Güncelleme Tarihi:
Çocuklar ve kadınlar, erkek egemen savaşların en büyük mağdurları oluyorlar çoğu zaman.
Kimi kez geride kalarak yokluk, özlem ve acıyla dolu bir hayata mahkum ediliyorlar.
Daha kötü senaryoda ise düşman askerleri tarafından tecavüz ediliyor, hor görülüyor, öldürülüyorlar.
Sezen Aksu’nun deyişiyle “güçlü olan güçsüzü hissediverir anında”.
Savaşın Çiçekleri işte insanoğlunun bu acımasızlığının filmi.
Savaşın tüm acımasızlığına rağmen onurun, vicdanın, cesaret ve sevginin de var olabileceğinin altını çizmesi açısından da özel bir yerde duruyor.
TAHMİNİ 300 BİN ÖLÜ
Geling Yan’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Savaşın Çiçekleri, Japonya’nın Nanking’i işgal ettiği zamanda geçiyor.
On binlerce kadının tecavüze uğradığı, sayısız insanın öldüğü Nanjing Katliamı, Japonya ve Çin arasında hassaslığını koruyan bir savaş.
1937’de, Nanking kenti Çin ve Japonya arasında yaşanan savaşta tam arada bombalanan ve yağmalanan nokta olarak kalmış durumda.
Resmi olmayan rakamlara göre bu savaşta katledilen Çinli sayısı 300 bin!
Savaşın Çiçekleri şehirde bu katliam yaşanırken katedrale saklanan bir grup insanın dramını perdeye taşıyor.
FAHİŞELER DE KİLİSEYE SIĞINIYOR
Japon İmparator Ordusu Çin’in başkentini işgal ederken, çaresiz siviller eski zamanlardan kalma bir katedralin duvarları arkasına sığınıyorlar.
Bu katedralde karşılarına çıkan Amerikalı John Miller önce öğrencilerden ibaret bu bir grup sivili, daha sonra bölgenin fahişeleri olarak tanınan en güzel kadınlarını kiliseye mecburen kabul ediyor. Henüz peder olma yeterliliğinde olmasa da işgal güçlerine karşı ölen pederin kılığına giren John, bir avuç kadının güvenliğini sağlamaya çalışırken, savaşın acımasızlığını her gün daha da fazla hissetmeye başlıyor.
Çin sinemasının öne çıkan isimlerinden Yimou Zhang’ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmin başrollerinde Amerikalı aktör Christian Bale ve Çinli genç oyuncu Ni Ni yer alıyor.
Zhang, onur, sevgi, cesaret gibi konuları Kahraman ve Parlayan Hançerler filmlerinde de işlemişti. Bu filmde de durum değişmiyor.
Diğer yanda sert ve uzun savaş sahneleri çeken Zhang, üzerine pek çok belgesel de çekilmiş olan Nanking katliamını tüm acımasızlığıyla perdeye getirmekten de çekinmiyor.
Olaylara kadın ve çocukların bakış açılarıyla da yaklaşması filmin en belirgin ve ayrıcalıklı özelliklerinden.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
LAL GECE
Yön: Reis Çelik
Oyn: İlyas Salman, Dilan Aksüt, Mayşeker Yücel, Sabri Tutal, Sercan Demirkaya, Ahmet Aydın
Tür: Dram
Süre: 91 dk.
“Erkeğin ayıbıyla yüzleşmesi”; yönetmen Reis Çelik yeni filmi ‘Lal Gece’yi böyle tanımlıyor. Geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nde, Generation bölümünde Kristal Ayı Ödülü alan Lal Gece, kanayan yaralarımızdan birine dokunuyor, çocuk gelinlerin dramını konu alıyor ve erkek iktidarını sorguluyor. Cezaevinden yeni çıkmış 60 yaşındaki bir adam, 14 yaşındaki kızla evlendiriliyor. Filmin açılış ve rüya sekansları hariç çoğu gerdek odasında geçmekte. Tek mekana geçmeden önce düğünün ince detayları geliyor perdeye. Sonra geliyoruz koca evine. Odanın tepesine yerleştirilmiş kameradan görüyoruz yatakta tek başına oturan, kırmızı duvaklı küçük kızı. Kocası duvağını açınca iki damla yaş akıyor gözlerinden. Ama onu bile çabuk unutuyor. Çocuk çünkü. Sigara içen yaşlı bir adamın yanında akide şekerlerini birer birer ağzına atan, aklı fikri oyunda olan küçük bir kız çocuğu düşünün. Karı koca onlar! Bu saçmalık ne çocuk için kolay ne de yaşlı adam için. Küçük kızın oyunları ve yaşlı adamın kırgınlıkları birbirini izlerken, film heyecanını ve sürükleyiciliğini bir an olsun kaybetmiyor. Filmin başrollerinde 25 yıl sonra başrolde izlediğimiz İlyas Salman ve yüzlerce kişi arasından seçilen 14 yaşındaki Dilan Aksüt var. Reis Çelik beşinci filminde, bir kez daha yaptığı sinemayla toplumsal bir sorunu gündeme getiriyor.
