Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2010 00:00
Safranbolu’dan Mardin’e Cumalıkızık’tan Edirne’ye Türkiye’nin her yerinde onlarca koruma ve kurtarma projesinin ardındaki kurum olan ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) artık 20 yaşında. Kurumun televizyonlarda gazetelerde pek görmediğiniz, esprili başkanı Pof. Dr. Metin Sözen’in birikimi ise 50 yıllık. Sözen, kurumun bir tutkal gibi yereli, devleti, özeli ve STK’ları birleştirerek 20 yılda 100’e yakın tarihi kenti nasıl ayağa kaldırdıklarını anlattı
ÇEKÜL nasıl olup da bu kadar çok işi başardı?
- Biz işi öncelikle kent odaklı olarak götürdük. Üç sözcükle başladık: Doğa ve kültürle varız. Doğanı tükettiğin zaman üzerinde yaratılmış kültürü de diri tutamazsın; toprağın altındaki ve üstündekini buluşturamazsın, dedik. Her ölçekte koruma, dedik. Önce bir eve, sokağa, mahalleye, kente, havzaya, sonra da bölgeye ve bölgelerarası işbirliğine yöneldik. Bu yıl da sınır ötesine taştık. Mesela Halep’le Antep; Trablus ile Bursa, Bursa ile Saraybosna gibi dayanışma örneklerine başladık.
Yani sürekli birlikte çalışmayı mı teşvik ediyorsunuz?- Evet, siyasi bir ayrım asla yapmadık. Ben, çalıştığımız belediye başkanlarının hangi partiden olduğuna bakmıyorum. Her ölçekte tasarım ve örgütlenmeyi getirdik. Antep’te sistemin bütün öğeleri oturduğu için oraya bir merkez kuruyoruz. Orada uzman kadroları yetişti o Maraş’a yardım ediyor, Mardin’in gelişmiş bir tarafı Antep’e yardım ediyor. Bütün kentlerde anıtsal ağacına kadar kent envanteri yaptık. Kent müzeleriyle halkın kendi varlığını kendisine tanıttık.
Siz onları harekete geçiriyorsunuz aslında.
- İlk ivmeyi biz veriyoruz, sonra kendileri devam ediyorlar. 50 yılda bugün artık hiçbiri kalmayacak şeylerin tekrar hayata girdiğini göreceksiniz. Şu anda Mardin’de bütün yanlış binaların briketli ekleri çıkıyor, yüzlerce binanın yıkımı başladı. Yeni Mardin denilen kısımda her yer temizleniyor sokaklar iyileştiriliyor, telefonlar telleri yer altına alınıyor. Binalar, her birine işlev verilerek turizmde kullanılabilir hale geliyor. Esnafın yüzü güldü. Uçak yoktu uçak koydurttuk, havaalanı yapmak zorunda kaldılar.
Yani köklü bir değişim bu... - Evet, Antep’e gidin bakın, Antep şu anda herkesin imrendiği kent oldu. Terk edilmiş sokaklar mahalleler ayağa kalktı binaların hepsine işlev verildi. Kalesinin içi, toprak dolu mahzenleri müze oldu. Hendekler çıktı, çevresi aydınlandı, tarihi merkez ve yeni merkez birbirine bağlanmaya başladı. Makro ölçeğe bakıp mikro ölçekte sonuç alarak işi götürüyoruz.
Birlikte çalıştıklarınızı nasıl motive ediyorsunuz?
- Siz başardınız, diyoruz. Evlerin yüzü bizim, içi sizindir diyoruz. Birden bire insanlar kendi sokaklarında farklı yaşamaya başladılar. İçinde kendileri oturuyorlar. Koca koca mahalleler ayağa kalktı. Bursa’da eskiden kaleyi göremezdiniz. Bursa çarşısını ayağa kaldırdık gece gündüz aydınlandı. Bu bir ekonomik program.
Birlikte çalışacağınız kişileri nasıl belirliyorsunuz?
- ÇEKÜL kurulurken insan envanteri yaptık. Bir kentte 2,5 insan varsa biz o kentte korumayı başlatabiliriz, peki buçuğu nereden çıkıyor? Buçuğu gitse, 2 kişi çıksa biz yine bu işi yaparız. Yani böyle kadrolarla yapıyoruz, 24 saat görev alıyorlar. Gelip giden insanlardan merdivenlerimiz eridi. Yaşamım boyunca anonimleştirme meselesini her şeyin temeli olarak aldım. Heykelimi yapmaya kalkıyorlar, sokağa adımı veriyorlar. Yanlış bir iş. Çünkü anonimleştireceksiniz işi. Kişiye dönük olmaz. O zaman partilere dönersiniz.
