleri güzel gösterme sanatı deÄŸilReklamın parlak çocuÄŸuyla edebiyatın parlak çocuÄŸu nasıl buluÅŸtu? Hangi vesileyle?- Ölmeden önce, yeteneÄŸine, yaptıklarına hayranlık duyduÄŸum herkesle iÅŸ yapmak istiyorum! Aklımın erdiÄŸi, o insanların da beni içinde görmek istediÄŸi her iÅŸte, arsızca olmak istiyorum. Allahtan sayıları az! Orhan da bunlardan biri! Bir kitap çıkarıyoruz biz, bir fotoÄŸraf kitabı. Ve ben Orhan'dan bu kitaba bir önsöz yazmasını rica ettim. BuluÅŸtuk. Kitabımızı beÄŸendi, tamam yazarım dedi. Biz, resmi olarak bu iÅŸin içine medya ÅŸirketimiz Media Edge nedeniyle girdik. Kampanyada hangi medyayı kullanmak gerektiÄŸi bize soruldu, tavsiyede bulunduk. Çok da iyi bir indirim saÄŸladık.Orhan Pamuk ÅŸimdiye kadar kendisini pazarlama yöntemleriyle sattıran bir yazar olmakla suçlanıyordu. Åžimdi pazarlama aÅŸamasını daha da ileri götürüyorsunuz. Ters tepki yaratabilir mi?- Vallaha, geçen sefer ne kadar ters tepki yarattıysa, o kadar yaratır! Yetenekli insanlar, içlerindeki ‘‘nemodan’’, yani varoluÅŸun hiçliÄŸi duygusundan yaptıkları büyük iÅŸlerle kurtulurlar. ‘‘Ne kadar az insan anlarsa beni, o kadar iyi olur’’ diyenler çapsızlar ve ukalalardır! Büyük yetenekler, en kötü ihtimalle bir yüzyıl sonra anlaşılacaklarını düşünürler...Radyolarda kitaptan pasaj okumayı kim akıl etti?- Biz. Orhan da beÄŸendi fikri. Hakkı da uygun buldu. Orhan'la stüdyoya girdik, çok eÄŸlendi. İçindeki tiyatrocuyu keÅŸfettiÄŸini söyledi! Okuması tabii ki profesyonellikten uzak, tam da bu yüzden iyi oldu ya. Hiç reji vermedik. O da aşırı zeki her insan gibi, söyleneni hemen anladı ve yaptı.Tüm bunları parasız yaptığınız doÄŸru mu?- Evet. Benim için bu iÅŸteki asıl kazanç, olaÄŸanüstü bir yetenekle iÅŸ yapmaktı!Otobüs duraklarında billboard'larda Orhan Pamuk'un kitap kapağı olacak. Sizce o edebiyatın Tarkan mı olmak istiyor?- Çoktan oldu zaten! Bir kaç hafta önce Ä°ngiliz Economist Dergisi'nde dünyada 2001 yılının en iyi dokuz edebiyat eseri arasında ‘‘Benim Adım Kırmızı’’ da vardı. Daha ne olsun?Pazarlama yöntemleriyle bir kitabı satın aldırabilirsiniz ama okutabilir misiniz acaba!- Reklam, insanlara dandik ÅŸeyleri güzel gösterme sanatı deÄŸil ki! Öyle olduÄŸunu sananlar yanılıyor. Reklam, iyi, faydalı ve güzel olan ÅŸeyleri insanların hayatlarına daha hızlı sokabilmek için bir araç. Bazen de güzel olan ÅŸeyleri, daha güzel algılamamıza sebep olabilir tabii. Adam BMW'sini almış, elaleme hava atıyor, her haftasonu yıkıyor... Ama kullanmıyorsa reklamcı ne yapsın? Orhan'ın kitaplarını iyi edebiyat okumak için deÄŸil de, bilgili gözükmek amacıyla çay takımlarının üzerindeki büfeye dizenler olabilir. Ama bu, Orhan'ın az okunduÄŸunu deÄŸil, nasıl büyük bir marka olduÄŸunu gösterir...HAKKI MISIRLIOÄžLU (Ultra Ajans)Orhan’ın deÄŸil Ka’nın reklamını yapıyoruzBir romanı televizyon reklamıyla tanıtmak sizin aklınıza mı geldi? Yoksa Orhan Pamuk mu rica etti? - Orhan, zeki bir adam. Birilerinin onun yerine düşünmesi gerekmiyor. Ä°kimizin aklına birden geldi. Rica deÄŸil yani. Gerçi, ilk hareket noktamız sinemaydı. Yaptığımız reklam filmi, sinema filmlerinden önce gösterilecekti. Birden böyle bir ÅŸey çıktı. ‘‘Benim Adım Kırmızı’’da da birlikte çalıştık. Ä°letiÅŸim'in ‘‘çekingenliÄŸi’’ yüzünden yaptığımız kampanya biraz ilan tadında kaldı. Nedir ‘‘ilan’’la ‘‘reklam’’ arasındaki fark; ikisinde de para ödüyorsunuz ama reklam, zekanın daha fazla devreye sokulduÄŸu ilandır! Bir yazar, televizyon reklamına çıkmayı kabul ettiyse, daha agresif olması gerekmez mi? Yoksa siz Orhan Pamuk'a mahçup bir imaj mı belirlediniz?- Orhan'ın deÄŸil, kitabın reklamını yapıyoruz biz. Ve oradaki Ka karakteri mahçup bir karakter. Yani filmde ve kitabın kapağında görülen adamın Orhan Pamuk olduÄŸunu sadece biz biliyoruz. Çok da belirgin bir tip deÄŸil. Pekala Ka da olabilir! Benim reklamda önceliÄŸim Ka, Orhan deÄŸil. Zaten Orhan'ın da çok mahçup olduÄŸu söylenemez. Hem mahçup hem de saldırgan biri Orhan Pamuk! Ben kitap kapaklarında yaÅŸayanların yüzlerini, cisimlerini göstermekten yana deÄŸilim. Ama Kar kitabı farklı. Kapaktaki, eski solcu ÅŸair Ka. Ve Ka'nın kiÅŸiliÄŸinde Orhan ne kadar varsa, kitap kapağındaki fotoÄŸraflarda da ancak o kadar var! Biraz gizli yani.Kitap kapaklarınızda bir konsept bütünlüğü var mı?- Pazarlama açısından görsel bütünlüğü hesaba katmak gerekiyor. Kar'daki harf karakterleri, ‘‘Benim Adım Kırmızı’’yı çaÄŸrıştırıyor. Ve yazardan çok kitabın öne çıkması gerekiyor. Anlaşılması zor olduÄŸu iddia edilen bir yazarın kitap kapağını nasıl cisimleÅŸtiriyorsunuz?- Ben Orhan'ın yazdıklarının anlaşılması zor olduÄŸunu düşünmüyorum ki! Türkiye'de okuma alışkanlığı pek geliÅŸmemiÅŸ, böyle bir sorun var, bir ÅŸeye emek vermek zul geliyor bazı insanlara. Bir de tabii anti-Orhan'cılar var. Åžu ya da bu nedenle ondan hoÅŸlanmıyorlar...Â
button