OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 26, 2003 00:00
Huzurlarınızda Doç. Dr. Cem Yalçın Yıldırım. Kendisi Boğaziçili bir öğretim üyesi. Geçtiğimiz günlerde çok acayip bir şey yaptı, Amerikalı meslektaşı Prof. Dr. Dan Goldston'la birlikte 300 yıldır insanlığın çözemediği asal sayıların dağılımına ışık tuttu. Şimdi sana ne diyeceksiniz. Lütfen deyin. Dediniz mi? Evet, bana ne. Ama öyle değil işte! Bu mesele, asal sayılarla çok alakam olmasa da beni ilgilendiriyor. Aslında beni matematikçiler ilgilendiriyor. Bu adamlar, kadınlar ne yiyor ne içiyor, nasıl yaşıyor? Aynı gezegendeyiz ama onlar tamamen başka şeylere kafa yoruyor. Resmen insanlığa meydan okuyor. Bunlardan birinin Türk olması işi daha güzelleştiriyor. Evet anladınız sorular başlıyor...Siz bu kötü yola nasıl düştünüz!- En iyi bunu yapabileceğimi hissettim. Başka şeyleri bu kadar iyi yapamıyordum!Oldum olası sayılarla aranız iyi miydi? Yani ileride bir matematikçi olacağınız belli miydi?- Gezgin olmak istiyordum aslında. Küçükken elimden düşürmediğim kitap Büyük Atlas'tı. Hiç bakmadan dünya haritasını çizebiliyordum, bütün kıtaları, bütün ülkeleri, girintileri, çıkıntıları sular seller gibi biliyordum...Gezgin olmayı hayal eden biri neden gider matematikçi olur?- Çünkü matematikçi olmak da en az gezgin olmak kadar heyecan verici! Matematik de keşif gerektiriyor, yani eğlenceli. Bir de evrensel. Müzik gibi...MATEMATİK BÜYÜLÜ BİR ŞEYBabanızın Prof. Cemal Yıldırım olması, matematiksel düşünme üzerine kitaplar yazması, farkında olmadan geleceğinizi şekillendirmiş olabilir mi?- Yok, matematik benim kendi tercihim. Ama tabii ki yetiştiğim ortamın mutlaka etkisi olmuştur. Babam, güzel plaklar ve kitaplar alan bir adamdı. Onları dinleyip dinlemediğimizi, okuyup okumadığımızı oyunlu bir şekilde kontrol ederdi. Yani kardeşimin ve benim eğitimimle ilgiliydi. Mutlu bir çocukluk benimki. ODTÜ'de geçti, orada lojmanlarda otururduk. Kilometrelerce kırlarda yürürdüm, gezgin olacağım ya! Ama matematikle de hep ilgiliydim. Hatta o yıllarda kütüphanede bir kitap görüp, heyecanlanıp almıştım. Şu an ilgilendiğim konunun kitabı. Hálá referans olarak kullanıyorum: Hardey ve Wright'ın 1940'larda yazmış olduğu An Introduction to the Theory of Numbers.Küçük bir çocuğu o kitabın nesi heyecanlandırabilir ki?- İçindeki formüller! Gizemli ve hoş geliyordu. Bir tanesini anladığınız zaman sanki bilginiz artıyormuş gibi. Bir de tabii küçük yaşta şunu keşfettim: Matematik bilgisi mutlak bir bilgi. Yani doğrular değişmiyor. Bundan 2500 yıl önce ispatlanmış bir şey, bugün hálá doğru. Ama aynı şey fizik, kimya, biyoloji için geçerli değil. Mutlak bir doğru yok, zamana göre kuramlar değişebiliyor. Eskinin doğru saydığı şeyler, bugün çok doğru sayılmayabiliyor. Matematik bu yüzden büyülü ya. Kendine göre bir armonisi, estetiği, güzelliği var. Değişmiyor, var olanların üzerine inşaat devam ediyor. Fen Lisesi yıllarınızı gururla mı hatırlıyorsunuz yoksa o yılları buruk bir tebessümle mi anıyorsunuz?- Burukluk ne kelime! Ailem Ankara'daydı ama ben yatılıydım. Tamamen özgürüm ya, bayılıyordum okulda kalmaya. Hafta sonları evci çıkıyordum. Yatılı olmayanlara biz acıyarak bakardık. Kendimizi daha gelişmiş ve özgür hissederdik...TOSBİKLERDEN DEĞİLDİMİnek olarak adlandırılan öğrencilerden biri miydiniz?- Biz inek demezdik, tostos ya da tosbik derdik! O tosbiklerden biri değildim. Çok uslu ve efendi bir öğrenci olduğumu da söyleyemeyeceğim! Coğrafyam, beden eğitimim, bir de Amerika'da doğduğum için İngilizcem iyiydi. Bir de tabii matematiğim. Gerisi idare ederdi.O korkunç havuz problemleri vardır ya, siz onları cırt diye çözenlerden miydiniz?- Genellikle. Ama bazılarında da takılıp kalır insan. Kafada blok oluşur!Matematik söz konusuysa insanların genelinde o blok oluşuyor! Sizin diğer insanlardan farkınız ne, sizde niye oluşmuyor?- Sevmek ve direnmek galiba. Bu işte yetenek çok fazla önemli değil. Tamam biraz zeka ve yetenek olsa fena olmaz ama esas olan dirençle üstüne gidip uğraşmak. Sıkılmamak. Zaten bir süre sonra eğlenceli oluyor.