En aklınızda kalan proje hangisi oldu? - 1975’te arkadaşlarımızla beraber Safranbolu’da çalıştık. O zaman otel yoktu, şimdi turistten geçilmiyor. ‘Korumanın Başkenti Safranbolu’ deyince bir sinerji elde edildi. Arkasından dünya mirasına girdi.
Bütün projeleriniz kolay olmadı herhalde, sizi en çok zorlayan ne oldu?- Gaziantep’te Bakırcılar çarşısından başladık. Çarşıya gittiğimizde “Zaten beş kuruş kazanıyoruz, sen şimdi burada uzun sürecek bir inşaata gireceksin ondan da olacağız” dediler. Sabredin filan diyorum ama bazen de çok sertleşiyorum. Yedi kilometrelik çarşıyı sekiz ayda bitirdik. Saat dörtte kimse kalmayan çarşıda 24 saat insan var. Orada üç tane menfi adam var. Zaten onlar muhakkak vardır, onları çiçek gibi yakalayacaksınız. “Bak, bu dükkandan seni çıkarırım, hep itiraz eden sensin, bu kadar kişinin hayatı değişti, bu kadar kişiyi senin ayağına getirdim sinek avlıyordunuz lan” dedim. Sonra “Bir şey demedik hocam” dedi.
Bunlara para bulmak büyük iş ama siz çok basitmiş gibi anlatıyorsunuz...- Kültür Bakanlığı fonlarıyla bir şey yapmak çok zor. Bir yere diyoruz ki “Ey ahali biz evinizin dış yüzeylerini temizleyeceğiz, bir metrekarelik boyasını da siz alın. O da bir lira! Maksat, içinde olmalarını sağlamak. Oranın halkı, oradan yetişmiş zenginler, ticaret odası çıkıyor; biri ben buna badana veririm, biri ben bunun işçilik ücretinin bir kısmını veririm diyor. Bu olunca valilik ve kaymakamlık da, ben de şuradan katılayım diyor. Kültür Bakanlığı da diyor ki, ben de proje yardımını tarihi kentlere yapıyorum. Böylece imece oluşuyor. Ama ihale sistemi yapsak bunların hiçbirini yapamazdık.
ÇEKÜL VAKFI1975 yılında Safranbolu’dan yükseldi ilk ışık. Prof. Dr. Metin Sözen, akademisyenleri, yazarları - çizerleri, sanatçıları ve bilim insanlarını bu güzel beldenin gizlerini çözmeye ve birlikte korumaya davet etti. Safranbolu halkı kentine ve kültürüne sahip çıkmanın önemini hissetti ve Safranbolu ‘korumanın başkenti’ olarak anılmaya başladı. Aynı yıl; yani 1975’te Muğla’da da meşale alevlendi. Ardından Kastamonu, Kütahya, Bursa... ÇEKÜL Vakfı 1990’da kuruldu. ‘7 Ağaç Ormanları’ ve ‘7 Bölge 7 Kent Projesi’ gibi çalışmalarla 2000’lere yaklaşırken Anadolu’nun her köşesindeki varlığı kalıcı ve etkindi ÇEKÜL’ün.
Bİ’ŞEY YAPMALI
Birlikte 20 yıl sergisi ÇEKÜL’ün 20’nci yaşı vakfın Beyoğlu Ekrem Tur Sokak No:8’deki binasında 28 Aralık Salı saat 18.00’de açılacak ‘Birlikte 20 Yıl’ sergisi ve sokak etkinlikleriyle kutlanacak. Vakfın işbirliği yaptıkları kurumları da içeren 20 yıllık tarihi kitabı da o gün çıkacak. Sergi 18 Ocak’a kadar açık kalacak.
O DA BİR YEŞİL
Çevreyi değil kendimizi yok ediyoruz
DENİZ TÜRKALİ (oyuncu) Dünya bir canlı. Hepimiz bunun bir parçasıyız. Greenpeace üyesiyim ama kendimi bu işe odaklanmış görmüyorum. Hayatımı çevreye zarar vermeden, çevreye duyarlı olarak sürdürmeye çalışıyorum. ‘Önce insan’ değil, önce bütün her şey, diğer canlılar da gelmeli. Çöplerimi ayırıyorum yakınımdaki geri dönüşüm kutularına atıyorum. Kağıtları israf etmemek çok önemli o kağıtların hepsi bir ağaç. Toplu taşımayı çok kullanamıyorum ama taksiye binince aynı yöne giden bir arkadaşımla paylaşmaya çalışıyorum.