Bir kadın olarak Hemingway’den soğudum

Kitap, adından da anlaşılacağı üzere Ernest Hemingway’in ilk eşi Hadley Richardson’la ilişkisini anlatıyor.
Evet, biliyorum. Bu ilişki üzerine daha önce pek çok kitap yayımlanmıştı. Mesela 1992’de Richardson’ın biyografisi çıktı. 2011’de ‘Paris Without End: The True Story of Hemingway’s First Wife’ yayımlandı. Ernest Hemingway de Richardson’la evliliklerini ‘Paris Bir Şenliktir’ kitabında anlatmıştı.
Ama bu kitap bir başka! Çünkü yazar Paula McLain, didaktik bir biyografi kaleme almak yerine her şeyi en ince ayrıntısıyla bir kadının, Hadley Richardson’ın gözünden anlatmış.
Adeta bir aşk romanı gibi akıcı bir şekilde okunuyor kitap. Ne yalan söyleyeyim, merakımdan pek çok kez uykusuz kaldım, ertesi günü bekleyemedim. Kimi zaman heyecandan, kimi zaman da sinirden! Neden mi...
Harika bir şekilde başlıyor Hemingway ve Richardson’ın aşkı. İlk görüşte aşk adeta. Yaşı büyük olmasına, bunalımlı bir hayat sürmesine rağmen Richardson’ın Hemingway’le tanıştıktan sonra değişen ruhu, sizin de okurken yüzünüzü gülümsetiyor. Hatta en başlarda “Hemingway de ne adammış” diyebiliyorsunuz.
Ama sonra...
İlerleyen sayfalarda, çiftin Paris’e yerleştikten sonra Hemingway’in ismi duyulmaya başlamasıyla birlikte okuyacaklarınız ‘Erkekler ne kadar da nankör olabiliyor’ diye düşünmenize sebep olabilir. Ki bende oldu!
Richardson’ın anlattıklarında; bir kadının kocasının aşkını yitirmekten nasıl da korktuğunu ve onu kaybetmemek için neleri göze aldığını göreceksiniz. Ve sanırım okudukça, benim gibi sinirlenecek, “değer mi” diye soracaksınız...
Özellikle Hemingway’in Richardson’a hâlâ aşık olduğunu söyleyip bir yandan da diğer sevgilisiyle vakit geçirmesi ve bu kişinin yakın arkadaşları olması, bir kadını gerçekten çileden çıkartacak nitelikte.
Şimdi gelin de Hemingway’i hâlâ seviyorum, kitaplarına bayılıyorum deyin...
Ona pek çok konuda destek veren, çoğu zaman ilham kaynağı olan kadına yaptıkları, sanırım pek affedilebilir değil...
Ben ne yazık ki artık daha önyargılıyım...

ÖZGÜRLÜK YOLUNDA

2009’da LGBT sorunları ve insan haklarıyla ilgili çalışmalar yürüten Pembe Hayat ve Kaos GL ile tanışan Uruguaylı sanatçı Diana Blok; poz vermeye gönüllü eşcinsel, lezbiyen, biseksüel ve transseksüel bireylerle bir araya gelerek, onların özgürleşme yolunda verdikleri mücadeleleri fotoğrafladı. Türkiye’de eşcinsel, biseksüel veya transseksüel olmak yasadışı olmasa bile geleneksel toplum tarafından dışlanarak hakları yok sayılan bireylerin sorunlarına bu sergi ile dikkat çekmeye çalışan sanatçı, fotoğraflarında çifte hayat yaşamak zorunda bırakılan ve de imkan yokluğundan seks işciliği yapmaya zorlanan hayatları anlatıyor. Hollanda Konsolosluğu katkılarıyla ‘See Through Us’ başlığıyla hazırlanan sergi, 21 Temmuz’a kadar Sanatorium’da görülebilir.
(212) 293 67 17.

UYGUR KARDEŞLER’E ÇOK GÜLECEKSİNİZ

Akbatı Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nde yarın Behzat ve Süheyl Uygur kardeşlerin ‘Komedi Komedi’ adlı oyunu sahnelenecek. Saat 21.00’de Festival Park alanında!

NEO-SOUL’UN KRALİÇESİ

Neo-Soul’un Kraliçesi olarak adlandırılan Erykah Badu, 19. İstanbul Caz Festivali kapsamında Matraş sponsorluğunda İstanbul’da ilk kez 13 Temmuz’da konser verecek. Dört Grammy sahibi Badu, eklektik müzik tarzı, derin, renkli ve özgün sesiyle Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda. Biletler 45-134 lira, Biletix’te.

İLK KEZ TÜRKÇE

Eugene Dalvimart’ın 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da eklenmesiyle 1802’de Londra’da ‘Costume of Turkey’ adıyla çıkan ‘Osmanlı Kostümleri’ albümü ilk kez Türkçe yayımlanıyor. III. Selim’in hükümdarlığı zamanında, Batılılaşma çabalarının ivme kazandığı bir dönemde hazırlanmış albümde, saray halkından askerlere, erkeklerden kadınlara toplumun hemen her kesiminden insanlar, henüz Batılılaşmanın tam nüfuz etmediği Osmanlı dünyasından bir geçit alayını günümüze taşıyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan 238 sayfalık kitabın fiyatı 350 lira.