Dünyanın en eski mesleğine yolculuk
NESSUNO MI PUO GIUDICARE
BENİ YARGILAMA
Yön: Massimiliano Bruno
Oyn: Paola Cortellesi, Raoul Bova
Tür: Dram, Komedi
İtalya’dan gelen ‘Beni Yargılama’ geçen yıl ülkenin en çok izlenen yapımlarından biri olmuştu. Hikâye, kocasının ölümünden sonra borç batağına giren ve çocuğunu kurtarabilmek için hayat kadını olarak çalışmaya başlayan bir kadının hayatını anlatıyor. Alice lüks bir villada, emrindeki hizmetçiler, zengin kocası ve 9 yaşındaki oğluyla yaşayan güzel bir kadın. Fakat rüya gibi sürdürdüğü bu hayat kocasını bir trafik kazasında kaybetmesiyle kabusa dönüşüyor. Borç harç içindeyken taşındığı apartman dairesinde telekız Eva ile tanışınca hayatı da başka bir yöne doğru dönüyor. Massimiliano Bruno’nun yönetmen koltuğuna oturduğu film başroldeki Paola Cortellesi’ye David di Donatella Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getirmişti. Aynı zamanda şarkıcı olan oyuncu İtalya’nın en iyi seslerinden biri.
Hollanda’dan gelen korku
FAIRYTALE
KABUS
Yön: Christian Bisceglia, Ascanio Malgarini
Oyn: Harriet MacMasters Green
Tür: Korku
Süre: 84 dk.
Herkes Aziz Nikolas’ı (Santa Claus) çocukların iyi kalpli dostu, hediye ve dilek taşıyıcısı olarak tanırken aslında o tam tersi vahşi, zalim, ülkeyi haraca bağlayan, çocukları kaçıran kötü bir karakter. Kana susamış bir rahip olan Nikolas, halkın ayaklanması sonucu hunharca öldürülüyor. Fakat kabus bitmiyor. 5 Aralık gecesi dolunay çıktığında Nikolas intikam almak için geri dönüyor! Artık o çocuklar için bir ölüm makinası gibi. Senaristliğini ve yönetmenliğini Dick Maas’ın üstlendiği Hollanda yapımı korku filmi, yurt dışındaki gösterimlerinden beğeniyle karşılanmış bir yapım. Tribeca, Karlovy Vary Film Festivali gibi önemli festivalleri gezen Korku Efsanesi, pek çok korku temalı festivalde de seyirciyle buluştu.
Süt dişinden çıkan kabus
Kabus, perili ev konseptiyle diş perisi masalını birleştiren doğaüstü bir gerilim. İlk gösterimini bu yıl Cannes’da yapan film, korku sineması alanında pek de üretken olmayan İtalya’dan geliyor. Kabus’un yönetmenlerinden Ascanio Malgarini’nin görsel efekt uzmanı olması yapımın bu yönden güçlü olmasını sağlamış. Filmin konusuna gelince; Sophia eşinden yeni boşanmış genç bir kadın. Küçük kızı Helena’yı da yanına alarak hayatında yeni bir sayfa açmak için başka bir kente taşınıyor. Fakat taşındıkları yeni evin geçmişindeki gizemli sırlardan habersizler. Küçük Helena’nın süt dişlerinin düşmesiyle birlikte, bu evde saklanan korku dolu gizemler de tek tek açığa çıkmaya başlıyor. Korku ve gerilim türündeki filmin yönetmenliğini ilk uzun metrajlı filmini 2006 yılında çeken Christian Bisceglia üstleniyor. Filmin başrollerinde Harriet MacMasters-Green ve Sabrina Jolie Perez yer alıyor.