OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 03, 2004 00:00
Kanal D ekranlarında yayınlanan Sil Baştan adlı dizi filmin yönetmeni olarak ortaya çıktığında, nedense bazı insanlar şaşırdı. Sanki, Türkiye’deki yüzlerce açık hava konserinin mimarı, ‘yapımcı kocasının karısı’ olarak, evde pirinç ayıklıyordu da birdenbire yönetmenliğe soyunmuştu!Yüzüne ‘Aaa şekerim nereden çıktı bu böyle? Bravo!’ diyenler, arkasından ‘E tabii, insanın yapımcı kocası olursa...’ demişti muhtemelen. Ama bilmedikleri ya da görmedikleri bir şey vardı ki, en yakın dostları ve iş arkadaşları Türkiye’nin başarılı ünlüleri olan eşi, Most Production Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Oğuz gibi o da işi dışındaki alanlarda ‘arkalarda’ kalmayı seven kendi halinde, çalışkan ve de ‘mesleği olan’ biriydi. Sil Baştan’ın yönetmeni olduğunda elinde hamur değil, kapı gibi akademi diploması vardı. Arkasında ise önemli pek çok dizinin sanat yönetmenliğini, ses getirmiş onlarca konserin ışık ve sahne tasarımını, beş klibin ve 13 bölümlük bir dizinin yönetmenliğini bırakmıştı... Gül Oğuz şimdi, uzun soluklu bir kadın filmi olan ve Türkiye’nin AB ile birlikte aylardır tartıştığı kadın sorunlarını damardan ama umutlu bir şekilde ele alan Sil Baştan’ın adını Güneydoğu kentlerinden birinde bir ‘Kadın Evi’ne vermeye hazırlanıyor...Yetişkinlere yönelik ilk drama yönetmenliğinizde neden törenin yakıcı şekilde işlendiği bir kadın hikayesini seçtiniz?- Açıkçası dizi çekmek gibi bir derdim yoktu. Ama bir şeyler söylemek gibi bir derdim vardı. Ayhan Sonyürek’in hikayesi bana geldiğinde, özellikle kadınlarla ilgili olması beni çok heyecanlandırdı. Çünkü ne zamandır kafa yorduğum bir konu. Dün biriyle konuşuyorduk, Mardin’deki kadınların yaşadıklarından sözediyorduk. İnsan kendi yaşadığı ülkede böyle olaylar olmasından dolayı çok acı çekiyor, dedim. Konuştuğum kadın, ‘Gül Hanım ben daha çok acı çekiyorum, çünkü oralıyım’ dedi. Oysa bence oralı, buralı diye bir fark yok, hepimiz aynı topraklarda yaşıyoruz ve bizim ülkemizde kadınlar çatır çatır, pastaneye gitti diye, radyoda adı anons edildi diye, gönlü bir oğlana kaydı diye öldürülüyor. Kendime de kızdım, nasıl bu kadar sene, bu olayı bu kadar kuvvetli bir şekilde hissetmemiş, algılamamışım. Bir şeyler yapmamışım... O zaman şanslısınız, filme çekin diye önünüze böyle bir hikaye gelmiş...- Evet şanslıyım. Sil Baştan sadece töreyi değil, farklı kesimlerden pek çok kadının tek başına ayakta durma çabasını ele alıyor. Onların hayatlarındaki erkeklerle, toplumun bakışıyla mücadelesini, birbirleriyle dayanışmasını anlatıyor. Her türlü kadınlık durumu var. Sadece cezaevinden çıkmış, toplumun kıyısındaki kadınlar değil, mesela Derya Baykal yeni girdi diziye, bir holding sahibi ama o da evine gidip yalnız ağlayacak. Ama tabii kadınların töreye kurban edilmesi en ağır durum. Erkekler için de öyle. Onlar da bir bakıma törenin kurbanı. Başka hiçbir şans bırakılmıyor onlara da; eğer törenin istediğini yapmazsa, ona kız alınmıyor, verilmiyor, selam bile verilmiyor yolda.ÖLÜM GAZETELERDE VARBU BİR UMUT HİKAYESİDizide Ceyda Düvenci’nin canlandırdığı Kiraz karakteri ağabeyi ve babasına yakalandı ve öldürülecekken yaralı kurtuldu. Neden öldürmediniz Kiraz’ı?- Ceyda’yı çok seviyorum da ondan! (Kahkahalar) Yok, bu bir umut hikayesi olsun istedim. Her gün gazetelerde okuyoruz, bu hikayelerin ölümle bitenlerini, yaşadığımız hayatın içinde ölüm zaten fazlasıyla var. Oysa kurtulanlar da var. Biz kurtuluş olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Bu tür sıkıntıları yaşayan kadınlara, kaç git, kurtul, kendine yeni bir hayat kur, demek istiyoruz. Zaten şimdi üstüne çalıştığım proje,