Bulmaca çözmeye benziyor. Korkacak bir şey yok yani! Ben matematik öğrenmenin çok psikolojik bir şey olduğuna inanıyorum. Küçükken matematiği sevdiren biri olmayınca ve insan bir iki problemi çözemeyince, kendi kendine ‘‘Benim kafam matematiğe basmıyor!’’ idefiksi geliştiriyor. Bütün o formüller ürkütücü gelmeye başlıyor. İnsan bunları öğreneceğim de ne olacak diyor...Peki öğrenince ne oluyor!- Valla, Karlofça Antlaşması'nın maddelerini bilmekten bence daha faydalı! Mesela bizim bölümün öğrencilerinin hepsi, buradan mezun olunca matematikçi ya da matematik öğretmeni olmuyorlar ama matematiksel düşünmeyi öğreniyorlar. Bu da hayatın her alanında sağlam düşünebilmenizi sağlıyor. Siyasi tartışmalardan tutun, televizyondaki açık oturumlara kadar, kimin tutarlı olduğunu kimin de laf cambazlığı yapıp, tutarsız olduğunu gayet net görebiliyorsunuz. Fena mı?Matematiksel düşünme eşittir mantık mı demek...- Yok. Matematiksel düşünce çok da mantıksal bir şey değil, çünkü bir sürü irrasyonel öğeyi içeriyor. Bir bulmacayı çözerken ya da hayatın içinde bir sorunla boğuşurken, aklınıza küt diye bir şey geliyor değil mi, bir ampul yanıyor, matematikte de aynı. Çözerken mantığa başvurmuyorsunuz, serbest çağrışımla gidiyorsunuz. Ama problemi çözdükten sonra, oturup onu bir mantık sırasına göre yazıyorsunuz. Ki siz yaptığınızdan emin olun ve başkaları sizin ne yaptığınızı anlayabilsin.BEN BİR ARİTMETİKÇİYİMHayattaki problemleri çözerken de matematik alanında olduğu kadar başarılı mısınız?- Bilmiyorum. Ben şuna inanıyorum: Problem çözmenin bir yolu da problem yaratmamaktan geçiyor. Potansiyel problemleri görüp onlardan mümkün olduğu kadar uzak durmak. Ama tabii bunun matematikçilikle bir alakası yok...Sizin sıkıcı bir hayatınız mı var?- Zannetmiyorum. Yani ben sıkılmıyorum. Çok okuyorum, çok geziyorum. Ama izole bir hayat yaşadığım doğru. Yaptığım iş bunu gerektiriyor.Peki kendinizi yalnız hissetmiyor musunuz?- Mesleki açıdan Türkiye'de kendimi yalnız hissediyorum. Yaptığım şeyleri anlatabileceğim çok fazla insan yok. Çünkü tam olarak benim konularımda çalışan başka biri yok. Ben aritmetikçiyim. Ama Türkiye'ye izole bir hayat süreceğimi bilerek döndüm. Dezavantaj gibi görünen bu şeyi avantaja çevirebilirim dedim.Nasıl?- Tamamen kendime konsantre olarak, düşünerek, çalışarak. Bu ülkenin geçmişinde de bu konularla uğraşmış biri olmadığı için, siz ne yaparsanız yapın, en iyisi de en kötüsü de siz oluyorsunuz. Bir ekolün filizlenmesi olarak algılanabilir. Ben 10 yıl önce de Amerika'ya gidebilirdim, şimdi de. Ama burada kalıp yaptığım işlerde ilerlemek istiyorum.İlerliyorsunuz diyelim, kiminle paylaşıyorsunuz...- Cemil var arkadaşım! Sonra bölümden bazı arkadaşlarım var. İsterseniz Türkiye'de hiç kimseyle paylaşmadığım bir makalemi de sizinle paylaşayım! Yazmak iki senemi aldı...Sizin durumunuz da fena. Bir kadınla yemeğe gitseniz ve heyecanınızı paylaşmak için bu makaleyi masaya koysanız...- Demir tüccarları bir kadınla yemeğe gittiğinde masaya demir filizlerini mi koyuyor? Hayır. Benimki de aynı hesap. İnsanlarla değişik konularda da konuşabilirim. İyi de bu sizi ne kadar keser?- İletişim kurduğum her kadının matematikçi olmasını beklemiyorum!Pek çok insanın bir ömür boyu aklına bile getirmediği formüllerle, hipotezlerle aylarca yıllarca boğuşurken ‘‘Deli miyim ben? Ne yapıyorum!’’ hiç demiyor musunuz?- Artık değil. Doktora öğrencisiyken diyordum. Sanırım bütün doktora öğrencileri böyle bir evreden geçiyor. Ve direnenler yoluna devam ediyor.300 yıllık bir soruya cevap vermek insanlığa meydan okumaktırBir matematikçinin hayatı nasıl geçer? Ne yer ne içer?- 24 saatin 20 saati bazen çalışarak geçiyor. Bazen de hiç çalışmam. Şu saatte yatıp şu saatte kalkıp çalışan insanlar vardır ya, onlardan değilim. Sonra
yemek yapmayı severim. Akdenizli bir adamım, zeytinyağlı ve
balık takılırım...Pek az insanın aklının erdiÄŸi bir buluÅŸu gerçekleÅŸtirmek ne menem bir ÅŸeydir?- Benim iÅŸim bu. Zaten her buluÅŸ birkaç basit fikre dayanıyor. Büyütecek bir ÅŸey deÄŸil.Bir insan hayatını neden asal sayılara vakfeder?- Edebilir de etmeyebilir de. Benim hoÅŸuma gidiyor o yüzden uÄŸraşıyorum.YANKI UYANDIRDIGoldston'la Analitik Sayılar Teorisi alanında asal sayılarla ilgili yaptığınız çalışma kaç yılınızı aldı?- 99'dan beri uÄŸraşıyoruz. Åžimdiye kadar 3 makale yazdık. Bu yankı uyandıran son çalışma da 4'üncüsüydü. Belki de iddia edildiÄŸi kadar kuvvetli bir sonuç çıkmayacak. Henüz tamamlanmadı. Ãœzerinde çalışıyoruz. Bir konferansta ilan edildi, saÄŸolsun Ä°nternet aracılığıyla bütün dünyanın haberi oldu. Çalışmanın ne kadar önemli olduÄŸu henüz belli deÄŸil. Ama 300 yıldır insanların uÄŸraÅŸtığı bir meseleydi. Birkaç yüzyıldır birtakım geliÅŸmeler oluyor, bu da onlardan bir tanesi...Bu geliÅŸmeyi bana en basit nasıl anlatırsınız!- Asal sayılar 2, 3, 5, 7, 11, 13, 17, 19... diye gidiyor. Kendilerinden ve 1'den baÅŸka sayıya bölünmüyorlar. Ä°ÅŸte onların varlığından ilk olarak Yunan matematikçi Öklit söz ediyor. M.Ö 4. yüzyılda asal sayıların sonsuza kadar uzandığını ispat ediyor. Bu sayıların dağılımına iliÅŸkin ilk teorem de onun kitabında yer alıyor. Buraya kadar tamam mı? Ama 300 yıldır sorulan en uç soru ÅŸu: Aralarındaki fark 2 olan asal sayıların, sonsuza dek uzanıp uzanmadığı. Evet ya da hayır diyebilen yok! Tam 300 yıl geçti, insanlık hálá bu sorunun cevabını veremiyor.Ä°yi de bu neden bu kadar önemli?- Çünkü insanlar bu süre zarfında arabayı icat etti, sinemayı, uçağı, telefonu, radyoyu... Aya gitti. Atom bombasını yaptı. Dünyanın en ücra köşelerine bile keÅŸfi tamamladı. GidilmemiÅŸ bir santimetrekare bırakmadı. Bilgisayarlar geliÅŸtirdi, teknolojide inanılmaz ilerledi. Ama bu asal sayılar sorusunun cevabını hálá veremedi. Buna yanıt verebilmek resmen insanlığa meydan okumak...Peki siz bu yeni çalışmanızla bunu becerdiniz mi?- Yok canım!Peki neye ulaÅŸtınız?- Aralarındaki fark 2 kadar küçük olmasa da... Åžimdiye kadar bilinenden göreceli olarak daha az fark olan asal sayıların dizilerinin sonsuza dek varlığını ispatladık. Farkı ne kadar küçültürseniz o kadar önemli. Bizim yaptığımız da o. Ama bu çalışmanın sonucu birkaç ay içinde belli olacak.SAYILAR TEORÄ°SÄ°Bütün bunların insanlığa faydası ne olacak?- Onu önceden kestirmek mümkün deÄŸil. Belki hiçbir faydası yok. Belki de çok var. Banka ÅŸifreleri filan mı...- Olabilir. Sayılar teorisi ÅŸifrelerde kullanılıyor. Ama söylüyorum bir matematikçi açısından bu daha çok bir meydan okuma. Yüzyıllar boyunca bir sürü adam denedi bunu çözemedi, böyle bir gizemi var...Â
button