Bir günün hikáyesi (2)

Güncelleme Tarihi:

Bir günün hikáyesi (2)
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2001 00:00

KADININ dün başlamış olduğu ‘‘gün’’ün devamıdır.Salon.Kadın gece gözüyle yazdığı yazısını gündüz gözüyle okumaktadır.Birkaç kez okur. Her okuyuşunda yazı kadının nezdinde biraz daha bayat hale gelmektedir. Gece pek mühimmiş gibi görünen mevzu önemsizleşmeye başlar. En iyisi hemen fakslamak diye düşünür kadın.Ve yaklaşık dört senedir aynı cümleyle yankılanan sesi bir kez daha duyulur kadının.- Cem, 5 sayfa yolluyorum.Tır tır tırrr tır tır tırrrr...Yazının yolu uzundur. Ta İkitelli'ye gitmektedir. Bakalım yolda bu defa hangi harfler düşecek, hangi harfler hangi harflerle yer değiştirecektir. Kadın yakında okurlar arasında ‘‘7 hatayı bul’’ yarışması tertiplemeyi düşünmektedir.Kadının, görevini tamamlamış insanların erdiği huzura ermesi lazımdır. Ama eremez. Zira bu akşam bir yazı daha yazması gerekmektedir. İçinde bulunduğu ruh haliyle ‘‘Memleketin dört bir yanında yazı yazan her kim varsa takdir edilmeli, hatta gidip tek tek elleri yalanmalı’’ diye düşünür.* * *Hálá salon.Televizyon açıktır.Ekranda bir sağlık programı vardır.Kadın için çok önemlidir. Daima kendi teşhisini kendi koyduğundan bu gibi programların desteğine ihtiyacı vardır.Bir süre seyreder.Konuk doktor her arayana ‘‘Bir uzmana görünün’’ demektedir. Herhalde arayanlar bu öneriyi duyunca, ‘‘A, daha önce nasıl akıl edemedik doktora gitmeyi diye hayıflanıyorlardır’’ diye düşünür kadın.Sinirlenir. Televizyonu kapatır.Bugüne kadar izlediği öteki sağlık programlarını düşünür. Hepsi aynıdır. ‘‘Tamam, telefonda teşhis konmaz, ilaç tavsiye edilmez. O halde ne diye telefon alırsınız? Hastalığın belirtilerini, seyrini, tedavi şekillerini genel olarak anlatın geçin’’ der kadın kendi kendine.Bu konuda bir yazı yazmaya karar verir.* * *Mutfak.Kadın yemek pişirmektedir.Binbeşyüzüncü defa yapmakta olduğu dolmanın içinin çiğ mi, kavrulmuş mu olması gerektiğini binbeşyüzüncü defa annesine sorar.Aslında yemek konusunda iddialıdır. Ancak henüz bir standart tutturamamıştır. Aynı yemek iki ayrı pişişte iki ayrı elden çıkmış gibi olmaktadır. Lakin ‘‘Zaman zaman çok iyi karnıyarak yaparım’’ denmeyeceğine göre, cümleyi kurarken ‘‘Zaman zaman’’ı atmaktadır.* * *Salon.Kadın panik içerisinde telefonun başındadır. Reks'in yani mahallenin köpeğinin sabahtan beri hiç havladığı duyulmamıştır.Köpeğin, günün muhtelif saatlerinde ikamet ettiği kapı önlerini sırasıyla arar kadın. Kasap, beş apartman ötesi, üç apartman gerisi, bakkal...Kadın annesine, ‘‘Oh! Çok şükür bakkalın önündeymiş anneannesi’’ der.Anne camdan dışarı bakar, torun niyetine kendisine takdim edilen kedi köpeklere bir tane olsun patik örememenin üzüntüsüyle gözleri uzaklara dalar.* * *Kadın bilgisayarın başında gelen mail'leri okumaktadır.Her gün en az 7-8 tane evlenme teklifi almaktadır. Hepsi de 25-30 yaşındaki gençlerden. Yazıları hiçbir işe yaramasa bu işe yaramıştır.Kadın ‘‘Bu yaştan sonra gelen paranın...’’ diyerek kazandığı ikramiyeyle umumi hela yaptıran adamı hatırlar.* * *Bakın burada ikinci gün bitti, bendeyse hálá bir gün devam etmekte. Gele gele 18.00 sularına gelebildik ancak. Daha bunun akşamı, gecesi, gece yarısı, sabaha karşısı var.MIŞ - MUŞBush, ‘‘Türk halkı gerçek dostluk gösterdi’’ demiş.Size ne göstersek azdır.Demet Şener, ‘‘İbo ile hayat 10 numara’’ demiş.Hep böyle olur; önce 10 numara, sonra 00.Türkiye, ABD'nin ana savaş harekát merkezine çağırdığı 7 özel ülkeden biriymiş.Savaş mavaş... Sonunda özel olduk ya.Sadece indirimleri takip ederek yüzde 40 daha ucuz yaşayabilirmişiz.Ben yüzde 100 ucuz yaşanacak bir yer biliyorum. Hem orada hiçbir şeyi takip etmenize de gerek kalmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!