film filan değil gerçek bir proje: Güneydoğu kentlerinden birinde bir Kadın Evi açmak istiyorum. Adı da Sil Baştan olsun... Sığınma evi gibi mi? Hem maddi açıdan, hem de güvenlik açısından çok zor bir şey...- Hemen belirteyim, sığınma evi değil. O bambaşka bir şey. Bu, kadınların gelip dayanacağı, tıbbi ve hukuksal danışmanlık alacağı, atölyesinde çalışıp bir şeyler öğreneceği ve gelir sağlayacağı bir yer. İstanbul’da da bazı şeyler kolay değil ama orada çok daha zor. Bu açıdan onlara bir pencere açacak bir ev diye hayal ediyorum. Sponsor da bulacağım. Birkaç yer var, görüşmelerim sürüyor. Bir kadın belediye başkanı da destek oluyor.Orada birkaç örneği var bu tür yerlerin...- Evet var ama çok da ihtiyaç var. Batman’da çok ihtiyaç var mesela. Sonra Bingöl’de. Muş’ta biliyorsunuz küçücük kızlar birbuçuk milyara, iki milyara satılıyor. Çoğu kadınlardan oluşan set ekibiniz de bu duyguları paylaşıyor mu?- Tabii ki çok mutlu oldular. Biz de geliriz, açılışını yaparız, diyorlar. Yeter ki duyulsun, birilerine örnek olup, yol açabilir, daha çok kadın evi açılabilir.Siz geçmişte bu tür fikirlerle öne çıkan, feminist diye suçlanan kadınlardan mıydınız?- Bunun aslında feminizmle hiç ilgisi yok. Dünyaya bakışla ilgili. İnsansan, kadın da olsan erkek de, böyle bakmalısın, diye düşünüyorum. Ama ben kadın olduğum için bu tür sorunları daha yakıcı hissediyorum. Hani kadınlar Venüs’ten, erkekler Mars’tan durumu gibi... Bazı şeyleri biz erkeklerden daha farklı yaşıyor, hissediyoruz. Yoksa ayırmaktan, izm’lerden yana değilim.OTURUP DAHA ÖNCE YAPTIĞIM İŞLERİ Mİ ANLATACAĞIM20 yıllık bir ilişkiniz var, sizin de oldu mu eşinizle ciddi kadın-erkek meseleniz?- Mustafa çok medeni bir insandır. Ama bizim de oldu tabii kişilik çatışmalarımız. Bazı şeyler farkında olmadan yapılıyor. Sonuç olarak o erkek, ben kadınım.Sil Baştan bir Most yapımı. Yaptığınız işe şaşıranları aydınlatmak için sorayım; kocanızın işinde çalışıyor gibi hissediyor musunuz?- Yok bu benim işim. Daha önce açık hava konserlerinde birlikte çalıştık çok. Ben her zaman hazır askerdim. Konserlerin ışığı, sahne konsepti, kostümü için çok sabahladık. Ama bu dizi kastından yapımına kadar bana ait... Hatta hem yönetmen, hem yapımcı olduğum için bazen zor oluyor. Ama yaptığım işe şaşıranlar, daha önce bu işlerde olduğumu bilmeyenler... Ne yapayım, oturup daha önce yaptığım işleri mi anlatacağım! Taltif edilmek gibi bir derdim yok ki. Kendi kendine doğru düzgün işler yapmaya çalışan bir ekibin içindeyim Most’ta. İki dizi değil de 12 dizi yapayım, 10 değil de 100 konser yapayım derdi yok. Hırslarına yenilmemek demek bu. Başka şeyleri öne almak, birtakım değerlerini korumaya çalışmak... Çatışma ortamlarından uzak duruyoruz. Dışarda müthiş bir kazan kaynıyor; onlar gibi olmamaya çalışıyoruz. Tek sermayemiz işimizi iyi yapmaya çalışmak.Mustafa Bey nasıl buluyor dizinizi?- En acımasız eleştirmenlerim evde, eşim Mustafa ve oğlum Muratcan...SIRADA SİNEMA FİLMİ VARAnkara doğumlu Gül Oğuz, Ankara Koleji’nde okurken ailesi İzmir’e taşınınca İzmir Koleji’ni, ardından İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sahne Sanatları bölümünü bitirmiş. Daha, sinema, dramaturji, kostüm, sahne, müzik tarihi gibi çok kapsamlı bir eğitim aldığı okulda öğrenciyken, Üç İstanbul adlı tarihi ve dev televizyon dizisinde Sanat Yönetmeni asistanı olmuş, Şehir Tiyatroları’na kadrolu dekoratör olarak girmiş. Ardından Gülriz Sururi-Engin Cezzar’ın Kaldırım Serçesi adlı oyununun kostümlerini yapmış. Pek çok tiyatro oyununda ve müzikallerde -Ki eşi Mustafa Oğuz’la tanışması bu yüzden, Şan Tiyatrosu’nda- sanat yönetmenliği yapan Gül Oğuz, reklam filmlerinde de çalışmış. Tarihi filmlerin yönetmeni Ziya Öztan’la, her biri on diziye bedel Ateşten Günler ve Cahide’de sanat yönetmenliği ve daha pek çok şey yapmış. ‘Sende yönetmen gözü var, mutlaka yönetmen olmalısın’ diyerek onu yönetmenlik konusunda ilk ‘dolduruşa’ getirenlerden biri Öztan zaten. İki Kadın ve Bergen de sanat yönetmeni olduğu sinema filmleri... Sonra, Rumeli Hisarı’nda başlayıp Cemil Topuzlu’da süren açık hava konserlerinin ilk rejili ışık tasarımlarını yapan Oğuz, Sezen Aksu’nun, Ruhuma Asla, Keskin Bıçak, Sarı Odalar, Adı Bende Saklı, Oh Oh adlı şarkılarına çektiği beş klibinin de yönetmeni. TV’de ilk yönetmenlik denemesi 2001 yılında TRT’de 13 bölüm halinde yayınlanan ve hikayesini kendisinin yazdığı Hayalköy adlı bir çocuk dizisinde... Ve şimdi Sil Baştan’ı yönetiyor. Yeni yılla birlikte başlayacağı bir de sinema projesi var. O da kendisine ait bir kadın hikayesi. Yine biraz töreye bulaşan ve umutlu bir hikaye...HAYATA SİL BAŞTAN BAŞLAYAN KADINLAREsas karakterler gibi, kamera arkası ekibin çoğu da kadınBu akşam 12. bölümüyle ekrana gelecek olan Sil Baştan, hayatlarına sil baştan başlayan üç kadın arkadaşın, Gülizar (Hale Soygazi), Kiraz (Ceyda Düvenci) ve Ayfer’in (Özlem Tekin) etrafında gelişen olayları konu alıyor. Kiraz törenin öldürmeye çalıştığı, Gülizar ve Ayfer ise eski kocalarıyla cebelleşen, hayata kendi başlarına tutunmaya çalışan kadınlar. Ama dizide törenin erkek kurbanlarına da yer var; Kiraz’a yardım ettiği için ölüme mahkum edilen Sidar! Kiraz bu bölümde kimseye
haber vermeden Hasankeyf’e, Sidar’ı bulmaya gidecek. Kiraz’ın yokluÄŸunu farkeder farketmez de Gülizar’la Ayfer ardından yola düşecekler. Ä°ki arkadaÅŸ, Hasankeyf’te hayatın bambaÅŸka bir yüzüyle karşılaÅŸacaklar. Ä°stanbul’da ise Hülya (Görkem Yeltan) ve diziye yeni giren holding sahibi Feraye (Derya Baykal) baÅŸka kadınlık durumları yaÅŸamaya devam edecekler. Sil BaÅŸtan’ın esas karakterlerinin ve yönetmeninin kadın olması gibi, kamera arkası ekibi de çoÄŸunlukla kadınlardan oluÅŸuyor: Üç kiÅŸilik senaryo ekibinin ikisi kadın (Nilgün ÖneÅŸ, NeÅŸe Cehiz). Genel Koordinatör (Nezihe DikilitaÅŸ), Yapım Koordinatörü ve Yardımcı Yönetmen (Tuba Çoban), Yönetmen Asistanı (Deniz KoloÅŸ), Yapım Sorumlusu (Müge Koyuncu Gül), Sanat Yönetmeni (Nazan Atar), Kostüm Sorumlusu (Senem Kayhan) da... Ama bu böyle diye dizinin erkek oyuncuları ve set ekibinden söz etmeyecek deÄŸiliz: Senaryonun üçte birlik bölümü Sertaç Ergin’e ait. Görüntü Yönetmeni, Ali Utku. Oyuncu erkekler ise Ege Aydan (Özcan), Nail Kırmızıgül (Cumhur), Aydın Sigalı (Cezmi), Ömer Genç (Sidar), Yaman Tarcan (Sadık), Halil Kumova (ReÅŸit), Engin Altan Düzyatan (Cihan)...Â
button